Eskiden insan, bir başka insana “Yeni yıldan ne bekliyorsun?“ filan diye sorardı; artık sormuyor. Acaba beklenecek bir şey kalmadı da, ondan mı sormuyor, yoksa “Ne de olsa herkes aynı şeyleri söylüyor” diye mi sormuyor? Belki de, bana ne ya kimin ne beklediğinden deyip soru moru sormuyordur, kim bilir? *** Sahi ne bekler insanlar yeni yıldan? Sağlık, […]
Eskiden insan, bir başka insana “Yeni yıldan ne bekliyorsun?“ filan diye sorardı; artık sormuyor. Acaba beklenecek bir şey kalmadı da, ondan mı sormuyor, yoksa “Ne de olsa herkes aynı şeyleri söylüyor” diye mi sormuyor?
Belki de, bana ne ya kimin ne beklediğinden deyip soru moru sormuyordur, kim bilir?
***
Sahi ne bekler insanlar yeni yıldan?
Sağlık, huzur, mutluluk, para, iş, kariyer, aşk, gezme tozma, yeme içme, sevme sevilme…
Ha bir de çocuklar ölmesin!
Başka?
Barış olsun, kardeşlik olsun, bolluk bereket olsun…
Başka?
İyilik, güzellik olsun…
Başka?
Bu kadar işte, daha ne olsun?
***
Masum istekler değil mi? Hani kimsenin itiraz etmeyeceği, herkesin “Güzel olur” diyeceği istekler ama iki sıkıntı var:
Birincisi, bunları neden yeni yıldan istiyoruz? Yıl dediğimiz bir zaman dilimi, üstelik bu zaman dilimini biz insanlar belirlemişiz; dağın taşın, kurdun kuşun, gezegenin yıldızın bu hesaptan haberi yok; yaşlı dünya güneşin etrafında bir tur daha tamamladı ama dünyanın bundan haberi yok, güneşin bundan haberi yok…
Yeni yıldan istesek ne olacak, istemesek ne olacak?
***
İkincisi, dünyanın öyle bir düzeni var ki, birimizin mutluluğu bir başkasının üzüntüsü, birimizin refahı bir başkasının açlığı, birimizin huzuru bir başkasının kaosu, birimizin zenginliği bir başkasının yoksulluğu, birimizin barışı, bir diğerinin savaşı oluyor.
***
Mesela bir Alman, yeni yıldan huzur istese, huzur nasıl olacak diye düşünse, belki diyecektir ki, “Ülkeme Suriye’den mülteci gelmesin.”
Alman’ın dileği kabul olsa, ülkesine Suriye’den mülteci gitmesi, vay haline mültecinin!
Ya da bir Amerikalı, yeni yıldan refah istese, refah nasıl olacak diye düşünse, belki diyecektir ki, “Bizim ülkede biz çalışalım, Meksikalılar çalışamasın.”
Amerikalının dileği kabul olsa, ülkesindeki Meksikalılar sınırdışı edilse, vay Meksikalının haline!
Bir Fransız mesela, yeni yıldan zenginlik dilese, zenginlik nasıl olacak diye düşünse, belki diyecektir ki, “Ülkemin şirketleri Afrika ülkelerinde petrol arasın, para kazansın, ama ülkeme Afrikalı gelmesin.”
Fransız’ın dileği kabul olsa, ülkesinin şirketleri Afrika’nın zenginliklerini Paris’e getirse ama Paris’in zenginliklerinden Afrikalıya yağmurlu havada bir damla su düşmese vay Afrikalının haline…
***
Beynelmilel hayallere gerek yok, kendi memleketimizden örnek verelim:
Hali vakti yerinde, zengin sayılan bir insan yeni yıldan daha çok para dilese, dileği kabul olsa, yeni yılda cebine giren para miktarı artsa, aynı anda kimin cebindeki para miktarı azalır?
Yanında çalıştırdığı işçinin, evini temizlettiği temizlikçinin, apartmanını sildirdiği kapıcının cebine giren para mı azalır yoksa bizim zenginin iş yaptığı büyük şirketlerle alışveriş yaptığı büyük şirketlerin kasasına giren para mı azalır?
Kocaman erkekler ile kadınların yönettiği bir büyük şirket yeni yıldan bolluk, bereket dilese, dileği kabul olsa, herkesin sofrasında bolluk bereket artar mı, yoksa birilerinin sofrasında bolluk ve bereket 1404 lirayla mı sınırlı kalır?
Ya da siyasetçiler ile bürokratlar mesela, yeni yıldan genelde huzur dilerler, onların huzuru artarken toplumun bütününün ve birtakım devlet memurlarının mesela polislerin, askerlerin ve onların ailelerinin huzuru artar mı, azalır mı?
***
Öteden bir düşünür dururum:
Bir memlekette herkesin aynı anda sağlık, mutluluk, refah, huzur bulması mümkün mü, değil mi?
Matematiksel olarak mümkün!
Fakat hayatın matematiği ile hayatın düzeni arasında bir çelişki var; matematiksel olarak mümkün olan bir şeyi, hayatın yani toplumun düzeni yine matematiksel olarak namümkün kılıyor.
Çok parası olan, parasının bir kısmından feragat etmediği aksine biraz daha para kazanmak istediği için parası olmayanın, günün birinde refaha kavuşma umudu sıfırlanıyor.
Ne olacak öyleyse?
***
Dünyanın dört bir tarafında deli iktisatçılar var, bunlara sorarsan gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi dünyayı bambaşka bir yer haline getirebilir.
Yani en zengin 5 kişi, zenginliğin 95’ine sahipken, en yoksul 95 kişi zenginliğin sadece 5’ine sahipse bu dünyanın çivisinin yuvasına oturması mümkün değil!
Yani…
Yani efendim, bütün insanlığın aynı anda refaha ulaşması mümkün ama müesses nizam buna müsait değil!
Gerisini yazdırma bana şimdi, anladın işte!
***
Yaşadık yılın sonuna geldik, yazdık yazının sonuna geldik; buraya kadar gelmişken bir yeni yıl dileği dilemeden olur mu?
Olmaz!
İşte benim yıl dileğim:
Herkese yeter dünya, herkese yeter ekmek diyeceğimiz, açgözlülükten kurtulacağımız bir yıl olsun!
Ha bir de çocuklar ölmesin!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.