Kapitalist bir ülkede, istatistiklerin doğru olması hiçbir zaman mümkün olamaz. Bunun objektif iki nedeni vardır. Birincisi ekonomiyi kapitalizm yapan özelliklerden kaynaklanır. Objektif ikinci neden hatalı metodolojiden kaynaklanır
Kapitalist bir ülkede, istatistiklerin doğru olması hiçbir zaman mümkün olamaz. Bunun objektif iki nedeni vardır. Birincisi ekonomiyi kapitalizm yapan özelliklerden kaynaklanır. Objektif ikinci neden hatalı metodolojiden kaynaklanır
Türkiye’de yerli iktisatçılarımızın en önemli marifetlerinden birisi herhalde, istatistikleri tepe tepe kullanıp, buradan, bazı sonuçlar çıkarmaları, sonra bunları teori düzeyine çıkarmak için büyük gayret harcamaları. Aslında topluma iktisat diye sundukları bu yöntem, burjuva iktisadının günümüzdeki iyiden iyiye bayağılaşmış biçiminin, Türkiye’de kötü bir taklidinden başka bir şey değil.
Kısacası her türlü istatistik, yerli iktisatçılarımızın görüşlerinin temelini oluşturur. Tutarlı bir teorik arka plana (burjuva iktisadını savunsalar bile) sahip olamadıkları için, istatistikler ve basit gözlemlere dayanarak analiz yaparlar, uyarıda bulunurlar hatta akıl verirler.
Geçtiğimiz hafta TÜİK’in açıkladığı yeni Milli Gelir Serisi, bu türden iktisatçı aleminin, yıllardır ekmek yediği iddialarının dayanaklarını bir çırpıda ortadan kaldırdı. Bir başka ifade ile, bu iktisatçı aleminin teorik zemini büyük bir darbe aldı. Yıllardır ekmek yedikleri, yaveleri ısıtıp ısıtıp ortaya sürme imkanları, bir çırpıda ellerinden alınmış oldu.
İktisatçıların çaresizliği
Gazete köşe yazarlığından akademisyenliğe, partilere akıl hocalığı yapmaktan, sermaye danışmanlığına kadar çok geniş bir alanda at koşturma gibi bir beceriye sahip olan, anlı şanlı iktisatçılarımızdan Seyfettin Gürsel, duyduğu şaşkınlığı şöyle ifade ediyor: “Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) başımıza büyük çorap ördü. (…) Türkiye ekonomisinde gidişatı anlamak ve yönetmek için harcanan emekler nasıl çöpü boyladı, (…) Amiyane tabirle şapkamız uçtu. Bildiğimiz, daha doğrusu TÜİK’in bize anlattığı büyüme öyküsü ve Türkiye ekonomisinin ezberlediğimiz yapısal durumu altüst oldu. (…) olan büyüme analizlerine ve bu analizlere dayanarak ortaya atılan yorumlara oldu. Hepsi çöpü boyladı…” (T24, 17 Aralık 2016)
Yine anlı şanlı bir diğer iktisatçımız, “orta gelir tuzağı” kavramına, “bilimsel süsü” verilmesinde unutulmaz katkı Erinç Yeldan, şaşkınlığını şöyle belirtiyor: “…bizler neredeyse kırk yıldır Türkiye’yi düşük tasarruflu, yüksek dış ticaret açığı olan ve yüksek dış borç biriktiren bir Latin Amerika ülkesi olarak değerlendirmekteydik. Bundan böyle bu değerlendirmeye ortak olan IMF, Dünya Bankası ve hatta Kalkınma Bakanlığı’nın Orta Vadeli Program metinleri geçersiz konumda…”(Cumhuriyet, 21 Aralık 2016)
Şimdi, yerli iktisatçılarımızın büyük çoğunluğu… Yerine göre, gazete yazarı veya konferans konuşmacısı yahut üniversite hocası, ya da uzman iktisatçılarımız… Bazen bunların hepsini üstlenmek gibi yeteneklere sahip anlı şanlı iktisatçılarımız… Analiz biçimlerini, yaklaşımlarını değiştirmek gibi bir işe katlanmak zorunda kalacaklar. Fakat bilgilerini eklektik biçimde kullanmakla kalmayıp, günün şartlarına uydurmak, geçmişte söylediklerinin yanlışlanması karşısında özeleştiri yapmamak gibi meziyetleri olduğu için, yeni istatistik sistemine de çok kısa sürede uyum gösterecekler. Bu yeni istatistik serilerinde de keramet gösterecekler, iddialı tezler ileri sürüp, “zavallı istatistiği” kanıt olarak kullanacaklar…
Geçerken şunu da belirteyim, anlı şanlı iktisatçılarımızın görüşlerinin bilimsel yöntemi ve teorik zemini, istatistiklerin değiştirilmesi ile çöküyorsa, bunların bırakalım işçi sınıfına, bizatihi sermaye sınıfına bile hayrının dokunamayacağı çok açıktır.
İktisatçılarımızın temel zeminlerinin çökmesini, somut biçimde incelemeyi daha sonra yapmak üzere, TÜİK’in yeni milli gelir serisine değinelim.
Kapitalizmde çarpıtılmamış istatistik imkansızdır
Kapitalist bir ülkede, istatistiklerin doğru olması hiçbir zaman mümkün olamaz. Bunun objektif iki nedeni vardır. Birincisi ekonomiyi kapitalizm yapan özelliklerden kaynaklanır. Yani bu ekonominin anarşik yapısı, eşitsiz gelişmesi; sermaye birikiminin orantısız ve dalgalı seyri, ve kaçınılmaz kayıtdışı, illegal alanlar nedeniyle, hiçbir zaman, hiçbir kapitalist ekonominin istatistikleri büyük hatalar içermeden ortaya konulamaz. Objektif ikinci neden hatalı metodolojiden kaynaklanır. Metodoloji, burjuva ideolojisinin gerçeğin örtülmesi işlevinden dolayı büyük ölçüde sakattır.
Mesele bununla kalmaz. Şirketlerin gerçek bilgileri saklamaları, hükümetlerin istatistiklere siyasi müdahalesi, istatistiklerin ciddi ölçüde çarpıtılmasına neden olur. Çarpıtılmaya, Türkiye gibi azgelişmiş ülkelerde burjuva istatistik metodunun bile gerisine düşülmesi, teknik eksiklikler, hesaplama hataları vs eklenir. Sonuçta ortaya gerçekliğin, gerçek olguların son derece eksik bir yansıması, istatistik adı altında olarak konulmuş olur.
Şimdi arka planı ortaya koyduktan sonra TÜİK’n yeni milli gelir serisine dair kısa bir değerlendirme yapabiliriz.
Güvenilmez yeni milli gelir
Hemen belirtelim, eski milli gelir istatistikleri ne kadar güvenilmezse, şimdi açıklanan yeni seri de o kadar güvenilmez. TÜİK milli gelir verilerini 1947 yılından beri hesaplıyor. Şimdi açıklanan seri ile 5. kez hesap yöntemi ve baz yılı değişmiş oluyor. Bu yeni değişiklikle baz yılı 2009’a çekildi. (Daha önceki değişikliklerle baz yılları 1948, 1968, 1987, 1998 olarak değiştirilmişti) Her değişikliğin, milli gelirin artışlarını daha fazla gösterdiği, azalmaları ise daha küçük gösterdiği görüldü. Şimdi de aynısı… (üstelik TÜİK sık sık yaptığı revizyonlarla daha önce açıkladığı milli gelir rakamlarını ciddi ölçüde değiştirmek gibi tutarsızlıklara da sahip) Yeni milli gelir serisine göre milli gelir artışı o kadar yüksek olmuş ki, Türkiye bir gecede kağıt üzerinde zenginleşmiş. Buna rağmen TÜİK, tatmin edici bir açıklama yapamadı. Baz yılının krizin derinleştiği dönem yani 2009 temel alınarak oluşturulması TÜİK’in hesaplama metotlarının güvenilmez olduğunu teyit ediyor.
Sonuç
İstatistiklerin gerçekliğin, gerçek olguların ortaya konulmasında, önemli bir araç olduğu, su götürmez. Ama bu istatistiği gerçeği ortaya koyma çabasında hiçbir zaman baş köşeye oturtmaz. Gerçek olguların durumunu tamamlayan bir araçtır ve topallayarak sosyal ve iktisadı kanunların (gerçekilğin) arkadan gelir. Hele hele kapitalist bir toplumda aşırı çarpıtmalar nedeniyle, istatisikler gerçekliğin kırık, puslu bir aynadaki yansıması olma işini bile güç bela görür.
Bu nedenle sağ liberalizmden sol liberalizme hatta kendilerini Marksist diye niteleyen bazı iktisatçılara kadar, geniş iktisatçı çoğunluğunun, şimdi dizlerini dövmesi, bilim ve gerçeği arama aşkından ziyade, kendilerini var ettikleri, (iktisatçı diye geçindikleri) zeminin çökmesinden kaynaklanıyor.
Yeni milli gelir serisi ne kadar hatalı olursa olsun, gerçeği ne kadar çarpıtırsa çarpıtsın… Sosyolojinin, iktisadın tarihi yasalarının, kesin yönünün ortaya konulmasını hiç bir şekilde engelleyemez.
Bununla birlikte TÜİK’in bu hatalı tutumunu değiştirmek için toplumsal baskının örgütlenmesi gerekir. İstatistiklerde demokratik bir kontrolün sağlanması talebini, başta sendikalar olmak üzere toplumsal muhalefetin gündemine acilen sokmamız gerekiyor. Bu aynı zamanda devlet bütçesinin toplumsal ihtiyaçlar için kullanılması talebinin de vazgeçilmez bir parçasıdır.
24 Aralık 2016
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.