Tecavüz yasasına karşı Meclis’te direnen kadınlardan CHP’li Candan Yüceer ve sokakta direnen Halkevci Kadınlar’dan Nebiye Merttürk, kadın isyanını yaratan ve önergeyi geri çektiren süreci anlattı
“Tecavüz yasası” olarak bilinen, geçtiğimiz günlerde Meclis’ten geçirilmeye çalışılan Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 103. maddesine ilişkin düzenlemelere karşı bir kadın isyanına tanıklık ettik. Kadınların hem sokakta hem Meclis’te tüm topluma öncülük yapan isyanı, tecavüzü meşrulaştıracak, cezasızlaştıracak düzenlemeleri içeren önergeyi geri çektirdi. Sokaklardan Meclis’te önergenin görüşüldüğü 22 Kasım’a kadar yaşananları, kadınların bu önergeye nasıl baktığını Meclis’te direnen kadınlardan CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve sokakta direnen Halkevci Kadınlar’dan Nebiye Merttürk ile konuştuk.
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iptal kararlarıyla gelişen 2 yıllık süreci anlatmasını istediğimiz Candan Yüceer, önce Yargıtay’ın cinsel istismara dair çok dosya olduğunu belirterek, evlilikle sonuçlanan birlikteliklerle ilgili davaların düşürülmesine karar vermesiyle sürecin başladığını belirtti. Peşinden AYM’nin iptal kararlarının geldiğini belirten Yüceer, ilk olarak dini nikaha dair düzenlenen Madde 230’un iptal edildiğini belirtti. Bunun devamının cinsel istismarla ilgili olan Madde 103’e dair kararlarla geldiğini belirten Yüceer şöyle anlattı:
AYM 103’üncü maddeye el attı. 103’üncü maddenin ilk önce ikinci fıkrasını iptal etti. Cinsel istismar suçunda 16 yıl ceza alt sınırını çok fazla bulduğunu ifade ederek; fiili birlikteliğin evliliğe dönüşmesi, hakime takdir marjı vermemesi, cezaların ağır olması, onarıcı hükümler içermemesi gibi şeyleri alt alta sıralayarak iptal kararı verdi. Sonrasında 2016 Mayıs ayında da, yine aynı gerekçeleri sıralayarak 103’ün birinci fıkrasını iptal etti.
AYM’nin iptal kararları bir kere kendi başına çok vahim. Hele gerekçeleri daha da vahim. Burada yanlış bir karar var. Gerekçeleri olsun, iptali olsun toplum vicdanında kabul edilebilir değil. Bunun ötesinde tabi ki bir gerçeklik de vardı. 103’ün birinci ve ikinci fıkrasının düzenlenmesi için 6 aylık bir süre tanınmıştı. Birisi aralık ayında birisi ocak ayında bitecek. O yüzden bir boşluk da oluşacağı için bir düzenlemeyi yasamanın yapması gerekiyordu.
Adalet Komisyonu’na buna ilişkin bir tasarının geldiğini ve Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkenvekili olarak kendilerinin de görüşmeleri takip ettiklerini belirten Yüceer, 103’üncü maddenin komisyon toplantılarına katıldıklarını söyledi. AYM kararının yanlışlığına vurgu yaptıklarını, çekincelerini söylediklerini belirten Yüceer, ne kadar muhalefet etseler de ortak akıl yaratma, uzlaşma kültürü olmadığı için sonuç alamadıklarını belirtti. Her seferinde olay bittikten sonra AKP’lilerin akıllarına uzlaşmanın geldiğini belirten Yüceer şöyle devam etti:
Her seferinde maalesef olay bitiyor, kıyametler kopuyor ondan sonra birden bu arkadaşların aklına uzlaşma geliyor. Sorunlar çözülemez hale gelince ‘Birlik, beraberlik’ diyorlar. Biz eleştirdiğimizde ‘Ya bugün bunları konuşacak zaman değil, bugün birlik, beraberlik zamanı’ diyorlar. Ben bunu sadece bugün konuşuyorsam evet haklısın, ben fırsatçıyım. Ama ben bunu dün de demişim, ondan önce de demişim, uyarılarımı yapmışım, tabi ki bugün de konuşacağım. Sen hiç uzlaşıdan yana olmamışsın, demokrasiden yana olmamışsın, bir tavır göstermemişsin. Ben konuşunca ‘Muhalefet vekili konuşursa konuşsun’ dersen, demokrasi olur mu? Demokrasi bir kişi de olsa onu dinlemektir. Maalesef biz ne komisyonlarda, ne Genel Kurul’da, ne toplumsal yaşamda bunun ufacık bir işaretini göremiyoruz.
AKP’Lİ BEŞ VEKİL, KOMİSYONA GETİRMEDEN MECLİS’E GETİRDİ
Bunu bir gece önergesiyle getirdiler. Biliyorsunuz Boşanma Komisyonu kuruldu, onun kurulması da bir fecaatti. Türkiye’de boşanma oranları çok dikkat çekici bir düzeyde değil. Standardı var artmıyor da, azalmıyor da. Türkiye dünya ortalamalarının çok gerisinde. İnfial yaratacak, araştırma komisyonu kuracak, aile bütünlüğünü tehdit edecek düzeyde bir şey yok. Alaka demek ki buradaymış. Birden mağdurlar ortaya çıktı komisyonda. Amaçlarının bu olduğu Adalet Bakanı’nın ifadelerinde de görüldü: ‘Gitmiş, evlenmiş, istemiş, düğün dernek yapmış, komutanı gelmiş, takmış, takıştırmış.’ Komisyonda da bu ifadeler kullanıldı. Adalet Komisyonu’nda yine bir AKP milletvekili bu konuya bir gönderme yaptı. Adalet Komisyonu’nda Hakkı Köylü (AKP milletvekili), ‘Ben savcılık yaptığım dönemden bilirim, erken yaşta evliliklerde çok sıkıntı vardır, ben karşıyım. Böyle bir şey gelse ilk ben tepki gösteririm’ dedi. Üç gün sonra bu önerge Genel Kurul’a geldi.
Adalet Komisyonu’nda önerge konuşulmadı, sadece AKP’li vekiller ve Adalet Bakanı, ‘Böyle mağdurlar da var’ diyerek gönderme yaptı. Madem böyle bir mağduriyet vardı, şekli bu olur mu? Demek ki amaç mağduriyet değil. AYM’nin iptal kararını gerekçe gösterdiler. İki yanlış bir doğru etmez. AYM’nin iptal kararları yanlıştır. Türkiye’nin gerçeklikleri var; çocuk yaşta zorla erken evlilikler gerçeği var, kadın erkek eşitsizliği var, kadınlara, kız çocuklarına karşı bir ayrımcılık var. Bu gerçekler ortadayken, her üç evlilikten biri çocuk yaşta evliliklerken, bu evliliklerde şiddet, baskı, taciz, tecavüz varken, bunları görmezden gelip erken yaşta zorla evliliklerin önünü nasıl açarsın.
Mağdurların olduğu belirtilerek getirilen önergede mağduriyete dair hiçbir ibare bulunmadığını belirten Yüceer, önergeyi şu sözlerle anlattı:
Bu tasarıda mağduriyete dair hiçbir cümle yok. Tasarıyı elime aldım, dedim bu mağdurlar nerede. Bir evlilik tanımı, evlilik tarihi yok. Failin ya da mağdurun yaşı yok. Önergede şu var; 2016 Kasım ayına kadar yapılan tüm cinsel istismarların aklanması. Hukuksal anlamda da bir fiyasko. Ceza hukukundan bahsediyoruz, bu vergi affı değil. Bunu Genel Kurul’da da söyledim: Kasım ayına kadar öldürmek serbest, Kasım’dan sonra cezası şudur diyebilir mi evrensel bir hukuk?
Ne acıdır ki bu ülkenin Adalet Bakanı böyle bir önergeyi hazırlamış ve göndermiş. Şu tarihe kadar cinsel istismar serbesttir, affedilecektir. O tarihten sonra işlemez diyor. Ceza hukukunda böyle bir şey olmaz. Bu karar bütün cinsel istismar olaylarını kapsar, yani bu kadar da sakat bir önerge. Bir kanun yapıyorsunuz, geleceği de etkileyecek bir kanun maddesi haline dönüyor.
Evlilik vuku bulursa o tarihten itibaren tüm cinsel istismarları evliliğe sürüklüyorsunuz siz. Hani mağdurlar vardı, evlilik gerçekleşmişti, 10 yıldır evliydi, 3 tane çocuğu vardı… O mağduriyete ait hiçbir cümle, tek satırda geçmiyor. Maddenin başında demişler ki ‘cebir, tehdit, hile olmaksızın.’ Bir kere benim kanunlarımda şu da yazar; ’15 yaş altında cebir, tehdit, hile var kabul edilir. O çocuk onu anlayacak, karşı koyacak bir anlayışa sahip değildir.’
Bu önerge çocuk tecavüzlerini cezasız bırakan, çocuk cinsel istismarının önünü açan ve en önemlisi de erken yaşta evlilikleri meşrulaştıran bir önergedir. Diğer yandan; bir cinsel istismarcı, tecavüzcü demez mi, nasılsa af çıkıyor, bana da çıkar sonra. Bir cezasızlık kültürü yaratıyorsunuz. Cezaların asıl amacı caydırıcılığı sağlamaktır. Yasayla bunu da ortadan kaldırıyorsunuz.
“TOPLUMUN VİCDANINI KANATAN BU TASARI HALKI ALARMA GEÇİRDİ”
Nerede bu insanlar, bu kadar haksızlıklar, insan hakları ihlali, mağduriyetler yaşanıyor, nefes alamıyor insanlar, bu kadar baskı, faşizm ağır bir sis bulutu gibi ülkenin üzerine çökmüş, niye insanların sesi hiç çıkmıyor derken Gezi’yi yaşadık. Çocuklarımızın hiçbir şey umurlarında değil dediğimiz noktada, Gezi oldu. Ben Gezi’ye katıldım, o gençler akın akın geliyordu. Evet dedim, demek ki onların da zülfüyârına dokunan bir şey oldu ve onlar da tepkisini gösterdi.
Yine toplumumuz suskunlaştı, sesini çıkarmıyor derken Salı günü (22 Kasım) bunu gördük, sizler de şahit oldunuz. Birlik oldu, kadın hakları mücadelecileri, çocuk hakları savunucuları, erkekler geldi ‘Dur’ dediler, ‘O kadar da değil.’ Çocuklarımızı sizlerin eline bırakmayız. Geleceklerini karartmanıza izin vermeyiz.
Gerçekten çok güzel bir birliktelik oluştu. Bu insanlara çok umut veriyor, bana da öyle. Gezi’den sonra hiç umudumu yitirmedim. Gezi’yi yaşamış olmak bizim içimizde asla kapanmayacak bir tohum ekti. Hep yeşermiş durumda, umut hep çok var bizde. Bunu yaşayarak gördük. Hiçbir zaman geleceğe dair umutsuz değiliz. Evet çok zor günler geçiriyoruz, çok sancılı, karanlık. Ara sıra gerçekten çok yoruluyoruz. Ama hiçbir zaman umutsuz değiliz.
Sonuç olarak önerge komisyona geri çekilmek zorunda kaldı ve son dakikada eklenmeye çalışılan madde de eklenemedi. Bu konuda ne geçti ne kaldı derken herkesin kafası karışık. Meclis’ten geçirilen tasarının içeriği nedir?
Önerge çekildi ve başka bir tasarı geçti. 103’üncü maddeyle ilgili endişeler vardı. Tasarının madde gerekçelerinde çok açık ifadeler yoktu. Yani ne kalıyor, ne çıkmış, AYM’nin iptal ettiği hükümler var mı, yok mu, yerine ne gelmiş çok net değildi. Benim için de öyleydi ama sonrasında bu tasarının son şeklini elde edince birazcık rahatladım. Bizlerin endişelendiği gibi 12 yaşında rıza arama durumu ben göremedim. AYM’nin iptal ettiği hükümler aynen konulmuş. Mevcut mevzuatta herhangi bir değişiklik yok. Onun ötesinde 12 yaş altına yönelik cinsel istismara ağırlaştırma var, cezanın alt sınırında artırma var. AYM’nin iptal ettiği madde 1 ve 2 korunmuş.
KANUN YAPMAKTAN DAHA ÖNEMLİ OLAN ONLARI UYGULAMAKTIR
Hayallerinde bir toplum var ve bu toplumu yaratmak için, başkanlık yolunda olduğu gibi bir yol temizliği yapılıyor. Kadınlar, çocuklar da yol temizliğine kurban ediliyor. Buna izin vermeyeceğiz biz. Bizler varız, demokrasiye, insan haklarına, eşitliğe, özgürlüğe inanan bizler varız. Bu halkın Ortaçağ karanlığına götürülmesine, Ortadoğu bataklığında debelenmesine izin vermeyeceğiz. Bunun için de gücümüz yettiğince mücadele edeceğiz. Bana da düşen bir milletvekili, bir kadın olarak, bir demokrat, bir solcu olarak bu mücadeleyi en güçlü şekilde, milletvekilliğimin verdiği imkanlarla kamuoyunun önünde gerçekleştirmek. Eksik kaldığımız yerleri sizler tamamlıyorsunuz, çoğu zaman bize yol gösteriyorsunuz. Mücadele ortaksa herkesin birbirine el uzatmaya sorumluluğu var.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı (ASPB) konuya dair hiç açıklama yapmadı. AKP’li kadın vekiller bu konuda ne diyor, bir diyalog ortamınız oldu mu?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in bizlerle iletişimi vardı, “Ne diyorsunuz” derdi, ama ondan sonra hiç olmadı. Kadın söz konusu olunca zaten hiçbir diyaloğumuz olmuyor. ASPB’nin görevi sanki kadını güçlendirmek, korumak, kadının statüsünü eşitlik düzlemine getirmek değil; AKP temsilcilerinin, hükümet sözcülerinin söylemlerini aklamaya çalışmak.
Şimdi Başbakan, Cumhurbaşkanı başka bir şey deseydi (önergeye ilişkin), Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı “Onu demek istemedi” derdi. Cumhurbaşkanı “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” dediğinde çıktı, “Tabi ki adalet, adalet olmadan eşitlik nasıl olur” dedi. Bunun gibi sürekli onların cümlelerini açıklama, anlatma, toplumun nazarında haklı duruma getirme derdindeler.
“BAKANIN SESİ HİÇ ÇIKMIYOR, RIZASI VAR MI DİYELİM”
Bu kadar önemli, kadın ve çocukların geleceğini etkileyecek bir tasarı geliyor ama Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın hiç sesi çıkmıyor. Ben Meclis’teki konuşmamda da dedim; “Bakanın sesi hiç çıkmıyor, rızası var mı diyelim.” Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın görevi kendi içlerindeki erkek egemen zihniyeti aklamaya çalışmak değildir, onları masumlaştırmak, haklı göstermeye çalışmak değildir. Onun görevi kadın erkek eşitliğini sağlamaktır, kadını güçlendirmektir, çocuklarımıza sahip çıkmaktır. Madem bu kadar kıymet veriyorlar, aileyi güçlendirmektir. Sen bir tarafı tutarak, kadını yok sayarak aileyi bir arada tutabilir misin? Eşitlik olmayınca toplumu nasıl güçlendireceksin? Bu da yalan yani. Sen gerçek anlamda aileyi güçlendirmek, toplumu güçlendirmek istiyorsan kadını güçlendirirsin, eşit paylaşıma, saygıya, sevgiye dayalı bir aile kurmaya çalışırsın.
Bu noktada AKP’nin kadınlara bakışını ya da AKP’li kadınların kadın sorununa bakışını görmek açısından, önerge Meclis’e gelmeden önceki gün AKP Kadın Kolları’na giden Halkevci Kadınlar’a sorduk. Nebiye Merttürk, o günü anlattı:
Bu cinsel istismar meselesi gündeme geldiğinde biz AKP Kadın Kolları’nı şöyle ziyaret etmek istedik: Uzunca zamandır hiçbir ses çıkarmıyor bu kadınlar. Sonuçta kadın kimliğiyle orada bulunuyorlar ve tabelalarında kadın kolları yazıyor. Dedik ki bunca şey yaşandı; kadına yönelik şiddet yüzde 1400 artmış, Ensar Vakfı gibi vakıflarda, bir değil beş değil her yerde cinsel istismar meselesi açığa çıkıyor. İmam hatip okullarında taciz, cinsel istismar meselesi ortaya çıkıyor. Hiçbirine ses çıkarmadılar ama buna da mı ses çıkarmayacaklar. Çocukların kendilerine tecavüz eden erkeklerle evlendirilmesi tartışılıyor sonuç olarak diyerek taraflarını öğrenebilmek adına Çankaya İlçe Kadın Kolları’nı ziyaret etmiş olduk.
‘Merhaba’ diyerek girdik içeri, “Biz Halkevci Kadınlar adına buradayız” dedik. “Nerede, tecavüzü aklayanlar, burada mı” dedik ve çok ilginçtir polis memuru bizi “Ne diyorsunuz” diye sormadan kadın kollarının odasına götürdü.
POLİS ANONSU: “TECAVÜZ YASASI GERİ ÇEKİLDİ, DAĞILIN”
Candan Yüceer: Onlar bile böyle söylüyor. Kadın mücadelesinin kazanımları bu aslında. Biz dedik ki, düzenlemenin adı “tecavüz yasasıdır, tecavüzü meşrulaştıramazsınız” o gün Meclis önünde polisler bile böyle anons geçti.
Nebiye Merttürk: Bizi yönlendirdikleri odada iki tane kadın arkadaş vardı. Onlara şunu sorduk; “Yarın Meclise bir düzenleme gelecek, 12 yaşında çocukların onlara tecavüz eden erkeklerle evlendirilmesi tartışılıyor, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?” Hiçbir cevap alamadık, karşımızdaki kadın sustu. Başka bir kadın geldi “Sakin olun, tanıyor musunuz arkadaşları” dedi. “Biz Halkevci Kadınlar’ız” dedik. Orada da kafaları başka çalıştığı için “CHP mi gönderdi sizi, HDP mi gönderdi, doğru söyleyin” dediler.
O sırada erkekler geldi içeriye, biz erkekleri muhatap almak istemiyoruz, bizim sorumuz kadınlara deyince, “Nasıl erkekleri muhatap almazsınız” diyerek saldırdılar. İtme, tartaklama oldu. Biz ısrarla buradaki kadınlarla konuşmak istiyoruz ve çok net bir sorumuz var dedik, “Siz tecavüzcülerden mi yanasınız?” Tabi ki cevap yok. Ondan sonra tekrar erkek şiddetiyle dışarı atılmaya çalışılırken, bir arkadaşımız “Siz kadın kollarısınız ve burada kadınlara şiddet uygulanıyor. Neden sesinizi çıkarmıyorsunuz” dedi, yine cevap yok.
O sırada içeri giren erkeklerden biri “Tecavüzü isteyen sizsiniz, siz istiyorsunuz tecavüzü, yaratan da sizsiniz” diyerek o tecavüzcü zihniyetini ortaya koymuş oldu. “Tecavüzü aklayamazsınız, meşrulaştıramazsınız. Yarın da Meclis’teyiz, zannetmeyin ki bu mesele böyle kapanıp gider. Bu yasa Meclis’ten geçmeyecek” diyerek bütün kadınların sesi olarak oraya gitmiş olduk. Ve bu şekilde oradan ayrıldık.
Bu ziyaretinizin toplumda, kadınlarda etkisi oldu mu, nasıl bir karşılık gördü?
Uzunca bir süredir AKP faşizmi yükseltiyor, kendine muhalefet eden kesimleri baskı altına almaya çalışıyor. İnsanlardaki, AKP ve AKP’liler dokunulmazdır algısının yıkıldığını gördük biz. Elimizi kolumuzu sallayarak, “Merhaba” diyerek içeri girdik. Kendi mekanlarında hesap sorup, kadınların sözünü söylemiş olduk. Bu ciddi anlamda olumlu bir etki yarattı herkes üzerinde. O günden beri arayanlar, “Tepkimizi dile getirdiniz. İçimizi rahatlattınız” diyenler oldu.
AKP Çankaya İlçe binasında saldırıya maruz kaldınız, bununla ilgili bir şey yapacak mısınız?
Bu tecavüzcü kelimesiyle karşılaşmak onlara dokunan bir şeydi. Buna cevap verememelerini şöyle açıklıyorum: Binali Yıldırım ve Tayyip Erdoğan’la ters düşmemek için ne erkekler ne kadınlar açıklama yapmak istemedi. Bu yüzlerini teşhir ettiğimiz için bize saldırdılar. Bu konuyla ilgili suç duyurusunda bulunmayı düşünüyoruz. Çünkü tecavüzü tam anlamıyla meşrulaştırmaya çalışan bir zihniyet karşımızda. Tecavüzün mağduru olan kadınlara ‘Siz istiyorsunuz’ dediler. Şort giydiği için bir kadının tekmeyi hak ettiğini düşünen zihniyettir bu. 12 yaş tartışması yapılıyor, bu bizim aklımıza N.Ç. davasını getiriyor. N.Ç. 13 yaşında 26 kişinin tecavüzüne uğradı. Bu devletin yargısı rızası vardı dedi. Bu meselelerle şeri hukuku tartışıyorlar. Aynı anda Vahdettin İnce 12 yaşta evlilikler normaldir, şeri hukukta yeri vardır dedi. Buna istismar demek de İslam’a aykırıdır dedi. Bir de böyle meşru zemin hazırlamaya çalışıyorlar. Kadınlar bunun bütününe sokakta ve Meclis’teki mücadeleleriyle güzel bir cevap vermiş oldu.
İktidara geldiklerinden beri istikrarlı oldukları tek bir konu var, kadın düşmanlığı. Bir yandan da yönetemedikleri tek kesim olduğu için kadınları baskı altına alıyorlar. Onların istediği itaat eden kadınlar. Onların istediği gibi politikacı olan kadınlar. Tabelasında kadın kollarının yazdığı ama erkek egemenliğinin hakim olduğu bir yapı.
Tayyip Erdoğan düzenlemenin yeniden geleceğini söylüyor…
Candan Yüceer: Getirecekleri varsa görecekleri de vardır. Diyoruz ya, kadın düşmanlığında istikrarlılar diye, zihniyet aynı. Bu gelmezse başka bir şey gelecek. Biz de buradayız.
Son olarak kadınlara çağrınız nedir?
Candan Yüceer: Kadın sorunu artık insan hakları ihlalidir. Ötekileştirilenler içindeki kadınlara sesleniyorum, tüm insan hakları sorunları için, bütün ezilenler için mücadeleye çağırıyorum. Hiçbir zaman unutmasınlar ki cinsiyetimiz, rengimiz, diğer farklı özelliklerimiz şiddete uğramamız, ötekileştirilmemiz için bir sebep değil. İster devlet eliyle olsun, ister gelenekle, ister dinle olsun kimsenin bunu hiçbir şekilde kabul etmemesini söylüyorum. Buna karşı korkusuzca, cesaretle mücadele etmeleri gerektiğini söylüyorum. Hiçbir şekilde yalnız değiller, ben buradan, parlamentodan selam gönderiyorum.
Nebiye Merttürk: Biz de sokakta mücadeleyi büyütmeye çalışan kadınlarız. En somut örneklerden biri bu yasanın kadınların mücadelesiyle çektirilmesi oldu. Bakan hiçbir açıklama yapmadı dedik ama yasa geri çekildiğinde Cumhurbaşkanı ve Başbakana hassasiyetinden dolayı teşekkür etti. Böyle bir açıklaması olmuştu aslında. Biz biliyoruz ki onların hassasiyetinden dolayı değil, kadınların öfkesinden, mücadelesinden korktukları için bu yasa tasarısı geri çekildi. Sokakta yan yana durdukça, mücadele ettikçe, meydan okudukça bu gerici politikaların hepsiyle baş edebileceğimizi, üstesinden gelebileceğimizi düşünüyoruz. Bu yüzden tüm kadınları bu gericiliğe, diktatörlüğe karşı sokakta eşitlik ve özgürlük için mücadele etmeye çağırıyoruz.
Sendika.Org/ Ankara
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.