Suriye yönetiminin elde ettiği kazanımlar, Suriye’ye yönelik emperyalist saldırının en önemli enstrümanı olan cihatçı katillerin saflarında çözülme eğiliminin güçlenmeye başladığına işaret ediyor
Suriye yönetiminin ittifak güçlerinin desteği ile elde ettiği kazanımlar, Suriye’ye yönelik emperyalist saldırının en önemli enstrümanı olan cihatçı katillerin saflarında çözülme eğiliminin güçlenmeye başladığına işaret ediyor
Suriye yönetimi ve ittifak güçleri, geçtiğimiz günlerde Halep’te gerçekleştirdikleri yeni operasyonlarla önemli ilerlemeler kaydettiler. 2012 yılından beri işgal altında olan Halep’in önemli bölgelerini kontrol etmekte olan cihatçı El Nusra, Nureddin Zengi Tugayları ve Ahrar’uş Şam ağırlıklı grupların sert darbeler aldığı ve kontrol ettikleri toprakların yüzde kırkını yitirdiği pek çok kaynakta belirtiliyor.
Suriye yönetiminin ittifak güçlerinin desteği ile elde ettiği kazanımlar, Suriye’ye yönelik emperyalist saldırının en önemli enstrümanı olan cihatçı katillerin saflarında çözülme eğiliminin güçlenmeye başladığına işaret ediyor.
6 yıllık savaşın hemen her aşamasında olduğu gibi bu kez de, cihatçı katillerin yaşadığı gerileme karşısında devreye ilk olarak İsrail Hava Kuvvetleri girdi. Salı gecesi Şam-Beyrut otoyolunda Hizbullah’a silah sevkıyatı yapmakta olduğu iddia edilen bir Suriye ordusu konvoyu İsrail Hava Kuvvetleri tarafından bombalandı.
Suriye devlet kaynakları da bu saldırıyı doğruladı.
Cihatçı saflardaki çözülmenin önüne geçmek, Cihatçılara yalnız olmadıkları mesajını vermek için düzenlenen bu saldırının zamanlaması hiç şaşırtıcı değil.
New York Times (NYT), Suriye yönetiminin Halep’te elde ettiği kazanımlarla ilgili haberinde, görüşlerine başvurduğu Ortadoğu ve başka yerlerdeki diplomat ve uzmanların, “eğer gerçekleşirse Esad’ınkinin bir Pirus zaferi” olacağına inandıklarını, görünür gelecekte düşük yoğunluklu isyanın bitmeyeceğini, Esad kazansa bile, iktidarını bu düşük yoğunluklu isyan ve ekonomik boşlukla birlikte sürdüreceğini belirttiklerini aktarıyor. (For Bashar al-Assad, Winning the Syrian War May Lead to New Troubles, Nov 28)
Bir yıl önce Suriye yönetiminin böylesi başarılar kazanabileceğinin düşünülemeyeceğinin belirtildiği haberde, ABD’nin Lübnan, Kuveyt ve Suriye’de diplomatik temsilciliğini ve işgalden sonra Irak’ta ABD’nin en üst düzey yöneticiliğini -yani sömürge valiliğini- yapmış Ryan C. Crocker’ın görüşlerine başvuruluyor. Crocker, Lübnan iç savaşının 15 yıl sürdüğünü, Suriye’de ise henüz 5 yılın dolduğunu, bu nedenle savaşın daha uzun yıllar süreceğini iddia ediyor.
Haberde görüşlerine başvurulan bazı Batılı uzmanların tek kaygısı ise, Suriye yönetiminin elde ettiği kazanımlara büyük katkı sağlayan İran ve Rusya’nın ülkede elde ettiği nüfuz karşısında “Sünni Suriyelilerin” duyacağı hoşnutsuzluk. Çünkü İran’ın elde ettiği nüfuz Şii nüfuzu anlamına geliyormuş ve İran, Halep’te Şii milislerin nüfuzunun devam etmesi için Suriye yönetiminden taleplerde bulunabilirmiş ve bu “Sünni Suriyeliler” arasında büyük bir hoşnutsuzluğa neden olacakmış.
İnsan, eğer tarihini ve sicilini bilmese Batı basınının ve hükümetlerinin “Sünni Suriyeliler” hakkındaki bu derin insani duyarlılıkları nedeniyle önlerinde eğilecek… Bir kaç gündür Batının emperyalist basınında Halep’teki “sivil katliamlar” hakkında öyle bir kampanya başladı ki… Batılı hükümetler “Sünni Suriyeliler” için öylesine güçlü duyarlılıklara sahipler ki… Sanırsınız sağladıkları politik, finansal, askeri ve silah desteğiyle büyüyen bu savaşta yüzbinlerce insan ölmemiş… Bunların bir kısmı Sünni Suriyeliler değilmiş gibi…
New York Times’a göre, bu savaşta, Esad’ın bölgesel düşmanları Türkiye ve Körfez krallıkları “isyancıları” desteklemekte belirli sınırlara sahipmiş. Yakınlarda bir Avrupa seyahati yapan Crocker, Merkel’le de görüşmüş. ABD öncülük yapmadığı takdirde, ne kadar düşman olsalar da Avrupa hükümetlerinin Esad’a karşı yeni adımlar atamayacağını söylüyor. Crocker, “ABD önderlik etmezse kimse edemez” diyor.
ABD’de yeni yönetime geçiş sürecinin yaşanıyor olması, bir belirsizliğe yol açıyor, ancak Suriye savaşının başlangıç döneminde ABD’nin Suriye’deki diplomatik temsilcisi olan ve “muhalefet”in örgütlenmesine önemli katkılar sunan Ford da, Esad’ın kazansa dahi, “savaş ve yoksullukla” birlikte yaşayacağını iddia ediyor.
Ford, “Yeniden inşa için finansman nerede? Rusya ve İran’ın bunu sağlayacak ekonomik güce sahip olduklarına inanmıyorum, Çin’de bunu yapmaz. Bunun için yüz milyarlarca dolar lazım” diyor.
NYT, Ford’un bu sözlerinden sonra, Esad’ın düşmanları ABD ve Suudi Arabistan’ın ciddi nüfuza sahip olduğu kurumlar IMF ve Dünya Bankası’da Suriye’ye fon sağlamayacağına göre, Suriye’de savaş ve yoksulluğun devam edeceği sonucuna ulaşıyor.
Haaretz’de konuyla ilgili haberinde, Netanyahu’nun Suriye’deki savaş nedeniyle uzun zamandır açıkça dile getirmediği bir keyfe sahip olduğunu, çünkü Suriye ordusunun kayıplarının İsrail için stratejik öneme sahip kazanımlar anlamına geldiğini, ancak Halep’teki durumun onun keyfini kaçırmaya başladığını ifade ediyor. (The Airstrike in Syria: Does Putin Understand Israel’s Urgent Security Needs? Nov 30)
Tayyip Erdoğan’ın Fırat Kalkanı harekatının amacının “zalim Esad’ı devirmek” olduğunu açıkladığı gün, onun sözcüsü konumunda olan Yeni Şafak gazetesinin başyazarı İbrahim Karagül’de “Halep’in intikamı çok acı olacaktır” başlığı altında, tüm karşı söylemlerine rağmen nasıl ABD ve İsrail’in kullanışlı uşakları olduklarını ve yıllar boyu onların “stratejik öneme sahip” kazanımları için canhıraş çalıştıklarını bir kez daha ortaya koyan bir yazı yayımladı.
Birleşmiş Milletler’i Halep’teki insani felaket için toplantıya çağıran Fransa’nın dışişleri bakanı yaptığı açıklamada Halep’te “2. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük katliamın gerçekleşebileceğini” söyledi. İngiliz başbakanı ise, “uluslararası toplumun Halep nedeniyle Rusya’ya baskı yapması gerektiğini” bildirdi.
David Gardner, Financial Times’taki yazısını Halep ve sonrasına ayırmıştı. O da Esad’ın olası bir zaferinin onun iktidarını sürdürmesine olanak sağlayabileceğini, ancak bu durumun daha da radikalleşecek olan Sünni isyancılar için bir teşvik olacağını iddia ediyor ve “çoğunluğu Lübnan, Türkiye ve Ürdün sınırlarında olan 5 milyon mültecinin kaybedecek çok az şeyi var ya da hiçbir şeyi yok. Duruma bakılırsa, Suriye ve çevresi gelecekte dipsiz bir potansiyel terörist yetiştirme kuyusu gibi görünebilir ve bu rejim gelecekte dini fanatizmle beslenen çaresiz aşırılıkçı üretme becerisiyle hatırlanacak” diyor. (The fall of Aleppo to Assad will only intensify turmoil, Nov 30)
Bütün bunlar Batılı emperyalistler ve bölgesel işbirlikçilerinin Suriye operasyonunun unsurlarını son derece açık bir biçimde bir kez daha ortaya koyuyor. Halep’teki cihatçı işgalcilerin yenilgiye uğramaması için yaklaşık bir yıldır denemediği herhangi bir taktik kalmayan bu güçler, Gardner’in yazısında belirtildiği gibi, mülteci durumuna düşmüş çaresiz Suriyelilerden yeni cihatçı orduları kuracaklarını, Suriye’ye nefes aldırmayacaklarını açık açık ifade ediyorlar. Türkiye’nin mülteci kamplarından topladığı cihatçılarla yürüttüğü Fırat Kalkanı harekatı bu tehditler konusunda sanırız yeterince veri sunmaktadır.
Suriye yönetimine verilen mesajlar son derece net. Öyle kolay zafer yok… Uzun zamana yayılmış bir yıpratma savaşı devam edecek diyorlar. Trump’ın oluşturmakta olduğu yeni ABD yönetimi de en ırkçı, savaşçı unsurları kapsıyor. Öyle görünüyor ki, cihatçılar Halep’ten sökülüp atılmaya yakın, ancak Suriye savaşı sürecek…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.