Bedia’nın hayatını değiştiren cümle doktorundan gelir. Doktorunun “Kızım ben seni iyi edemem, buna sen karar vereceksin” sözü üzerine ilaçlar çöpe atılır.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne yaklaşırken erkek egemenliğine kafa tutan kadınların öykülerini ilginize sunuyoruz. İktidarın gerici, kadın düşmanı söylemlerinden cesaret alan erkek terörüne, işkence, gözaltı ve tutuklamalarla gelen devlet şiddetine karşı kadınlar adliyede, sokakta, otobüste, evde, işyerinde, yaşamın tüm alanlarında mücadele ediyor. İlk öykü Bedia Usta’nın “Kendi kararlarımı kendim alırım” başkaldırışıyla esaretinin simgesi olan yüzüğünü parmağından çıkardıktan sonra bir PVC ustası, bir Gezi direnişçisi olmaya uzanan öyküsü… Bedia diyor ki: “Biz kadınlar sadece isteyelim. Biz istedikten sonra yapamayacağımız bir şey yoktur. ‘Dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa’ sözü kafiye olsun diye söylenmiyor. Yaşamı güzelleştirebilmek adına ilk önce kendimizi özgürleştirelim”
Hatay’da yaşayan Bedia’nın hikayesi Türkiye’deki kız çocuklarından herhangi biri gibi başlasa da sonu hiç de sıradan bitmiyor.
“Kız çocukları okumaz, kız çocukları kardeşlerinin bakımıyla ilgilenir, ev temizliği yapar ve vakti gelince uygun bir koca adayıyla evlendirilir” mantığıyla eğitim hakkı elinden alınan Bedia, ilk başta kendisinden bekleneni yapar. Kardeşlerine bakar, onlarla ilgilenir. Kardeşlerine bakmanın yanına ev işleri, inek sağmak ve tarlada çalışmak da eklenir, derken Bedia tüm bu sorumlulukların altında ezilir.
Bedia büyüyor, büyüyor dediğim 14 yaşında küçük bir kız çocuğu ne kadar büyükse işte o kadar… Akrabası ile nişanlandırılıyor. Tabii ki de “kız kısmına” sorulmuyor, “Evlenmek ister misin?”, “Bu adamla bir ömrü paylaşabilecek misin?” diye sorulmuyor.
Güzel yemek yapamaması Bedia’ya iki yıl kazandırıyor. Evlendirilmek istediği akrabası güzel yemek yapmayı bilmediği için evlenmekten vazgeçiyor. Evlenmekten güzel yemek yapamadığı için kurtulan Bedia çok değil iki yıl sonra başka bir akrabasıyla evlendiriliyor. Bu sefer güzel yemek yapamayışı da kurtaramıyor.
Evlendikten sonra baskı, psikolojik şiddet, itaat ettirmeye çalışma Bedia’yı bunalıma itti. İntihar teşebbüslerinde bulunup günlerce hastanede kalan Bedia uzun bir süre ilaç desteği alarak yaşamını devam ettirdi.
Bedia’nın hayatını değiştiren cümle ise doktorundan gelir. Doktorunun “Kızım ben seni iyi edemem, buna sen karar vereceksin” sözü üzerine ilaçlar çöpe atılır.
Ve o yüzük yerine tırnağını siyaha boyar
“Kendi kararlarımı kendim alırım” başkaldırışıyla esaretin simgesi olan yüzüğünü parmağından çıkarır Bedia. Ve o yüzük yerine tırnağını siyaha boyar. Kimse ne olduğuna anlam veremez. Tırnağını siyaha boyamasının ardından eşinden ve eşinin ailesinden gördüğü şiddet giderek artar. Çünkü siyah tırnak “Ben buradayım ve bundan sonra hayatımı sizden bağımsız sürdüreceğim” diyordu. Ve aile tarafından kabul edilebilecek bir durum değildi. Çünkü Bedia’nın bir kocası vardı ve sadece kocanın aldığı kararlar uygulanırdı. Üstelik Bedia’nın iki de çocuğu var. Hem ne der büyüklerimiz “Kadın gelinliğiyle girdiği koca evinden kefeniyle çıkar”, başka türlüsü mümkün değildir.
Ama Bedia mümkün olmayanı seçti ve başardı. Bir yandan boşanma mücadelesi veren Bedia öte yandan da ekonomik özgürlüğünü kazanmak için bir işe girmeye karar verdi. PVC plastik doğrama atölyesinde çaycı olarak girdiği işten Bedia Usta olarak çıkacaktı.
Çaycı Bedia nasıl Bedia Usta oldu?
“Çaycı” dedim de bizimki biraz meraklıdır. Eğitim hakkı elinden alındı ya bu yüzden bitmek tükenmek bitmeyen bir öğrenme merakı vardır. Bir süre sonra bizimki atölye makinelerine merak saldı. Sineklik çıta yapmayı öğrendi. Makineleri, profilleri tanıyarak mesleği öğrendi. İşini büyük keyifle yapan Bedia, gün geçtikçe ustalaştı. Bedia Usta oldu. Artık ona kimse Bedia demiyordu. Erkek işi olarak görülen “ustalık” öyle değildi artık. Bedia’nın deyişiyle “Kadın isterse yapamayacağı iş yoktur” ve Bedia artık usta olmuştur.
Bedia yüzüğünü parmağından çıkarıp tırnağını siyaha boyadıktan ancak bir yıl sonra boşanabiliyor. Bedia’nın hikayesi burada bitmiyor. Bedia zincirlerini kırıp evden çıkmıştır ve artık dünya meselelerini de dert edinmeye başlamıştır.
Yanı başındaki Suriye savaşını haberlerden takip eden, savaşta ölen çocukları, kaçırılan ve tecavüze uğrayan kadınları gören Bedia “Alanlarda ben de varım” diyerek ilk defa Halkevleri’nin çağrısıyla düzenlenen “Suriye’de emperyalist güçlere hayır” eylemine katılıyor. “Kadınlar savaş değil, barış istiyor” sloganını benimseyen Bedia’nın son eylemi olmuyor bu, Bedia örgütleniyor.
Gündüz işte, gece Sevgi Direniş Parkı’nda
Burada sözü ona bırakıyorum:
“1 Mayıs’ta yine alanlardaydım. Örgütlü olmadığım için bireysel yürüyordum. Önümden kortejlerle partiler, sendikalar geçiyor, turuncular geçiyordu ve ben arkalarından yürümeye başladım. Sonra da merak ettim kim bu turuncular diye öylece Halkevleri’yle tanışmış oldum.”
Gezi günlerinde 52 gün Sevgi Direniş Parkı’nda direnen Bedia, gündüz PVC plastik doğrama atölyesinde usta oluyordu, akşamları da direnişçi oluyor, polis şiddetine karşı barikatta yerini alıyordu.
Önce kendimizi özgürleştirelim
Kendi kararlarını almaya karar verdiği günden beri mücadeleden asla vazgeçmeyen Bedia, yeri geldi Rojava için Suruç sınırında nöbet tuttu, yeri geldi Diyarbakır’da Barış Nöbeti’ne katıldı, açığa alınan öğretmenler için sokağa çıktı, yazları çocuklar için düzenlenen yaz okulunda sorumluluk aldı. Tabii ki de kadın özgürlük mücadelesinde hep yerini aldı.
Yaşamı mücadeleyle dolu olan Bedia diyor ki; “Biz kadınlar sadece isteyelim. Biz istedikten sonra yapamayacağımız bir şey yoktur. ‘Dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa’ sözü kafiye olsun diye söylenmiyor. Yaşamı güzelleştirebilmek adına ilk önce kendimizi özgürleştirelim.”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.