Aşağıdaki metin, Sorbonne Antifa hareketinin bir üyesi tarafından yazılmış bir duruş metnidir. Antifa’yı yaşayan gençlerin, neoliberal muktedir sorgulamalar karşısında kendilerini donanımlı hissetmelerine destek olacak bir çağrı olması sebebiyle Fransızca’dan Türkçe’ye çevrilmiştir Militan, örgütlü, mahalleli ve dahası öğrenci bir antifaşist grubun yaratılışı sırasında çeşitli tepkiler verilir. Bazıları küçümseyerek “yav he” deyip iyi niyetlerle bezenmiş yollarına devam […]
Aşağıdaki metin, Sorbonne Antifa hareketinin bir üyesi tarafından yazılmış bir duruş metnidir. Antifa’yı yaşayan gençlerin, neoliberal muktedir sorgulamalar karşısında kendilerini donanımlı hissetmelerine destek olacak bir çağrı olması sebebiyle Fransızca’dan Türkçe’ye çevrilmiştir
Militan, örgütlü, mahalleli ve dahası öğrenci bir antifaşist grubun yaratılışı sırasında çeşitli tepkiler verilir.
Bazıları küçümseyerek “yav he” deyip iyi niyetlerle bezenmiş yollarına devam etmekle yetinirler. Başkaları sadece zehirlerini akıtmaya gelir. Bunların arasında en sinsi olanlardan da vardır. Bunlar, sıklıkla sevimli suratlarıyla, söylediklerine göre sözüm ona “bizim kamp”tandırlar. Hatta o ciddi yüz ifadeleriyle bunu açıkça belirtirler çünkü, evet, bu mücadele hakkında “hemfikir”dirler. Fakat (evet ne yazık ki hep bir “fakat” var), bu samimiyet oyunu feci skandal kaygılar uğrunadır.
Zira bu kişiler desteklerini ifade etmeye geliyorlarsa, mutlaka gizli, güçlü –çünkü kolektif tahayyülün daima gebe kaldığı- bir eleştiri beyan ederler. Beklenmedik bir anda sırta vuran soğuk bir buz parçası gibi kendileri için temel sorunlardan biri olduğunu düşündükleri şeyi dile getirirler: Faşizm olmasaymış anti-faşist var olamazmış. Hatta daha da beterini derler: Anti-faşizm faşizmi beslermiş.
İlginçtir, anti-faşizm eski bir mücadeledir. Botunun ağırlığı altında düşmanı yenip ortadan kaldırmak üzere gibi olduğu her seferde kendini bırakır, sakinleşir ve muzafferin kendini yeniden kurgulamasına izin verir. Bu yalnızca bir imgedir. Fakat aynı zamanda bir tespittir: Anti-faşist mücadele esasen bir tepki mücadelesidir. Kültürel, politik veya sosyal, anti-faşizm faşizmin yarattığı hasarları onarır ve en azılı öğeleriyle çarpışır. Yani faşizm yoksa anti-faşizm de yok. Bunu bir kenara koyalım. Döneceğiz buna.
Bu noktadan itibaren altı çizilmesi gereken en elzem şey “antifa”nın en basmakalıp ifadeyle mücadelesi sırasında kendini gerçekleştiren birey olacağıdır. Kişi kendini “antifa” olarak tanımlar. “Antifa” olarak yaşar. “Antifa” olarak yer, içer… Buyrun sorunun gerçekliğine: Temsiller o kadar saptırılmıştır ki anti-faşist mücadeleyi sürdüreni taklit eder. Buradan hareketle; salak, erkil hislerden müstesna antifa kalıp yargısının faşist mücadelenin varlık sebebi olduğu kolayca anlaşılacaktır! Eh tabii, “olmasaydın olmazdı”; düşünmek ve bu (hüzünlü) dünyaya bir vizyon ve arzular aktarmak zorunda kalmazdı. E be miskin! Mükemmel bir düşmanı var, kendi kadar kötü, kendi kadar korkutucu, onunkiler arasında kahramana dönüşüyor. Ve ergen odasında hoparlörlerinden yükselen basla beraber sivilceleri pörtlerken bangırdadığını hissediyor… Böyle sürüyle ironi… Konunun nereye sürüklenmeye çalışıldığını görüyorsunuz.
Aslında mücadeleyi sahiplenenler için birçok mücadeleden biri olan anti-faşist mücadeleye yönelik bu fikri ortaya atan şahıslar bu kavganın hainleridir. Anti-faşizmin faşist fikri, partizan ve ideolojik yapılarını ve dahi (tahakkümcü, ataerkil ve cinsiyetçi) duruşlarını yalın ve basit bir şekilde yıkmaya yönelik temel bir varlık sebebi olmadığını iddia eden kişiler fark edilmesi kolay amaçlara hizmet ederler.
Yine de biz küfür etmek için hazırda bekleyen insanların yaptığı gibi “faşolar” diye bağırmayacağız onlara. Evet, bu fikir zararlı ve derinden art niyetli şüphesiz. Çünkü anti-faşist mücadeleye kim yanaşırsa bilmelidir ki birliği fark edilmesi zordur; anti-faşizm çeşitli insanlarca öğrenilir ve bu insanlar ufkun her yanından gelir. Dahası, eylem tarzları (hazırlıktan bilgiye kadar) anti-faşizmin temelindeki bu zamansallığı vurgular. Anti-faşizm bir tepkidir. Bu anlamda anlık olarak şekillenen bir mücadele olduğu kadar bir amaçla misillidir ve düşman karşısında daima hazır ve dokunulmazdır. Faşizmin içinde hiçbir şeyi beslemez çünkü onu sökmeye çalışır. Ve düşmanlarını yumruklamaya başladığında durum kritik demektir.
Yani, buyrukçu bir üslupla anti-faşist mücadelenin varoluş yeri olmadığını, boşuna olduğunu veya faşizme yaradığını ifade edeceklere (çirkin) laflarının gerçeklik karşısında yersiz ve metanetsiz olduğunu söyleriz. Gerçeklik, bizim maskeli ve silahlı milis polislerin (sözüm ona) iktidar alanlarına (“iktidar lojistiktir, her şeyi işgal edelim!”) koştuğu bir ülkede yaşadığımızdır. Bu iktidarlar demokratik görünümlü ve ziyadesiyle yabancı düşmanı bir kanadı besler ki bunun destekçileri dünün ve bugünün en kuvvetli faşizm çığırtkanlarıdır. Göçmenler şiddet görürken, “Kalıcı oturma izni olmayanlar” için merkezler yakılırken, İslamofobi medyanın getir götür konusu olmuşken, cinsiyetçilik siyasi bir doktrin olarak öğretilirken, sen “sağduyuya sığın”dığını düşünen itirazcı, sen mücadele edenlere ve güçlüklerin farkında olanlara saldırıyorsun.
Bu harekete geçememe basiretsizliğiyle saklanmaya çalışacağınıza, mücadeleye katılın, S.Ö.M.A.M.’a, Sorbonne Örgütlü Militan Antifaşist Mücadele’ye (Sorbonne Intervention Antifasciste Militante Organisée) katılın.
Bir S.Ö.M.A.M. militanı*
*Eril zamir kullanılmış.
(Feminist müdahale) Üslup fazlasıyla heteroseksist ve erkil tonalite gözden kaçmıyor fakat duruş sebebiyle metin içinde feminist müdahale yapılmadan çevrildi (ç.n.).
[Paris-Luttes.info’daki 18 Kasım tarihli orjinalinden Evrim Şaşmaz tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.