Saray-AKP diktatörlüğü sömürgeci savaşın ateşini halkın doğru bilgiye ulaşma ve haber alma hakkını yoketmeye yöneltti. Diktatör, suçlarını gizlemek, yeni ve daha büyük cinayetlerine uygun ortam yaratmak için eleştiren-itiraz eden, direnen ezilenlerin sesi televizyon ve radyoları mühürletti. Salı akşamı TV 10’un yayının durdurulması ve mal varlığına el konması faşist diktatörlüğün muhalif basını susturma saldırının son perdesi […]
Saray-AKP diktatörlüğü sömürgeci savaşın ateşini halkın doğru bilgiye ulaşma ve haber alma hakkını yoketmeye yöneltti. Diktatör, suçlarını gizlemek, yeni ve daha büyük cinayetlerine uygun ortam yaratmak için eleştiren-itiraz eden, direnen ezilenlerin sesi televizyon ve radyoları mühürletti. Salı akşamı TV 10’un yayının durdurulması ve mal varlığına el konması faşist diktatörlüğün muhalif basını susturma saldırının son perdesi oldu.
28 Eylül’de 12 tv ve 11 radyonun kapatılması kararının açıklanmasının hemen ardından, sömügürgeci faşist diktatörlüğün polisi ve maliyecileri Kuzey Kürdistan’da yayın yapmakta olan televizyon ve radyoları tek tek basarak kapılarını mühürledi.
Çocuklar için Kürtçe çizgi film kanalı Zarok Tv’nin kapatılması Saray-AKP diktatörlüğünün Kürtçe’ye karşı ırkçı, inkarcı kin ve düşmanlığının derinliğine işaret ederken; İstanbul Özgür Radyo’nun, Mersin Ses Radyo’nun, Adana Dünya Radyo’nun ve Urfa Karacadağ Radyo’nun kapılarının mühürlenmesi de 1990’lı yıllar boyunca RTÜK’ün kapatma saldırılarına karşı direnmiş olan bu radyolara karşı devletin güttüğü kan davasının sürdüğünü gösterdi.
Med Nuçe Tv’de muhalif basına yönelik saldırıların haberleri yapılırken, Eutelsat’ın yayınlarımızı durdurmak istediği haberi ve Pazartesi saat 10.00’da yayının kesilmesi, bir skandal olarak tarihe kaydedildi.
Med Nuçe Tv’nin hukuki olarak Türkiye’deki sansür kurulu RTÜK’le hiç bir ilişkisi olmadığı halde, Eutelsat RTÜK’ün isteği/baskısı üzerine yayınlarımızı durdurmayı göze aldı.
Böylece Avrupa demokrasisindeki basın özgürlüğünün Eutelsat ile Türkiye arasındaki ihale ve ticari ilişkilere rahatlıkla kurban edileceği görüldü.
Salı günü ise sıra İstanbul’daydı… Önce Hayatın Sesi Televizyo’nu basıldı. Sonra Özgür Radyo, İmc Tv. TV 10 ve diğerlerine uzandı işgalciler…
Binbir emek ve çabayla var edilen, ekonomik sıkıntılarla ayakta tutulmaya çalışılan, muhalif radyo ve televizyonlar OHAL faşist sopasıyla gasp edildi.
Yayınları kesilinceye kadar direnen tv ve radyo emekçileri, izleyici ve dinleyicilerin “TvmeRadyomaDokunma” diyerek günlerdir gösterdikleri direnç; ne yazık ki, faşist diktatörlüğün polis ve maliyecilerini, sansür kurulu RTÜK’ü durdurmaya yetmedi.
İmc Tv’de stüdyoyu dolduran basın emekçileri ekranlarının karartılmasına isyan ederken, gözlerindeki hüzün, seslerinin tınısındaki öfke çok tanıdıktı.
Sonra Özgür Radyo’da Arzu Demir’in radyonun tarihine ilişkin anlattığı anekdotları, kapının kırılması ve içeridekilere yönelik polisin saldırısının sloganlarla yanıtlanması takip etti…
1990’ların ikinci yarısında muhalif radyoların mikrofonları aylarca, hatta yıllara varan kapatma cezalarıyla susturulurdu.
Kapatma kararı veren RTÜK bizlere derdi ki; “kararımıza itiraz etme hakkınız var!”
Lakin hepimiz bilirdik ki, Ankara İdare Mahkemeleri’nden itirazlarımıza olumlu yanıt çıkmayacak.
Sadece uğradığımız haksızlığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyabilmek için, zorunlu iç prosedürü tamamlamak, iç hukuk süreçlerini bitirmek için uğraşırdık.
Bir de bir dahaki sefere daha güçlü gelebilmek için, çalışanların eğitimiyle uğraşır, kapalı olduğumuz sürece arkadaşlarımızın mağduriyetini en alta indirmek için çaba harcardık.
RTÜK sansürünün yetmediği yerde, zaten zar zor ayakta kalan muhalif radyoların mikrofonlarını susturmak yoluyla mali olarak da çökertmek isterdi bizleri.
En eski muhalif sesler İzmir Demokrat Radyo, İstanbul Özgür Radyo, Umut Radyo, Anadolunun Sesi, Urfa Karacadağ Radyo, Mersin Ses Radyo, Adana Dünya Radyo RTÜK’ün kapatma saldırılarına karşı yıllarca direnen radyolar oldular.
Diğer radyoları bilmiyorum ama, Özgür Radyo’da saatler gece 23.55’i gösterdiğinde, son sözlerimizi söyledikten sonra, Onur Akın’ın söylediği “İstanbul”la, veda ederdik İstanbul’a!..
Ve her defasında, bunun bir veda olmadığını vurgular, “daha güçlü geleceğiz” sözü verirdik dinleyicilerimize…
Sonra başlardık gün saymaya!..
Ve Nazım ustanın dediği gibi “Taşı kırmakta biraz daha ustalaşırdık” günleri sayarken!..
Şimdi faşist Erdoğan-AKP diktatörlüğünün muhalif medyayı toptan susturma, mallarına el koyma saldırısıyla karşı karşıyayız.
Gözü dönük faşist saldırganlığı ancak daha yüksek bir direnç ve mücadeleyi büyüterek püskürtebiliriz. Faşizme ve savaşa karşı birleşik direniş cephesini büyütmek için elinden geleni yapmak, adalet ve özgürlük isteyen herkesin görev ve sorumluluğudur.
Kapılarına, stüdyolarına kilit vurulan tüm radyo ve televizyonların daha güçlü geleceklerine olan inancımla; bir kez daha yüksek sesle tekrar etmek istiyorum:
İmc tv, Hayatın Sesi Tv, Denge Tv, Jiyan Tv, Zarok Tv, Govend Tv, Özgür Gün Tv, Özgür Radyo, Yön FM, Ses Radyo, Dünya Radyo, Karacadağ Radyo ve bir türlü isimlerine ulaşamadığım mikrofonları susturulan, ekranları karartılan radyo ve televizyonlarımıza dokunmayın!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.