Münbiç operasyonu öncesinde ABD, İncirlik’e bir QSD delegasyonu getirdi. Ancak Türk-Kürt ayrışmasının üstünü örtmek için atılan bu adım, Temmuz ayındaki darbe girişiminin ertesinde çöpe atıldı
(Ön not: Ignatius’un bu yazısı “YPG, İncirlik’te darbeci askerlerle görüştü” başlığı ile pek çok mecrada kısmi alıntılarla haberleştirildi. Söz konusu gelişme dahil olmak üzere ABD’nin “IŞİD’e karşı mücadelede” geleneksel ve yeni müttefikleri arasında denge kurma çabalarına odaklanan makalenin tam metnini Sendika.Org okurları için çevirdik.)
Mayıs ayında başlayan Münbiç operasyonu öncesinde ABD, İncirlik’e bir Demokratik Suriye Güçleri (QSD) delegasyonu getirdi. Ancak Türk-Kürt ayrışmasının üstünü örtmek için atılan bu adım, Temmuz ayındaki darbe girişiminin ertesinde çöpe atıldı. QSD ile görüşen Türk generallerinin bir kısmı şu anda darbe şüphelileri olarak hapiste.
ABD, Ortadoğu’daki savaşlarını yürütürken, yerel güçleri vekil savaşçıları olarak istihdam etmek, bölgesel politikalar işe dahil olup, işler sarpa sarınca bu ağırlıklardan hemen kurtulmak gibi kötü bir alışkanlığa sahip.
Bu “baştan çıkarma ve terk etme” döngüsü, ABD’nin en sevimsiz karakter özelliklerinden biri. Ortadoğu’da ABD’ye güvenilmemesinin de temel nedenlerinden biri. Irak, Mısır Lübnan ve diğer ülkelerde bizim adımıza risk alan insanların yanında durmadık. Ve şimdi aynı sendrom Suriye’de de ortaya çıkıyor; ABD’nin Suriye’de IŞİD’e karşı en önemli müttefiki Kürt milislerinden oluşmuş YPG, Türk askeri tarafından saldırı altında.
Mayıs ayında Kuzey Suriye’de gizli bir ABD Özel Harekat Kuvvetleri eğitim karargahında YPG’li savaşçılarla tanışmamdan bu yana, YPG benim için özel bir durum. IŞİD’e karşı cephelerini savunurken, erkek ya da kadın, ayakta kalmış son savaşçıya kadar savaşmanın ne demek olduğunu yeniden kanıtladılar. YPG içinde hareket eden özel kuvvetler subayları onlara büyük bir saygı besliyordu, subaylardan biri YPG’yi “yakın dövüş kardeşliği” olarak tanımlamıştı.
Maalesef Ortadoğu’da ABD’yle müttefik olmak çok tehlikeli bir durum haline gelebilir. Geçtiğimiz perşembe günü TSK’nın savaş uçakları Kuzey Suriye’de 18 YPG hedefine saldırı gerçekleştirdiler. Türkler YPG’nin Halep’in kuzeybatısında, Afrin olarak bilinen cepteki savaşçılarıyla birleşmesini önlemek istiyor. Türkler YPG’nin, ABD’nin planladığı gibi IŞİD’in başkenti Rakka’nın kurtarılmasına dahil olmasını da engellemeye çalışıyor.
Pentagon’dan bir yetkili eğer Türk saldırısı durdurulmazsa Rakka için yapılan bütün planların boşa çıkacağını söylüyor. Kürt kaynaklar, ABD’nin Afrin konusundaki taleplerine sessiz kalması nedeniyle Kürtlerin Rusya’ya başvurduğunu söylüyor.
YPG ile ABD arasındaki ittifak 2014’ün sonlarında Kobanê’nin IŞİD saldırısı sırasında kuruldu. ABD Özel Harekat Kuvvetleri müdahale ettiğinde Kürt savaşçıların sayısı bir kaç yüze düşmüştü. ABD yardımı, Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (YNK) istihbarat şefi Lahur Talabani’nin aracılığıyla sağlandı. Talabani, Irak Süleymaniye’deki operasyon merkezi aracılığıyla ABD hava kuvvetlerinin yakın desteğini almak için ellerinde GPS araçları olan çok sayıda adamını Kobanê’ye gönderdi.
Salı günü Vaşington’da yaptığımız söyleşide Talabani, “Doğru olanı, yapılması gerekeni yaptık” dedi. YPG’nin IŞİD’e karşı başarısının Suriye Kürtlerinin yaşamlarını kurtardığını ve şimdi Musul’un kurtarılması için savaşan Irak’taki Kürt güçleri üstündeki baskıyı azalttığını anlattı.
Obama yönetimi YPG’yi kucakladı, çünkü IŞİD’e karşı kazanılan ilk temel başarı Kobanê zaferiydi. ABD en sonunda bölgede savaşmayı bilen bir müttefik kazanmıştı. Ancak bu ittifak etnik bir fay hattı üzerine kurulmuştu. Ağustos ayında, YPG’nin öncülüğünde bir güç, Türk sınırının hemen güneyindeki Münbiç’i ele geçirdiğinde bu fay hattı kırıldı. Bir kaç hafta sonra Türkler Suriye’ye girdi ve YPG hedeflerine karşı baraj ateşine başladılar.
ABD, Türk-Kürt düşmanlığını yönetebilmek için çaba sarf etti ama başarısız oldu. Mayıs ayında başlayan Münbiç operasyonu öncesinde ABD, İncirlik’e bir Demokratik Suriye Güçleri (QSD) delegasyonu getirdi. Ancak Türk-Kürt ayrışmasının üstünü örtmek için atılan bu adım, Temmuz ayındaki darbe girişiminin ertesinde çöpe atıldı. QSD ile görüşen Türk generallerinin bir kısmı şu anda darbe şüphelileri olarak hapiste.
Tayyip Erdoğan darbe girişimi sonrasında iktidarını tekrar sağlamlaştırdığında Türkiye’nin bölgesel ihtirasları zirve yaptı. Türk ordusu YPG’ye saldırarak Suriye içinde sınır şeridini sağlama alırken, Irak içinde de ilerlemeye devam etti. ABD ve Irak’ın “dışarda kal” uyarılarına rağmen Musul’un kurtarılmasında rol arayışları da devam ediyor. Erdoğan, Musul ve Halep’in Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgesel başkentleri olduğunu söylüyor.
ABD’li üst düzey bir yetkili, Türkiye’nin her iki alandaki rolünü yönetmenin zorluklarından bahsediyor.
Belki de Kürtler ABD’yle ittifak yapmak ya da Türklerin müdahale etmeyeceklerine güvenmek yerine daha iyi bir seçenek oluşturmalıydılar. Kürtlerin tarihi ihanetlerle doludur. ABD’nin şansına 1991 Körfez Savaşı’ndan sonra ABD’nin Kuzey Irak’ta oluşturduğu “uçuşa yasak bölge”nin Kürtlerde hala hatırı var. Bu sayede Irak’ta Kürt bölgesel yönetimi tutunabilmişti.
Ama Ortadoğu’nun halkları ABD vaatlerinden uzak durulması gerektiğini öğrendiler. Iraklı Hristiyan bir lider ABD’nin IŞİD sonrasında yeni yardım önerisini şu sözlerle reddetti: “Siz çekip gidersiniz, sizin işiniz bu.”
[The Washington Post’ta yer alan 27 Ekim tarihli İngilizce orijinalinden Murat Karadeniz tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.