Bilmedikleri için değil “Biliyorum” dedikleri için politika yapıyorlar. Bildiklerini iddia ettikleri akıllarına göre elleri de hareket ediyor ve o eller savaşa her kalktığında bir çocuk daha öldürülüyor
Bilmedikleri için değil “Biliyorum” dedikleri için politika yapıyorlar. Bildiklerini iddia ettikleri akıllarına göre elleri de hareket ediyor ve o eller savaşa her kalktığında bir çocuk daha öldürülüyor
Brecht’i bilmiyor değiller. Ve hatta kürsülerde senden benden çok okurlar.
Sadece onlar mı, nihayet Binali Yıldırım dahi Ahmed Arif’i dahi okumadı mı?
Okumak ve anlamak arasında fark var diyeceğim ama insanın anlamadığını düşünen biri değilim. Anlıyor ama anlamak pozisyonunu bozuyorsa zamanı büker gibi anlamları büküyor.
Büktükleri sadece anlamlar değil elbette. Kendileri de…
Yazının değil şahsi hakları için Ahmed Arif’i, Oğuz Atay’ı, Brecht’i ve sürekli Nazım’ı okuyan düzen particileri dün Meclis’in açılışında ilk iş olarak savaş oylaması yaptılar. Meclis’in 15 Temmuz darbe girişiminde bir savaş girişiminde yıkılmış molozları arasında bir başka savaşı oylayıp HDP hariç hepsi el kaldırdılar.
Bir savaştan çıkarttıkları bir başka savaş oluyordu elbirliğiyle.
15 Temmuz darbe girişiminden bir başka darbenin çıktığı gibi…
Brecht’i bilmiyor değiller. Biliyor ama belli ki kendilerinin değil nasılsa bir başkasının öleceğini biliyorlar…
“‘Savaş istiyoruz!’ En önce vuruldu bunu yazan”
Brecht bu satırları yazarken 55 milyon insan ölüyordu 2. Dünya Savaşı’nda.
Ve elbette Avrupa’nın tam ortasında Nazilerle beraber olursam onları “düzeltebilirim” diyen bürokratlar da vardı “aydınlar” da “sanatçılar” da…
Belki de Ezra Pound’u şiirleriyle değil yaptıklarıyla Mussolini’yle bilmem bundandır.
Sevin! Ezra Pound sevin… Hâlâ anılıyorsun bak!
Bilinenin aksine sadece iyiler değil kötüler de anılır.
Ama nasıl anıldığı sizin için mesele değilse “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” da diyebilirsiniz.
“Anılmak anılmaktır” da diyebilirsiniz…
Şimdi CHP de çok anılacak. Belki de Heidegger gibi…
Belki o da yarın, Heidegger gibi değil ama bir benzeriyle; milli ve yerel dille söyleyecek; “Kandırıldım!”
Ve biz halklar cevap vereceğiz, milli olmayan evrensel bir dille diyeceğiz onlara; “Sen bir kez olsun barış ve halklara kanmadın hep zalime kandın.”
“Kandığın yer, tercih ettiğin yerdir” diyeceğiz.
Nihayet Kürt halkına karşı “ürettiğin” politikalar seni buraya taşıdı diyeceğiz.
İşte bu düşman politikalar savaş oylamalarında CHP’yi AKP’li yapıyor ama Kürt halkının IŞİD’e karşı laik ve onurlu savaşı CHP’yi asla sosyal demokrat yapmıyor. Düşünsene, Kürt halkı ve demokratik güçler IŞİD’i durdurmasaydı ne olurdu?
Brecht’i bilmiyor değiller. Ki CHP, onu devrimcileştireceğim diye gidip sağcılaşan eski “solcularla” doludur.
Bilmekle anlamaktır…
Ama insan ruhunu kaybetmişse bildiğini anlamaz. Anladığı kadarını dahi bilmez.
İnsan kalbini kaybetmişse, pozisyonuna göre bilir ve okur.
Devrimciyseniz Brecht’in satırları üstünüzde ağır bir yüktür. Devrimciliğinizi kaybettiyseniz bu yükü hiç tanımadığınız insanların üstüne yüklersiniz.
Ağız söyler, kalp inanmaz onların diyarlarında.
Devrimci, sözlerini bizzat kendisi taşıyandır.
Anlamları kendi pozisyonları için bükenler, anlamlar kadar kendilerini de büktüklerini yarın görecekler. Ama yarın “Bilmiyordum” demesinler. Çünkü bilmedikleri için değil “Biliyorum” dedikleri için politika yapıyorlar. Bildiklerini iddia ettikleri akıllarına göre elleri de hareket ediyor ve o eller savaşa her kalktığında bir çocuk daha öldürülüyor…
Yarın dileyecekleri özürleri, onay verdikleri politikalar yüzünden yarın öldürülmüş olacak olan çocuklara söylemeliler.
AKP ve MHP’yi biliyordunuz ama artık CHP’yi de tartışmasız biliniz.
Dün hayallerini bir başkasına satan Hedieggerler gibi pragmatist olmamalı.
Hayaller ancak onu sahiplenenlerin sırtında taşınabilir.
Hayallerinizi taşırken çalışan kaslarınızın da size konuştuğunu göreceksiniz.
Sadece beyninizin değil hayatı yaratan ellerinizin de konuştuğunu göreceksiniz.
Ellerinizin o zaman savaşa değil, mutluluğu, eşitliği inşa etmeye kalkacağını da bilmelisiniz.
Bildiğinizin aksine beyin değil beden yönetir sizi ne ki duymasını bilirseniz.
Siz şimdi kapatılan özgür basın kuruluşlarına karşı aradan seçip “Ama şunun sahibi CHP’li kapatmayın” diyor olabilirsiniz.
Siz şimdi AKP’nin esas politikalarını sürekli kabul edip kelime oyunlarıyla muhalefetmiş gibi de yapabilirsiniz.
Ama o savaşa kalkan dillerinizin ve ellerinizin şiirlerinin, romanlarının yazılacağını da bilin.
Bu topraklar da binlerce Brecht var, bunu da bilin.
Halkların yarın sizi “anacak” kadar güçlü bir hafızası da var, bunu bilin.
Ki tarih pasif ve korkak ailelerini reddeden devrimci çocuklarla doludur.
Biz artık “yaşlıların” sohbetlerini dinlemiyoruz.
Çünkü dünyanın en basit sorusunu soruyoruz;
O kadar vardıysanız memleketin bu hali ne?
Siz yok olmaya gidiyorsunuz, biz var olmaya gidiyoruz!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.