Nusra paylaşılamayan bir örgüt. Biraz daha “ılımlı” hale gelse, laikliğin bekçisi bile ilan edilebilir bu tiyatroda…
Nusra paylaşılamayan bir örgüt. Biraz daha “ılımlı” hale gelse, laikliğin bekçisi bile ilan edilebilir bu tiyatroda…
Suriye’de, ABD ve Rusya arasında varılan anlaşmanın ardından başlatılan ateşkesin ikinci günü tamamlandı ve Rusya’nın Suriye’deki ateşkes izleme merkezi başkanı Korgeneral Vladimir Savçenko, ikinci gün yaşanan ihlallere ilişkin bilgi verdi.
Savçenko, Son 24 saatte hükümet ordusu, halk güçleri ve yerleşim yerlerine yönelik 37 kez ateş açıldığı kaydedildi. Bunların 15’i Halep, 3’ü Lazkiye, 5’i Şam, 8’i Hama, 2’si Der’a ve 4’ü Humus bölgelerinde yaşandı” dedi.
Savçenko varılan anlaşma gereği, Suriye ordusunun bu saldırılara karşılık vermediğini dile getirdi. ABD Dışişleri Bakanı Kerry ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov bugün ateşkese ilişkin bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Görüşmenin ardından yapılan Rusya Dışişleri Bakanlığı açıklamasında şunlar ifade edildi:
“ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile telefonda görüşen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Kerry’ye Suriye’deki ateşkesin sağlıklı yürütülebilmesi için ABD tarafının bölgedeki ılımlı muhalifleri radikal çizgideki militanlardan ayırt etme sözünü yerine getirmesi gerektiğini ifade etti. Bakanlıkan yapılan açıklamada Lavrov’un, Kerry’ye ‘ABD, ılımlı muhalifleri Nusra ve onun çizgisindeki örgütlerden başka kefeye koymalı’ dediği aktarıldı.”
Akşam saatlerinde ise yapılan yeni bir açıklama ile, bir haftalık ateşkesin 2 gün daha uzatılması yönünde ortak bir karara varıldığı bildirildi
Dün Lüksemburg Dışişleri Bakanı ile yaptığı görüşmenin ardından basın toplantısında konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “(Suriye’de) sahada gördüklerimiz, (ABD öncülüğündeki) koalisyonun Nusra mevzilerine saldırmakta çok isteksiz olduğunu gösteriyor. Bu, ABD’li partnerlerimizle yapmamız gereken ciddi bir konuşmanın konusu” demişti.
Lavrov, Kerry’yle haftalardır yaptıkları ikili istişarelerin sonucuncusu olan 9 Eylül’deki görüşmede vardıkları Suriye’yle ilgili anlaşmanın yayınlanmasını istediklerini fakat ABD’nin bu anlaşmanın şu an için sır olarak saklanmasını tercih ettiğini söylemişti.
Ne oluyor? ABD neden anlaşmanın kamuoyuna açıklanmasını istemiyor?
12 Eylül tarihli Financial Times’ın konuyla ilgili haberinde ABD’nin tutumunun nedenine ilişkin bilgiler vardı. Financial Times’a konuşan cihatçı Nureddin Zengi Hareketi örgütünün siyasi sözcüsü Yasir Yusuf, ateşkesin başarısından kuşkulu olduklarını, çünkü ihlalleri gözleyecek ciddi bir mekanizma olmadığını ve rejimin ateşkesi ihlal etmesini engelleyecek caydırıcı bir ceza şartının bulunmadığını ifade ederken, “kendimizi iki ateş arasında kalmış hissediyoruz” demişti. (Assad defiant as US-Russia-brokered ceasefire starts in Syria, 12 Sep)
Ahrar’uş Şam adlı El Kaide kökenli cihatçı örgüt yaptığı açıklamayla ateşkesi kabul etmediğini açıklamıştı. Bugün bir metin yayınlayan eski Nusra yeni Şam’ın Fetih Cephesi, ateşkese uymama kararı alan çoğunluğu Özgür Suriye Ordusu bileşeni 22 örgüte teşekkür etti. Teşekkür edilen örgütler arasında Fetih Ordusu, Nureddin Zengi Hareketi, Feylak’uş Şam gibi ABD’nin, Türkiye’nin, İngiltere ve Fransa’nın dostu “ılımlı muhalifler” var.
Şaka gibi ama gerçek…
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Michael Ratney, ateşkese bağlı kalacağını bildiren “ılımlı muhaliflerin” imzasını taşıyan mektubu Financial Times’ın editörlerine göstermiş, mektubu imzalamayan bazı grupların da bağlılıklarını sözlü olarak kendilerine bildirdiklerini ifade etmiş. Ratney “ılımlı muhalefet”in Nusra’dan ayrılması gerektiğini söylemiş. Anlaşılan bağlılıklarını sözlü olarak bildirenler, sahanın gerçeklerini anımsadıklarında bağlılıklarından vazgeçmeyi tercih etmişler.
Financial Times’ın haberini yapan Erika Solomon “ılımlı muhalifler”le yaptığı görüşmelerden edindiği izlenimlere dayanarak, anlaşmanın en zorlu kısmının tam da burası olduğunu ifade etmişti. Solomon, “ılımlı muhalefet”in önemli cephelerde Nusra ile iç içe geçmiş olduğunu ve en son Suriye yönetiminin Halep’e yönelik kuşatmasını kıran saldırıdaki öncü rolü nedeniyle, “ılımlı muhalifler”in Nusra’dan kopmasının çok daha zor hale geldiğini belirtmişti.
Solomon’un ifade ettikleri doğru ve karşımızdaki tuhaf ve karmaşık tablonun gerçek nedenini son derece iyi açıklıyor. ABD’nin “ılımlı muhalefet”i, Nusra’nın öncülüğü olmadığı takdirde sahada ciddi bir varlık gösteremiyor. ABD anlaşmayı “ılımlı muhalefet”i tümden ürkütmemek için gizli tutuyor.
Durumun tuhaflığının ve karmaşıklığının bir başka nedeni ise, ABD yönetim çevrelerinde Suriye konusunda başgösteren anlaşmazlıklar. New York Times’ın yeni haberine göre, John Kerry’nin duyurduğu anlaşma, terörist hedeflere yönelik Rusya’yla ortak hava operasyonları düzenlenmesi konusunda derin çekinceleri olan Savunma Bakanı Ashton Carter ile Kerry arasındaki aleni bölünmeyi genişletti. (Details of Syria Pact Widen Rift Between John Kerry and Pentagon, Sep 13)
Carter geçtiğimiz hafta Beyaz Saray’da anlaşma konusunda bir konferans çağrısı yapan ABD’li yetkililer grubuna mensupmuş. Konferans yapılmış. Kerry, Cenevre’de güvenli bir noktadan konferansa katılmış. Obama uzun saatler süren tartışmanın ardından anlaşmaya onay vermiş, ancak Pentagon yetkilileri tam olarak ikna olmamışlar.
Pentagon yetkilileri ateşkesin yedi gün süreceğine inanmıyorlarmış. Rusya’yla IŞİD hedeflerini vurmak için bilgi paylaşmalarının, ABD’nin istihbarat elde etme ve kullanma güvenliğini tehdit edeceğini, çünkü Rusya’ya hiç güvenmediklerini, Suriye dışındaki çeşitli alanlarda da Rusya’yla hasım olduklarını ifade ediyorlarmış.
Habere göre, Kerry, yardımcılarına ve bazı arkadaşlarına, ateşkesin işleyeceğine inanmadığını, ancak bunu denemek gerektiğini söylüyormuş. Herhalde bu nedenle, Kerry, ateşkesin başlamasından bir kaç saat sonra yaptığı konuşmada, “başlayan ateşkese tüm tarafların uyması çağrısında bulunarak, siyasi çözümden başka bir yol bulunmadığını, bunun “birleşik bir Suriye’yi kurtarmak için son şans olabileceğini” dile getirdi ve bir kez daha bir yıldır dillendirdiği “bölünme” opsiyonunu yineleyerek tehdit etti.
Kerry, anlaşmanın çökmesi halinde şiddetin, silahların, savaşın artacağını söyledi ve “Suriye bu durumda daha da karanlık bir yere sürüklenecek ve biz bunu durduramayız. Buradaki tehlike ülkenin birleşik, mezhebe dayalı olmayan ve laik bir Suriye’yi bir arada tutma imkanı olmayan bir yere doğru gitmesi” şeklinde konuştu.
Hep söylediğimiz gibi, bu bir tiyatro oyunu. Kerry, Suriye’nin “birleşik, mezhebe dayalı olmayan ve laik” bir ülke olması için altı yıldır, Ahrar’uş Şam, İslam Ordusu, Nureddin Zengi Hareketi gibi cihatçı örgütlerle doğrudan, El Kaide’nin Suriye kolu Nusra ile dolaylı olarak beraber çalışıyor.
Ne güzel bir dünya değil mi? Hem Alevi çocuklarının kafasını kesenleri silahlandırdığınızı resmi olarak da kabul edersiniz, hem de Suriye’nin “mezhepçi olmayan, laik” bir ülke olması gerektiğinden söz edersiniz. Bazıları için gerçekten güzel bir dünya…
Gelin tiyatronun başka bir sahnesine bakalım…
İsrail Parlamentosu (Knesset) mensubu milletvekili Ekrem Hasun, yaptığı açıklamayla, İsrail devletini Golan Tepeleri’nin Suriye tarafında devam eden yoğun çatışmalarda Nusra Cephesi’ne doğrudan yardım etmekle suçladı. (Israeli Lawmaker Accuses Israel of Aiding Syrian Rebel Group Formerly Known as Nusra Front, Haaretz, Sep 12)
Hasun, Nusra’nın, Dürzi köyü Khader’ı İsrail Savunma Bakanı Lieberman’ın desteği ve koruması altında bombaladığını, bunun Lieberman’ın göreve gelmesiyle başlayan yeni bir stratejinin ürünü olduğunu ifade etti.
Bölgedeki kaynaklardan doğrudan bilgiler aldığını söyleyen Hasun, Nusra’nın elinde çok gelişmiş silahlar bulunduğunu, bu durumun kayıpların artmasına neden olduğunu ifade etti.
Hasun, şu an Nusra tarafından bombalanan alanların kısa bir süre önce İsrail Ordusu tarafından bombalandığını, Lieberman’ın ve İsrail devletinin desteği ile son dönem bölgede güçlenen Nusra’nın Khader’da kardeşlerini öldürdüğünü söyledi ve bunun engellenmesi için Lieberman’a ve İsrail Parlamentosu’na çağrı yaptı.
Haaretz’deki haber-analizi yazan Jack Khoudry, İsrail’de yaşayan Arap ve Dürziler arasında İsrail’in Suriye’deki savaşta muhalefeti desteklediğine dair derin bir inanç olduğunu belirtiyor ve bunun nedeninin son yıllarda İsrail Hava Kuvvetleri’nin Suriye’ye yönelik süreklileşen saldırıları olduğunu dile getiriyor.
Khoudry’nin de belirttiği gibi, İsrail Hava Kuvvetleri yıllardır Suriye’ye sürekli saldırılar düzenliyor, ancak bu saldırıları düzenlediğini resmi olarak kabul etmiyor. Haaretz’in haberlerine göre, son 2 haftada en az 4 saldırı düzenlemiş durumda.
İsrail’in Nusra sevgisinin ve Suriye’ye yönelik saldırılarının nedenlerini Haaretz’in Güvenlik editörü Amos Harel 11 Eylül’deki Suriye ateşkesi üzerine yazısında açıklamıştı. (What Israel Stands to Lose From the Syrian Cease-fire Deal, Haaretz, 11 Sep)
Harel’e göre, İsrail yetkilileri resmi olarak ifade etmeseler de (Harel zaten onların gayri-resmi sözcüsü olarak kabul edilebilir), son 5-6 yıldaki gelişmelerden Suriye ordusunu çok zayıflattığı için oldukça memnunlar. Yani bu konuda cihatçılarla nesnel olarak aynı hedefte buluşuyorlar.
Harel’e göre memnuniyetin ikinci önemli nedeni, Hizbullah’ın Suriye savaşına yoğunlaşmış olması nedeniyle İsrail üzerinde oluşturduğu tehdidin azalması. Harel yazısında, İsrailli yetkililerin bu nedenlerle Suriye’deki ateşkese kaygıyla baktıklarını ifade ediyordu.
Bugüne kadar Suriye savaşının “görünmez” aktörü konumundaki İsrail, kamuoyu önünde kendi parlamentosundan bir milletvekili tarafından ilk kez El Kaide bağlantılı bir örgüte doğrudan destek sunmakla suçlanıyor…
Dün sabah saatlerinde Suriye tarafından yapılan bir açıklamayla, Suriye ordusunun Kuneytra’da mevzilerine saldıran bir İsrail uçağını ve bir insansız hava aracını düşürdüğü duyuruldu. Bir İsrail yetkilisi yaptığı açıklamayla, Suriye’nin bu iddialarını reddetti.
İsrail sözcüsü uçaklarının düşmediğini, ancak Suriye ordusunun, uçaklarını düşürmek için 2 füze fırlattığını doğruladı.
Bugün Haaretz’de bu gelişmeyi ele alan Amos Harel diyor ki, şimdilik İsrail için tehdit oluşturacak ciddi bir durum yok, ancak bu tip saldırılar devam ederse, İsrail kendini bu saldırılardan korumak için Suriye ordusuna yönelik doğrudan saldırılara başlayabilir. (Assad’s Attack on Israel Intended to Defend His Honor, Not Country, Sep 14)
Dedik ya, bazıları için çok güzel bir dünya…
İsrail Suriye’ye, Suriye ordusunun mevzilerini Suriye içinde vururken kendi mevzilerini korumaya çalışan Suriye ordusu İsrail uçaklarına füze fırlattığı için savaş açabilir… Harel diyor ya, “İsrail kendini bu saldırılardan korumak için…”
Bu işte böyle bir tiyatro…
Nusra paylaşılamayan bir örgüt. Biraz daha “ılımlı” hale gelse, laikliğin bekçisi bile ilan edilebilir bu tiyatroda…
Türkiye kendi sınır güvenliğini sağlamak için Suriye’nin bir kısmını ABD uçaklarının desteğinde işgal etti. Anlaşılan İsrail’de yıllardır desteklediği Nusra tehdidini kullanıp, zaten bir kısmı yıllardır işgali altında olan Suriye’de işgal alanını genişletmenin planlarını yapıyor.
Aynı yöntemi ABD kullandı, Türkiye kullandı, İsrail neden kullanmasın? Ne eksiği var Türkiye’den, fazlası bile var…
Fazlası bugün imzalanan yeni askeri yardım anlaşmasıyla sağlandı.
ABD Başkanı Barack Obama, anlaşmanın imzalanmasından sonra yaptığı yazılı açıklamada, ülkesinin 2019-2028 dönemindeki 10 yılda İsrail’e 33 milyar dolar askeri finansman ve 5 milyar dolar füze savunma finansmanı olmak üzere toplam 38 milyar dolarlık yardımda bulunacağını bildirdi.
ABD’nin İsrail’in savunmasına olan “sarsılmaz taahhüdünü” vurgulayan Obama, “Yeni mutabakat muhtırası ABD tarihinde tek seferde yaptığı en büyük askeri yardım sözüdür” ifadesini kullandı.
İsrail Başbakanı Netanyahu ile gerginlikler yaşayan Obama yönetimi, ABD tarihinin en büyük askeri yardımını sunuyor Netanyahu yönetimine. Demek ki her zaman görünenlere ya da gösterilenlere değil, onların gerisindekilere bakmak gerekiyor…
İsrail’in güvenliği, ABD’nin Ortadoğu’daki temel önceliklerinden biri olmayı sürdürüyor. Bu askeri yardım miktarı bunun en önemli göstergesi olarak yerini alıyor. Yardımın bir başka yönü ise, ABD askeri-endüstriyel kompleksinin bu öncelikle kopmaz bağları. Çünkü anlaşmaya göre, İsrail, yapılan askeri yardımdan gelen paralarla sadece ABD askeri endüstrisinden alımlar yapmak zorunda. (United States Announces $38 Billion Israel Military Aid Package, Haaretz, Sep 13)
Dedik ya, bazılarına hayat çok güzel…
14 Eylül 2016
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.