Anlaşılan o ki; birileri Türkiye tarihini artık tam olarak 15 Temmuz 2016’da başlatmak istiyor. Oysa tarih süreçler toplamıdır. Tarihi bir yerlerden başlatamazsınız. Yani bölümlendiremezsiniz. Bölümlendirirseniz o sadece bir okuma olur ki; okumalar dahi öncesiyle anlam kazanır ancak Okullar açıldı. İlk ders “15 Temmuz darbe girişiminin anlatılması ya da paylaşılması” olmuş. Okullara gönderilen yönergede okulların kendi olanakları […]
Anlaşılan o ki; birileri Türkiye tarihini artık tam olarak 15 Temmuz 2016’da başlatmak istiyor. Oysa tarih süreçler toplamıdır. Tarihi bir yerlerden başlatamazsınız. Yani bölümlendiremezsiniz. Bölümlendirirseniz o sadece bir okuma olur ki; okumalar dahi öncesiyle anlam kazanır ancak
Okullar açıldı.
İlk ders “15 Temmuz darbe girişiminin anlatılması ya da paylaşılması” olmuş. Okullara gönderilen yönergede okulların kendi olanakları çerçevesinde bu olayın en canlı biçimde kurgulanarak anlatılması gerektiği buyurulmuş.
Çocuklara dağıtılan broşür incelendiğinde karşılaşılan içerik ise tamamen bir kişinin ve/veya bir partinin kişisel ve tüzel görüşlerini içeren toplumsal tarih anlayışından uzak, alelacele hazırlanmış bir dokümandan olduğu görülmektedir.
Anlaşılan o ki; birileri Türkiye tarihini artık tam olarak 15 Temmuz 2016’da başlatmak istiyor.
Çünkü konjonktür gereği böylesi daha elverişli duruyor. Herkes kendi yer ve rol aldığı olgu ve olayları tarih olarak görmek ve öğretmek istiyor çünkü.
Oysa tarih süreçler toplamıdır. Tarihi bir yerlerden başlatamazsınız. Yani bölümlendiremezsiniz. Bölümlendirirseniz o sadece bir okuma olur ki; okumalar dahi öncesiyle anlam kazanır ancak.
Süreçlerin devamlılığı onun nedensellik ilişkisi denilen şeyle, yani diyalektiğin bir gereği olarak bütünseldir. Sonuçları ilklerin yani önceki nedenlerin varlığı ile ilgili olduğu gerçeğini reddederseniz başta ülkenize ve toplumunuza ihanet etmiş olursunuz.
Bu ülke için işgal ve işgal girişimleri yeni değildir. Bu ülke dış emperyal güçlerin, yerli işbirlikçi güçlerin, sermayenin, taşralı tüccar zihniyetin, gerici yaşam biçimlerinin işgalini ve girişimlerini gün be gün yaşamış ve halen yaşamaktadır. Bazı işgallerin ve girişimlerin asker/ordu kullanılarak ve/veya yapılmış olması onu daha gözle görülür ve daha şiddetli kılabilir. Ama işgal ve işgal girişimlerinin ne olduğu, neden ve niçin olduğu tarihsel gerçeklik ve süreç bağlamında daha önemlidir.
Tarihsel açıdan FETÖ ve onun silahsız ve silahlı girişimlerindeki işbirlikçilik ve halk düşmanlığı bir sonuçtur neden değil. Bunu olguyu sadece 15 Temmuz’a sıkıştırır ve salt bir olay şeklinde not düşmeye çalışarak süreci değil, anı değerlendirebilirsiniz. Ki tarihsel açıdan hiçbir şey ifade etmez. Ancak isteyen için kullanışlı bir araç ya da gerekçe oluşturabilecek sonuçlar üretebilirsiniz. Ama asıl ülke ve halklar için olması gereken çözümlemeyi asla yapamazsınız. Örneğin olay ve olguları kendi düşünceniz ve geleceğiniz doğrultuda bir tarih yaparak çözümlerseniz, sorunu cemaatlerde görmez/göremezsiniz. Bu durumda da çözümü ve işleyişi FG Cemaati yerine Menzil ya da başka bir cemaati konuşlandırarak yapmakta bulursunuz.
İlla anlatılacaksa bu düzlemlerde anlatılmalıdır 15 Temmuz.
Ve illa ki anlatılacaksa yabancı ülke orduları ile işgal edilmiş Anadolu’nun bu işgali nasıl elbirliği ile temizlediğinden başlanarak yapılmalıdır bu iş. Sonrasında ise nasıl oldu da yeni işgallere meydan verildiğinden mutlaka söz edilmelidir.
İşte böyle gelinmelidir 15 Temmuz 2016’ya…
Küçücük çocuklar ve ergenler lokal bir 15 Temmuz yerleştirmesinden ne anlayabilirler ki? Eğer senin tek derdin kendini yerleştirmek ve kendi tarihini yazmak değilse tabi.
Hem okulların yeni açıldığı haftanın ilk dersi daha sevimli, daha güzel, daha umutlu, daha sıcak bir konudan oluşsaydı daha iyi olmaz mıydı? İmamların okullardaki törenlerde ne işleri vardı?
Geleceği kurmak için hayal gücü, çalışkanlık, bilimsellik temalarını içine alan bir ilk ders daha yararlı ve daha anlamlı olmaz mıydı?
Örneğin çevre, doğa, eşitlik, mutlu bir okul yaşamı, öğretmen, aile, sevmek, paylaşmak ve üretkenlik gibi temalardan oluşan bir ilk ders daha gerekli ve daha sağlıklı bir eğitim anlayışı yansıması değil midir?
Ama böylesi bir ders bu eğitim anlayışı ve bu eğitim politikalarında zaten sakil dururdu…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.