Obama markasının Bush’un savaş kışkırtıcılığına karşı barışçı bir karşıtlık olarak biçimlendirilmiş olması gerçeği dışında, ABD’nin Ortadoğu politikasında bir başkanın diğerinden “daha iyi” olduğunu gösterecek hiçbir ciddi değişiklik olmamıştır
Obama markasının George W. Bush’un savaş kışkırtıcılığına karşı barışçı bir karşıtlık olarak biçimlendirilmiş olması gerçeği dışında, ABD’nin Ortadoğu’daki dış politikasında bir başkanın diğerinden “daha iyi” olduğunu gösterecek hiçbir ciddi değişiklik olmamıştır
Herkesin IŞİD ya da “DAEŞ”i yok etmek için bir teorisi var gibi görünüyor. Ancak, iki noktanın nadiren konusu açılıyor: Birincisi, grubun kökenleri ile ilgilenmek ve ikincisi, ilk etapta IŞİD’i yok etmek için gerçekten niyetlerinin var olup olmadığı.
Biz kendimizi öncelikle IŞİD’in yükselişi ve büyümesinin ardındaki bilmeceyi çözmeye cesurca adamalıyız -aksi takdirde, grup nasıl dağıtılabilir?
En uygun savaş stratejisi hakkında lüzumsuz tartışmalara katılmadan önce, savaşın hiç de cevap olmadığı ikinci noktayla uğraşmalıyız.
Sorular daha epeyce acildir fakat her nasılsa sıklıkla göz ardı edilmiş, epeyce iki yüzlü bir mantık aracılığıyla geçiştirilmiştir ya da kusur hep başka bir yerdedir.
Şimdi Amerikalılar söylendiği üzere oradaki IŞİD mevzilerini hedeflemek için Libya’ya karşı başka bir hava savaşı başlatmışken, tartışma da dikkatlice ABD’nin militan grubu yenmek için ne kadar ileri gideceği konusuna yönlendiriliyor.
Aslında, “‘Çizmeler yere basmadıkça’ hava saldırıları bir başına savaşı kazanabilir mi?” sorusu her nasılsa, tartışmanın her iki tarafına da çok sayıda entelektüelin katıldığı meselenin can alıcı noktasına dönüşmüştür.
İkisi de eşit derecede savaş çığırtkanı olan taraflar arasında bölünen ABD medya guruları, başka ülkelerde savaş yürütmek sanki sadece yerel bir Amerikan meselesiymişçesine birbirlerini karalamak için böyle fırsatlara atlamayı severler.
ABD, Kuveyt ve Irak’ta 1990-91’de olduğu gibi, yine bir dereceye kadar, 2003’te Irak’ta olduğu gibi, savaşı sürdürmek üzere koalisyon oluşturmaya çaba harcadığında uzun günler kaybedildi. Şimdi, savaşlar doğal bir şeymişçesine yürütülüyor. Çoğu Amerikalı, ülkelerinin güncel olarak birçok cephede savaş yürüttüğü ve dolaylı olarak diğer savaşlara müdahil olduğu gerçeğinden habersizmiş ya da bu gerçeğe karşı ilgisizmiş gibi görünüyor.
Çoklu savaş cepheleri ve her tarafta kışkırtılan çatışmaların beraberinde, çoğu duyarsızlaşmaktadır. Amerikalılar, ne yazık ki, herhangi bir ciddi yolla savaşlara karşı çıkmak bir yana, sürekli savaşın serumunu yuttu.
Diğer bir değişle, savaş durumu statüko haline gelmiştir.
Başkan Barrack Obama’nın ABD hükümeti, çoğunluğu sivillerden oluşan binlerce insanı öldürmesine rağmen, ne bir kargaşa ne de kitlesel protestolar söz konusu. Obama markasının George W. Bush’un savaş kışkırtıcılığına karşı barışçı bir karşıtlık olarak biçimlendirilmiş olması gerçeği dışında, ABD’nin Ortadoğu’daki dış politikasında bir başkanın diğerinden “daha iyi” olduğunu gösterecek hiçbir ciddi değişiklik olmamıştır.
Obama selefinin mirasını saklamaksızın basitçe devam ettirmiştir. Meydana gelen ilk değişiklik, taktikti: Hükümetleri devirmek görevi temelinde büyük asker takviyelerine başvurmak yerine, Obama, işi bitirmek için yeterince “ılımlı” kabul ettikleri her kimse onları donatırken, düşman olarak algılanan her kimse onları hedeflemek için hava kuvvetlerini kullandı.
Bush’un “terörle önleyici savaş”ı gibi, Obama’nın doktrini de eşit derecede felaket olmuştur.
Obama’nın savaşları çok az ya da hiçbir Amerikalı zayiat üretmeyecek şekilde tasarlanmıştır, zira bu savaşlar neredeyse tamamen havadan ve uzaktan komuta edilen insansız hava taşıtlarıyla, bazen binlerce mil öteden yürütülmüştür. Bu yaklaşım, politik olarak daha az bedelli olduğunu kanıtladı. Fakat, zeminde durumu daha da kötüleştirdi, savaşı sona erdirmek yerine onu genişletti.
Bush’un Irak işgali El Kaide’yi canlandırıp bölgenin kalbine getirirken, Obama’nın hava savaşları, farklı bir strateji kullanarak El Kaide’yi toparlanmaya zorladı. El Kaide kendi imgesini militan hücrelerden bir “devlete” yeniledi, hızlı bir toprak genişlemesi aradı, düzenli bir orduya denk geldiğinde ya da gökyüzünden bombalandığında gerilla savaşı kullandı, düşmanlarının moralini bozmak ve gelmekte olan yeni üyelerini tutma hedefli propaganda çabalarına hizmet etmek için dünya çapında intihar bombalamaları gerçekleştirdi.
IŞİD’in düşmanlarının birbirlerinin de düşmanları olduğunu hesaba katarsak, grup, en azından öngörülebilir gelecekte varoluşunun muhafaza edilebilirliğinden emindir.
Hakikat şu ki, IŞİD askeri müdahalelerle büyür, zira o askeri müdahalelerden doğmuştur. Genişlemektedir çünkü, her biri nadiren savaşın bitmesiyle ilgilenen fakat bilakis savaşı politik kazanımlar gerçekleştirmek için bir fırsat olarak gören ajandalara hizmet ettikleri için düşmanları birlik içinde değildir.
Bu mantığı akılda tutarak, resmi olarak 1 Ağustos’ta Libya’da başlayan ABD “Odyssey Işığı Operasyonu”nun ülkede istikrarla neticelenen herhangi bir sonuç alması beklenemez.
Eğer 2011’de ABD ve diğer NATO üyelerinin bir zamanlar zengin ve göreli olarak istikrarlı bir Arap ülkesini büyük oranda parçalayan Libya’daki savaşı değildiyse, nasıl bir istikrar öngürülebilmekteydi? Aslında, IŞİD’i Sirte’ye ve öteki bölgelere davet eden sonraki çatışmaların bıraktığı boşluktu. Şimdi ABD ve Fransızlar tarafından liderlik edilen diğer batılı güçler, daha önceki savaş ilanlarında kendileri tarafından yaratılan dağınık bir krizi savmak için kazandırmayacak savaş taktikleri uyguluyorlar.
IŞİD Sirte dışına sürülse dahi, kendine çoğalacağı ve mahvedeceği herhangi bir istikrarsız çevre bulacaktır. Sirte, sonrasında büyük ihtimalle, çoğunluğunun ilk etapta NATO tarafından silahlandırıldığı çeşitli militanların silahlarını birbirlerine çevirdiği bir kargaşa durumuna gerileyecektir.
Soruna yeni bir bütüncül çözüm olmazsa, çatışmalar çoğalmaya kesinlikle devam edecektir.
IŞİD ile savaşı takip eden airwars.org’a göre, aralıksız 735 gün süren mücadele boyunca Irak ve Suriye’de gruba karşı 14.405 koalisyon hava saldırısı gerçekleştirilmiştir. Tahminen 52.300 bomba ve füze atıldı, gerçi sayı çok daha yüksek olmalıdır zira herhangi bir taraf tarafından üstlenilmeyen, bu yüzden resmi olarak kaydedilmeyen sayısız saldırı var.
Elbette bu Rusya’nın kendi hava bombardımanlarını ya da resmi olarak Batılı koalisyonun parçası olmayan herhangi bir tarafı hesaba katmamaktadır.
Fakat bu [savaş] birçok sivilin ölmesi, muazzam bir altyapının yok edilmesi, diğer savunmasız Ortadoğu ve Kuzey Afrika noktalarının derinliğine IŞİD’in yayılması dışında hangi işe yaradı?
ABD medyasında ve hükümetinde, Bush-Obama’nın terörle savaşı konusunda bakış açısının değişmesi ile ilgili ciddi görünen bazı sesler var. Başkanlık için Yeşiller Partisi’nin adayı olan Jill Stein gibilerden gelen, terörün temel nedenleri terörü sonlandırmak için ele alınmalıdır gibi duyarlı çağrılar, ABD hükümetinin ve Kongre’nin salonlarında nadiren ifade ediliyor.
Ocak’ta, ABD Savunma Bakanlığı verilerine göre IŞİD’le savaşın maliyeti günlük 2 milyon dolardan toplam 11 milyon dolara sıçradı. Business Insider “hava savaşının, başladığı Ağustos 2014’ten beri, ABD’ye toplamda yaklaşık 5.5 milyar dolara mal olduğunu” bildirdi. Libya’daki tırmanışın yakında yeni, daha şaşırtıcı rakamlar üretmesi muhtemeldir.
Beklenildiği gibi, bu, savaştan kârı olan işler için harika bir zaman. Aynı zamanda, savaş ve şiddet döngüsü görünürde sonu olmayan bir şekilde kendini besliyor.
Hartford, Trinity College’ta Uluslararası İlişkiler hocası olan Vijay Prashad, hava savaşlarının beyhudeliği hakkında “hava bombardımanlarından barış için koruyucu olmasının umulmasının saçma olduğunu” yazdı.
“Bu bize istikrarsızlık ve kaos verdi. Başka yolların açılması gerekiyor. Diğer yollar terk edilirken.”
Dr. Ramzy Baroud, 20 yılı aşkın bir süredir Ortadoğu hakkında yazıyor. O uluslararası olarak birçok gazetede köşe yazarı, medya danışmanı, birkaç kitabın yazarı ve PalestineChronicle.com kurucusudur. Yayımlanan son kitabı, My Father Was a Freedom Fighter: Gaza’s Untold Story’dir [Babam Bir Özgürlük Savaşçısıydı: Gazze’nin Konuşulmayan Hikayesi] (Pluto Press, Londra). Web sitesi: ramzybaroud.net
[Counterpunch’daki 18 Ağustos tarihli İngilizce orijinalinden Oğuz Karayemiş tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.