İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın Tayyip Erdoğan tarafından görevden alınarak yerine Süleyman Soylu’nun getirilmesi sarayın yeni savaş konseptini başladığını gösteriyor. Teamüllerin aksine “teşkilat” dışından olmasına karşın Soylu’nun içişleri bakanlığına atanması bir çok bilinmezi içeriyor. Ancak adı Erdoğan’ın gayrı resmi danışmanı olarak anılan Mehmet Ağar’ın yetiştirmesi olarak bilinen Soylu’nun bu göreve getirilmesi Ağar’ın gölge içişleri bakanlığı olarak […]
İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın Tayyip Erdoğan tarafından görevden alınarak yerine Süleyman Soylu’nun getirilmesi sarayın yeni savaş konseptini başladığını gösteriyor. Teamüllerin aksine “teşkilat” dışından olmasına karşın Soylu’nun içişleri bakanlığına atanması bir çok bilinmezi içeriyor. Ancak adı Erdoğan’ın gayrı resmi danışmanı olarak anılan Mehmet Ağar’ın yetiştirmesi olarak bilinen Soylu’nun bu göreve getirilmesi Ağar’ın gölge içişleri bakanlığı olarak yorumlanabilir. Kısıklı mitinglerine de katılan Ağar her fırsatta Erdoğan’a bağlılığını ifade ediyor. Saray, Soylu’nun içişleri bakanlığına getirilmesi ile yeni savaş konseptini kadrolarını oluşturuyor.
Siyasal hayatı 91’deki DYP iktidarının arifesinde 1987 yılında bu partide başlayan Soylu doksanlarda doruk noktasına ulaşan kirli savaş sürecinde yükselmeye devam etti. Bu süreçte Tansu Çiller, Doğan Güreş ve Mehmet Ağar’ın çırağı olarak görev yaptı. Derin devletin sivil siyasetteki önemli aktörlerinden bir olarak yetiştirildi. Genel başkalığı döneminde Çiller’in özel olarak himayesine aldığı az sayıda isimden biri oldu.
Soylu 2002’de Mehmet Ağar’ın DYP genel başkanı olmasının ardından bu kez de genel merkezde Ağar’ın yakın ekibinde yer aldı. DYP’nin 27 Mayıs 2007’de ismini DP olarak değiştirdiği ve Mehmet Ağar’ın genel başkan seçildiği olağanüstü kongresi sonrası Soylu’yu bugüne taşıyan “kariyeri” başladı. Soylu 2008’de Mehmet Ağar’ın da ön açması ile DP’nin genel başkanlığına seçildi.
2009’da genel başkanlığı Hüsamettin Cindoruk’a kaptıran Soylu’nun 2010 anayasa referandumunda AKP politikalarına evet oyu vereceğini açıklaması üzerine DP’den ihraç edilmesi ona AKP’nin yolunu açtı. Soylu 2012’de Erdoğan’ın daveti üzerine AKP’ye katıldı.
Soylu’nun AKP ile yakınlaşma süreci Erdoğan’ın Tansu Çiller-Mehmet Ağar dönemini yargı yoluyla aklama operasyonu ile at başı bir seyir izliyor. Yüzlerce yargısız infazın, kayıpların, işkencenin kendi değimi ile “1000 operasyonun” sorumlusu Mehmet Ağar’ın AKP’nin üçüncü yargı paketi kapsamına alınarak konduğu tek kişilik cezaevinden salıverilmesi de bu döneme denk geliyor.
Yine aralarında Özgür Gündem Gazetesi’nin bombalaması gibi suçların da olduğu kirli savaş döneminin mimarı ve uygulayıcısı Tansu Çiller’in “28 Şubat’ın mağduru” haline getirilmesi de yine bu dönemde gerçekleşti. AKP iktidarı başbakanlığı döneminde bizzat emrini verdiği bir çok suçtan muaf tuttuğu Çiller’in 2014 Aralık ayında 28 Şubat Davasında “mağdur” sıfatıyla ifade vermesiyle yetindi. AKP Çiller’i aklarken Soylu’da AKP içerisinde yükselmeye devam etti.
Kişisel internet sitesinde “Gayri nizami harp” eğitimi aldığını ifade eden özel savaş taciri SADAT yönetim kurulu başkanı Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin sarayda resmen başdanışman Mehmet Ağar’ın da gayrı resmi danışmanlık yürütmesi dikkat çekicidir.
Bu nedenle Ağar’ın yetiştirmesi Soylu’nun Erdoğan tarafından içişleri bakanlığına atanması bu ilişkilerden bağımsız ele alınamaz. Soylu’nun içişleri bakanı koltuğuna oturtulması bu görevin bizzat saraydan yürütüleceğini gösteriyor. Bir bölümü bugün ÖSO adı altında Rojava işgalinde görev alan SADAT elemanlarının sarayın özel savaş ekibi olarak görevlendirildiği anlaşılıyor. Doksanlı yıllarda hem polis şefi hem içişleri bakanı olarak özel savaş uygulamalarıyla öne çıkan Ağar’ın da yeniden sahneye sürülmesi önümüzdeki dönemde suikast, yargısız infaz, kayıp vakalarının kirli savaş uygulamalarının habercisi gibi.
Susurluk kazası döneminde de içişleri bakanı olan Ağar‘ın, ülkücü mafya lideri Abdullah Çatlı‘ya yeşil pasaport ve silah taşıma belgesi verdiği, özel bir örgüt kurduğu, bu örgütün adam kaçırma, uyuşturucu kaçakçılığı gibi işler organize ettiği düşünüldüğünde Soylu’nun içişleri bakanlığı ile karşı karşıya bulunulan durumun tehlikesi daha iyi anlaşılacaktır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.