PKK, Türkiye’de sol politik platformu zehirleyen, sol güçler ile Kürt hareketi arasındaki açıyı artıran eylemler karşısında gerekli duyarlılığı neden göster(e)memektedir? Artvin’in Ardanuç ilçesinde Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna düzenlenen silahlı saldırının üzerinden yarım saat sonra müstafi İçişleri Bakanı Efkan Ala, saldırının PKK tarafından gerçekleştirildiğinin “kesin” olduğunu ilan etti. Ne yakalanan vardı, ne saldırı bölgesine bırakılan bir işaret, ne de […]
PKK, Türkiye’de sol politik platformu zehirleyen, sol güçler ile Kürt hareketi arasındaki açıyı artıran eylemler karşısında gerekli duyarlılığı neden göster(e)memektedir?
Artvin’in Ardanuç ilçesinde Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna düzenlenen silahlı saldırının üzerinden yarım saat sonra müstafi İçişleri Bakanı Efkan Ala, saldırının PKK tarafından gerçekleştirildiğinin “kesin” olduğunu ilan etti. Ne yakalanan vardı, ne saldırı bölgesine bırakılan bir işaret, ne de bir bildiri. Saldırının PKK ile bağlantılı olduğunun kanıtlanması halinde CHP genel merkezinin “milli mutabakat” angajmanının güçlenecek olması, Ala’nın bu hızlı açıklaması hakkında ciddi soru işaretleri uyandırıyordu. Saldırı, Ceylanpınar’da iki polisin kaldıkları evde susturuculu silah ile enselerinden vurularak öldürülmesinde olduğu gibi “atipik”ti. PKK’nin Karadeniz’de yola pusu kurarak “Alan Kontrolü”ne özgü bir eylem yapması garipti. Olayın gerçekleştiği bölgenin yakınlarında, IŞİD’e asker gönderen bir köyün bulunması bu soru işaretlerini güçlendiriyordu. “Boş araziye 3-5 roket atıp Suriye’ye girmeyi” düşünen aklın, Kılıçdaroğlu’nun “milli mutabakat” adına Saray’a esir düşmesine tepki gösteren CHP tabanını ikna etmek için böyle bir saldırı yapması pekâlâ mümkündü.
HDP duraksamaksızın saldırıyı şiddetle kınadı. CHP grubunu ziyaret eden HDP grubu sözcüleri olayı “kaosu büyütmeyi hedefleyen … karanlık saldırı” olarak nitelendirdi. Kılıçdaroğlu, kendisini Güney Afrika’dan arayan Demirtaş’ın tepkisini “terörü lanetliyoruz” diyerek dile getirdiğini söyledi.
Ancak HPG-Basın İrtibat Merkezi olayın bir gün sonrasında bir açıklama yaparak saldırıyı üstlendi. Saldırı, HPG ve HBDH güçleri tarafından “Önder Apo üzerindeki tecride karşı” yapılmıştı. Saldırı “bir askeri konvoyun geçeceği bilgisi üzerine planlanmıştı”, “konvoyda Kılıçdaroğlu’nun bulunduğu bilinmiyordu” ve “konvoydaki sivil araçlara ateş açılmamıştı”.
PKK Başkanlık Konseyi üyesi Duran Kalkan bundan birkaç gün sonra yaptığı bir açıklamada konvoy hakkındaki istihbaratın “merkez karargaha” geldiğini, HPG güçlerinin konvoyu vurmak istediğini ancak CHP konvoyu olduğunu görünce geri çekildiğini söyledi ve “istihbaratın kendilerine nasıl geldiğini araştırdıklarını” duyurdu. Kalkan aynı konuşmasında “eylemin sonuçlarını tebessümle karşıladığını” belirterek “Kılıçdaroğlu’nun kendini kahraman gibi sunmak istediğini” de söyledi.
Böylece PKK, Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna yapılan saldırının siyasi sorumluluğunu merkezi olarak üstlenmiş oldu.
Saldırının gerçekten PKK “merkez karargahı” tarafından mı düzenlendiği, hedefinin JÖH’cüler mi, Kılıçdaroğlu mu olduğu, yerel veya merkezi bir manipülasyonun var olup olmadığına ilişkin spekülasyon yapmak doğru değil. PKK vaadettiği araştırmayı yapıp sonuçlarını açıklayıncaya kadar eylemin sorumlusudur.
Burada asıl dikkat çekici olan, Duran Kalkan’ın “eylemin siyasi sonuçlarını gülümsemeyle karşıladığını” söylemesidir. Bu eylemin en önemli sonucu, (milliyetçilikle zehirlenmiş olmasına karşın, nesnel olarak Türkiye’deki sol kitle potansiyelinin ana grubunu oluşturan) CHP tabanını “Yenikapı Ruhu”na zorla yakınlaştırmasıdır. Kalkan, Kılıçdaroğlu’nun AKP’nin propaganda aygıtı tarafından (sosyal medya kanalları da kullanılarak) “kahramanlaştırılmaya” çalışılmasındaki özel çabanın da farkında değil gibidir.
PKK merkezi, eylemlerinin Türkiye’deki sol muhalefet güçleri üzerinde yaptığı olumsuz etkileri umursamaz görünmektedir. PKK’nin bu tutumunu, eylemleri askeri hedeflerden çok sivil halkı etkileyen “intikamcı” TAK örgütlenmesine gösterdiği “müsamahada” da izlemiştik. Örneğini Kızılay’da çok sayıda sosyal demokrat ve sosyalist sivilin öldüğü otobüs durağı patlamasında, “hedefin Güvenpark’taki polis noktası olduğunu” ileri süren PKK, sivil ölümlerinden “üzgün” olduğunu açıklamakla yetinmiş, TAK’ın “kendileriyle bir ilişkisinin olmadığını” iddia etmiş ancak TAK’ı meşrulaştıran “devrimci intikamcılık” söylemini de sürdürmüştü.
PKK “sol akıl ve vicdanın kabul etmeyeceği” eylemleri için her zaman ve her yerde aynı şekilde davranıyor olsa, “PKK bir silahlı mücadele örgütü; askeri eylemlerinin olumsuz ‘yan etkilerini’ öne çıkarmak istemiyor” biçimindeki mazeretlerin (kabul edilemez olmakla birlikte) bir yeri olabilir. Ancak durum bu da değil. PKK, olumsuz siyasi sonuçlar yaratan bazı askeri eylemleri konusunda son derece duyarlı bir tutum da gösterebiliyor.
PKK’nin 2010 yılında Batman’da meydana gelen olay karşısında aldığı tutum dikkat çekici bir örnektir.
Hatırlayalım: 31 Temmuz 2010’da Batman’daki bir TPAO depolama tesisi yakılmış, yardıma gidecek olanlara yönelik olarak yola mayın döşenmiş, yangını söndürmek için yola çıkan İHD ve HEP yöneticilerinin içinde olduğu araç bu mayına çarpmış ve içindekiler yaşamlarını yitirmişlerdi. Olaydan dört ay sonra PKK “sivillere karşı mayın kullanılan” eylemi savaş suçu, ölenleri “şehit” ilan etmiş; olaydan sorumlu tuttuğu iki militanını örgütten attığını ve 20 ve 24 yıl hapse mahkum ettiğini açıklamıştı.
Bu olay, PKK’nin istenmeyen siyasi sonuçlar yaratan askeri eylemleri konusunda “gerektiğinde” samimi bir özeleştiri verebildiğini göstermesi açısından önemlidir. Tek örnek de değildir.
Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna yapılan bir saldırının sol tabandaki “Kürt düşmanlığı” eğilimlerini güçlendirmesi ve CHP Genel Merkezi’nin izlediği “Milli Mutabakatçı” çizgiye yönelik eleştirilere darbe vurması “tebessümle” karşılanacak sonuçlar mıdır? CHP tabanında Kürt düşmanlığını güçlendirecek, AKP ve MHP’nin CHP tabanına nüfuz etmesine hizmet edecek ve sosyalist sol ile Kürt hareketi arasında zor bela kurulan demokratik muhalefet ittifakının sosyal demokrasinin sol kesimlerine doğru genişlemesine sekte vuracak bir eylem “Kılıçdaroğlu’yu aşağılayarak” geçiştirilebilir mi?
Kürdistan’da yurtsever güçler içerisinde olumsuz sonuçlar yaratan askeri eylemler karşısında gerekli hassasiyeti gösterebilen PKK, Türkiye’de sol politik platformu zehirleyen, sol güçler ile Kürt hareketi arasındaki açıyı artıran eylemler karşısında aynı duyarlılığı neden göster(e)memektedir?
PKK bu soruya ikna edici politik ve pratik bir yanıt vermediği sürece, Türkiye devrimi süreci ile Kürdistan devrimi süreci arasında olumlu bir ilişki kurulmasını önemsemediği için eleştirilecektir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.