Artvin halkının “şirket yanlısı” diyerek tepki gösterdiği, kimilerinin “paralel dernek” dediği Bizim Artvin Derneği Platformu’nun başkanı Mehmet Ali Ergül ile görüştük
Artvin’de yıllardır madenciliğe karşı süren mücadele Yeşil Artvin Derneği çatısı altında devam ederken 2016 yılında bir anda bir dernek kuruldu. Daha önce sermaye projeleri için doğanın talan edildiği farklı bölgelerde de halk direnişini bölmek ya da toplumun genelinde direnişin meşru temsilcilerinin sözünün etkisini zayıflatarak kafa karıştırmak için çeşitli dernek ve platformların kurulduğuna şahit olmuştuk. Artvin halkının “şirket yanlısı” diyerek tepki gösterdiği, kimilerinin “paralel dernek” dediği Bizim Artvin Derneği Platformu’nun başkanı Mehmet Ali Ergül ile görüştük. Görüşmemizden henüz iki gün önce, 26 yıldır Artvin’i, doğayı, yaşam alanlarını korumak için direnen Artvin halkı iktidar-şirket işbirliğini mahkum edip “Mahkemeniz sizin, Cerattepe bizim” diyerek Rize Adliyesi’ni terk etmişti. Mehmet Ali Ergül ise madenin Artvin’e zarar vereceğinin ispatlanması durumunda beklentisinin madenin yapılmaması değil devletten yeni yerleşim yeri güvencesi vermesi olduğunu söylüyordu. Artvin halkı, “Artvin’in üstü altından değerlidir” sloganını direnişin sembollerinden biri haline getirmişti, Ergül ise “Bize yaşam alanı sağlasın, buranın altını da kazısın üstünü de kazısın” diyordu
Rize’de görülen Cerattepe davasının ardından geçtiğimiz Artvin’deki ikinci günümüzde, 2016 yılının Haziran ayında kurulan ve maden karşısında direnen Artvinlilerin “şirket yanlısı” ve “paralel dernek” dediği Bizim Artvin Derneği Platformu’nun başkanı Mehmet Ali Ergül ile görüştük.
“Reddi hakim” talebi sonrası Artvin: Kazanacağız, buradan çekilmek zorundalar
İsimlerinde “platform” var ancak kendileri değil. Derneğin kurulduğu gün Bizim Artvin Derneği ismi daha önce alındığı için sonuna platform ibaresini eklemek zorunda kalmışlar. Dernek Başkanı Mehmet Ali Ergül ile dernek binasında görüşmek üzere randevulaştık. Başkanın tarif ettiği kapının önüne geldiğimizde kapıda Yeşil Artvin Derneği’nin afişlerini görünce doğru yere gelip gelmediğimizden emin olamadık. Hemen yanı başındaki dükkana sorarak onaylatmak istediğimizde dükkanın önünde duranlar öyle bir dernekten haberdar olmadıklarını, yerinin de neresi olduğunu bilmediklerini söyleyerek bizi tersledi ve arkamızdan seslendi: “Çok da sevmeyiz kendilerini zaten.”
Çareyi başkanı aramakta bulduk. Doğru kapıdaymışız. Yeşil Artvin Derneği’nin “Madene hayır” ve çeşitli karikatürlerden oluşan afişleriyle donatılmış binada dernek kapısına kadar Bizim Artvin Derneği Platformu’na ait en ufak bir iz dahi yoktu. 22 yıldır hayvancılık yapan ve hayvancılığa dair bir kooperatif kurmuş olan, kendi köyünün muhtarı, Artvin’de AKP’nin kurucularından olan Ergül, Bizim Artvin Derneği Platformu’nun kurucusu ve başkanı olarak karşımızdaydı.
Yarım saatlik sohbetimizde Ergül’e neden bu derneği kurma ihtiyacını duyduğunu, kuruluş amaçlarını, çalışmalarını ve Cerattepe ile ilgili görüşlerini sorduk. Sıkça masaya oturmak gerektiğinden bahseden ve yekten “hayır” diyenleri eleştiren Ergül’ün madenin zararlı olması koşulunda Artvin halkına önerdiği ise Yusufeli modeli.
Yusufeli’nde Cengiz-Kolin-Limak talan konsorsiyumu tarafından yapılacak olan Yusufeli Barajı nedeniyle ilçenin sular altında kalacağı tespit edilince çözüm olarak Yusufeli’yi taşımak bulundu. Barajdan vazgeçmek yerine ilçe taşınarak halk göçe zorlandı. Baraj 2018 yılında su tutmaya başlayacak ancak yeni yerleşim yeri hala tamamlanmış değil. Baraj bittiğinde Yusufeli ilçe merkezinin ve ilçeye bağlı 6 köyün tamamı ile 13 köyün bir kısmı sular altında kalacak.
Kente maden yapılacağının ilk öğrenildiği yıllarda Artvin halkının sevinci elinde büyük bir koz olarak duruyor. O dönem, bugün mücadelenin içerisinde olan birçok kişi tüm Artvin halkı gibi madenin kente gelmesine sevinmiş ve iş bulmak, ticaret yapmak amacıyla maden fikrine sıcak bakmış. Bunu dernek başkanı ile yaptığım görüşmenin ardından sorduğum Artvin halkından da öğreniyorum.
Dernek başkanının en fazla hazmedemediği şey ise Artvin halkının Kürt halkıyla dayanışma içinde olması ihtimali. Kendisini “barıştan yana biri” olarak tarif eden Ergül’ün röportaj boyunca en fazla ettiği ikinci kelime ise “Ne demek Artvin Cizre, Cizre Artvin olacak” oldu.
Röportajın sonunda duvara asılı afişleri çekerken gözümüze üzerindeki yazı çarpıyor: “Artvin’in altı da üstü de değerlidir, Artvinlilerindir, Türkiye’nindir. Almanların değil.” “Bu nedir?” diye soruyoruz, başkan Yeşil Artvin Derneği’nin Almanlarla işbirliği yaptığı iddiasını kastederek “Ben de belgeleri var ama onu Yeşil Artvin Derneği ile canlı yayında açıklayacağım” diyor. Ergül, daha önce derneğe canlı yayında tartışma önerisinde bulunduğunu ancak kabul edilmediğini söylüyor ve “Onlar bilirler ne olduğunu” diyor.
Bizim Artvin Derneği Platformu ile yaptığımız söyleşi:
Bizim Artvin Derneği Platformu ne zaman ve niçin kurulmuştur? Derneğinizin kuruluş amacı nedir?
2016 yılının Haziran ayının 8’inde Bizim Artvin Derneği Platformu, 7 kişiyle kurulmuştur. Bizim Artvin Derneği’nin kuruluş amacını size şöyle izah edeyim. Daha önce bizim burada 22-23 yıllık Yeşil Artvin Derneğimiz var. Daha önce biz de bu derneğin toplantılarına katıldık, çalışmalarına katıldık. Çalışmalarına katılırken şu eksikliği gördüm orada. Bazen dernekler oluşuyor, kuruluyor ve kurulduktan sonra biraz amacının dışına çıkıyor. “Yeşil Artvin Derneği” dediğin zaman yeşili korumak, doğayı korumak, insanların yaşam alanlarını korumak… Bunların hepsinden sorumlu olması lazım. Yalnız burada şöyle bir noktaya gelindi. Daha önceden bu barajların yapılması noktasında, HES’lerin, yolların, yüksek gerilim hatlarının yapılmasında burada doğa katledildi. Bu doğa katledilirken hiçbir zaman buradaki Cerattepe olayları yaşanmadı, itirazlar da olmadı. Daha önceden burada Cominco firmasının çalıştığı dönemde; derneğin başkanı, ticaret odası başkanı yine buradaki ihaleleri alıp çalışmalarını yaptılar. Daha sonradan nedenini bilmediğim şekilde bu iptal oldu. Nedenini bilmiyorum, yaşadıklarımı ve gördüklerimi anlatıyorum ki sizin sorduğunuz soruya geleyim.
“Kim almış kim vermiş bilmem ama yerli firma tercihimdir”
Çalışmalar yapıldı, burada insanlar çalıştı, sonra burası kapandı, sonra tekrar bir ihale oldu. Yok bilmem bir firma aldı. Şimdi benim kim almış, kim vermiş onları araştırdığım yok. Onlara baktığım da yok. Tek baktığım nokta şudur; yerli firma olması tercihimdir, her zaman. Bu çalışmalar yapıldıktan sonra Artvin’de öyle bir yerlere gelindi ki Artvin halkı tamamen terörizmi andıran bir il oldu. Tamamen terör olayları Artvin’de başladı. Şimdi biz yola çıktığımızda, arkadaşlarla konuştuğumuzda şunu bekliyorduk: “Buna nasıl karşı çıkarız, prosedür nedir, bunu nasıl yapmalıyız?” Bunları masada oturup konuşursun, ondan sonra da halka bunu izah edersin.
Ve yahut da karşı kişiyle oturursun masaya o insanlarla bunun getirisini götürüsünü, artısını eksisini tartışırsın. Zararlıysa, insanların yaşam alanına dokunuyorsa hep birlikte buna müdahale edersin. Ama hiç bunları yapmadan ön yargılı olarak çıkıp, “Artvin Cizre olacak, Cizre Artvin olacak”, “Hedefimiz Cerattepe” gibi şeyler söylemezsin.
“Cerattepe’yi bize İngilizce anlattılar, İngilizce resimler çektiler”
Cerattepe tamam eyvallah. O da bizim kalbimiz, bizim yaşam alanımız ama bunu böyle götürmenin bir anlamı yok. Masaya oturmak gerekiyor. Masaya oturması için de teklifler geldi. Dernek bunu yönetim olarak reddetti bu teklifleri ve kendi toplantılarını düzenledi. O toplantılara ben ve arkadaşlarım birlikte katıldık, izledik. Soru-cevap konusuna gelince söz hakkı verilmedi ve buradaki Cerattepe, oradaki sinevizyon gösterisinde İngilizce anlatılıyor, resimler çekiliyor hep İngilizce. “Bunun anlamı ne?” diye soracağız, soru sorma hakkı vermiyorlar. Ben de buna itiraz ettim. Ve derneğin çabaları içinde Artvin’e sahip çıkmak olduğunu görmediğim için ben böyle bir formül düşündüm. Ve dedim ki “Arkadaşlar, biz Artvin’in yaşam alanına müdahale edecek her şeyin karşısında olacağız. Ama bir de getirisi varsa onu da masaya yatıracağız.”
Biz hükümetten devletimizden şunu isteyeceğiz; burada bir cevher var, bu ülke katkısı olur, birilerinin katkısı kazancı olur, eyvallah. Buradaki bu maden eğer bizim yaşam alanımıza dokunacaksa biz bu madeni istemiyoruz. Ama bunun samimi bir şekilde yapılması gerekiyor. Masaya karşılıklı oturulmadığı için ben böyle bir oluşum düşündüm. Ve arkadaşlarımla görüşüp böyle bir dernek kuracağıma dair basın açıklaması yaptım. Ve bize çok “Böyle bir dernek kuramazsınız” diye itirazlar geldi, baskınlar oldu. Ve bu amaçla derneği kurdum.
Siz bu madenin faydaları da olabileceğini söylediniz ancak hem davaya sunulan raporlarda hem de Yeşil Artvin Derneği’nin aktardıklarında bu projenin Artvin’i tamamını ortadan kaldıracağı söyleniyor. Sizin bu konuya dair bir çalışmanız var mıdır? Nedir bu madenin faydaları?
Şimdi ben de bir dönem Yeşil Artvin Derneği ile hareket etmiş bir insanım, nöbet dahi tuttum, fotoğraflarım var nöbet alanında. Şimdi Yeşil Artvin Derneği bunu söylüyorsa bunun bir ispatı olması lazım. Bunu ispat etmemiz lazım. Ama bu toplantılar düzenlenirken “Siz yalan söylüyorsunuz, siz hükümet yanlısı kişilersiniz” deyip, toplantıları basıyorlar. Örneğin DSİ’de yapılan toplantı.
Bu sizin biraz önce bahsettiğiniz dernek toplantısı değil ama?
Yok, ben zaten toplantı yapmadım. Derneği kurmadan önce bir basın açıklaması yaptım. Nur Neşe Karahan beni aradı, “Niye bizi çağırmadın” dedi. Ben de kendisine “Daha derneği kurmadım, bir basın açıklaması yapacağım, tepkilere göre yoluma devam edeceğim” dedim.
Nasıl tepkiler aldınız?
Derneği kurarken Yeşil Artvin Derneği ve Atatürkçü Düşünce Derneği oraya baskına geldi. Ve bana şöyle söyledi orada “Siz bu derneği kuramazsınız”, ben de “Hiç kimse bunu deme hakkına sahip değil. Herkesin düşünce özgürlüğü farklıdır. Biz de düşüncede yola çıktık. Ben bu derneği kuracağım” dedim. Ve derneği kurmakta ne kadar haklı olduğum bana o gün de ispat edilmiş oldu. Sonra derneği kurduktan sonra boya attılar. Sebebi ne: “Siz madencileri destekliyorsunuz.”
Bizi böyle lanse ettiler. Hatta “Paralel devlet vardı paralel dernek kurdular” diye haber yaptılar. Ben hiçbirine bakmadım. Afiş asar, yazı yazar onlar da benim için hiç sıfırdır. İcraat olması lazım. Ben de ağaca, duvara yazı yazarım. Madene “hayır” da derim “evet” de derim ama bunlar çözüm değil. Çözüm; masa.
Masaya oturacaksın. Bunların faydaları nelerdir, önce zararları nelerdir onları konuşacaksın. Senin inandığın akademisyen de gelsin, diğer akademisyen de gelsin. Senin getirdiğin akademisyeni biz dinliyorsak senin de bizim getirdiğimiz akademisyeni dinlemen lazım. Dinlemiyorsan toplantıyı basmanın ve dayatmanın da bir anlamı yok. Yani bilgiyi insanlara ulaştırmada bir engel var. Biz o engeli kaldırmak için buradayız.
Peki bugüne kadar ne tür çalışmalarınız var? Neler yaptınız?
Bugüne kadar vatandaşlarla görüştük. Bize sorular soruldu; “Niçin böyle bir dernek kurdunuz” diye. İşte vatandaşla sohbet.
Bir de şunu söyleyeyim Bizim Artvin Derneği’nin lügatinde kesinlikle “Maden çıksın, çıkmasın” diye bir şey olmamıştır. Hiç kimseden destek almıyorum, hiç kimseyle de görüşmüyorum. Biz buraya 7 kişiyle başladık şu anda resmi olarak 168 üyemiz var ve üyelik devam ediyor.
Sizin talebiniz nedir? Çözüm olarak ne öneriyorsunuz?
Şimdi bu çatı altında siyasete dair hiçbir şey yok. Bizim bütün çalışmamız Artvin olacak. Eğer bu maden buraya zarar verecekse biz hükümetimizle masaya oturup “O zaman Yusufeli’nde nasıl devlet garantisi verdiniz, biz de onu istiyoruz” diyeceğiz. Yaşam alanımızın garantisini istiyoruz. Eğer bu Artvin’de bu maden çıkacaksa, olmazsa olmazlardansa; o zaman bizim yaşam alanımızı bize sağlayın. Ondan sonra gelin çıkarın. Bizim pazarlığımız bu.
Yusufeli ilçesi şu anda taşınıyor. 4-5 yıl görüşmeler sürdü. Orada da bu konu ile ilgili bir dernek kuruldu. Orada da arkadaşlarımız vardı. Çalışmalar yapıldı, yer tespit edildi, şimdi Yusufeli yeni bir yerleşim yerine taşındı.
“Bize yaşam alanı sağlasın, buranın altını da kazısın üstünü de kazısın”
Biz Artvin’de de böyle profesörün, hocanın, üniversite hocasının “Bunun bir zararı yoktur” demesi, o beni bağlamaz, “Bunun şöyle bir zararı vardır” o da beni bağlamaz. Bana devlet güvencesi lazım. Artvin’in halkına devletin güvencesi lazım. Devlet bize diyecek ki “Eğer burası Artvin’e zarar verecekse, senin güvencen benim”. O zaman bize yaşam alanı sağlar, devlet de gelir buranın altını da kazar, üstünü de kazar.
Önünüzde Cerattepe’ye ya da Artvin’e dair bir çalışma var mıdır?
Şu anda Cerattepe olayı ile ilgili bizim yapacağımız proje çalışması tamamen mahkemenin hukukun kararlarını beklemektir. Zaten “hayır” derse hepimiz rahatlarız. “Evet” derse, “Bu çıkacak” derse o zaman biz Artvinli olarak hiçbir siyasi kanadı katmadan Artvinli olarak devletle masaya oturacağız, yaşam alanı isteyeceğiz.
Mahkemeye verildiyse kararı beklemek zorundayız, mahkemeye saygı duymak zorundayız. O zaman belki farklı şeyler de olur. Belki o zaman “Madene hayır” mitingleri de düzenleyeceğiz. Ama masadan kaçmamız lazım.
İkinci projemiz; yüksek gerilim hatları yapılıyor burada ve ağaç kıyımı çok fazla. Her geçen hattın altı 50-60-80 metre kesiliyor. Şimdi biz doğayı koruyacaksak her alanda korumamız lazım. Ona dair bir çalışmam oldu ama çok başarılı da değilim çünkü zaten bitmek üzere.
Davaya ve sonucuna dair ne düşündünüz? Katılım gösterdiniz mi duruşmaya?
Bak size çok samimi bir şey söyleyeyim mi? Bugüne kadar mahkemelerle hiç ilgilenmedim. Ne sonucuyla ne başlangıcıyla ne bitişiyle. Mesele Türkiye Cumhuriyeti’nin bir yasası var. Bu yasalara göre karar verilir. Hukuk eğer derse ki “Bu zararlı değildir” o zaman bizim Artvin’in menfaatine göre çalışmalarımızı yapmamız gerekiyor. Hukuka bir itirazımız yok. “Niye hayır” dedin diye de bir itirazımız olmaz bizim. Süreç nasıl işlerse bizim o süreç içerisinde Artvin’İn menfaatlerini ön plana alarak projelerimiz olacak.
“Yapılan çalışmalara engel olmayalım”
Bütün Artvin halkına, STK’lara, çocuğundan teyzemize kadar herkese diyorum ki bu Artvin’de yaşayan biziz, Cerattepe de bizim, Artvin de bizim. Biz devlet ile halk arasında aracı olalım, doğru bilgilere ulaşsınlar. Eğer bunun gerçekten zararı varsa hep beraber “dur” diyelim ama bunu yaparken yapılan çalışmalara engel olmayalım. Ben bunu içtenlikle rica ediyorum. Birlik beraberlik olalım Artvin’e hep beraber sahip çıkalım. Samimi bir şekilde müdahale edelim. Yaşam alanımıza da kimseye dokundurmayalım. Eğer yer altındaki cevher, bizim vatanımız için daha önemliyse o zaman bizim hükümetimiz bize yaşam alanı sağlasın. Burada onca insanın emeği var; emekleri boşa çıkmasın. Ondan sonra çıkarsın. “Çıkarmasın” da demiyoruz ama bize yaşam alanımızı sağlasın.
Sendika.Org/Artvin