Ama çok iyi bilinsin ki yılgınlık, pişmanlık, korku yok içimizde. Bugün tarihe bir çentik daha attık.Bu ceza “barış” dedik diye verilecekse başımızın üstüne taç yaparız
Ama çok iyi bilinsin ki yılgınlık, pişmanlık, korku yok içimizde. Bugün tarihe bir çentik daha attık.Bu ceza “barış” dedik diye verilecekse başımızın üstüne taç yaparız. Ama unutulmasın ki bu bizim alnımızda bir ak, bize bunu reva görenlerin ise alnında bir kara leke olarak kalacak, tarih sayfalarında böyle yer alacaktır
Antakya’da açığa alınan yüzlerce öğretmenden biriyim. Bugün “açığa alınma gerekçesi” haline getirilen 29 Aralık grevine bizleri götüren sürece hiç ayrıntılarına girmeden bir göz atmak gerekir. O dönemlerde Kürt halkının yaşadığı illerde savaş tüm şiddetiyle devam ediyordu, çocuklar evlerinde kurşunlarla, bombalarla yaralanıyor, ölüyor, yaralananlar hastaneye dahi götürülemiyordu. Bir dede ile nene; nenenin elinde beyaz bir bez parçasından bayrak, evde kurşun isabet eden küçük bebek torunlarını hastaneye götürürken, dedenin kucağındaki bebek ikinci bir kurşunla öldürülüyor, dede ile nine de vuruluyordu o dönemlerde…
Sosyal medyada faşistler “Akşama temizlik var” diyorlar, cansız bedeni akreplerin arkasında hakaretlerle sürüklenen gencecik bir insan sosyal medyaya servis ediliyor, öldürülen bir kadının cansız bedeni teşhir ediliyordu.
Çocuklar öldürülüyor, katlediliyor, ciğerimiz yanıyor, içimiz kaynıyordu, tam bu dönemlerdeydi ki Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bölgede görev yapan öğretmenlerin telefonlarına bir mesaj geldi ve evlerine süresiz gönderildikleri anlaşıldı, anlaşıldı ki o kentlerde “can güvenliği” kalmamıştı. Ve hepimizin aklında aynı sorular; orada kalanlara ne olacak?!. Öğretmenlerin can güvenliğinin olmadığı söyleniyor, bu öğrencilerde bizim değil mi, onların eğitim hakkı, yaşama hakkı, sağlık hakkı… diyorduk, tam o sıralardı, sosyal medyada yine “ Akşama Temizlik var, vatanımız temizlenecek….”.
Artık bıçak kemiğe dayanmıştı. İşte böyle bir dönemdi bizi 29 Aralık grevine götüren günler. Şimdi “Çocuklar ölmesin, barış olsun” diyenler, bu ülkenin aydın, demokrat, laik, devrimci, ilerici, onurlu öğretmenleri olarak cezalandırılıyor, açıga alınıyoruz. Grev sonrasında iki kez soruşturma geçirdik ve müfettişlere dedik ki; “Siz bizi soruşturuyorsunuz ya, savaş nedeniyle öğrencilerin YGS’ye başvuramadığı illerde, bu mağduriyeti gidermek için siz ne yaptınız?Bu ülkede bazı insanlar diyor ki ‘YGS’ye başvurular azaldı ve şansımız arttı”. Bunu soruşturdunuz mu? Bu insanlar nasıl ve hangi arada bu kadar barbar oldular, ‘Akşama temizlik var’ diyenleri de bu okullarda biz yetiştirmedik mi? Nasıl bir insanlık yetiştiriyoruz ki bu kadar cahil, gaddar, cellat olabiliyorlar? Bunu soruşturdunuz mu da şimdi geldiniz çocuklar ölmesin diyen öğretmenleri, bu ülkenin onurlu öğretmenlerini sorusturuyorsunuz? ” Tüm bunları müfettişlere sorduk, şimdi bir kez de kamuoyu ile paylaşmış olalım istedim.
Antakya halkı olarak İştebrak’ta, Lazkiye’de Alevi çocuklar katledildiğinde hep beraber sokaklardaydık, o zaman Alevi çocuklar için nasıl sokağa indiysek, 29 Aralık’ta da Kürt çocukları için grev yaptık. Antakya halkı 4+4+4 sürecinde eğitim hakkına sahip çıktı, Suriye savaşı patlak verdiğinde meydanları doldurdu, ‘Kentimizi cihatçı katillere bırakmayacağız’ diyerek alanlardaydı. Gezi’de onbinler olduk sokakları doldurduk. İşte bu sebepten olsa gerek Antakya halkı olarak cezalandırılıyoruz. Çünkü bu ceza sadece öğretmenlere değil öğrencisiyle velisi ile tüm Antakya halkına kesilmiştir. Çünkü yarın eğitim-öğretim başlıyor fakat bir tek öğretmeni dahi olmayan okullar mevcut.
Ama çok iyi bilinsin ki yılgınlık, pişmanlık, korku yok içimizde. Bugün tarihe bir çentik daha attık.Bu ceza “barış” dedik diye verilecekse başımızın üstüne taç yaparız. Ama unutulmasın ki bu bizim alnımızda bir ak, bize bunu reva görenlerin ise alnında bir kara leke olarak kalacak, tarih sayfalarında böyle yer alacaktır.
Yılmadık, bıkmadık, usanmadık pişman olmadık, yarın olsun aynı grev kararının altına yine imza atarız.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.