Zamanla ülkede ki diğer tiyatroların halini de görüyorsun. Devlet Tiyatroları için her yıl “ha kapandı ha kapanacak” korkusu ile hop oturup hop kalkıyoruz. Özel tiyatrolar zaten ağlanacak durumda. Kimisi maddi kaygılardan dolayı kapanıyor kimisi sürünerek de olsa yoluna devam etmeye çalışıyor… Çoğunuza göre yaşım çok genç hatta bir çoğunuzun bana “çocuk” bile diyebileceğiniz yaştayım. Sizinle […]
Zamanla ülkede ki diğer tiyatroların halini de görüyorsun. Devlet Tiyatroları için her yıl “ha kapandı ha kapanacak” korkusu ile hop oturup hop kalkıyoruz. Özel tiyatrolar zaten ağlanacak durumda. Kimisi maddi kaygılardan dolayı kapanıyor kimisi sürünerek de olsa yoluna devam etmeye çalışıyor…
Çoğunuza göre yaşım çok genç hatta bir çoğunuzun bana “çocuk” bile diyebileceğiniz yaştayım. Sizinle tek ortak paydam tiyatro yapmaya çalışıyor olmam. Aman aman bir yeteneğim falan da yok. Dedim ya işte sizin gibi “yapmaya” çalışıyorum.
İlkokulu falan saymazsak 16 yaşımda mütevazi denmeyecek kadar iyi bir eğitim kurumunda müthiş insanlardan oyunculuk eğitimleri almaya başladım. Bu arada Eskişehir olduğu için kurumun bulunduğu kent, çok komik bir ücreti vardı hatta onu da yazayım aylık 30 lira. İstediğin kadar sömür hocalarını… Ödediğin miktar emeklerini dahi karşılamıyor hocalarının. Gariptir ki hiçbir hocam bu durumdan şikayet dahi etmedi bizim yanımızda. Hep düşündüm neden acaba diye lisedesin, yeni yeni ideoloji oluşuyor kafanda solcusun, sosyalist falansın ya insan düşünmeden edemiyor işte. Nasıl olurda, bir insanın emeğinin karşılığı bu olur diye. Neyse aynı kurumda haftanın belirli günleri oyunlar oynanıyor ama tıklım tıklım. Bilet bulabilmenizi geçtim bazen ayakta bile duracak yeriniz olmuyor. Oynayanlar zaten hocalarınız, ustalarınız olduğu için ağzınız açık, gözleriniz dolu dolu izliyorsunuz oyunları. O günleri unutmak mı? İmkansız şu an bile tüylerim diken diken oluyor.
Çok değil birkaç sene geçiyor…
Seçim zamanı geliyor. Uzun zamandır AKP belediyesi olan kurum CHP belediyesi oluyor. Herkeste bir sevinç, sebebi ideolojik de değil aslında tamamen daha iyi bir tiyatro düşü…
Bir akşam saat 18:00 civarı, telefonum çalıyor. Arayan kurumda çalışan bir oyuncu arkadaşım- ablam, bana “Tolga bizi işten çıkardılar” diyor. Sebebini soruyorum ve ekliyor “Bir sebebi yok varsa da AKP’li falan sanıyorlar herhalde bizi” diyor. Düşünebiliyor musunuz sorgusuz sualsiz 10 yıllık kurum çalışanlarından kadrolu olanları sürülüyor, sözleşmeli olanların sözleşmesi tek taraflı bitiriliyor. 10 yıllık bir emek yok sayılıyor gözümüzün önünde. Ses çıkarabilmek mi?
Kime karşı çıkaracaksınız? Kim inanır ki size CHP’liler ya bunlar…
Emeğin yanındalar ya…
Sessiz sakin oturup izliyorsun, yaşında küçük kimse sizi dinlemiyor bile… Çocuk halimle ağlayarak eşyalarımı topladım. İşte ilk defa o gün anladım emek hırsızlığı böyle bir şey…
2 yıl sonra kurumun konservatuarından mezun oldum. Bitti mi? Bitmedi… Tarih tekerrür etmeye başladı. Daha önce işine son verilen hocalarımızın ardından kurum boşaldığı için Şehir Tiyatroları’ndan birbirinden kıymetli insanları göreve çağırıyor belediye. Sonrasında derslerimize gelen hocalarımızın maaşlarının ödenmediğini duyuyoruz, hem de öyle 3 ay falan değil 1 yıl… Sizi yıllarca içinde olduğunuz kültür merkezinden ayırıp bir GSM şirketinin merkeziyle aynı yere koyuyorlar. Küçücük bir oda, duvarlar gereksiz bir şekilde döşenmiş aynalarla dolu, havasız basık bir yer. “Eyvallah, biz burada da çalışırız” dedik. Günler geçti ve biz artık mezunuz. Tabi arkadan gelen öğrenci arkadaşlarımızın halini düşünmeden edemiyorsun.
Zamanla ülkede ki diğer tiyatroların halini de görüyorsun. Devlet Tiyatroları için her yıl “ha kapandı ha kapanacak” korkusu ile hop oturup hop kalkıyoruz. Özel tiyatrolar zaten ağlanacak durumda. Kimisi maddi kaygılardan dolayı kapanıyor kimisi sürünerek de olsa yoluna devam etmeye çalışıyor. Devlet her yıl ayırdığı ödeneği kısmaya devam ediyor. Verilen ödenek ise birkaç insanın tekelinde dönüyor. Yani içeride “dayınız” varsa ödenekten payınıza düşeni alırsınız yok ise o zaman “avucunu yalayacaksın kardeşim”. Bu iş böyle… Varsa yoksa amcaoğluna teyze kızına… İktidar da öyle yapmıyor mu zaten. Gemicikler, ayakkabı kutuları…
Zaman geçiyor meslekle ilgili üç beş yeni şeyler öğreniyorsun. Mesela sendika diye bir şeyin var olduğunu duydum. Bildiğimiz gibi 3 adet sendika mevcut şu an sistemde. Her yerde reklamları falan var çok çalışıyorlar gerçekten. İşe de yarıyor herhalde uzun zamandır haberlerde artık set işçilerinin ölümlerine de yer veriyorlar!
Kaçımız örgütlü elbette tartışılır, ama şimdi siz büyüklerime, abilerime, ablalarıma “dünkü çocuk” olarak birkaç soru sormak ve hep birlikte özeleştirimizi vermeye çağırıyorum.
Bunca emek hırsızlığına karşı ne yapıyoruz?
Tiyatrodan çıkıp bir gece kulübüne gidip birbirinize “ahh yine çok iyi oynadım” muhabbeti mi yapıyorsunuz yoksa daha iyi bir tiyatro nasıl olur onu mu tartışıyorsunuz?
Ankara’daki Akün ve Şinasi sahneleri sermayedarlara peşkeş çekilirken neredeydik?
Bakırköy Belediye Tiyatrosu’ndan çıkarılan oyuncu arkadaşlarımız işlerini kaybederken, mobinge maruz bırakılırken neredeydik?
Oyunlarımız yasaklanırken sansürlenirken neredeydik?
İBBŞT’den ” performans yetersizliği” gibi saçma bir sebepten uzaklaştırılan oyuncular için ne yaptık?
Yine İBBŞT’den Topbaşın emriyle ”Feto” soruşturması kapsamında yıllardır tanıdığımız, kefil olduğumuz insanlar uzaklaştırılırken neredeydik?
Bir röportajında gerilla annesini oynamak istediğini söyleyen oyuncunun TV dizisindeki işine son verilirken, bir de üstüne oyunlarının emniyet güçleri tarafından kaydedilmek istenirken/kaydedilirken neredeydik?
Berkin Elvan için çekilen bir videoda oynadı diye yine TV dizisindeki işine son verilen oyuncu için ne yapabildik?
“Devlet Tiyatrosu’nda bu sezon sadece yerli oyunlar oynanacak” diye bir açıklama geldiğinde kaçımız durumun ciddiyetinin farkındaydık?
Ben söyleyeyim. Twitter üzerinden birbirimize sadece geçmiş olsun diyebildik. Bir şeyler diyebilmiş olsaydık eğer, şu an bunları konuşuyor ya da size soruyor olmazdım.
Bizler birbirimizin oyunlarını izlemeye bile dayanamıyoruz. Hala eser yarıştırmakla meşgulüz. Hala ve hala aslında o beğenmediğimiz sistemin bize dayattığı tüm uygulamaları benliğimizin ve belleğimizin en derininde yaşıyoruz.
Daha iyi bir tiyatro düşü mü?
O düşe hala inanıyorum.
Tiyatrosundan ayrılırken, eşyalarını toplayan ve ağlayan çocuk o gün sadece üzüldüğü için ağlıyordu.
Bugün ise tüm bu yapılanlara karşı hiçbir şey yapamadığı için öfkesinden ağlayan, dünkü çocuk…
Zaman geçiyor …
Ben özeleştirimi verirken sizden de tek ricam, bu…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.