Türkiye’nin Siyasi İslam’dan kurtuluşu sorunu somut bir sorun olarak ele alınmalıdır. Bu sorunun iki ana bileşeni bulunmaktadır: İslamın neoliberal siyasallaştırılmasından kurtuluş ve kontrgerilladan kurtuluş
Türkiye’nin Siyasi İslam’dan kurtuluşu sorunu somut bir sorun olarak ele alınmalıdır. Bu sorunun iki ana bileşeni bulunmaktadır: İslamın neoliberal siyasallaştırılmasından kurtuluş ve kontrgerilladan kurtuluş
17-25 Aralık, 15 Temmuz darbe girişimi ve Antep Katliamı; Siyasi İslam’ın “Türkiye üçlüsü”, AKP, Gülen Hareketi ve IŞİD’in vardıkları son noktalar. Kısa adını “temizlik” çağrışımı yapmak üzere “AK” Parti olarak belirleyen AKP, hırsızlık-yolsuzluk-tecavüz-
Türkiye Siyasi İslamı’nın parlak iktidar günleri çok uzakta olmayan üç bileşeni, arkalarındaki rüzgar kesilince sadece tüm parlaklıklarını yitirmekle kalmadılar, Türkiye toplumunun başına bela oldular. Birbirleriyle savaşırlarken, Türkiye toplumunu her geçen gün daha büyük bir karanlığın, çöküntünün içine sokuyorlar.
Türkiye’nin bir numaralı sorunu “Siyasi İslam’dan kurtuluş” sorunu haline gelmektedir.
Bir o kadar “apaçık” olan bir başka gerçek ise Türkiye’nin Siyasi İslam’dan kurtuluşunun “Cumhuriyet Devrimlerinin korunması” ile sağlanamayacağıdır.
Bu sadece boşuna bir “ruh çağırma” olduğu için yanlış değildir. Kemalist Cumhuriyet 1946 sonrasında göç ettiği ruhlar aleminden geri dönse bile İslam’ın bugünkü siyasallaşma tarzıyla mücadele edemeyecektir.
Bugünkü siyasi ve toplumsal krizin özneleri olan Siyasi İslam aktörleri, neoliberal yeni sömürgecilik ve asimetrik emperyalist savaşlar çağının yaratıklarıdır.
Bugün “Gülen bir CIA projesidir, darbe bir ABD darbesidir” diyerek “yerli ve milli” pozları veren AKP’nin bir “proje” olarak Gülen’den farkı nedir? Suudi, Katar, Türkiye üzerinden “beslenen”, “CIA’nın şımarık çocukları” cihatçı Ortadoğu çeteleri de “projelendirilerek” Libya’ya ve Suriye’ye salınmamışlar mıydı?
Gülen de, AKP de, cihatçı çeteler de aynı emperyalist sömürgecilik projesi için tasarlanmış, imal edilmiş (temsili, sivil, askeri) siyasi aletlerdir. Bu gerçeği ihmal edersek, Türkiye’nin Siyasi İslam’dan kurtuluşu sorununu asla anlayamayız. Sorunun bugünkü halini “laiklikten uzaklaşma” sorunu olarak görür, “Cumhuriyet Devrimlerine geri dönülmesi” için sürekli içinde bulunduğumuz sorunun kaynağı olan mevcut devlete müracaat ederiz.
Türkiye’nin Siyasi İslam’dan kurtuluşu sorunu somut bir sorun olarak ele alınmalıdır. Bu sorunun iki ana bileşeni bulunmaktadır: İslamın neoliberal siyasallaştırılmasından kurtuluş ve kontrgerilladan kurtuluş.
Birinci sorun proleter laiklik olmadan, ikinci sorun ise emperyalizm ve faşizmden kurtuluş sağlanmadan çözülemez.
İslamın neoliberal siyasallaşmasının ayırt edici eksenleri dinin sermayeleşmesi ve sermayenin dinselleşmesi, hakkın yerini hayrın alması, temel toplumsal hizmetlerin (eğitimin, sağlığın vb.) piyasalaştırılması ve din esaslı kurumlara aktarılması, özgür toplumsal birliğin yerini tabiyetin almasıdır. İslamın neoliberal siyasallaşması süreci bu eksenler üzerinden ilerletilmiştir. Bu nedenle, dinin sermayeden, sermayenin dinden arındırılması, hayrın bireyselliğin dışına çıktığı anda kolektifleştirilmesi, “cemaat”lerin dünyevi güç ve iktidar edinmesinin önüne geçilmesi halinde İslamın neoliberal siyasallaşması mümkün olmayacaktır. “Mülkiyet hakkı”nın ve “serbest piyasa”nın sınırlandırılması, çalışma ve sosyal güvenlik hakkının “hayra” değil, hayrın çalışma ve sosyal güvenlik hakkına tabi kılınması, temel toplumsal hizmetlerin kamulaştırılması ve halkın doğrudan denetimine aktarılmasında ifadesini bulan bu laiklik anlayışının burjuva laiklik kavramının ufkunu aşan proleter nitelikli bir laiklik olacağı açıktır.
İçine gömüldüğümüz kan banyoları, cihatçı çetelerden kurtuluş sorununun “kontrgerilladan kurtuluş”dan bağımsız tartışılamayacağını defalarca kanıtlamıştır. Cihatçı çetelerin olmadığı bir Türkiye’nin birinci şartı Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye’dir. Bu nedenle demokratik Kürt hareketine düşmanlık üzerinden kurulan “milli” ittifaklardan hareketle İslamcı faşist çetelerle mücadele edilemez. Cihatçı çetelerin olmadığı bir Türkiye’nin ikinci şartı ise bu çetelerin olmadığı bir Ortadoğu’dur. Bölgenin emperyalist güçler tarafından “düzene sokulması”nda rol alarak Ortadoğu’daki cihatçılık kaynakları kurutulamayacaktır.
Bu nedenle İslamın neoliberal siyasallaşması ile etkili bir mücadele ancak proleter laiklik ve Ortadoğu devrimi perspektifiyle yürütülebilir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.