Karamsarlığın ve umutsuzluğun gereği yok. Mahkeme kararı olumsuz çıkarsa ne olacak sorusunu soracak olursanız, unutmayalım ki son sözü direnenler söyleyecek
Artvin halkını Artvin’i yok edecek bu projeye karşı verdiği mücadelede yalnız bırakmak istemektedirler. Karamsarlığın ve umutsuzluğun gereği yok. Bizim verdiğimiz mücadele sadece Artvinli’ye ait olmayan ama Artvinli’nin korumak zorunda olduğu bu ormanları yaşatma mücadelesidir. Şimdi önümüzde mahkeme süreci var. 19 Eylül’de yapılacak mahkememize gidecek ve davamıza sahip çıkacağız. Sonrasında yine kentimize dönecek ve kentimize sahip çıkacağız. “Mahkeme kararı olumsuz çıkarsa ne olacak?” sorusunu soracak olursanız, unutmayalım ki son sözü direnenler söyleyecek
Günlerdir ülke gündemini 15 Temmuz darbe girişimi, FETÖ soruşturması, patlayan bombalar, ülkenin dört bir yanından kaldırılan cenazeler, Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna saldırı ve son olarak Cerablus operasyonu belirlerken, ne hikmetse Akit ve Sabah gazetesi gibi gazetelerin manşetlerinde bir kaç gündür Artvin konu ediliyor. Söz konusu manşetlerde yaşam mücadelesi veren Artvin halkı hedef alınarak, en temel hak olan sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı talebi adeta bu yayınlarca “vatan hainliği” kılıfına sokuluyor. 26 yıldır Artvin’i koruyan mücadeleye yönelik bu saldırılar Cerattepe’ye kazma vurabilmenin yollarını aramaktan başka bir şey değil.
Söz konusu haberlerle ilgili Yeşil Artvin Derneği gereken açıklamayı yapsa da saldırılar son bulmadı. Üstelik bu yayın organları aracılığıyla servis edilen mesnetsiz açıklamaların bazı haber sitelerinde yaygınlaşması Cerattepe için direnen tüm Artvinlileri ve ülkenin dört bir yanında yaşayan gözü kulağı Artvin’de olan tüm çevre dostlarını rahatsız etti. Yetmemiş gibi bir de KTÜ‘de gerçekleştirilen bir panelde Artvin özel bir gündemle tartışıldı.
KTÜ’de Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı ve KTÜ Maden Derneği’nin düzenlediği panelde Artvin hakkında bilgi sahibi olmayanlar fikir üretmeye çalışmıştır. Bu panelde Artvin’e rağmen Artvin hakkında söylenenler tam anlamıyla Artvin halkına düşmanlıktır. “Maden çıktığında sular zehirlenecek, patlatmalar nedeniyle heyelanlar olacak mı?” şeklindeki soruya Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güven Önal’ın “İki adım ötede Çayeli var, yıllardır çalışıyor orada kim zarar görmüş. Bunu söyleyenlere Çayeli’ne gidin, bakın deyin” şeklinde cevap vermesi konuşmacıların coğrafyamızı bilmediğinin kanıtıdır. Ayrıca panelin konusunun “Madenlerin ekonomiye katkısı ve Artvin’de madencilik” olması manidardır. Zira genel bir konu olan “Madenlerin Ekonomiye Katkısı” başlığının yanına “Artvin’de Madencilik” başlığının eklenmesi başlı başına ısmarlama panel düzenlemektir. Bu panel malum şirketin emri ile yapılmış izlenimi vermektedir. Eğer niyet Artvin’de madencilik faaliyetini tartışmaksa bunu gelir Artvin’de tartışırsın. Trabzon’da tartışmak neyin nesi. Bariz bir şekilde Artvin’de yapılmak istenen madenciliğe taraf olan bu akademik kadroların zararı yalnızca Artvin’e olmamıştır. Akademiye de zarar vermişlerdir. Söz konusu konuşmacılar birer Cengiz Holding neferi ve AKP vekili gibi açıklamalarda bulunarak tarafsızlıklarını yitirmişler ve alenen akademiyi yıpratmışlardır. Artvinli bu saldırıların üstesinden gelebilir ancak KTÜ akademik anlamda güvenilirliğini yitirmiştir.
Trabzon Valisi aleyhte karar çıkarsa mahkeme heyetinin de mi kafasını koparacak
Bir zamanlar KTÜ’nün öğrencisi olduğum için iyi bilirim, Karadeniz vadilerini HES’lere kurban eden anlayışı destekleyen dekana bile sahip olmuş ve objektifliğini yitirmiş bir fakültedir KTÜ Mühendislik Fakültesi. Artvin’de madeni savunan “bilim insanları”, belli ki hayli kazançlı çırpınışlar sergiliyorlar ancak bunlar nafile çırpınışlar hocam Cerattepe geçilmez.
Trabzon Valisi’nin açıklaması ise akademiden bağımsız bir şekilde sokak ağzı olarak gördüğümüz için değerlendirmeye almıyorum. Sadece herkesin sorduğu soru olan “Kafa koparmak derken IŞİD gibi yapmaktan mı bahsediyor?” sorusunu sormak istiyorum. Hatta özgün bir soru sormak gerekirse, mahkeme olur da iptal kararı verirse yani madeni durdurursa engel mahkemeden geleceği için sarf ettiği sözleri mahkeme heyetine yönelik uygulayacak mı?
Asıl konumuza dönecek olursak Artvin halkını hain ilan eden Akit ve Sabah gazeteleri 7’den 70’e, her siyasal görüşten, her sosyal yapıdan Artvinli’nin katıldığı maden karşıtı eylemleri, Alman organizasyonu olarak sundu. Bu şekilde göstermelerinin, ülke gündeminin bu kadar yoğun olmasına rağmen bu konuyu ısıtıp ısıtıp sunmalarının temel nedeni karar duruşması görülecek olan Cerattepe davasının mahkeme tarihinin yaklaşması. Yani bizlere mesaj veriyorlar. Aslında diyorlar ki “Bu davayı Cengiz zaten kazanacak yani mahkeme sonucunu biz biliyoruz, biz bugünden mahkeme sonrasına hazırlanıyoruz. Mahkeme sonrası Artvin’de olası bir direnişe karşı gard alıyoruz” diyorlar. Zira yaşanacak direnişi maniple etme, direnişe katılan AKP ve MHP tabanına oynayarak bu eylemlere katılmamalarını sağlamak ve böylelikle direnişi zayıflatmak ve marjinalize etmek istiyorlar.
Devletin gözden çıkardığı, “Gerekirse taşırız” dediği kentin ülke genelinde oluşan desteğini zayıflatmak istemektedirler.
Ülke akan kanlara, yiten canlara üzülürken bunların Artvin’e saldırmaları fırsatçılık değil de nedir? Bu fırsatçıların; bombalar patlarken, daha yiten canların kanı yerde kurumamışken düğünlerde gezen genelkurmay başkanından, açılışlarda gülücükler saçan bakanlardan farkları yoktur. OHAL’i fırsat bilip bir dizi yasalar geçiren, yeşil alanları katledecek yasalar çıkaranlardan ne farkları var.
Kılıçdaroğlu konvoyu esnasında yapılan saldırıyı “Saldırıyı yapan Artvinli” diye haberleştiren Akit’in tüm Artvin saldırıyı kınarken bu başlığı atması olay üzerinden nemalanmaktan başka bir şey değil. Alenen saldırıyı Artvin’e mal etmek isteyerek Artvin’i ötekileştirmek istemişlerdir.
Her “ajan” dendiğinde ajan avına çıksaydık
Ayrıca her defasında Alman ajanlığı suçlaması yapan, yani Adalet ve Kalkınma Partisi günlük bültenleri gibi çalışan bu gazeteler, bizleri Alman ajanlığı ile suçlamaları yine 25 yıllık mücadeleyi karalamaya çalışmaktır. Bu gazetelerin “Alman bağı ortaya çıktı, yazışmalar var” dediği maden için kredi veren şirketlerin krediden vazgeçmeleri için yapılan yazışmalardır. Şirketin Almanya’dan kredi alması normal, ancak söz konusu bankalara yazı göndermek anormal. Bu gazetelerin böylesi taktikleri doğayı katleden projeleri savunmak için hep “dış güçler gelişmemizi istemiyor o yüzden engellemeye çalışıyor” söylemine sığındıklarını biliyoruz. Bu düpedüz halkın hassasiyeti üzerinden demagoji yaparak direnişe katılanlar arasında güvensizlik yaratmaya çalışıyorlar.
Zaten bu ajan tartışmaları şehir efsanesi gibi direniş dönemlerinde her zaman yayılmıştır. Her zaman da olacaktır. Ancak biz ne paranoyakça ajan avına çıkmışızdır ne de paranoyak gibi her insanı ajanlıkla suçlamışızdır. Artvin halkının gizli ve gayri meşru yaptığı hiçbir iş yoktur. Yeşil Artvin Derneği’nin yönetim kurulu toplantıları veya geniş katılımlı toplantılarda alınan kararları bilmek için ajan olmaya da gerek yoktur. Derneğin yaptığı her çağrı meşrudur ve dernek acil eylemler dışında her eylemini kentin siyasi parti, dernek ve STK temsilcileriyle almaktadır. Kısacası Cerattepe direnişi meşru, kararlı ve kitleseldir.
Böyle bir mücadeleyi Alman ajanlığı ile suçlayanlar Cengiz Holding’e hizmet etmektedir. Esnafın tamamına yakınının desteklediği, bütün siyasi parti, dernek ve STK’ların içerisinde olduğu bir hak mücadelesini terörist ve Alman ajanlığı ile suçlamak; Artvin halkını vatan haini ilan etmek, bu gazetelerin alenen Artvin’e olan düşmanlıklarını ilan etmeleridir.
Saldırı ne kadar çok büyükse direniş o kadar büyük demektir
Özellikle Artvin dışında yaşayan Artvinliler ve Artvinli olmadığı halde mücadelemizi umutla takip edenler bilmelidir ki Artvin Halkı bu ve benzeri saldırılara başarı ile göğüs germiştir. Paralel dernek kuranları, Artvin’e ihanet edenleri, Cengiz’e uşaklık edip paralı asker olanları Artvin halkı iyi tanıyor ve biliyor. Elbette birileri para karşılığı dernek kurmuş olabilir. Cengiz’in uşağı medyanın saldırılarına maruz kalabiliriz. Birileri madende işe girmek için sıraya girmiş olabilir. Hatta işe giren Artvinliler bile olabilir. Bu, mücadelemizin ne kadar büyük olduğunun göstergesidir. Saldırı ne kadar çoksa direniş o kadar büyüktür.
Bu yayınlar kitle desteğini azaltmak, direnişe katılanların aklında soru işareti yaratıp umutsuzluk ve karamsarlık hatta ve hatta güvensizlik yaratmak istemektedirler. Artvin halkını Artvin’i yok edecek bu projeye karşı verdiği mücadelede yalnız bırakmak istemektedirler. Karamsarlığın ve umutsuzluğun gereği yok. Bizim verdiğimiz mücadele sadece Artvinli’ye ait olmayan ama Artvinli’nin korumak zorunda olduğu bu ormanları yaşatma mücadelesidir. Aynı zamanda yıllar sonra yok olma ihtimali olan bir kenti koruma mücadelesidir. Bir kent, tarihi ve kültürüyle maden yüzünden yok olacak. Umutlar hayaller birilerinin para kazanması uğruna heba edilecek.
Şimdi önümüzde mahkeme süreci var. 19 Eylül’de yapılacak mahkememize gidecek ve davamıza sahip çıkacağız. Sonrasında yine kentimize dönecek ve kentimize sahip çıkacağız. “Mahkeme kararı olumsuz çıkarsa ne olacak?” sorusunu soracak olursanız, unutmayalım ki son sözü direnenler söyleyecek.
*Artvin Halkevi Yönetim Kurulu Üyesi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.