İspanya İç Savaşı insanların zihin dünyasında bir soru işareti bırakmış olmaya devam ediyor: Hangi bedel karşılığı istikrar?
İspanya İç Savaşı insanların zihin dünyasında bir soru işareti bırakmış olmaya devam ediyor: Hangi bedel karşılığı istikrar?
Askeri darbe ve iç savaş olaylarından çok çekmiş bir Akdeniz ülkesi; İspanya İç Savaşı. Hunharca cinayetlerin işlenmesi ve fanatizm ile belirginleşen vahşi bir iktidar mücadelesi. Yabancı ellerden devşirme savaşçı militanlar, silah ve para sağlamak marifetiyle dış güçler tarafından yürütülen bir vekalet savaşı.
Suriye veya Türkiye’nin bugünkü durumu? İspanya; Güneş ülkesi, şimdilerde vatandaşlarının nispetten barış içinde yaşadıkları, Avrupa Birliği’nin (AB) bir üyesi. Ancak, İspanya ülkesi, 80 yıl önce, insanlık tarihinde görülen en büyük kısır döngü çatışmalarından birine sahne oldu. 1936-1939 yılları arasında meydana gelen İspanya İç Savaşı bugün artık, İkinci Dünya Savaşı’na (1939-1945) adeta hazırlık çalışmaları, savaşının Eksen ülkeleri ile Müttefik ülkeleri takımları arasında yapılan şampiyonluk karşılaşması öncesinin bir bakıma rövanş maçı olarak hatırlanıyor.
İspanya İç Savaşı; meşru yollardan seçilmiş liberal bir hükümetin işbaşında olduğu dönemde, hükümeti devirmek isteyen General Francisco Franco’nun, kendisine sadık muhafazakar ve Katolik generallerden oluşan muhalif bir grubu ve aynı zamanda İspanya ordusunun da yarısını yönettiği 17 Temmuz 1936’da başladı.
Türkiye’de meydana gelen son başarısız askeri darbe girişimi; demokrasi ile otoriteryanizm, liberalizm ile muhafazakarlık, komünizm ile faşizm arasında uluslararası planda egemenlik mücadelesinin yaşandığı bu dönemde Türkiye’deki bu askeri iç isyana ne demeli. Böylesi bir dönemde, en nihayetinde, kazanan taraf faşizm olur.
İspanya İç Savaşı aynı zamanda, bazı konuları itibariyle, farklı bir dönem başlığı altında da ele alınır. Yaşamakta olduğumuz bu dönemde Tanrı adına yapılan katliamları kanıksar hale geldik. İspanya İç Savaşı’nın yaşandığı dönemde anlaşmazlık konusunun nedeni ideoloji idi: Yani, dünyanın demokratik, faşist veya komünist olması gerektiği düşünen taraflar arasında iktidar savaşı veriliyordu. Başka bir deyişle, oluşturulmuş ideolojik kamplar arasında yaşanan anlaşmazlık aslında bugün tanık olduğumuz olaylara ne kadar da benziyor. Suriye ve Irak’ta yaşanan çatışmalarda savaşçı taraflar düşmanlarıyla savaştıkları gibi kendi aralarında da savaşıyorlar. İspanya İç Savaşı’nda milliyetçi cenah mensupları muhafazakar, monarşist ve faşist Falanjistlerin militan koleksiyonlarından geliyorlardı. Cumhuriyetçi cenah mensupları ise sosyalist, komünist, Troçkist ve anarşist kanatlarının yanı sıra Amerika’dan gelen Abraham Lincoln Tugayı gibi enternasyonal sol kanat solcularından oluşan garip bir karışımdan meydana gelen bir gücün desteğini alıyorlardı. Sovyet NKVD gizli polis güçleri (İçişleri Halk Hareketi) tarafından yönetilen cumhuriyetçi kanadın ölüm mangaları tarafından yapılan Kırmızı Teröre vahşice kurban edilen 50.000 kadar insanın ölüm olaylarını çoktan gölgede bırakmış olan milliyetçi kanadın estirdiği “Beyaz Terör” 200.000 muhalif insanın ölümüne neden oldu.
Nazi Almanya’sı ve faşist İtalyan göçlerinin destekledikleri İspanya milliyetçi cenah isyanlarının cephede savaşan sadece askeri kolları yoktu, aynı zamanda, savaşçı askeri birlikleri ve savaş uçakları da vardı. Almanya destekli nakliye uçakları İspanyol Kuzey Afrika bölgesinden ana kara bölgelerine milliyetçi askeri birlikleri taşıyorlardı. Daha da önemlisi Almanya Condor Legion’u bombardıman uçakları ve tanklarla donatılmış on iki bin kişilik kuvvetten oluşan savaşçı birlikleri destek olarak gönderdi. İtalya’da iktidarda bulunan Benito Mussolini de bu durumda geri kalmayarak 50.000 İtalyan askeri gönderdi.
Bugünkü Ortadoğu koşullarını dikkate alırsak; belki Rusya yönetimi de 10.000 askerden oluşan bir güç ile Suriye İç Savaşı’nda garanti taahhüdünde bulunmuş olabilir.
Hâl böyle olmakla birlikte, İspanya İç Savaşı İkinci Dünya Savaşı’na hazırlık mahiyetinde bir tatbikat alanı olarak dikkate alınıyorsa da bu görüş tamamıyla doğru değil. Çünkü İspanya’nın dağlık arazi bölgelerinde kümelenmiş savaşçı güçler mevzilenmiş tanklara saldırdılar ve İkinci Dünya Savaşı mekanize saldırılarının iç bölgelere nüfuz etmesini engellediler. Bu bölgelerde yaşanan çatışmalar, özellikle Alman Hava Kuvvetleri olmak üzere, Hitler’in askeri gücünün paha biçilmez bir deneyim kazanmasına yol açtı. Almanya yönetimi daha sonra, özellikle He-11 ve Do-17 bombardıman uçakları olmak üzere, İkinci Dünya Savaşı sırasında kullandığı aynı silahları tekrar deneme şansını elde etmiş oldu. Efsanevi Luftwaffe avcı uçaklarının pilotları Adolph Galland ve Werner Molders, “finger-four” (dört parmak) ölümcül hava muharebe taktiklerini uygulamak suretiyle uçaklarını İspanya hava sahasında denemişlerdi. Cumhuriyetçi güçler Guadalajara Muharebesi alnında İtalyan gücünü yendikleri için İtalyan güçleri İspanya savaşında umdukları kadar başarı sağlayamadılar.
Tipik bir faşist birlik olarak Franco ve Hitler ikilisi arasındaki işbirliğinde; İspanyol diktatör Francisco Franco, Hitler’in cömertliği karşısında beklenilen cevabı vermedi. Alman Führer’i, 1940 yılında Fransa’da gelip durumdayken ve karşısında İngiltere’nin tek başına savaşırken, Franco güçlerini İngiltere’ye savaş açmak üzere ikna etme yolunu denedi. Diktatör Franco, Hitler’in kendisiyle savaş görüşmeleri yapması yerine bir dişçi koltuğuna oturması, sağlığı konularına bakması gerektiği yolunu göstermek suretiyle, gayet başarılı bir şekilde Hitler’i başından savurmuş oldu.
İspanyol Cumhuriyetçileri için dünya tersine dönüyordu. Bazı İngiliz askeri yetkilileri milliyetçi eğilimli faşistleri solculara tercih ediyorlardı. Britanya ve Fransa yönetimleri her iki tarafa da silah ambargosu uyguluyorlardı. Ancak, milliyetçi kanadın Almanya ve İtalya’dan silah almalarıyla birlikte uygulanan ambargo sadece Cumhuriyetçileri etkiledi (İngiltere ve Fransa uyguladıkları silah ambargosundan 1967 sonrası dönemde Sovyet destekli Araplardan daha ziyade İsrail’in etkilendiği gibi). Sadece Sovyetler Birliği silah yardımı yapabilir ve danışmanlık hizmeti verebilirdi.
Sovyet subayları da bu arada modern savaş deneyimi fırsatını elde etmiş oldular. Bununla birlikte Stalin askeri güçlerinden (ideolojik kirlilikten etkilenmiş oldukları kaygısıyla infaz edilmiş) İspanya İç Savaşı gazileri vardı. Bu dönemde çıkarılan derslerin tümünün doğru olmadığı anlaşılıyor. Sovyet üst düzey askeri liderleri İspanya tepeleri eteklerine yığınak yapılan zırhlı güçlerin aslında etkisiz oldukları kararına vardılar. Konuşlandırılmış tankların, piyade güçlerine destek olmaları için, küçük gruplar halinde farklı mevzilerde yeniden konuşlandırılmaları gerektiği sonucuna vardılar. Sovyetler’in bu savaş doktrini daha sonra Almanya güçlerinin uyguladıkları yıldırım savaşı (blitzkrieg) taktikleri nedeniyle iflas etmişti.
İtalyan denizaltıları Cumhuriyetçi kanada malzeme taşıyan, sürdürülen savaşta taraf olmayan gemileri de batırmaya başlamalarından dolayı savaşın seyri zamanla saçma sapan bir yöne savrulmuş oldu. Britanya ve Fransa yönetimleri İtalya’yı kınamak yerine, bölgede faaliyet gösteren “korsanları” suçladılar (Karasakal adıyla bilinen İngiliz korsanının sanki U-Boat komutanıymış gibi) ve gemileri konvoy halinde Akdeniz’e göndermeye başladılar.
İspanya İç Savaşı’ndan miras olarak geriye kalan ikonik bazı resimlerdir: Bu ikon resimlere örnek olarak Pablo Picaso’nun İspanya İç Savaşı’ndan bir sahne, bombalama olayını anlatan şaheseri Guernica Tablosu, Robert Capa’nın Cumhuriyetçi bir askerlerin ölüm sahnesini gösteren Klasik eseri. Bir de George Orwell’in Katalonya’ya Saygı (Selam) ve de Ernest Hemingway’in Çanlar Kimin için Çalıyor adlı kitapları….
Oysa çanların aslında kimin için çaldığı sorusuna verilebilecek makul bir cevap; Batı demokrasileriydi. Hitler ve Mussolini güçleri İspanya İç Savaşı’nda İngiliz çizmelerini giyen İspanyol güçlerine demokratik ve meşru yollardan seçilmiş bir hükümeti devirme sözünü vermişlerdi. Hitler’in savaş arayışı muhtemelen bu cepheden caydırıcı olamadığından dolayı, dönemin mevcut koşulları gereği, dünya kamuoyunun İspanyol Cumhuriyetçilerine olan desteğin sonucunda yükselişe geçen faşist tehdit karşısında oluşan sosyal hareket toplumsal kararlılığın bir işareti oldu. Fransa ve Büyük Britanya güçleri 1936’da yaşanan İspanya İç Savaşı’na müdahil olmayıp, İspanya’ya yardım diye bir politika izlememiş olsalardı, bu güçlerin 1938’de Çekoslovakya’yı kurtarmak üzere neden savaşa girdikleri sorusu sorulabilirdi. Hitler’in 1939’da Polonya’yı işgal ettiği zaman Batılı güçlerin sessiz kalacakları beklentisi içinde olduğuna şaşırmamak lazım. İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinin fitili aslında İspanya tepelerinde yaşanan çatışmalardan dolayı ateşlenmiş olduğu bugün artık görülüyor.
İspanya İç Savaşı insanların zihin dünyasında bir soru işareti bırakmış olmaya devam ediyor: Hangi bedel karşılığı istikrar? Bazı odaklarda Ortadoğu’da istikrarın olması için Saddam Hüseyin ve Beşar Esad gibi güçlü adamlara ihtiyaç olduğu düşüncesi ileri sürülüyor. Yaşanan iç savaştan sonra İspanya’da bir istikrar dönemi olduğu doğru. Amerikan müttefiki bir rejimle yönetilen; denizaltı nükleer füzelerine ev sahipliği yapan diktatör Franco yönetiminde İspanya’da genel anlamda bir sükunet atmosferi yaşanıyordu (Basklar hariç). Ancak, Francisco Franco yönetimi İspanyası, aynı zamanda, sıkı bir sansürün uygulandığı, siyasi tutukluların olduğu otoriteryan bir rejimin iktidar olduğu bir ülkeydi.
Bugün Ortadoğu’da Francisco Franco rejimi gibi yönetimlerin iktidara gelmesi mi isteniyor, acaba?
[Nationalinterest’teki 24 Temmuz tarihli İngilizce orijinalinden Nizamettin Karabenk tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.