“Kimse çıkmasın. Çıkacak olanlar da şimdi çıksın. Geleceğiz.” Birkaç dakika içinde karar için geldiklerinde öndeki sanıklar, kameradaki Ahmet ve Savaş, bizim avukatlarımız ve onların iki avukatı ve nihayetinde salonun arkasını dolduran biz ayağa kalktık. Yine bir tarih yazılıyordu işte, kadınların tarihi hızla çok ciltli bir direniş ansiklopedisine dönüşüyordu. Yok artık öyle eril eril tarih kitapları […]
“Kimse çıkmasın. Çıkacak olanlar da şimdi çıksın. Geleceğiz.” Birkaç dakika içinde karar için geldiklerinde öndeki sanıklar, kameradaki Ahmet ve Savaş, bizim avukatlarımız ve onların iki avukatı ve nihayetinde salonun arkasını dolduran biz ayağa kalktık. Yine bir tarih yazılıyordu işte, kadınların tarihi hızla çok ciltli bir direniş ansiklopedisine dönüşüyordu. Yok artık öyle eril eril tarih kitapları yazdırmak!
Feride Davası’nın Ardından
10 Ağustos’ta bitti Feride’nin davası.
“Kimse çıkmasın. Çıkacak olanlar da şimdi çıksın. Geleceğiz.” Birkaç dakika içinde karar için geldiklerinde öndeki sanıklar, kameradaki Ahmet ve Savaş, bizim avukatlarımız ve onların iki avukatı ve nihayetinde salonun arkasını dolduran biz ayağa kalktık. Yine bir tarih yazılıyordu işte, kadınların tarihi hızla çok ciltli bir direniş ansiklopedisine dönüşüyordu. Yok artık öyle eril eril tarih kitapları yazdırmak!
Hakim kararı okudukça bir avukatımız pencereye dönüp dönüp gözlüklerin ardından gülümsüyor, “işte bu” der gibi yumruğunu sıkıyordu. Ben onu izledim. Kulaklarım hakimde, dudaklarımızda hep kocaman gülümseme “Sanık, …. Suçundan ½ oranında arttırım yapılarak, … yıl cezaya, …. Suçundan şu kadar arttırım yapılarak bu kadar yıla..” suçlar çoktu ve dile geliyordu. Suçlar çoktu ve indirim yapılmıyor, aksine sayı gittikçe artıyordu. Adaleti görmeyeli, hissetmeyeli ne çok zaman olmuş, ağlayacağız gülmekten. Ereğli’deki bu adliye binası bize hakettiğimiz, peşinde koştuğumuz, beklediğimiz haberi müjdeliyor. Bir kez daha görüyoruz ki ördüğümüz ağlar, kurduğumuz örgütlülük, dayanışma, anlam katıyor değdiğimiz mekanlara, davayı beklerken bir umutla topladığımız eriklere, adliye bahçesindeki çimenlere.
Kadının beyanı esastır, demiştik. Feride’nin çağrısına yanıt vererek bulduk onu ve davayı sonuçlandırdık. “Dayanışma”nın altını oyanlar değil, büyütenler bu kadınlar. Sanıkların iki kadın avukatı ve sanıklardan diğer kadınlar, ne yazık ki o salondaki toplumun “diğer” tarafıydı. Yüzlerinden erillik akan iki avukat, bir kadına karşı bir tacizciyi savunmakla görevliydi. Bu görevi de bile isteye kabul etmişti. İşte bu güruh, her gün karşılaştığımız “gitmeseymiş; o saatte orda ne işi varmış; o da şöyle yapsaymış” diyerek, varsayımlar üzerine konuşarak asıl sorun olan “erk” i öteleyip, ne olursa olsun “kesin kadının suçudur” diye bir hazır yargıyla hayatı bu pencereden izleyenlerdir. Fakat dün bize sevinç çığlıkları attıran tam da bu oldu. Bu güruh değil de özgürce yaşamak isteyen, hak arayan, kadınlara güvenenler kazandı. Cinsiyetçiliğin tek yüzü yok, kadın düşmanlığının tek yüzü olmadığı gibi. Zaten toplumun “ikinci” adledilen cinsini, diğerine karşı iyice ezmek isteyenler bizden değildir, olamaz! Ya dayanışmayı öğrenecek ve insanca yaşamak için kavga edecek; ya da davaları böyle tek tek kaybedecek; sonra attığı çığlıkların işte o noktadan sonra hiçbir değeri kalmayacak.
‘Hadım Yasası’nı konuştuğumuz ve yürürlüğe girmemesi için elimizden geleni yapacağımız günlerde yeniden ve sürekli görüyoruz ki, tecavüz münferit bir olay, bir hastalık değildir. Bu, toplumun en ince damarlarına kadar işlemiş bir bilinçaltı, gün yüzüne çıkmaya fırsat bulur bulmaz bir kadının bedeninde kendini tatmin eden bir erkeklik formudur.
Feride de davadan sonra yazdığı mektubunda öyle diyor “Davayı tüm kadınların sahiplenmesi davanın yalnızca benim değil, tüm kadınların davası olduğunu göstermişti hepimize.”
Bugün Feride adıyla kazandığımız bu dava kadınların davasıdır. Çok olması, yüreğimizin hep bu kararlılıkta dirençle, öfkeyle ve umutla davalarımıza sahip çıkmamız ve adaletin bundan sonra bizden yana olması ümidiyle. Sessizliğimizin sese, mağduriyetimizin haklı bir zafere ve dayanışmaya dönüşmesi dileğiyle. Yolumuz açık olsun!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.