Son söz niyetine bu cümleyi kurmak gerekiyor diye düşünüyorum; Suriyeliler kesinlikle vatandaşlığa alınmamalı! Bu konuda sözümüz net olmalı çünkü bunun ne savaştan mağdur olmuş sivillere ne de bizlere bir yararı söz konusu Bu aralar sokakta, kahvede, sosyal medyada, gazetelerde gündem belli; Suriyeliler vatandaş olacak mı? Olursa ne olacak? Daha da tartışılacak gibi görünüyor. Ama tartışmaların […]
Son söz niyetine bu cümleyi kurmak gerekiyor diye düşünüyorum; Suriyeliler kesinlikle vatandaşlığa alınmamalı! Bu konuda sözümüz net olmalı çünkü bunun ne savaştan mağdur olmuş sivillere ne de bizlere bir yararı söz konusu
Bu aralar sokakta, kahvede, sosyal medyada, gazetelerde gündem belli; Suriyeliler vatandaş olacak mı? Olursa ne olacak? Daha da tartışılacak gibi görünüyor. Ama tartışmaların sağlıklı ilerlediğini söylemek zor. En basta sosyal medya üzerinden yürüyen “Türkiye’de Suriyeli istemiyoruz” kampanyasını konuşmak gerek. Onlar kalıp savaşsaydı, zaten “Tembeller pisler, hazıra konuyorlar” diye ortalığı inleten arkadaşlara birilerinin hatırlatması gerek; Suriyelilerin Türkiye’ye gelip gelmemesini tartışmıyoruz! Onlar zaten buradalar. Suriyelilere karşı “vatanın bölünmez bütünlüğünü” savunduğunu sananlara sormak gerek; sınırlar açılıp Suriyeliler savaşa müdahale bahanesi olarak kullanılmak üzere kamplara davet edilirken, istedikleri zaman geri dönüp Suriye’de katliamlar düzenlerken, atölyelerde, tarlalarda günlüğü 15 liraya çalışırken, sizlere ikinci hatta üçüncü eş olurken Suriyelileri istiyor muydunuz?
Her savaşta olduğu gibi bu savaşta da esas mağdurlar siviller, kadınlar, çocuklar; bu bir gerçek. Suriyeli düşmanlığının şovenizmi besleyeceği de açık. Ve bizlere düşen şovenizmin, milliyetçiliğin karşısında olmak. Ama bunu yaparken bizler de gaflete düşmekten sakınmalıyız. Suriye’deki savaşta AKP’nin payını, kamplardaki askeri faaliyetleri Türkiye içerisindeki cihatçı yapılanmaları görmezden gelerek, onlar Afrika’da kuraklıktan kaçmış mağdurlar, bizler de İsviçre veya Almanya kıvamındayız gibi davranmak anlamsız! Çünkü bu savaş patlayan bombalar kaybettiğimiz arkadaşlarımız düşen havan mermileriyle, Suriye’deki Türkleri ve Türkiye’deki Suriyelileriyle bizim tribünden izlediğimiz bir savaş olmaktan çoktan çıktı! Yani elimizde sadece bir sığınmacı krizi değil, bir savaş gerçeği var. Tavrımız da buna uygun olmalı.
Gelelim yavaş yavaş asıl meseleye. Beş yıldır devam eden bu savaşta ne oldu da uzun adam bugün vatandaşlık meselesini gündeme aldı? Eğer amaçlanan sığınmacıların mağduriyetini gidermek ise mülteci statüsünün verilmeyip vatandaşlığın tartışılıyor olması bu yalanın ömrünü iyice kısaltıyor. Başka eğitim ve sağlık sistemlerinden gelen bu insanların esas ihtiyacı kendi ülkelerindeki sistemle uyumlu, yani mülteci statüsünde onlara uygun sosyal haklarını kullanabilecekleri bir mekanizma. Vatandaşlık çözüm üretmekten çok onların yeni sorunlarla karşılaşmasına sebep olabilir. Bir diğer bahane ise cumhurbaşkanının dillendirdiği kalifiye Suriyelilerden yararlanma meselesi. AB ile yapılan anlaşma zaten bu seçeneği zayıflatıyor. Yani kalifiye Suriyeliler çoktan AB yolunda. Burada kalanlardan ise diğer Suriyelilere hizmet dışında ne şekilde faydalanılabileceği ise tam anlaşılamıyor. Ellerindeki sermayenin ekonomiye kazandırılması için ise vatandaşlık gerekmiyor. AKP’li Gaziantep Belediye Başkanı 11 Temmuz’da CnnTürk’teki canlı yayında sadece Antep’te 794 Suriyeli şirketin kurulmuş olduğunu belirtti.
Vatandaşlık verilme sebeplerinde bir hatalı değerlendirme de kendi cephemizde, muhalefet saflarında göze çarpıyor. Vatandaşlık tartışmaları başladığından beri en çok dillendirilen Suriyeliler ucuz işgücü olarak kullanılacak iddiası pek akla yatkın değil. Siyaset biliminde matematiğin yerini yadsımamak lazım. Günlük 15 liradan daha ucuz bir ücret yok. Yani Suriyeliler zaten ucuz işgücü. Aksine vatandaşlığa alınmaları işverenler için maliyetleri şimdikinden daha yukarı çeker. Şu an için ücretleri aşağı çektikleri ucuz çalıştıkları için Türkiye vatandaşlarının işsiz kalmasına sebep oldukları kesin. Fakat vatandaşlığa alındıklarında aksine bu fark ortadan kalkacak. Ülkemiz zaten ucuz işgücü bulmakta komşudaki savaşa muhtaç değil çok şükür, kendi sınırlarımızda onlarca yıldır süren savaş bize yeterince imkan sunuyor.
Dönüp kalan seçeneklere baktığımızda ise bizim açımızdan durum vahim. Çünkü geriye kalan seçenekler kirli bir savaş pazarlığı, hatta iç savaş hazırlığı! Rusya ile ilişkilerin düzeltilmeye başlanmasının bir bayram kutlaması ile başlamadığı açık. Öncesinde mutlaka pazarlıklar yapılmış ve belli konularda anlaşma sağlanmış olmalı. En bastan beri Rusya’nın talebinin ne olduğu ise belli, Suriye sınırının terörist gruplara kapatılması! Bu Türkiye’nin Suriye’ye dair faaliyetlerini tamamen bitirmese bile ciddi ölçüde sınırlandırması anlamına gelir. Orada ise bir başka problem ortaya çıkar; bugüne kadar silahlandırılıp Türkiye içinde beslenen aileleri buralarda yasayan çoğunluğu cihatçı militanlar ne olacak? İste cumhurbaşkanının Suriyelilere vatandaşlık müjdesi yeni dış politikamıza olduğu kadar iç politikamıza da uygun. İçeride kendisinden olmayan herkese karşı açtığı savaşta yeni militan silahlı zinde güç!
Daha önce sohbet etme şansı bulduğum Suriyelilerin anlattıkları hâlâ aklımda. Mersin’de berberde çalışan ve kendi deyimi ile ne muhalif ne Esad’cı, ekmek derdinde olan Adnan mesela. Bizi eylemde görünce ustasına soruyor “Neden eylem yapıyorlar?” diye. “AKP’nin gitmesi için” yanıtını alınca da “Olur mu öyle şey, o zaman biz ne olacağız? Bizi Türkiye’den atarlar” diye titremeye başlıyor. Şimdi onu vatandaş yapmayı vadeden AKP’nin iktidarda kalması için Adnan neler yapmaz ki? Ya da Cerablus’tan kaçıp gelen üniversite öğrencisi Tarık’ın anlattıklarını hatırlayalım. CHP’nin yıllarca Müslümanlara zulmeden bir Alevi partisi olduğunu sanan Suriyelilerden bahsetmişti. Onlar bu Alevi diktatörlüğünü deviren Tayyip Erdoğan’ın AKP’sini feyzalıyor, Suriye’de de onları kurtaracak Müslümanları bekliyorlardı.
Sokakta konuştuğum Esad’a muhalif olsun olmasın bütün Suriyelilerin ortak noktası sınırları açıp onları aldığı için AKP’ye duyulan minnet. Bu minnetin karşılığında sadece oy ve yürekten destek en iyi ihtimal. AKP’ye dair düşünceleri yalan yanlış bilgiler ya da mağduriyetin vermiş olduğu savaşı kimin çıkardığına bakılmaksızın duyulan minnet ile şekillenen bu insanların vatandaş olunca kimin tarafında olacakları sizce de açık değil mi? Aylardır süren Alevi yerleşimlerine yakın sığınmacı kamplarının inşası da bu çerçeveden değerlendirildiğinde nüfus yapısında ciddi değişiklikler ve olası çatışmalar ufukta görünüyor. Bu iddialar komplo teorileri gibi görünebilir ama donup 3 yıla baktığımızda o kadar olmaz dediğimiz şeyler tek tek başımıza geldi, hatırlamakta fayda var.
Son söz niyetine bu cümleyi kurmak gerekiyor diye düşünüyorum; Suriyeliler kesinlikle vatandaşlığa alınmamalı! Bu konuda sözümüz net olmalı çünkü bunun ne savaştan mağdur olmuş sivillere ne de bizlere bir yararı söz konusu. Bugüne kadar yapılan değerlendirmeler çok doğru tespitler içermesine rağmen net bir sonuca bağlananı göremedim. Sığınmacılar resmi mülteci statüsüne kavuşturulup bu savaşın derhal sona ermesi için atılacak adımlar haricinde hiçbir seçenek halkların yararına değildir, tartışma konusu dahi olmamalıdır.