Dün Varşova’da başlayan NATO Zirvesi’nin ana konusu Rusya. Zaten zirvenin ertesinde de NATO-Rusya-Konseyi’nin toplantısı yapılacak. Görüldüğü kadarıyla NATO Rusya’ya karşı bir ikili strateji peşinde. Bu projenin mimarı ise F. Almanya. F. Alman emperyalizmi, Soğuk Savaş dönemindeki deneyimlerine dayanarak, NATO’yu Avrupa’da “hem savunma yeteneklerini artıran, hem de diyalog ve işbirliği teklifleri öneren” bir çizgiye oturtmayı amaçlıyor. […]
Dün Varşova’da başlayan NATO Zirvesi’nin ana konusu Rusya. Zaten zirvenin ertesinde de NATO-Rusya-Konseyi’nin toplantısı yapılacak. Görüldüğü kadarıyla NATO Rusya’ya karşı bir ikili strateji peşinde. Bu projenin mimarı ise F. Almanya.
F. Alman emperyalizmi, Soğuk Savaş dönemindeki deneyimlerine dayanarak, NATO’yu Avrupa’da “hem savunma yeteneklerini artıran, hem de diyalog ve işbirliği teklifleri öneren” bir çizgiye oturtmayı amaçlıyor. “Diyalog ve işbirliği tekliflerinin” adresi elbette Rusya. Berlin’in geçmiş yıllarda genellikle başarılı olan bu stratejiye başvurmasının nedeni, Rusya’nın NATO tarafından son aylarda Doğu Avrupa’da gerçekleştirilen askeri manevralara göstereceği reaksiyonu kontrol edilebilir düzeyde tutma çabasıdır. Son iki aya baktığımızda, savaş makinesi NATO’nun saldırganlığını kanıtlayan adımları görebiliriz: Mayıs ayında Romanya’da NATO’nun “Aegis” roket savunma sistemi konuşlandırıldı. Bu arada NATO, Avrupa’daki NATO üyesi ülkelerin “savunma” giderlerini artırdıklarını açıkladı. Haziran başında Baltık Denizi’nde “Baltop” deniz kuvvetleri manevrası yapıldı. Yine haziranda Polonya’da 31 bin NATO askerinin katıldığı “Anakonda” kara savaşı manevrası gerçekleştirildi. Ve bugünkü NATO Zirvesi’nde Rusya sınırına 4 bin askerin daha konuşlandırılması karar altına alınacak.
Savaş manevralarının ve roket sistemleri ile askeri birliklerin konuşlandırılmasının senaryosu hep aynı: Rusya ile savaş! Ayrıca Varşova Zirvesi’ne Finlandiya ve İsveç de katılıyor. Böylelikle Rusya Kuzey Avrupa’da tamamıyla NATO tarafından kuşatılmış olacak. Bu durumda Rusya’nın benzer sertlikte adımlarla reaksiyon göstermesi kaçınılmaz görünüyor. İşte tam burada NATO stratejisinin ikinci bölümü devreye giriyor ve F. Alman emperyalizmi sahne alıyor.
“Anakonda” manevrası başladığında F. Alman Dışişleri Bakanı Steinmeier, sürpriz bir çıkışla, “gergin durumun kılıç şakırtıları ve savaş nidalarıyla ısındırılması doğru değil” diyerek, NATO’yu eleştirmişti. Aynı şekilde F. hükümete yakın çevrelerden de “NATO ve Rusya olası sorunları çözmek için ortak Kriz Reaksiyon Merkezi kurmalıdırlar” talepleri yükseldi. Bu “askeri olmayan” çağrıların adresi de yine Rusya’ydı.
F. Alman emperyalizmi, bu şekilde iki avantajı elde etmek istiyor: Birincisi, Rusya’nın “diyalog” çağrısına olumlu yanıt vermesi durumunda NATO, aynı 1999, 2004 ve 2009’da olduğu gibi, Rusya ile büyük gerilimler yaşamadan Doğu Avrupa’ya daha da genişlemiş olacak. İkili strateji, böylelikle yayılmacılığın başarılı bir aracı olarak kalmaya devam edecek. İkincisi ise Rusya’nın işbirliğini kabul etmesi durumunda F. Alman sermayesinin Rusya’ya yönelik ihracat hacminin, ambargolara takılmadan genişletilme olanağı doğacak. F. Alman tekelleri, şimdiden yatırımlarını artırmaya başladılar: 2016’nın ilk çeyreğinde Rusya’ya yaptıkları yatırım miktarı 1,1 milyar avroyu buldu bile.
Bu gelişmeler, ABD emperyalizminden “bağımsızlaşmak” ve dünya gücü olmak isteyen F. Alman emperyalizmi için – özellikle Britanya’nın AB’den ayrılma kararı çıktıktan sonra -kârlı sonuçlar vadediyor. Rusya’nın nasıl bir tavır takınacağı henüz belli değil, önümüzdeki günlerde öğrenebileceğiz. Belli olan, F. Alman emperyalizminin giderek daha da saldırganlaşacağıdır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.