Toplumsal muhalefet Atatürk Havalimanı’ndaki saldırı ile ilgili sorumluları istifaya çağırırkeni “Diktatöre can vermeyeceğiz” dedi
İstanbul Atatürk Havalimanı’nda saat 22 sularında üç ayrı noktada bombalı intihar saldırısı gerçekleşti. Yaşanan saldırının ardından toplumsal muhalefetten açıklamalar geldi. Toplumsal muhalefet sorumluları istifaya çağırırken, AKP’yi durduralım çağrısı yaptı
Halkevleri: Yaşamak için AKP’yi durdurmaya mecburuz
Dün gece Atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirilen saldırıyla insanlık bir kez daha katledildi. Yapılan resmi açıklamalara göre 41 kişi hayatını kaybetti, 147 insan yaralandı. Yine Türkiye tarihinin en ağır katliamlarından biri yaşandı ve iktidar yine aynı ezberi tekrar etti. Olaydan kısa süre sonra yayın yasağı getirildi ve yine hiçbir yönetici sorumluluk üstlenmedi. İstifa etmeleri söz konusu bile değil. Oysa biliyoruz ki 12 katliam, 659 ölüm bizzat iktidarın politikalarının sonucudur.
AKP iktidarının yaşanan katliamdan sorumluluğu sadece güvenlik açığı ve yeteri kadar önlem almadığı için değildir. Çok açıktır ki artık her ay bize yaşatılan katliamlar, AKP iktidarının Ortadoğu’da ve ülkemizde izlediği savaş politikalarının sonucudur. Bizzat Binali Yıldırım “Şu ana kadar ortaya çıkan bilgiler saldırının IŞİD tarafından yapıldığını işaret etmektedir” diyerek saldırının IŞİD tarafından yapıldığını açıklamıştır.
Beş yıldır Suriye’de cihatçı çeteler aracılığıyla iç savaş çıkararak rejimi değiştirmek isteyenler, Ortadoğu’da emperyalizmin aktif taşeronu olmak adına başta IŞİD olmak üzere cihatçı çetelere her türlü yardımı esirgemeyenler, bu ülke topraklarını cihatçıların cirit attığı bir savaş üssü haline getirenler, canlı bomba kendini patlatmadan yakalayamayız diyenler, iktidarları için cihatçıları kullanmaya kalkanlar, katledilen her bir insanımızın ölümünden sorumludur.
Dün gece yaşanan katliamın hemen ardından, birçok insan yakınlarından haber almaya çalışırken iktidar yandaşları başkanlık açıklamaları yaptılar. Meclis’te yargıda tasfiye yasasını kanunlaştırdılar. Yandaşlar iktidarı eleştirenlere nefret kustular. Açıktır ki AKP/Saray cephesi kendi iktidarları dışında hiçbir şey düşünmemektedir. Onlar için insan hayatı iktidarın devamı söz konusu olduğunda teferruattır.
Bu ülkede yaşayan hiç kimsenin can güvenliği kalmamıştır. AKP/Saray’ın iktidarının sürekliliğini sağlaması, diktatörlüğü kurumsallaştırması savaş politikalarının sürekliliğine bağlıdır. Diğer yandan AKP iktidarının sürekliliği, savaşın sürekliliği anlamına gelmektedir.
Katliamları durdurmanın yolu AKP/ Saray iktidarını durdurmaktan geçiyor. Yaşamı savunan herkesi bu konuda sorumluluk almaya davet ediyoruz. Halkevleri olarak bu sorumlulukla ölen insanlarımızın ailelerine baş sağlığı, yaralananlara acil şifalar diliyoruz. İnsanlığın başı sağ olsun.
HDP: IŞİD’e karşı daha fazla mücadele ve dayanışma içinde olmalıyız
IŞİD gibi yapıların saldırılarının sınır tanımaksızın tırmanmasına ve bunların giderek ağırlaşan sonuçlarına üzülerek tanık oluyoruz. Beyrut’tan Reyhanlı’ya, Suruç’tan Paris’e, Bağdat’tan Kobanê’ye, Tunus’tan Brüksel’e, Ankara’dan İstanbul’a, Irak’tan Suriye’ye kadar çok geniş bir coğrafyada insanlık suçu işleyen IŞİD’e karşı daha fazla mücadele ve dayanışma içinde olmamızın önemi açıktır.
Bu yapıların bu kadar rahat saldırılar yapabiliyor olmasında, bunlara destek veren hükümetlerin sorumluluğu büyüktür. Dış politikasını barbar çetelere destek üzerinden kuran, halen “El Nusra neden terörist oluyormuş” diye soran bir zihniyet bugün yaşananların da sorumlusudur.
Yanlış dış politikanın, şimdiye kadar insanlığa karşı suçlarıyla bilinen barbar çetelerle yürütülen yanlış ilişkilerin ağır faturasını ne yazık ki yurttaşlarımız ödemek zorunda kalıyor. Suriye’yi yaşanmaz bir ülke haline getiren silah sevkiyatlarının, verilen lojistik desteklerin sonuçları, bugün tüm yurttaşlarımızın yaşam haklarını tehdit ediyor.
Dış politikası tam bir fiyasko olan siyasi iktidarın ve bunun taşıyıcılarının hiçbir utanma ve sıkılma yaşamadan koltuklarında oturmaya devam edip, ‘tek adam’ yönetimini sağlamak için çabalamalarını ibretle izliyoruz.
Bu iktidar Türkiye’ye istikrar ve huzur getirme özelliğine sahip değildir. Ülke içinde ve dış dünyayla ilişkilerinde iktidarını sürdürmek için gerginlik, kutuplaşma, çatışma ve savaşı kullanan bir zihniyetin huzur ve istikrar iddiaları yok hükmündedir. Dışımızdaki dünyanın açık bir biçimde gördüğü bu gerçekliğin Türkiye’de de fark edilmesi, bu gidişe dur demenin bir adımı olacaktır.
SYKP: Yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz
28 Haziran akşamı İstanbul Atatürk Havalimanına giren cihatçı katiller insanların üzerine ateş açıp aşağılık vücutlarını bomba düzeneğiyle patlattı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bütün ciddiyetsizliğiyle, ‘‘10 civarında şehidimiz var’’ diyerek, katliamın üzerini örtmeye çalıştı. Ancak sabah, 41 kişinin hayatını kaybettiği, 239 kişinin yaralandığı ortaya çıktı.
Freni patlamış bir kamyon gibi baş aşağı giden MGK ve RTE ittifakı ülkeyi kan gölüne çevirmekten başka çarelerinin olmadığını bir kez daha gösterdi. Dış politikada köşeye sıkışıp bütün dünyaya rezil olan RTE’nin alay konusu olmuş halinin daha fazla gündem olmasını engellemek için böyle bir katliama yol verdiğini düşünmeden analize girişmemek gerek.
Bütün Türkiye ve dünya kamuoyu; Gazze kuşatmasını kabul ederek İsrail’le anlaşmaya varan; Rusya’ya karşı yüksek perdeden söylediği lafları yutarak geri adım atan RTE’yi konuşurken; şimdi havaalanı patlamasını konuşuyor.
Şüphesiz ki bu en fazla RTE’nin ve AKP’nin işine geliyor. Tıpkı HDP’ye dönük canlı bomba katliamlarının hiç birinin tesadüf olmadığı gibi, bu saldırının zamanlaması da tesadüfi değildir.
İstanbul İl Örgütümüz, kentimizin en çok kullanılan mekânlarından biri olan havalimanına dönük bu katliamı 3 cihatçı katilin gerçekleştirmesini ülkemizde yaşanan politik sıkışmadan bağımsız olarak değerlendirmemektedir. RTE’nin iç savaş politikalarından yola çıkarak; katliamda MGK parmağının da olduğunu tespit etmektedir.
Kentimize giriş veya çıkış yapmaya çalışırken bu alçak katliamın hedefi olan insanlarımızın anılarını yaşatmak için; bu kirli savaş şebekesiyle mücadelemizi daha da geliştirerek sürdüreceğiz.
Hayatını kaybeden 41 insanın ailelerine ve tüm İstanbul halkına baş sağlığı diliyor ve bu katliamın arkasındaki gücün, bu katliama en çok ihtiyaç duyan, bu katliamla beraber gündemin değişeceğine sevinen RTE-Hükümet-MGK ittifakına karşı mücadeleye çağırıyoruz.
IŞİD’çi katillerin AKP desteğiyle eğitim gördüğünü, silahlandırıldığını biliyoruz. Bu savaş ittifakı dağıtılmadığı sürece Beyoğlu, Sultanahmet, havalimanları kısacası bu kent ve bu ülkedeki hiçbir yer, halkımız için güvenli olmayacaktır.
Anlaşmalar veya özürler sizi kurtaramayacak! Türkiye’de, Kürdistan’da ve Suriye’de ölümüne sebep olduğunuz yüzbinlerce insanın, göçmen ettiğiniz milyonların, yıktığınız kentlerin ve çaldıklarınızın hesabını Türkiye ve Ortadoğu halklarına vereceksiniz. Yargılanacaksınız!
HTKP: Cihatçı terörizmin kökünü kazıyacağız
Atatürk Havalimanı’nda gerçekleşen kanlı saldırı, bir cehenneme dönüştürülmüş ülkemizde tanık olmak zorunda kaldığımız yeni bir katliam oldu.
Dinci gericiliğin ve terörizmin av sahası haline gelen Türkiye’de, Saray Rejimi tarafından beslenen cihatçılar canlı bombalarla kan dökmeye devam ediyor. Aynı Saray Rejimi, yargılanmalarını engellediği cihatçı katilleri salıveriyor. IŞİD Türkiye’nin birçok kentinde açık faaliyet yürütürken yetkililer bu faaliyetlere destek oluyor.
Dün gerçekleşen ve şimdiye kadar 41 kişinin acı haberini aldığımız katliam da Saray Rejimi eliyle beslenen cihatçı terörizmin son saldırısıdır.
HTKP, alçak saldırıda yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımızın ailelerine sabırlar dilemekte, yaralıların bir an önce sağlığına kavuşmasını ümit etmektedir.
Halkın Türkiye Komünist Partisi, sivillere, kadınlara, çocuklara, emekçilere, kısacası halka yönelmiş her tür saldırıyı lanetlemektedir. HTKP, gerici Saray Rejimi eliyle beslenip korunan cihatçı terörizmin karşısında laiklik, özgürlük ve adalet mücadelesinin en ön saflarında yer almaya devam edecektir.
Saray Rejiminin, dinci diktatörlüğün ve cihatçı terörizmin kökünün kazınması için ülkemizin emekçileri ayağa kalkmalıdır.
HTKP, tüm halkımızı Saray Rejimine karşı mücadeleye çağırmaktadır.
Kahrolsun şeriat!
Kahrolsun Saray Diktatörlüğü!
EMEP: Siyasi iktidarı hesap vermeye çağırıyoruz
On bir yıldır ülkenin dört bir köşesinde onun üzerinde doğrudan insanlığı, doğrudan halkımızı hedef alan bombalı saldırılar, kitlesel katliamlar gerçekleşiyor, “kamu güvenliği”nden doğrudan sorumlu olan devletin istihbarat ve güvenlik birimleri “uyuyor”. Siyasi iktidar yetkilileri saldırıları önlemek yerine, katliamlar sonrasında hamaset yapmakla, haberlere yayın yasağı getirmekle yetiniyor.
İstanbul, Ankara ve dünyanın pek çok kentinde bombalı saldırılarla toplu katliamlar gerçekleştiren İŞİD gibi cihadist çeteleri şu ya da bu şekilde engellemeyen, destekleyen, besleyen, Antep’de olduğu gibi izlemekle yetinen her bir devlet yetkilisi ve siyasi iktidar bu katliamların sorumlusudur. Nitekim 10 Ekim Ankara katliamının iddianamesine yansıyanlar hükümetin sorumluluğunu açıkça gözler önüne sermektedir. IŞİD çetelerinin düğün davetlerini bile izleyen, kaydeden devlet, istihbarat, nasıl oluyorsa kilolarca bomba malzemelerinin teminini, bu malzemelerinin ilden ile nakliyesini, güvenlikli olması gereken miting meydanına taşınmasını izleyememekte, saldırıyı engelle(ye)memektedir! Katliamcılar, eski Başbakan Davutoğlu ifadesiyle, sizin “öfkeli çocuklarınız”dır. Sorumluluğunuz, “bu saldırı Türkiye’nin İsrail ve Rusya ile anlaşmasını istemeyen dış güçlerin planları” şeklinde hamasetle geçiştirilemez.
Siyasi iktidarın, çökmüş dış siyasetinin ve savaşa, çatışmaya, sömürüye dayanan iç siyasetinin bedelinin yurttaşlara ödetilmesi ve yurttaşlarımızın acıları üzerinden siyaset malzemesi yapılması kabul edilemez.
İş yerlerimizde, sokaklarda, toplu taşımlarda, en güvenli yer olması gereken evlerimizde dahi can güvenliğimiz yoktur ve bu durumun sorumlusu uyguladıkları iç ve dış siyasetle AKP hükümeti ve partinin lideri olduğu her fırsatta hatırlatılan Erdoğan’dır.Erdoğan – AKP hükümetinin dışarda ve içerde savaş politikası ile “tek parti tek lider” stratejisi daha büyük acılara, katliamlara yol açmadan durdurulmalıdır. Çözüm güvenlikçi politikalarda değil demokrasinin, hak ve özgürlüklerin güvenceye alınmasındadır.Ülkemizde ve bölgede huzur ve barış içinde kardeşçe bir yaşamın yeniden tesisi için tüm emek ve demokrasi güçlerini birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
ESP: Katliamın hesabı sorulacak
Halklarımızı acıya boğan bu katliam Amed, Suruç, Ankara, Taksim, Sultanahmet katliamlar zincirinin bir devamı niteliğindedir.
Bu hunhar saldırı DAİŞ tarafından gerçekleştirildi. Sivilleri hedef alan alçakça bir katliamdır. DAİŞ’i halklarımızın başına bela eden Ortadoğu’da izlenen emperyalist politikalardır.
DAİŞ’in Türkiye’de katliam zincirleri kurması AKP iktidarının Ortadoğu’da ve Türkiye’de izlediği politikaların doğrudan bir sonucudur. Kürt halkına karşı savaştıracağım, Kürt halkının statü elde etmesini engelleyeceğim diye şimdiye kadar DAİŞ’e askeri, lojistik, sağlık, eğitim ve maddi her türlü desteği veren, örgütleyen, yönlendiren, koruyup kollayan AKP iktidarı katliamın sorumlusudur, suç ortağıdır. DAİŞ’i meşrulaştıran, onları “ Öfkeli çocuklar” olarak adlandıran, DAİŞ’in Türkiye topraklarını saldırı istasyonu olarak kullanmasına izin veren AKP ve Saray iktidarıdır. AKP iktidarı katliamın hesabını halklarımıza verecektir.
Katliamı lanetliyoruz. Yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Halklarımızı, demokratik kamuoyunu DAİŞ vahşetine karşı sesini yükseltmeye, sokağa çıkarak tepkilerini göstermeye çağırıyoruz.
DİSK: Ülkemizi katliamlara teslim etmeyceğiz
Bir yılda, 17 bombalı saldırıda 294 kişi katledildi: Artık yeter!
Her katliamın ardından saldırıları kınamaktan; ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar dilemekten yorulduk, usandık!
Her geçen gün yeni bir katliamın yaşandığı ülkemizde iktidarın, bir kez dahi siyasi sorumluluk üstlenmemesi artık kabul edilemez bir noktaya ulaştı. Şam’da “bayram namazı kılma” hayallerinin, yeni Osmanlıcılık projelerinin, padişahlık özentilerinin, fetih ve cihat söylemlerinin, Ortadoğu’daki savaşlarda taraf olmanın bizi sürüklediği uçurum her geçen gün daha fazla canımızı alıyor, daha fazla canımızı yakıyor.
Buna alışmak mümkün değildir!
Ortadoğu’da ısrarla sürdürülen yanlış politikalar sonucu bugün bizim topraklarımızda da can güvenliği ortadan kalkmıştır. Bu ülkenin yurttaşlarına “Çalışırken ölmek, savaşta ölmek, katliamlarda ölmek” seçenekleri dayatılırken biz bu meseleyi artık büyütmeliyiz!
Ülkemiz bir katliamlar ülkesi haline gelmişse, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” deme lüksümüz yoktur.
Ülkemizin katliamları ülkesi olmasını önlemek için hep beraber “artık yeter” demeliyiz. Savaş politikalarının hesabını sormalı, ülkede katliamlar yaşanırken siyasi muhaliflerini yok ederek, susturarak ülkeyi sadece kendisi için “güvenli” haline getirmeye çalışan iktidarın baskı politikalarına “dur” demeliyiz.
Kendilerini koruma ordularıyla ve zırhlı araçlarla koruyanların, bombacıların elini kolunu sallayarak gerçekleştirdikleri her katliam sonrası otomatiğe bağlanmış bir biçimde alelacele “güvenlik zafiyeti yok” açıklaması yapmasının hesabını sormalıyız.
Yalnızca ölmemek için değil, insanca yaşamak, kardeşçe yaşamak, yani demokratik bir ülkede yaşamak için bir araya gelecek; ülkemizin içinde bulunduğu karanlıktan çıkması için ihtiyacı olan “işaret fişeği”ni ateşleyeceğiz.
Henüz dün söylediğimizi, bugün yeniden, üstüne basa basa tekrar ediyoruz: “Demokrasi için verilecek emeğimiz, uğruna direnilecek memleketimiz, faşizme ve diktatörlüğe teslim edilmeyecek düşlerimiz var!”
Bizler, baskıya, savaşa, teröre karşı birlikte yaşama ve birlikte yaşatma mücadelesine inadına devam edeceğiz.
KESK: Bu karanlık tablodan çıkış için görev almaya hazırız
Her gün yeni bir saldırı ve katliam haberi ile uyanıyoruz. Dört bir yanımız kan, barut kokuyor. Gözyaşlarımız dinmiyor, kan durmuyor, acılar bitmiyor! Katliamlarla savaş alanına çevrilmiş bir ülkede acıdan başka paylaşacak bir şeyin bırakılmadığı zifiri bir karanlığa itiliyoruz.
Bu kez bombalar Atatürk Havalimanında patladı. Dün akşam saatlerinde yaşanan vahşi saldırıda onlarca vatandaşımız hayatını yitirdi, yüzlercesi yaralandı. İnsanlık dışı vahşi saldırıyı nefretle kınıyor, lanetliyoruz. Saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine ve yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
AKP iktidarı, daha önceki katliam ve saldırılarda olduğu gibi, Atatürk Havalimanında yaşanan katliamın ardından da aynı hamasi nutukları atmaya, “güvenlik zafiyeti yok” açıklamaları yapmaya devam ediyor. Üstelik ilginçtir katliamlarla ilgili açıklamalar İçişleri Bakanı tarafından değil, Adalet Bakanı tarafından yapılıyor. Başbakan katliamın ardında IŞİD olduğunu, bunu teyit etmeye çalıştıklarını açıklamasına rağmen, IŞİD’e toz kondurmayanlar hedef saptırmanın derdine düşüyor.
Oysa katliamları, çatışmaları durdurmanın yolu hamasi nutuklar atmaktan, teröre lanet etmekten değil, toplumsal barışı tesis etmekten geçmektedir.
Biz KESK olarak 10 Ekim Ankara Katliamı ile kana bulanan Emek, Barış, Demokrasi Mitingimizde de, ülkenin kana bulandığı günlerde hayata geçirdiğimiz 29 Aralık iş bırakma eylemimizde de hep bu bilinçle hareket ettik. Barışın tesis edilmediği bir ülkede; katliamları durdurmanın, demokrasiyi inşa etmenin, emeğin haklarına yönelik saldırıları durdurmanın mümkün olmayacağını anlatmaya çalıştık. Ne yazık ki bugün “ güvenlik zafiyeti yok, canlı bombaları eylem yapmadan yakalayamıyoruz” diyerek katliamları seyredenler barış talebimize yönetici ve üyelerimizi memuriyetten çıkarmaya, tutuklamaya varan baskı ve şiddet politikaları ile cevap vermeyi tercih etmiştir.
Bugün, ne yazık ki içeride ve dışarıda savaş konseptinde ısrar eden, toplumsal kaygı ve güvensizlik ortamını iktidarına desteğe dönüştürmeye çalışan siyasi iktidarın günahlarının bedelini hep birlikte ödemeye devam ediyoruz. Daha önce de defalarca dikkat çektiğimiz üzere, AKP iktidarının yıllardır başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da izlediği politikalar ve IŞİD başta olmak üzere vahşet örgütleri eliyle yürüttüğü vekâlet savaşının geldiği nokta tüm insanlığı tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
Ne bugünümüzün ne de yarınımızın en ufak bir güvencesinin kalmadığı bir girdaba her geçen gün daha fazla sürükleniyoruz. Katliamlarla yaşamaya alışmamız, kanıksamamız bekleniyor.
Bir kez daha altını çiziyoruz. Kan ve gözyaşı tehdidi ile dayatılan “istikrar” yalanını kabul etmeyeceğiz. Yaşam hakkımızı tehdit eden bu kısır döngüye teslim olmayacağız! Savaş-şiddet-terör kısırdöngüsünü emek ve demokrasi mücadelesini yükselterek kıracağız!
Toplum olarak sürüklendiğimiz karanlık girdabı daha da derinleştirici politika ve söylem üretmekten ileri gitmeyen, tek adamın diktasına dayalı başkanlık rejimi dışında herhangi bir derdi olmayan AKP iktidarı derhal istifa etmelidir. Ülkemizin içine her geçen gün daha fazla sürüklendiği kaotik ortam; toplumsal barışı, demokrasiyi, adaleti tesis edecek, emeğin hak ve özgürlüklerinin önüne çekilen setleri yıkacak bir Demokrasi Cephesine olan ihtiyacı daha da yakıcı hale getirmektedir.
Atatürk Havalimanı’nda yaşanan katliamda yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralılara bir kez daha acil şifalar diliyor, bu karanlık tablodan çıkış için atılacak her adımda görev ve sorumluluk almaya hazır olduğumuzu kamuoyuna ilan ediyoruz.
Eğitim Sen: Halkın can güvenliğini tehlikeye sokanlar istifa etmelidir
Türkiye’yi izlediği yanlış politikalar nedeniyle bu tür saldırıların hedefi haline getirenler, Türkiye’nin her fırsatta “büyük ve güçlü bir ülke” olduğundan bahsedenler, yaşanan ölümlere rağmen yine “hiçbir güvenlik zafiyeti olmadığı”nı iddia ederek hepimizle dalga geçmiştir. Ülkeyi yönetenlerin halka yönelik her saldırı sonrasında benzer açıklamalar yaparak siyasi sorumluluktan kaçınmaya çalışması, katillerin ve arkasındaki güçlerin kimler olduğunun bilinmesine rağmen açıklamaktan çekinmesi dikkat çekicidir.
Daha önce benzer saldırılarda olduğu gibi, göz göre göre yaşanan saldırıları önlemek yerine, olay gerçekleşir gerçekleşmez “yayın yasağı” getirilmesi, iktidarın siyasi sorumluluğunu gizlemekten ve halkın doğru haber almasını engellemekten başka bir anlam taşımamaktadır.
Aylardır kimler tarafından, nasıl ve hangi amaçlarla gerçekleştirildiği bilinen bu tür saldırılar aslında insanlığın ortak değerlerini hedef almaktadır. Bu tür saldırı ve katliamlarla halkları, işçi ve emekçileri korkutmak, yıldırmak ve sindirmenin hedeflendiği açıktır.
Ortadoğu ülkelerinin yıllardır, Türkiye ve Avrupa ülkelerinin son dönemde benzer saldırıların hedefi olması, tek tek ülkelerdeki siyasi iktidarların kendi çıkarları için izlemiş oldukları emperyalist politikaların, savaş ve şiddeti besleyen adımlarının nasıl acımasız sonuçlara yol açtığını bir kez daha göstermiştir.
Ankara’da ya da İstanbul’da, Bağdat’ta ya da Paris’te, Şam’da ya da Brüksel’de, dünyanın neresinde olursa olsun, doğrudan halka yönelik olarak gerçekleştirilen bu tür saldırılar, insanlığın en temel değerlerine meydan okuyan IŞİD barbarlığına, içerdeki ve dışardaki siyasi destekçilerine karşı ortak tutum almak ve mücadele etmek gerektiğini göstermektedir.Bugüne kadar bu tür saldırı tehditlerini hafife alanlar, tüm uyarılara rağmen görmezden gelenler, halkın can güvenliğini tehlikeye atan tüm sorumlular derhal istifa etmelidir!
İstanbul Tabip Odası: Unutmayacağız, alışmayacağız!
5 Haziran 2015’de yaşanan Diyarbakır katliamından bu yana sadece son 1 yılda; Suruç, Ankara, Sultanahmet, yine Ankara, yine Ankara, Taksim, Bursa, Gaziantep, Vezneciler ve son olarak İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yaşanan katliamlarda kaybettiğimiz vatandaşlarımızın sayısı şu an için 285. Yaralı sayısı ise 1500’ü geçti.
285 can. İKİ YÜZ SEKSEN BEŞ CANIMIZ GİTTİ. Geride kalan bizlerse yüreklerimizde acıyı, kaygıyı, öfkeyi, güvensizliği biriktire biriktire yaşamaya mahkum edildik.
Türkiye’de yaşamak ne yazık ki artık tesadüflere kaldı. Şans eseri patlamanın olduğu otobüs durağında olmadığımız, şans eseri yarım saat önce evden çıktığımız, şans eseri mesaiye kalıp işten geç çıktığımız için… şans eseri yaşıyoruz.
Ülkemiz bir katliamlar ülkesi olarak anılırken, ülkeyi yönetenlerden tek bir sorumluluk üstlenen, sorumluluk içeren açıklama yok, istifa yok. Her katliam sonrası otomatik bir şekilde atılan adımların başında yayın yasağı, sosyal medya yasakları geliyor. Hiçbir şey olmamış, şehrin ortasında bombalar patlamamış, insanlarımız ölmemiş gibi yaşayalım istiyorlar. İçimizden yaşam çekilerek günleri tüketelim istiyorlar.
ARTIK YETER! ARTIK YETER! ARTIK YETER! Ölülerimizin yüzlerini, isimlerini unutarak, hissizleşerek, kana-katliama alışarak, “bugünü de atlattık” utancıyla yaşamayı reddediyoruz.
Ülkeyi savaş politikalarıyla bu hale getiren yetkililerden hesap soruyoruz, hesap soracağız! Ve bir kez daha ilan ediyoruz: Bu ülkeyi, çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğini, geleceğimizi, hayatlarımızı savaş tacirlerinin çıkarlarına teslim etmeyeceğiz! Hayatlarımızı geri kazanacağız! Ülkemiz barış dolu, güven dolu hale gelene dek mücadele etmeyi sürdüreceğiz!
TMMOB: Terör saldırısını kınıyoruz
28 Haziran 2016 Salı günü İstanbul Atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirilen terör saldırısını kınıyor ve lanetliyoruz. Saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine ve yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Artık yeter. Her gün yeni bir terör saldırısıyla uyanmak istemiyoruz.
Ülkemiz, dört bir yanında patlayan bombalarla, çatışmalar ve katliamlarla savaş alanına çevrilmiş durumda. Terör saldırılarını gerçekleştirenler, zemin hazırlayanlar, işbirliği yapanlar ve teröre göz yumarak iktidarını pekiştirenler aynı amaca hizmet etmektedirler.
Biz bu karanlığa teslim olmayacağız. Katliamlara, ölümlere alışmayacağız, normal karşılamayacağız. Ya emeğin, barışın ve demokrasinin yolunda güzel günlere doğru ilerleyeceğiz ya da karanlığın açtığı yolda yok olacağız. Bir kez daha hayatını kaybedenlerin ailelerine ve yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Barış Bloku: Unutmadan, alışmadan barış içinde yaşam hayalimizi gerçekleştireceğiz
Toprağın kanla yoğrulmazsa “vatan” olamayacağını söyleyenlerin, cihad yolunda can verildiğinde cennet vaad edenlerin beslediği yangın büyüyor. Suruç’ta, Cizre’de, Ankara’da, Lice’de olduğu gibi yine bedenler parçaladı, canlar aldı…
Belki de hep başka ocaklara düştüğünden uzak sanılan ateş, bir kez daha yanıbaşımızda, İstanbul’daydı. Farkına varıp bir tas su dökmek için alevlerin yüzümüzü yalaması gerekmiyordu kuşkusuz. Bu yüzden “şehr- i ayin” değil bu, havayi fişek gösterisi değil, “seyretme, ses ver” diyoruz …
Dün Atatürk Hava Limanı kamera kayıtlarındaki patlama Sur’daki bodrumlarda gözümüze görünmeyen çocuk bedenlerinden arta kalan çene kemikleri kadar somuttu. Ve yakın zamana kadar “öfkeli çocuklar” diyerek adeta sırtı sıvazlanan, devlet eliyle beslenen karanlığı gözlerden kaçamayacak kadar net gösterdi hepimize.
Güvenlik çemberleri, kriz masaları yayın yasaklarıyla alışverişte göregeldiğimiz kırmızı gravatlı yalanlar da bu patlamayla birlikte berhava oluyor. Yine de bu gün kameralar karşına geçip, yitirilen canların ailelerinin ve kalan ömrünü bu travmanın etkileriyle boğuşarak geçirmek zorunda kalacak yüzlerce insanımızın gözüne baka baka rakamlar sıralayacaklar. Ambulans sayılarından, sağlık hizmetlerinden, güvenlik güçlerinden söz edecekler. Sonra yine toprak, kan, vatan, teklik, bütünlük, güçlü olmaktan dem vuracaklar. Yani savaş naraları atmaya devam edecekler. Bizler ise midemizdeki ağırlığı taşımakta zorlanarak sarılacağız birbirimize.
Savaş kutsanmaya görsün, güvenli hiç bir yer olmayacağını, hiç bir varlığın kendini güvende hissedemeyeceğini bilecek kadar acı yaşandı bu topraklarda. Anaların feryatları kadar, yakılan ormanlardaki börtü böceğin, kuşun, kaplumbağanın acısını da yüreğimizde hissederek tekrarlayalım: Düşmanlığa, savaşın yıkımına, kıyımına karşı barışmaktan, farklı renklerimizin eşitliğinden ve adaletten başka güvenli yol yok.
Hakikati aramaktan ve açıklamaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Dilimizde tüy bitse de, barış dediğimiz için kelepçelensek de ellerimizi daha sıkı birleştirip savaşın yaralarını dayanışmayla saracağız. Karanlık kirli savaşınızla birlikte tarihin çöplüğüne gömüleceksiniz.
Unutmadan, alışmadan barış içinde yaşam hayalimizi gerçekleştirmek üzere kaybettiklerimiz önünde saygıyla eğiliyor, yaşamını yitirenlerin ailelerine baş sağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Açıklamalar yapıldıkça güncellenecektir…
Sendika.Org