Nerede olurlarsa olsunlar üye ülkeler ya da vatandaşları tarafından işlenen her tür suç için bünyesindeki üç savcı ile mahkemenin kendisi devreye girebilecekti. Peki bu insani ilerlemeye neler oldu dersiniz? BM Güvenlik Konseyi’nin “barış için tehlike” durumunda yapılacak kovuşturmaları askıya almayı sağlayan 16. maddesi gibi ABD de kendini korumaya aldı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) kuruluşundan 14 […]
Nerede olurlarsa olsunlar üye ülkeler ya da vatandaşları tarafından işlenen her tür suç için bünyesindeki üç savcı ile mahkemenin kendisi devreye girebilecekti. Peki bu insani ilerlemeye neler oldu dersiniz? BM Güvenlik Konseyi’nin “barış için tehlike” durumunda yapılacak kovuşturmaları askıya almayı sağlayan 16. maddesi gibi ABD de kendini korumaya aldı
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) kuruluşundan 14 yıl sonra bilançosu dokunaklı. İki kitap uzlaşmalarıyla tükenip biten sistem gözler önüne serilmekte.
Şu soru kararsızlığa yol açıyor: George Bush 2003 yılında Iraklıları hangi hakla bombaladı? Bugün bile bu düşünce Avrupa kamuoyunda bir yara olarak sürüyor. Bu müdahale ile İslam Devleti’nin kuruluşu arasında bir bağın var olduğu giderek ortaya çıkıyor.
2002 yılında La Haye’de savaş suçlularını yargılamak için kurulan ve geçen ocak ayında sabık Fildişi Sahili Başkanı Laurent Gbagbo’nun davasını gören UCM’de olay kapandı. Ama yönetim değişti. Arjantinli savcı Luis Moreno Ocampo’nun yerine 2012 baharında Gambiyalı Fatou Ben-Souda geldi ve sıkıntılı dosyayı yeniden açtı. Bu arada İngiltere de önemli bir belgeyi sunmaya hazırlanıyor.
Gelecek temmuz ayında, Irak Savaşı’nda İngiltere’nin yer almasının nedenleri Chicor raporuyla kamuoyuna açıklanacak. Arkadaşı Bush ile kitlesel imha silahlarıyla ilgili propagandayı yapan Tony Blair’in yalanları ortaya çıkacak, ki bu propaganda adına ülke bombalanmıştır. Bu temel üzerinde global adaletin sığınağından yasaklanan gerçek ortaya çıkacak.
ABD’nin savaşları dünyayı daha iyi hale getirmedi
Bu arada, UCM’nin üyesi 123 devlete katılmayı reddetmeyi yineleyip duran ABD her türlü kovuşturmadan korunmaya çalışıyor. La Haye’de “Le Monde” gazetesinin ve France24 televizyonunun muhabiri olan Stéphanie Maupas “Amerikalı yöneticiler dünyamızın önemli bir bölümünün iki liderden birinin mahkemeye çıkmasından memnun olacaklarına inanmakta haklılar” diyor. Mahkemeyi ve “rıza gösterdikleri güçsüzlüğü” titiz ve şaşırtıcı şekilde 400 sayfalık “Güçlülerin Jokeri” adlı kitabında açıklıyor:
Nikaragua, Kolombiya, Irak, Afganistan’dan geçerek Vietnam’dan Libya’ya kadar yaptıkları savaşlar dünyayı daha iyi hale getirmedi. Luis Moreno Ocampo ile olay dile getirildi. Fatou Bensouda ise basit siyasi nedenlerle olaya son noktayı koymakta pek istekli değil.
Aynı anda, savcının bürosunda 2010-2011 yıllarında çalışan ve bugün Yale Üniversitesi’nde ders veren ve Julian Assange’ın danışmanı olan Juan Branco ise “Düzen ve Dünya” adlı kitabında mahkemenin yetkisizlik ve siyasi boyun eğme arasında gidiş gelişlerini anlatıyor.
Bununla birlikte, yeni kurulan mahkemenin 2002 yılında skandalların skandalı olan yani savaş suçlularının cezasız kalmasına ve devlet başkanlarının dokunulmazlığına son vererek çılgın bir umudu ortaya çıkarmıştı. 1998 yılında Nuremberg Davası’ndan elli yıl sonra Roma’da imzalanan öncül bir sözleşmeyle zorba yöneticilerin sonsuz saltanatlarının sonu gelmişti.
Ruanda ve eski Yugoslavya ile ilgili olarak UCM ilgili mahkemelerin yerine geçecekti. Elde ettikleri yüksek oy oranlarının rejimlerinin doğası hakkında çok şey söyleyen ve bu oylarla seçilen devlet başkanlarına korku salacaktı. Tüm dünyada savaş suçlularının peşine düşülecekti. Üye bir devlet kendi ülkesinde bir davayı görmeyi reddederse UCM devreye girecekti.
Nerede olurlarsa olsunlar üye ülkeler ya da vatandaşları tarafından işlenen her tür suç için bünyesindeki üç savcı ile mahkemenin kendisi devreye girebilecekti. XXI. yüzyıl iki yaşındaydı ve yeni bir adalete sahip oluyordu.
Peki bu insani ilerlemeye uluslar çalışırken neler oldu dersiniz? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (ve beş üyesinin yani Çin, ABD, Fransa, İngiltere ve Rusya) “barış için tehlike” durumunda yapılacak kovuşturmaları askıya almayı sağlayan 16. maddesi gibi ABD de kendini korumaya aldı. Belirsiz ve kolaylıkla itiraz edilebilen bir kavram ama işe yarayacaktır.
Sivil toplum örgütleri tüm dünyada antlaşmanın imzalanması için arayışa girerler. 2002 yılında mahkemenin açılması için, iletişim işlemlerinde Angelina Jolie sevimli yüzünü kullanır. Aynı yaz, ABD askeri olanaklar dahil olmak üzere vatandaşlarını mahkemelerden kaçırmaya sağlayan American Service-Members Protection Act (ASPA- vatandaşlarını Koruma) yasasını kabul eder. Buna alaysılı olarak “The Hague invasion Act” (La Haye’i işgal eylemi) adı verilir. Kuramsal olarak, eğer vatandaşlarından birisi Kuzey Denizi kıyılarında tutuklu ise Amerikalıların sahile çıkarma yapma hakları vardır.
2012 yılında, mahkeme 12 yaşını kutladı. Hesabında bir tek mahkumiyet var. Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde çocukları askere alan Thomas Lubange mahkum edildi. Bunun dışında bir sürü kovuşturmazlık kararı, yakalanması için boşuna çalışılan devlet başkanları: Kaddafi (öldü), Darfur’da suçları için aranan ve yakalanamayan Sudan Başkanı El Beşir, Kenya Devlet başkanı için kovuşturmazlık kararı. 7 Afrika ülkesinde soruşturmalar. Mahkeme kendini evrensel görüyor, ama kendisine sömürgecilik sonrası için dava açılıyor.
“Afrika’nın UCM’e başkaldırısı hukuki bir gösteri yarattı. Hukukçular ve sivil toplum örgütleri sürekli olarak savcının nerelerde pusu kurabileceğini araştırıyorlar. Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu Afganistan’ı, Filistin’i, sonra Ukrayna ve Meksika’yı önerdi. Dünya küresi çevrilip oraya buraya bir iğne batırılıyor”.
Yıllık bütçesi 130 milyon avro
Ocampo’nun yerini alacak kişi için gücenmiş Afrika’yı rahatlatan biri aranır. Çok saygı duyulan yardımcısı Fatou Bensouda bu göreve atanır. Gambiyalı bayan kendisine yardımcı olarak Ruanda için kurulan UCM’nin eski savcısı James Stewart’ı seçer. Bu ikili, 2009 yılında Lubanga davası ve “P298” adlı eski çocuk asker olan bir genç Kongolunun mahkeme tarihinde ilk kez tanık olarak dinlenmesinden beri ünü lekelenmiş olan “makinenin” kumandasını ele geçirirler.
Gerçeği ve sadece gerçeği söylemek için Swahili dilinde yemin etmesi istenince, başarısız olur: “Tanrı önünde gerçeği söyleyeceğime yemin ettiğimden, sorunuz beni gerçeğe göre zor durumda bıraktı” der. Sonra açıklamalarının kendisine “öğretildiğini” söyler. Kendisine bir sivil toplum örgütü üyesinin “elbise ve birçok şey” vadettiğini söyleyerek yanaştığını belirtir. Dünya kameraları önünde, “P298” La Haye’den binlerce kilometre uzaktaki ülkelerde ortaya çıkabilecek yolsuzluk ve karmaşayı açığa vurur.
Fildişi Sahili’nde çocuk asker çoktur. Ama mahkemenin araştırmacıları tarafından işe alınan aracılar ısmarlama çocuklar imal ederler. UCM “para musluğu” gibi algılanır. Fakir nüfus araştırmacı olur, kurban sağlayıcı olur, kurbanın kendisi olur. Birkaç kişi için fakirlikten kurtulma fırsatıdır. Mahkemenin tanık ve aileleri Avrupa’ya getirmek için iyi bir bütçesi vardır.
Mahkemenin ilk görevine dönmesi mümkün müdür? 2012’den beri Tombuktu’da kabirlerin yıkımından sorumlu Malili bir cihatçıya karşı insanlığa karşı suç nedeniyle sadece bir yakalama emri çıkarıldı ve yakında da davası başlayacak. İki mahkumiyet kararı çıktı: İki Kongolu Germain Katanga ve Jean-Pierre Bemba için. Stéphanie Maupas birkaç kaçağın olduğunu belirtir ve biride Fildişi Sahili’nden Simone Gbagbo’dur. 2007 seçimler sonrası çıkan şiddet olayları için açılan Kenya dosyası ise sağlam bir araştırma olmaması nedeniyle kapatıldı.
Mahkeme yeterli olanaklara sahip olmadığını savunur ama “Le Monde” muhabirine göre bu kötü niyettir. Savcıların ücreti (15.000 avro-aylık) ve avantajları (yurt dışında çalışma) kurumdaki yaşam düzeyi hakkında bir fikir veriyor. Yıllık bütçesi 130 milyon avro. Bu Irak’ta havadan yapılan saldırılan 15 günlük maliyetidir. Irak ise Fatou Bensouda’nın kafasını kurcalayıp durmakta ve ABD-İngiltere koalisyonunun işlediği suçlar için dosyayı açmak istemektedir. Birçok ülkenin paralarıyla beslenen mahkeme için bu ürkek bir umut; umut ise gerçeği söylemesi ve adaleti sağlaması.
[L’OBS dergisindeki 12 Haziran 2016 tarihli Fransızca orijinalinden İsmail Kılınç tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.