Her maden ocağında sessiz ve gizli bir konuşma; yıllar önce bir kıvılcım yakıldı bu şehirden, hissediyor musunuz? O kıvılcım yeniden ateşleniyor aydınlatıyor yeraltının karanlığını Türkiye işçi sınıfının şehri Zonguldak. Her şey o fotoğrafla başladı. Dar bir yol etrafı orman ve kayalıklarla çevrili. Ve yolda yürüyen yüz bine yakın madenci, ailesi, aydınlar, sanatçılar, sendika yöneticisi, çocuklar… Küçük […]
Her maden ocağında sessiz ve gizli bir konuşma; yıllar önce bir kıvılcım yakıldı bu şehirden, hissediyor musunuz? O kıvılcım yeniden ateşleniyor aydınlatıyor yeraltının karanlığını
Türkiye işçi sınıfının şehri Zonguldak.
Her şey o fotoğrafla başladı. Dar bir yol etrafı orman ve kayalıklarla çevrili. Ve yolda yürüyen yüz bine yakın madenci, ailesi, aydınlar, sanatçılar, sendika yöneticisi, çocuklar…
Küçük bir kahvede sohbet başlıyor “Ne günlerdi bee” diyerek. “Nasıl sallamıştık ‘Çankaya’nın şişmanı’ diye.”
Her maden ocağında sessiz ve gizli bir konuşma; yıllar önce bir kıvılcım yakıldı bu şehirden, hissediyor musunuz? O kıvılcım yeniden ateşleniyor aydınlatıyor yeraltının karanlığını.
Küçük bir kahvede sohbet yeniden başlıyor. 40 yaşlarında bir amca sohbete dahil oluyor. “Yok arkadaş, bu şehirden vazgeçtiler, çizdiler üstünü, hiçbir yatırım yok. Madenleri tek tek kapatıyorlar. Bir kere korktular bizden, onun intikamını almaya çalışıyorlar” diyerek sözlerini bitiriyor.
O fotoğrafların birincisi 1965 yılında çekilmiş. 10 mart 1965, “Kanlı Zonguldak”.
Karadon işletmesine bağlı Gelik bölümünde 1500 maden işçisi, madencilere dağıtılan 5 milyon tutarındaki zammın uygun dağıtılmadığı için gece vardiyasında ocağa inmedi. Grev, aynı bölgedeki Kilimli ve Karadon ocaklarına da yayıldı. Bu bölgelerde çalışan 900 madencide ocağa inmeyerek başka bölgelerden trenlerle gönderilen madencileri de ocağa sokmadı. Grevi sonlandırmaya çalışan şirket şefleri dövülerek madenden uzaklaştırıldı. Ocağa inmeyen işçilere Ereğli’den gönderilen Deniz Piyade Alayı saldırdı. Çıkan çatışmada Mehmet Çavdar ve Satılmış Tepe adlı iki madenci yaşamlarını yitirdi. 13 Mart günü Bolu’dan gönderilen 10 bin asker Zonguldak’ın giriş ve çıkışlarını tuttu. Jetler de yakından uçuş yaparak “dış tahrik var” diye nitelendirilen bildiriler dağıttı. Ama grev ile birlikte maden işçileri liyakat primlerinin artık eşit şekilde dağıtılması gibi birtakım kazanımlar elde etti. Ve olay tarihe “Kanlı Zonguldak” olarak geçti.
İkinci fotoğraf, kanın, acının, yanmanın fotoğrafı. Ondandır fotoğrafın karanlığı. Zonguldak’ta grizu patlaması: 63 ölü 86 yaralı.
Zonguldak’ın Ereğli işletmesinin Armutçuk ocağında akşam saatlerinde meydana gelen grizu patlamasında 63 işçi öldü. 86 madenci yaralı ocakta, 257 işçi kurtarıldı. Zonguldak bölgesinde olayın duyulmasının ardından on binlerce kişi kurtarma çalışmalarına yardım etmek için olay yerine akın etti. Zonguldak Maden İşçileri Sendikası ve Kandilli bölgesinde çalışan madenciler gaz oranının yüksek olduğundan devamlı şikayet etmekteydiler. Fakat hiçbir önlem alınmamıştı. Madencilerin çoğu yanarak can verdi. Fotoğrafın karanlığı da bundan gelir.
Üçüncü fotoğraf direnişin, umudun, bir başkaldırının fotoğrafı. Nam-ı diğer Büyük Maden Yürüyüşü’nün fotoğrafı.
42 bin madenci sabah vardiyası ile birlikte ocaklara inmeyerek greve başladı. Madenci aileleri greve destek vererek çarşı merkezinde bulunan Genel Maden İş Sendikası Genel Merkezi’ne “Çankaya istifa”, “Zonguldak uyuma madencine sahip çık” sloganlarıyla yürüdü. Grev hızlıca yayıldı. Karabük, Bartın, Ereğli işletmelerinden madenciler greve destek vermek için Zonguldak’a yürüyüşe geçti. Toplu sözleşme görüşmelerinin sonuçsuz kalması üzerine madenciler süresiz grev kararı alarak Zonguldak caddelerini taşırdı. Greve destek amaçlı kente sayısız sanatçı, aydın, yazar geldi. Karşılıklı konuşmalar yapıldı. Zonguldak esnafı da greve destek vermeye başladı. Ücretsiz kumanyalar dağıtıp şehir merkezindeki dükkanlarını 24 saat açık tutarak madencilerin konaklamalarını sağladı. Çoğu fırın madencilere ücretsiz ekmek dağıtımı yapıyordu. Grevin ikinci gününde Çankaya’dan açıklama geldi. Özal “Türkiye’de havadan para kazanma zamanı kapanmıştır. Hiç kimse fiyaka yaparak, bağırarak, çağırarak hakkı olmadığı ücreti alamaz” açıklaması yaptı.
10 aralık 1990’da grev devam ediyordu. Yaklaşık 48 bin madenci “Zonguldak Özal’a mezar olacak”, “Padişah istifa” sloganlarıyla kent merkezinde yürüyüş yaptı. Özal’ın Ereğli Demir Çelik İşletmesi’nin birinci ünitesi açılışına katılacağını duyan madenciler Ereğli’ye yürüme kararı aldı. Özal ve ekibi bu kararın üstüne Ereğli ziyaretini iptal etti.
Ve 30 aralık 1990… Madenciler ve aileleri 4 Ocak sabahı otobüslerle Ankara’ya gitme kararı aldı. Yaklaşık 100 bin işçi ve ailesi Ankara’ya gitmek için Genel Maden İş Sendikası önünde toplandı. Sendikanın genel başkanı Şemsi Denizer bir konuşma yaparak “Ankara’ya gitmekte kararlıyız, Çankaya’ya kadar gideceğiz” dedi. Zonguldak’ın giriş ve çıkışları polis tarafından kapatıldı. Otobüsler Zonguldak’a alınmadı. Tohum düşmüştü bir kere toprağa, Ankara’ya gidilecekti. Denizer, balkondan bir konuşma daha yaptı ve sabah 9 sularında yüz bin madenci Ankara’ya yürüyüşe başladı. O fotoğraf’da orada çekildi; yerin altından gelip yeryüzünü aydınlatanların fotoğrafı.
Dördüncü fotoğraf Bir kayboluşun ağıtların, haykırışın, ölümün fotoğrafı. Zonguldak’ta grizu patlamasında 263 madenci ölü.
Kozlu kömür üretme havzasında yaşanan patlamada 263 madenci yaşamını yitirdi. Patlamadan iki saat önce üretim alanındaki bilgisayarlar uyarı verdi fakat hiçbir önlem alınmadı. Patlamadan sonra 43 madenci hükümeti ve maden şirketini aşağılamaktan göz altına alındı.
Ve bugünlerde yeni bir fotoğraf daha çekiliyor yeraltında; açlığa yatanların fotoğrafı. 3 aydır maaşlarını alamayan Baçlınlar maden ocağındaki işçiler 6 gündür açlık grevindeler. Polis maden ocağının girişini tamamen kesmiş. İki gündür madencilerden haber alamıyoruz.
Sıra bu sefer bizde. Yıllardır onlar yerin altından gelip yeryüzüne güneş oldular. Bu seferde biz olalım yeraltına güneş.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.