AKP iktidarının ‘taşeron işçiye kadro müjdesi’ni Sendika.Org olarak DİSK/Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş) üyesi işçilerle konuştuk
AKP iktidarının ‘taşeron işçiye kadro müjdesi’ni Sendika.Org olarak DİSK/Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş) ve DİSK/Genel-İş üyesi işçilerle konuştuk. Yıllardır taşeronda çalışan işçiler, “hukuksuz çalışma sistemi” dedikleri taşeron sistemi, mücadelelerini, hükümetin vaadinin işçiler arasındaki karşılığını anlattı: “Devlet sadece aradaki firmaları çıkarıyor, o zaman kendisi en büyük taşeron şirketi. Türkiye Cumhuriyeti taşeron devletidir”
Sendika.Org: Yıllardır taşerona karşı mücadele ediyorsunuz. Öncelikle bunu konuşalım, bu yıllar boyunca neler yaşadınız?
Adana Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Hüseyin Türkmen: Biz yıllardır üniversite hastanelerinde, devlet hastanelerinde emeğimizin değersizleştirilmesi ve yok sayılmasına karşı mücadele ediyoruz. Yaklaşık 11 yıldır Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası’nda emeğimizin görünmesi ve haklarımızı almak için nasıl mücadele etmemiz gerektiğini öğrendik. Taşeron sistemi dediğimiz şey, bizleri güvencesiz çalışmaya ve insanca yaşam sınırlarının altında çalışmaya mahkum ediyor. Bizler ‘Gözünün üstünde kaşın var’ denilerek işten çıkarmalarla karşı karşıya kalıyoruz. 11 yıldır taşeron sisteminin kaldırılması için mücadele ediyoruz. Taşeron işçilerin bu güvencesizlik ortamında hayata tutunması oldukça zor. Geleceğe dair herhangi bir plan yapılamıyor. Fakat bizler yürüttüğümüz mücadeleyle kendimizi var ettik. Artık kendimize güveniyoruz. Hastanelerde taşeron işçilerin var olduğunu, farklı statülerde çalışan diğer arkadaşlarımız gibi hastane içinde önemli bir konumumuz olduğunu biliyoruz. Sağlık işi bir ekip işi. Bizler de bu bütünün bir parçasıyız. İsterse dünyanın en iyi profesörü olsun, temizlik işçisi arkadaşımın yapamadığı temizliğin onun cerrahisini ne kadar riskli bir hale getirebileceğini herkes biliyor. Biz kendimizi var edip görünür kıldıkça iktidar da bizi görmek zorunda kalacak.
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çiçek Yılmaz: Yaptığımız iş, bir ekip işi. Her şey birbirine bağlı, doktor, hemşire ve biz… Birileri işini aksatırsa her şey aksar. Fakat bu kadar işin emeğin karşısında sömürü geliyor ve bizi vuruyor. Taşeron işçiyiz diye yeri gelince aşağılıyorlar, yerden yere vuruyorlar. Haksız yere işten çıkarıyorlar. Tabi bunları onların yanına bırakacak değiliz. Emeğimizin karşılığını alabilmek için örgütlendik, örgütlü mücadele ediyoruz.
Yarınlarımız için, çocuklarımızın geleceği için mücadele ediyoruz. Başbakan Ahmet Davutoğlu kamu kuruluşlarında çalışan işçilerin kadroya alınacağını söyledi. Arkadaşlarımız sevindi ama bunun altının boş olduğunu kısa sürede gördüler. Bu yasaya karşı mücadele etmezsek, bu yasa geçecek ve biz daha çok mağdur olacağız. Bu yüzden herkesi mücadeleye çağırıyoruz.
Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Güllü Hanoğlu: Neden taşerona karşı çıktığımızı şöyle anlatayım. Her yıl işe girdi-çıktı yapıldığı için yıllık izinlerimiz yok sayılıyordu. Doğum iznine çıkanlar işten çıkarılıyordu, süt izni yoktu, yol parası yoktu ve sürekli mobbinge maruz kalıyorduk.
Bir işyerinde kadrolu işçi yasal haklarını kullanırken, taşeron işçi maalesef kullanamıyordu. Asıl işi yapan işçilerin emeği görülmüyordu. Biz buna hukuksuz çalışma sistemi dedik, taşeron çalışma gerçekten ölüm demektir dedik ve buna karşı mücadele başlattık. Artık emeğimizin görülmesini, saygı duyulmasını ve haklarımızı istiyoruz. Taşeron sisteminin kaldırılması için yıllarca mücadele ederken Davutoğlu’nun bir müjde gibi “Kamuya alıyoruz” demesi ve bunun altındaki gerçekleri bilmeyen insanları umutlandırmasını kabul etmiyoruz. Yıllardır tüm iktidarlar bunu yaptı. 14 yıldır taşeron işçilerin umutlarıyla oynanıyor. Bizle dalga geçiyorlar. “Size kadro veriyoruz ama bu şartları kabul edeceksiniz” diyorlar. Biz de diyoruz ki taşeron sistemini aratacak bir sistem getiriyorsunuz, kölelik sistemi diye düşünüyoruz ve bu sistemi de kabul etmiyoruz. Bu taşerondan da beter bir sistemdir. Bunu kabul etmeyeceğiz.
Çalışma hayatının, taşeron çalışmanın zorluklarını anlattınız, kadın işçiler açısından ele alırsak nasıl zorluklarla karşılaşıyorsunuz, biraz bahseder misiniz?
Güllü Hanoğlu: 12 yaşında işe başladım. O zamanlar kaçak çalıştırma yaygındı. Tarlada, bağda, bahçede çok çalıştım. Çok fazla taciz olurdu. Şimdi ise kamuda da yaşanıyor bunlar. Odasına çağıran yöneticiler, dışarıda görüşme teklifleri… Çeşitli tacizlerle karşılaşmış fakat işini kaybetmekten korktuğu için ses çıkaramayan kadınlar var. Örgütlü mücadeleyle kadınlar bu tacizden, mobbingden kurtulacak. İktidarından diyanetine, işverenine kadar herkes kadınlarla uğraşıyor. Bıraksınlar kadınlarla uğraşmayı.
Tekrar hükümetin vaadine dönersek, kadroya alımlarda “performans” kriteri geliyor. Performanslarınız ne durumda?
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Saadet Erbek: Davutoğlu, “Dışarıda hiçbir taşeron işçi kalmayacak” dedi. Taşerona karşı dava açan kamu işçileri kazandı. Bunların kadro dediği şey, bizim geçmişteki emeğimizi yok saymalarıdır. İkramiyelerden tutun kıdem tazminatlarına yönelik açık bir hak gasbıdır. 3 yıllık sözleşme yapacak, sonra da performansıma bakacak. Yani benim 17 yıldır performansımı görmedin, 4 yıl sonra 4 yıllık performansıma bakacaksın. Bu işçiye yönelik en büyük tehdit, bunlar işçilerin elinde bulunan bütün hakları almak için uğraşıyorlar.
Taşeron işçiye kadro yalanıyla işçi sınıfının elinde olan son haklara da saldırı yapılıyor. Bu, güvenceli çalışma insanca yaşam mücadelesi yürüttüğünüz işyerlerinizde nasıl karşılanıyor? Çalışma arkadaşlarınız bu düzenlemeler hakkında ne düşünüyor?
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Erol Şahin: Gündemde kafa karışıklığı yaratıp, yasaları geçirmek istiyorlar. Hepsi birbirinden farklı açıklamalar yapıyor. Şimdiye kadar kazanılmış hakları da öldürmeyi istiyorlar. Çünkü biz, bu zamana kadar geçen sürede ciddi kazanımlar elde ettik. Açtığımız tediye davaları vardı. Bu davalarda, biz asıl işçi olarak kadrolu işçinin aldığı 3 aylık ikramiyeyi istediğimizi söyledik ve bunu yargı yoluyla kazandık. Yetmedi, maaş farkı için mücadele ettik. Biz aynı işi yapıyoruz dedik, maaş farkı davalarını açtık ve kazandık. Yani yargı bizim asıl işi yaptığımızı zaten kanıtladı. Biz zaten mahkemede, muvazaa kararlarıyla asıl iş yaptığımızı kanıtladık. Tek istediğimiz taşeronda yargı kararını uygulamaktı. Asıl işçi olduğumuzu daha nasıl kanıtlarız.
“Türkiye Cumhuriyeti en büyük taşeron şirkettir”
Güllü Hanoğlu: Bir şeyi merak ediyorum. Taşeronu kaldırıyor tamam, o aradaki firmaları çıkarıyor, o zaman kendisi en büyük taşeron şirketi. Türkiye Cumhuriyeti taşeron devletidir. Firmalarla devlet, iş birliği içinde işçileri sömürüyor.
Çiçek Yılmaz: Mehmet Şimşek çıkmış “Asgari ücretle geçinebilirler, tasarruf etsinler”diyor. Kiralık işçilikle bizi köleleştirmek istiyorlar. Bir gün benim sigortamı yatıracak, daha sonra başka işçinin sigortasını yatıracak. Böylelikle işsizliği kaldırdığını düşünüyor. Kendileri iş adamları olduğu için kıdem tazminatları onlara ağır geliyor. Bunu şimdi fona çevirecekler, ilerde tamamen kaldıracaklar.
Kıdem tazminatının fona devredileceğini, böylelikle kıdem tazminatının güvence altında olduğunu söylüyorlar. Peki buna inanıyor musunuz?
Güllü Hanoğlu: Hayır! Başbakan Davutoğlu kendisi söyledi, “İşsizlik fonundan karşıladık birçok şeyi” diye. Yani düşünün, bizden kesilen işsizlik fonu parası devletin yollarında kullanılıyor, bunu kendisi itiraf etti. Biz işsizlik fonunu kullanamıyoruz. Bu zamana kadar hiçbir işsiz, işsizlik fonunu kullanamamıştır. Ne oldu o paralar? Birisi bize açıklama yapsın. Şimdi Türkiye’yi soyup bitirdiler sıra tazminatlara geldi. Kıdem tazminatlarına el koyma dertleri şundan; fona devrederse tazminatlarımızı kullanacaklar. İşçiler bunun için mücadele ediyor. Bizim hastanenin başhekimi 36 bin lira maaş alıyor. Benim arkadaşım malulen emekli oluyor, 15 yılına 27 bin lira alıyor. Böyle bir adaletsizlik olamaz. Bizim, haklarımızdan vazgeçmemizi beklemeyin. Biz yıllardır emek verirken, geçmişe dönük haklarımızdan nasıl vazgeçer, geleceğimizi ipotek altına aldırırız?
Hükümetin açıklamaları çalıştığınız yerlerde, işçiler arasında nasıl karşılık gördü?
Hüseyin Türkmen: Davutoğlu’nun açıklamalarından sonra arkadaşlarımız heyecanlandı. İnsanlar iki şeyi düşündü: Birincisi ben kadrolu işçi oldum artık, ikincisi maaşım arttı. Bakanlar açıklama yapmaya başladı. İlk açıklamayı Çalışma Bakanı yapmadı. Bu daha ironikti…
Maliye Bakanı açıklama yaptı. Açıklamaları duyan işçiler işin yalan olduğunu, “Kadro değil ama kamuda istihdam edeceğim sizi” gerçeğini gördü. Tabi bunu yaparken de bizim sınavdan ve güvenlik soruşturmasından geçeceğimizi söylüyor. Eee ben 15 yıldır bu iş yerinde çalışıyorum, hastanenin tüm mahrem yerlerini biliyorum. Asıl soru: Bu güvenlik soruşturmasını kim yapacak, sınavı kim yapacak…
Sınavdan geçemeyince ne olacak peki? Benim 15 yıllık hakkımı imha ediyor. Aslında bütün haklarımıza saldırarak işçi sınıfını kuşatıyorlar.
Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nuray Gökçe: Yasa değil bu, yasasızlık. “Kadro” dediler şimdi “kamu” diyorlar bizimle akıl oyunu oynuyorlar. İşçi sınıfının aklını karıştırıp haklarını gasp etmek istiyorlar.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Ali Yılmaz: Yıllardır taşeronda çalışan işçileriz. Sendikalı olmamamız için baskılar yaptılar. Senelik izinlerimizi gasp ettiler. Davalarla gündeme geldik, haklarımız için mücadele ettik. Bizim emeklerimizi yediler, zengin oldular. Devlet, şirketleri daha zengin etmek için bizi kamu kuruluşlarına alacakmış. Biz zaten kamu kuruluşlarında çalışıyorduk, uzaydan gelmedik.
Herkes elini taşın altına koysun, bu yasaları geçirmeyelim. Bu hakları kazanmak için mücadele eden arkadaşlarımızın yolundan gidelim.
Sendika.Org
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.