Gündem Çocuk Derneği’ne çocuk ihmal ve istismarına dair aklımızdaki soruları sorarken, ihmal ve istismarın önlenmesi için neler yapılması gerektiğini de sorduk
Her geçen gün çocuklara yönelik ihmal ve istismar olaylarının daha fazla açığa çıkması ve Ensar Vakfı’nın Karaman Şubesi’nin 45 çocuğa tecavüz ile gündeme gelmesinin ardından, çocuklara yönelik şiddet, tecavüz, ihmal ve istismarı Gündem Çocuk Derneği ile konuştuk. Çocuk ihmal ve istismarına dair aklımızdaki soruları sorarken, ihmal ve istismarın önlenmesi için neler yapılması gerektiğini de sorduk
Merhaba. Bize önce kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Gündem Çocuk Derneği çocuklara ilişkin neler yapar, çocuklarla nasıl temaslarda bulunur? Bu yıl 10. yılınızdı ayrıca.
Gündem Çocuk Derneği’nin kuruluş amacı ve bizleri bir araya getiren temel motivasyon çocuklar için daha iyi bir dünyanın mümkün olduğuna olan umudumuz. Amacımız da aslında daha iyi bir dünya yolunda çocukların yaşamına, hak ve özgürlük sahibi bireyler olarak algılanmalarına, mutlu olmalarına, özgürleşmelerine katkıda bulunmak.
Gündem Çocuk Derneği’nin yaptıklarını değil de daha çok tanıklıklarını, öğrendiklerini anlatsak daha iyi olabilir. Öncelikle 10 yıl bize , çocuk hakları meselesinin “politik” bir mesele olduğunu gösterdi. Bu sürede dünyada ve Türkiye’de olan her gelişme çocukların yaşamını, hak ve özgürlüklerini doğrudan etkiledi. Çatışmaların yükseldiği zamanlarda çocuklar öldürüldü, tutuklandı, işkenceye maruz kaldı. Devlet, sermayenin ucuz işgücü ihtiyacını karşılamaya karar verdiğinde çocuk işçiliğinin önünü daha da açan yönetmelikler yapıldı. İşyerlerine yönelik sistematik denetimsizlikten vazgeçmediğinde çocuklar da iş cinayetlerinde yaşamını kaybetti. Sosyal haklar azaldığında, yoksulluk arttığında Ayaz Bebek gibi çocuklar açlıktan yaşamını kaybetti. Sağlık sistemi piyasalaştıkça Muhammed’e ambulans yetişemedi, ölüsünü babası sırtını taşımak zorunda kaldı. Muhafazakarlaşmayla birlikte çocuklar eğitim sistemi insan haklarına dayalı bir amaçtan uzaklaştı, çocukların gelişimleri engellendi.
Devlet çocuk evlilik meselesini sadece kültürel bir mesele olarak değerlendirdiğinde ve buna derinden bir hoşgörü gösterdiğinde Kader gibi çocuklar ne yazık ki yaşamını kaybetti. Devletin toplumsal cinsiyet algısı hep erkek ahlakından yana olduğundan, mahkemeler cinsel şiddete uğrayan çocukların rızasını aradı. Karaman’da 45 çocuğa yönelik tecavüz olayına yıllarca sessiz kalındı.
Kapalı kurumun şiddet ürettiğini kabul etmediği için çocuklar cezaevlerinde şiddete maruz kaldı, intihar etti. Devlet Suriyeli mültecilere misafir değinde “misafirinden sıkılan” lar çocuklara köle muamelesi yaptı, patronları onları döverek öldürdü… Ve daha nice örnek var…
Ama 10 yıl boyunca gerçekleşen birkaç önemli gelişmeden söz edilebilir. Birincisi her şeye rağmen, ezbere de olsa çocukların hakları bilinir oldu. Bir diğeri de özellikle Berkin Elvan’dan sonra, devletin çocukları öldürdüğü bir şekilde daha görünür, daha bilinir oldu. Evet Berkin’den sonra öldürülen çocuklar için sokağa çıkılmadı ama bu süreç içerisinde pek çok öznenin olduğu bir çocuk hakları hareketi oluştu ve gelişti. Çocuklar ise zaman zaman, her nasıl hayat yaşarlarsa yaşasınlar, bulundukları yerden seslerini duyurmaya (çeşitli yöntemlerle ki bazen hiç ses çıkarmayarak) devam ettiler. Bir kısmı örgütlendi, bir kısmı Gezi’de ve Kürt illerinde olduğu gibi iktidara karşı, özgürlükleri için sokağa çıktı. Yetişkinlerin tam vakıf olamadığı yöntemlerle direnmeye devam etti. Belki de son dönemde devletin, iktidarın çocukları doğruda hedef almasının ( kolluğun hedefi, yargının hedefi, cumhurbaşkanına hakaret davaları vb) sebebi de budur. Biz 10 yıl boyunca çocukların bu hayatın bir döneminde özgürleşeceklerine inandığımız söyledik. Kendimize de onların özgürleşme yollarına katkı verme rolünü biçtik. Yaşanan onca can yakıcı olaylara rağmen çocukların özgürleşmeye – en azından bizim çocukluklarımızdan daha fazla- başladıklarını söyleyebiliriz sanki. Gündem Çocuk Derneği de tüm bunlar olurken hep çocukların yanında yaşamı dönüştürmeye çalışan bir aktör olmaya çabaladı.
Son dönem gündemimizde bulunan cinsel istismar çocuk ihmal ve istismarın alt başlıklarından sadece bir tanesi. Çocukları uğradığı başkaca ihmal ve istismarlar nelerdir?
Son günlerde sıklıkla gündeme gelen cinsel istismar konusu istismarın sadece bir türü. İstismar dediğimiz mesela aslında bir şiddet. Çocuğa yönelik bir şiddet ve bir insan hakkı ihlali. Çocuklar üzerinde; gücün, erkin kötüye kullanımı. Farklı şekillerde, farklı yerlerde yaşanabiliyor. Faili, failin çocukla ilişkisi değişse bile şiddetin etkileri aynı: Çocuklar için yıkıcı, onların hayatla ilişkinini kesintiye uğratıyor, güven ve adalet duygusunu zedeliyor, gelişimlerini engelliyor. Çocukların uğradığı şiddet türleri ise çeşitli. Karaman’da yaşanan ya da çocukların evlendirilmesi gibi cinsel şiddet bunlardan sadece birisi. Bunun dışında; fiziksel şiddet var, duygusal ve psikolojik şiddet var. Sömürü var. Ekonomik olarak çocukların; çalıştırılarak ya da satılarak sömürülmesi de bir tür şiddet.
Mekanlara göre ayırdığımızda yani çocukların şiddete maruz kaldığı yerlere baktığımızda ise beş farklı mekan görüyoruz. Bunlardan ilki ev. Anne- baba ya da diğer ebeveynlerin ev içinde çocuklara uyguladıkları şiddet ya da çocukların ev içinde yaşanan şiddete tanıklık etmeleri anlamına geliyor.
İkinci yer eğitim ortamları. Çocuklara eğitim ortamlarında öğretmen, yönetici ve diğer okul personeli tarafından ya da çocukların kendi akranları tarafından her türlü şiddete maruz kalabiliyor.
Bir diğer yer ise tutukevleri, yurtlar, psikiyatri kurumları, bakım ve rehabilitasyon merkezleri gibi kapalı kurumlardır. Çocuklar burada da çok ağır şiddetin her türüne maruz kalabiliyor. Pozantı’dan Şakran’a Sincan’dan Erzurum’a kadar tutukevlerinde yaşananlar gibi…
Çocukların şiddete maruz kaldıkları bir başka yer ise çalışma ortamı. Çocukların zorla çalıştırılmaları ekonomik sömürülmeleri zaten bir tür şiddetken çocuklar bu sömürüye uğradıkları yerlerde ayrıca şiddetin diğer türlerine de maruz kalabiliyor. Patronu tarafından dövülen, örselenen çocuklar ya da iş cinayetlerinde yaşamlarını kaybeden çocuklar bu alanda yaşanan şiddetin can yakıcı örnekleri…
Bir diğeri ise sokaktır. Çocuklar ne yazık ki sokakta özellikle de kolluk güçlerinin uyguladığı şiddete maruz kalabiliyorlar. Yaşamlarını kaybedebiliyorlar.
Çocuk istismarı son dönemde sıkça tartıştığımız konulardan biri. Bu konunun farkındalığı nasıl yaratılabilir? Çocuklar bu süreçten en az zararla nasıl çıkabilir?
Bu konudaki farkındalığın sağlanması pek çok konuyla ilgili. Örneğin bu kadar çok gündeme gelmesiyle birlikte ebeveynler çok tedirginler şu günlerde. Ama sadece tedirgin olmak işe yaramıyor. Çocukların şüphesiz ki kendilerini korumasını öğretmek, benzer bir şey olduğunda güven duyabildiği bir ortamda, güven duyduğu kişilere aktarmasını sağlamak çok önemli. Ama asıl önemlisi çocuklara yönelik etkili, güvenli başvuru mekanizmalarının oluşturulmasıdır.
Ve tabii ki erkek egemen sistemi ve sorunlu çocukluk algısının deşifre edilerek; hak temelli bir dönüşümün sağlanması gerekiyor. Çocukların toplumun tüm aktörleri tarafından hak sahibi, özgürlük sahibi bireyler olarak algılanması önemli. Çocuğa yönelik şiddetin ortadan kalkması; çocukların söz konusu daima güç ilişkisinin eşit olmayan tarafında bulunmasının önüne geçilmesiyle, çocukların kimsenin ailenin ya da devletin “malı” olmadığı algısının benimsenmesiyle, onları yaşamın ortak eşit bireyleri olduklarının kabulüyle mümkün..
Bu şiddet önlenememiş ise bu süreçten sonra yapılması gerekenler ise şöyle: Şiddet gören ve hakları ihlal edilen çocuğun derhal güvenli ortamlara alınması, çocuğun ve yakınlarının psiko sosyal açıdan desteklenmesi gerekir. Ayrıca bu süreçte şiddetin tanığı olan diğer çocuklara yönelik de bir çalışma yapılması hayati önlem taşıyor.
Karaman özelinde ise yapılması gerekenlere bunlara ek olarak;
Şiddet görmelerine neden olan sistematik sessizliğin araştırılması, sorumluların yargılanmasının söyleyebiliriz.
Hiçbir çocuğun benzer bir olayı yaşamaması için de (geçtiğimiz günlerde çocuk alanında çalışan örgütlerin ortak talebinde dile getirildiği gibi);
Son dönemde artan veya görünür olmaya başlayan çocuk istismarı Ensar Vakfı’nda yaşanan cinsel istismar olayıyla birlikte açığa çıktı. Bu konuyla ilgili çocuklar için var olan bir dernek olarak neler düşünüyorsunuz?
Bu olay tabii ki kabul edilemez. 45 çocuğun 4 yıl boyunca böyle bir şiddete maruz kalması korkunç bir olay. Bizim düşüncemiz bu olayın 4 yıl boyunca fark edilmemiş olmasının mümkün olamayacağı. Çünkü çocuklar aslında bazen hiç tepki vermeyerek de olsa yaşadıkları şiddete ilişkin mutlaka birşeyleri ifade ederler. Yeter ki yakınlarındaki yetişkinlerin yüzleri onlara dönük olsun. Dolayısıyla bu olayın ya 4 yıldır üstü kapatıldı ya da kimse çocuklarla ilgilenmedi. Her ikisi de hak ihlali.
Olayın korkunçluğunun yanı sıra devleti yetkililerin yaptıkları açıklamalar da son derece riskli. Bakanın yaptığı açıklamayı herkes duydu. Bir Bakan’ın, yaşanan ve ciddi bulguları olan cinsel istismar olayını “bir kereden bir şey olmaz” mantığı içinde açıklaması; korumakla yükümlü olduğu çocukları değil, “denetlemekle yükümlü olduğu” ve yasadaki denetleme görevini yerine getirmediği için hukuken sorumlu olan özel vakfın itibarını korumaya çalışmasıdır.Bu durum en azından kabul edilemezdir, bakanın yükümlülüklerini yerine getirmemesi, görevini yapmamasıdır.
Yapılan bu açıklamanın devlet koruması altında olan ve “olması gereken” çocukların bulunduğu kurumlarda cinsel istismara, tacize, şiddete “meşruiyet” kazandıracağı ve cesaret vereceği de açıktır.
Sizce cinsel istismarın engellenmesi için neler yapılması gerekir? Hükümet, örgütler, dernekler nasıl görevler almalı bu süreçte?
Çocuğa yönelik her türlü şiddeti önlemenin yolu insan haklarına dayalı, toplumsal cinsiyet algısını benimsemiş etkili bir mekanizmaları hayata geçirmeyi hedefleyen, bütüncül bakış açısına sahip bir çocuk politikası ve bir siyasi iradedir. Bu iradenin; önleyemediği olaylarda da faili cezasız bırakmaması, üstünü örtmemesi, bu şiddete maruz kalan çocukların yeniden güçlendirebilecek mekanizmaları işletmesi, bir daha yaşanmaması için her türlü önlemi alması gerekir. Bunun temelini de Türkiye’nin taraf olduğu BM çocuk Hakları Sözleşmesi oluşturur. Bu yükümlüğü yerine getirmeyen, görevini yapmayan yetkililerin ise istifa etmesi bir zorunluluk, vicdani bir sorumluluktur.
Sivil toplum örgütlerine düşen ise; yaşanılanları görünür kılmak, iktidar örüntülerini deşifre etmek, devletin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini izlemek, toplumun çocuk ve toplumsal cinsiyet algısının hak temelli dönüşümüne katkıda bulunmak ve tabii ki bu dönüşümün talebi örgütlemektir.
Sendika.Org/ Ankara
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.