Şimdi direnişi meydanlarda, binlerce Bursalı’yla buluşturma, emeğin kentinin sahibinin kim olduğunu 1 Mayıs alanında gösterme zamanı
Bursa’da 27 Nisan günü Ulu Cami önünde gerçekleşen intihar saldırısında saldırgan ölmüş, 13 Bursalı yaralanmıştı. 28 Nisan günü “Katliamın sorumlusu vali istifa” pankartı ile Valilik önünde eylem yapan Halkevciler gözaltına alındı. Polisin eylem alanında darp ve ters kelepçe ile başladığı işkence karakolda sürdü. Gözaltına alınanlardan Bursa Halkevleri üyesi Ahmet Keskin “Bursa emeğin ve direnişin başkentidir” başlığı ile yazdığı yazıda 1 Mayıs’ta buluşma çağrısı yaptı. Ahmet Keskin’in yazısını yayımlıyoruz
Bursa emeğin ve direnişin başkentidir…
Kentimize, Bursa halkının haklarına bugüne kadar nasıl sahip çıktıysak bugünden sonra da bu böyle olacaktır. Eğitim hakkına, sağlık hakkına, temiz bir çevrede yaşama hakkına sahip çıktığımız gibi halkın, yaşama hakkına da sahip çıkmak boynumuzun borcudur.
Bombalara, savaşa, katliamcılara karşı ayağa kalktık. Şehrin göbeğinde sorumluların istifasını isteyen yoldaşlarımıza verecek cevabı olmayanlar acizliklerini saldırganlıklarıyla gösterdiler. Bu tablo bile bu kentin sahibinin Efkan Ala’lar değil, devrimciler olduğunu ispat etmeye yeter. Şimdi direnişi meydanlarda, binlerce Bursalı’yla buluşturma, emeğin kentinin sahibinin kim olduğunu 1 Mayıs alanında gösterme zamanı.
Bursa, çok köklü bir kent ve kurulduğundan bu yana bir üretim merkezi. Bu durum sanayi devriminden sonra daha da pekişti. 2,5 milyondan fazla nüfusa sahip olan kentin ezici ağırlığı emekçilerden oluşuyor. İşçi nüfusunun ağırlıklı kısmı da üretim alanında (tekstil ve metal iş kollarında) çalışıyor. Bu kentin işçi sınıfının hak mücadeleleriyle buluşması, üretimdeki payının farkına varması egemenlerin en büyük korkusu. Tarihte sayısız örnekleriyle karşılaşılan direnişler zincirine son yıllarda iki büyük halka eklendi. Birincisi ağırlığını gençlerin oluşturduğu, on binlerce Bursalı’nın katıldığı Haziran Direnişi, ikincisi ise binlerce emekçinin ayağa kalktığı Metal Direnişi. Bursa’daki emek sömürüsüne, kent yönetiminin rantçılığı ve beceriksizliği eklenince isyanların yeni ve güçlü halkalarla büyümesi kaçınılmaz görünüyor. Tam da bu noktada devreye kent halkının adeta utandığı ırkçı gruplar ve en basit panel için bile binlerce lira harcama kudretine sahip olan gerici tarikatlar sokuluyor. Bu gruplar eliyle Amedspor maçında yapılanlar, abartılı kutlu doğum etkinlikleri gibi sansasyonel işlerle, kentimiz tüm ülkeye savaşın, mezhepçiliğin ve ırkçılığın kenti gibi tanıtılıyor. AKP sürekli Osmanlı’nın başkenti, evliyalar şehri gibi vurgularla algıyı yönetmeye ve idare etmeye çalışırken, bir yandan da kent içine ‘Duruma uyum sağlayamazsan burada yaşayamazsın’ mesajı vererek, faşizmin sopası aracılığıyla sömürüyü katlıyor.
Bursa Halkevleri’nin aktif bir öznesi olarak içerisinde yer aldığı Bursa Savaş Karşıtı Platform olarak 2 Aralık 2012 tarihinde savaşa hayır mitingi gerçekleştirmiş, Suriye’de ve Ortadoğu’da yaşanan savaşın aktif taşeronu olan AKP’yi uyarmıştık. Emperyalistlerle yapılacak iş birliği ile rant sağlama politikalarının ülkemize yoksulluk, zam, ölüm, kan ve gözyaşı olarak döneceğini haykırmıştık. Savaş koşulları dahil olmak üzere her koşulda ırkçılığa, gericiliğe ve emperyalizme karşı net bir tavır alacağımızı ifade etmiştik. Savaşa karşı sağlanan bu birlik ve beraberlik ortamı, mücadele kararlılığı Bursa muhalefetinin içinden geçtiği dönemin başlangıcı sayılabilir. Saldırılara yanıt ararken bu deneyime bakmak önemlidir.
Bu yaşananlar, yıllardır savunduğumuz fikrin acı ispatıdır. Kentimizde yaşanan patlamanın ve diğer kentlerde yaşanan patlamaların, olağanüstü hallerin, katliamların sorumluları barışa karşı savaşı savunanlardır. Kardeş halkların özgürlükleri, hakları ve zenginlikleri üzerinde egemenlik hayalleri kuranlardır.
Kentimizde yaşanan katliamın ve egemen olan korkunun sebebi halkları, dinleri ve mezhepleri sömürerek zengin olma hayalleri kuranlardır. Kendi dışındakilere zarar verme çabasında olan bu gerici ve ırkçı akıl, en büyük zararı kendine verdiğinin farkında olamayacak kadar ahmaktır. Kentimizde bu fikrin sahiplerine yer yoktur. Bu fikrin en büyük temsilcisi AKP’nin bakanı Efkan Ala’nın kentimizde yeri yoktur. Bursa halkında, ırkçılığa, gericiliğe, mezhepçiliğe ve her türlü ayrımcılığa karşı, eşitlik ve özgürlük için direnme gücü vardır ve çeşitli direnişlerde zaman zaman açığa çıkmaktadır.
Kentimizde yaşanan patlamanın hemen ardından Bursa Halkevleri olarak bir açıklamayla birlikte kriz masası oluşturduk. Hastanelere yaralılarımızı ziyarete gittik ve Muradiye Devlet Hastanesi’nden yapılan Olay TV canlı yayınında Bursa Valisi’ni Halkevciler olarak protesto ettik. Verecek cevabı olmayan Vali hızla hastane içerisine girerken, arkadaşlarımız gözaltına alındı. Sokaklardan çekilmeyeceğimizi, kentimize ve halkın yaşam hakkına sahip çıkacağımızı, bu kanlı saldırının sorumlusu olan ırkçılıkla ve gericilikle mücadele kararlılığımızı simgeleyen sembolik eylemi Heykel’de yaptık. Eylemimizde ayrıca kentimize bu durumu yaşatanların sorumlularını, yani Bursa Valisini ve Efkan Ala’yı istifaya davet ettik ve son derece şiddetli bir saldırıyla gözaltına alındık.
Baskılarla, saldırılarla bizi yıldırabileceğini sananlar aldanıyorlar.
Bursa’yı ne AKP’nin algı yönetme masallarına ve gerici politikalarına bırakırız, ne de savaş şakşakçılarına, ırkçılara ve mezhepçilere. Bursa emekçilerin ve direnişin kentidir. Gezi’den, metal direnişinden öğrendiğimiz en önemli şey, üretenlerin bir anadan doğmuşçasına kardeş olduğudur. Ne zaman birliğimiz bozulduysa o zaman kaybettiğimizi gördük ve artık kaybetmek istemiyoruz. Haklarımızı almanın yolu sadece bir araya gelmekten geçmiyor, birlikte direnmekten ve üretenlerin yönettiği bir kente, ülkeye, dünyaya sahip olmak için mücadele etmekten geçiyor.
Üretenlerin yönettiği bir ülke için herkese çağrımızdır.
Eşitlik, özgürlük, laiklik ve demokrasi için AYAĞA KALK!
Yaşanabilir bir kent için AYAĞA KALK!
Emeğin ve direnişin kenti BURSA AYAKTA!
Sen de kendini yaşadığın kentin sahibi gibi hissediyorsan, AYAĞA KALK, 1 Mayıs’ta buluşalım.
*Bursa Halkevleri
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.