Melis Danişmend meseleyi büyütmüyor, dert yarıştırmıyor. Veda ederken el sallıyor, patronuna kızmıyor onu ‘renklendiriyor’, günleri, hayatı, ayrılıkları, aşkı bizim gibi selamlıyor araya sıkıştırdığı tatlı gülüşleri ile Yok, olmuyor. Normalde yazı yazarken kulaklığımda ‘itici güç’ olarak kullandığım şarkı listemden seçmeler olur. Ama bu kez olmuyor. Yazının başına oturduğumda kendimi Melis Danişmend’in üç albümünü de baştan […]
Melis Danişmend meseleyi büyütmüyor, dert yarıştırmıyor. Veda ederken el sallıyor, patronuna kızmıyor onu ‘renklendiriyor’, günleri, hayatı, ayrılıkları, aşkı bizim gibi selamlıyor araya sıkıştırdığı tatlı gülüşleri ile
Yok, olmuyor. Normalde yazı yazarken kulaklığımda ‘itici güç’ olarak kullandığım şarkı listemden seçmeler olur. Ama bu kez olmuyor. Yazının başına oturduğumda kendimi Melis Danişmend’in üç albümünü de baştan aşağı tekrar dinlemeye başlamış buluyorum. Girizgâh bile zor çıkacak gibi görünüyor. Zira aklım şarkılarda…
Melis Danişmend ile – kendisi tahminimce hatırlamayacaktır – selam sabahımız Radikal gazetesine uzanıyor. Ben Kültür Sanat’ın toy stajyeriyken bu ‘Pembe Saçlı Kız’ da Radikal Cumartesi’de muhabirlik yapıyordu. Karşılaştığımızda selamımı geri çevirdiğini görmedim. Sonra Mehmet Tez önderliğinde, Ayhan Abayhan, Alper Bahçekapılı, Yeşim Tabak ve Melis Danişmend’den oluşan Rolling Stone Türkiye için iş görüşmesine gittiğimde karşılaştığımızda, beni, derginin ofisine kadar götürmüş, ”Çay – kahve içer misiniz?” diye sormuştu kibarlıkla ve parıl parıl parlayan Uma Thurman’ın Kill Bill’de giydiği sarı ayakkabılarıyla.
Radikal’den sonra Rolling Stone’da da yazılarını keyifle takip etmeye başlamıştım. Ama benim Melis Danişmend’i asıl takibe almam, tarihini tam hatırlamadığım bir canlı performansta o zamanki grubu Üç Nokta Bir (eski Speatny Bears) ile yaptığı ‘Umbrella’ cover’ı ile olmuştur. O performansa hayran kalmıştım ve ardından gelen Barda filminin soundtrack’i ‘Dediler Ki’ ile yanımızda bir sandalyelik yer daha açmıştı kendisi. Gazeteciliğe devam ederken müzik çalışmalarını da eksik etmeyen Danişmend 2010 yılında yayınladığı ‘Daha Az Renk’ albümü ile kulvarı farklılaştırmış ve akustik bir sesle dinleyiciye “merhaba” demiş ve festivallerde boy göstermeye başlayarak inceden kendi kitlesini de oluşturmaya başlamıştı.
2013 yılında çıkan ‘Biraz Gülmek İstiyorum’ albümünde ise enstrümanlar çoğalmış ve omurga yerli yerinde oturmuştu. Ve yine üç yıl sonra Melis Danişmend We Play etiketiyle yayınlanan ‘Ve Ev’ albümüyle karşımızda.
Son yılların en iyi kadın sanatçıları arasında gösterilen Danişmend’in albümünde yer alan sekiz şarkıdan yedisinin söz ve bestesi Danişmend’e ait. ‘O’ndan Öyle’ şarkısı ise Pinhani’den tanıdığımız Sinan Kaynakcı’ya ait. Emre Ataker (tüm tuşlu çalgılar), Faruk Kavi (elektrik ve akustik gitar), Ozan Öner (bas gitar ve glockenspiel), Burak Gürpınar (davul), Serkan Emre Çiftçi (trompet) ve Gülşah Erol (çello) da enstrümanlarıyla albümde Danişmend’e eşlik etmiş.
Bana göre Melis Danişmend’in en büyük özelliği sesinin duru ve temizliğiyle özdeşleşerek beraber yürüyen şarkılarının kulak tırmalamaması. Bunda da en büyük rolü Danişmend’in ‘bizi’ anlatması. En dandik popçunun bile yaptığı bir şarkıyla aşkı, yalnızlığı, arkadaşlığı, bunalımı kökten çözmeye giriştiği dönemde ‘bizim’ yani küçük ve sıradan insanın dertlerine küçük ve naif dokunuşlarla ortak olması Danişmend’i dinleyiciye daha da yaklaştırıyor.
Melis Danişmend meseleyi büyütmüyor, dert yarıştırmıyor. Veda ederken el sallıyor, patronuna kızmıyor onu ‘renklendiriyor’, günleri, hayatı, ayrılıkları, aşkı bizim gibi selamlıyor araya sıkıştırdığı tatlı gülüşleri ile. Ve bu da Melis Danişmend ile dinleyici arasındaki duvarı kaldırarak samimiyeti ortada bırakıyor sadece.
Melis Danişmend albümü ‘Ve Ev’i, “uzun bir yoldan sonra eve kavuşma anı” olarak tanımlamış. Evin kime ait olduğu belli olmasa da şarkılar çalmaya başladığı anda, insanın, kendi evinde ayaklarını uzatıp bitmiş rakı bardağına bakarken mutfağa seslenip “Melis, bir duble de bana koyar mısın?” diyesi geliyor. Zira ‘Ve Ev’ hepimizin evini anlatıyor. İnsanın asıl evi kalbidir…
soyerbrk@gmail.com
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.