Üretkenlik artışı için çalışma saatlerinin ve emek yoğunluğunun yükseltilmesi dışında bir yol kalmıyor demektir. Sermaye çevrelerinin reform talebinin üretim sürecindeki karşılığı tam da bu durum. Hükümetin “kiralık işçilik” tasarısını Meclis’e göndermesinin iktisadi gerekçesi de aynı, yani emek yoğunluğunun artırılması yoluyla verimliliğin artırılması 2015 yılını kapsayan resmi verilerin yayınlanması, işçi sınıfının ücret, çalışma saati, verimlilik, örgütlenme gibi […]
Üretkenlik artışı için çalışma saatlerinin ve emek yoğunluğunun yükseltilmesi dışında bir yol kalmıyor demektir. Sermaye çevrelerinin reform talebinin üretim sürecindeki karşılığı tam da bu durum. Hükümetin “kiralık işçilik” tasarısını Meclis’e göndermesinin iktisadi gerekçesi de aynı, yani emek yoğunluğunun artırılması yoluyla verimliliğin artırılması
2015 yılını kapsayan resmi verilerin yayınlanması, işçi sınıfının ücret, çalışma saati, verimlilik, örgütlenme gibi maddi koşullarının nasıl bir seyir izlediğini ortaya koymamıza imkan veriyor.
Verilerin başlıca kaynağı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). Ücretler, üretim, istihdam, sigortasız çalışma, sabit sermaye büyüklüğü bakımından vazgeçilmez bir kaynak. Sonra Merkez Bankası’nın sanayi sektörü bilançoları, kapasite kullanımı gibi önemli istatistikleri var. İMKB’nin şirket bilançoları da vazgeçilmez bir kaynak. İSO’nun (İstanbul Sanayi Odası) sanayi sektörü ve büyük firmalara dair serileri de hem özgünlüğü hem de istatistik sonuçları kontrol etmemiz için kıymetli. Kalkınma Bakanlığı verileri de öyle. SGK verileri de ortalama ücret için dikkate alınması gereken bir kaynak. Sendikalara gelince, milyonlarca liralık işçi aidat fonlarına rağmen, “açlık ve yoksulluk sınırı” dışında laf kalabalığı, aşırılmış istatistikler dışında”özgün veri” bulmamız mucize. Sendikalardan (Türk-İş) edindiğimiz tek özgün veri kamu toplu sözleşmeleri. Bu verilerden hareketle ortalama ücret serisini kontrol etme imkanı bulabildik.
Verilerin hemen tamamındaki yöntem sorunu, hesaplama hataları ve nihayet benzer seriler arasındaki tutarsızlıkları tümüyle telafi etmek mümkün olamazdı. Bu nedenle verilerin gerçeğin tamamını değil belli bir kısmını yansıttığını ve bu haliyle genel eğilimleri ortaya koyduğunu dikkate almak gerekir.
1. Ücretler geriliyor
2015 yılında sanayi sektöründe işçi başına ücretler reel olarak, (fiyat artışlarının etkisinden arındırılmış) yüzde 1,5 oranında azaldı.
Sanayide kayıt dışı istihdam edilen yaklaşık 1,5 milyon işçinin ücretindeki düşüş daha belirgin, yaklaşık yüzde 5 oranında.
Sigortalı çalışan (3,8 milyon işçi) sanayi işçilerinin 2015 yılı ücret düzeyi hemen hemen değişmedi (Binde 5 oranında bir azalma söz konusu).
2. Ücretler en fazla tüketim malı sektöründe düştü
Kayıt dışı dahil sanayi sektörlerine göre 2015 yılı reel (enflasyondan arındırılmış) ücretlerdeki yıllık değişim şu şekilde gerçekleşti.
2015 yılı sanayi sektörü ücretlerde değişim %
3. Asgari ücret artışı 2016’da ortalama ücretleri artırdı
1 Ocak’tan (2016) geçerli olmak üzere, 2016 yılında asgari ücretin yüzde 33 oranında artırılmasının ortalama ücretleri belli ölçüde artırdığını varsayıyorum. Henüz 2016 ilk çeyreğine ilişkin veriler üretilmedi. Ama asgari ücret ödenen işçilerin oranı her geçen yıl artıyor. Bu nedenle, asgari ücrete yapılan her zam, ortalama ücretin yükselmesine yol açar. 2016 ilk çeyreğinde asgari ücret zammının, ortalama sanayi ücretlerini reel olarak yüzde 7 artırdığını tahmin ediyoruz.
4. Çalışan emekçi sayısında artış
Türkiye’de ücretli olarak istihdam edilen emekçi kitlesi, 2015 yılında 17 milyon 800 bine ulaştı. 2015 yılında emekçi kitlesine 700 bin yeni işçi katıldı. 2008-2009 krizinden sonra, yani son 6 yıldır çalışan emekçi sayısında sürekli bir artış söz konusu.
5. İşsizlerle birlikte emekçi kitlesi 21 milyonu aştı
Çalışan emekçi kitlesine kentlerde ücretli iş talep eden, 3 milyon 600 bin işsizi eklediğimizde toplam emekçi kitlesi 21 milyon 400 bine ulaşıyor.
(Ücretli iş dışındaki gerçek işsiz sayısı 2 milyon kişi. Böylece toplam gerçek işsiz sayısı 5 milyon 600 bin kişi)
İşsizler, yani yedek işgücü kitlesi de sürekli artış içinde. Her geçen yıl, iş talep eden emekçi kitlesinden daha azı, iş bulabildiği için işsiz kitlesi daha büyük bir hızla artıyor.
6. Emekçilerin yaklaşık yarısı üretici sektörlerde
2015 yılında sanayide (maden-imalat sanayi-enerji) çalışan işçi sayısı 5 milyon 300 bin. İnşaat sektöründe 1 milyon 900 bin emekçi istihdam ediliyor. Taşımacılık ve dağıtım sektöründe çalışan emekçi sayısı da 1 milyon 200 bin. Böylece üretici sektörlerde çalışan emekçi sayısı 8 milyon 400 bine ulaşıyor. Bu sayı toplam emekçi kitlesinin yüzde 47’sini oluşturuyor.
7. Yaklaşık 4 milyon ücretli işçi sigortasız çalışıyor
Ücretli çalışan 17 milyon 800 bir emekçinin yaklaşık 4 milyonu sigortasız. Bu kitlenin en az 600 bini çalışma izni verilmeyen göçmen işçilerden oluşuyor. Sanayi sektöründe sigortasız işçi sayısı da en az 1,5 milyon kişi. İnşaat sektöründe çalışanların üçte ikisi de (1 milyon 250 bin) sigortasız.
8. Sanayi işçilerinin verimliliği
İşçi başına üretim (miktarı veya değeri) olarak tanımlanan verimlilik (veya emek üretkenliği) sanayi sektöründe 2010’dan sonra kesintisiz artış içinde. Verimlilik, 2015 yılında fiziki ürün bazında yüzde 4, üretim değeri bakımından yüzde 7 oranında büyüdü.
Verimlilik artışı kâr hacminin yüksek düzeyde arttığı anlamına geliyor. Üstelik verimlilik artarken, ücretler gerilediği için, kâr hacmi (muhtemelen kâr oranı da) çok daha yüksek düzeyde artmış demektir.
Verimlilik artışı işçilerin uzun süreli ve yoğun biçimde çalıştırıldığını da ortaya koyuyor.
9. İşçileşme artarken, örgütlenme
2015 yılı ocak itibariyle sanayi işçilerinin yüzde 12’sini oluşturan 615 bini sendikalı durumda. Diğer üretici sektörlerde durum şöyle: İnşaat sektöründe yüzde 2, taşımacılık ve dağıtım sektöründe yüzde 6. Bu üç üretici sektörün tamamında sendikalı işçi sayısı 725 bin, sendikalılaşma oranı yüzde 9.
Diğer yandan, toplam sendikalı ücretli emekçi sayısı 2015 yılında 1 milyon 430 bin ve sendikalaşma oranı yüzde 8 düzeyinde kaldı.
10. Sonuç
2015 yılında, sınıf mücadelesi dengesinin, işçi sınıfı aleyhine tesis edilmiş olduğu görülüyor.
Sermaye açısından ifade edersek, sermaye birikiminin sürdürülmesi ve artışı bu dengeye bağlı. AKP iktidarının istikrar diye propaganda yaptığı şeyin maddi temelini de işte bu sınıf dengesi oluşturuyor.
Sanayi şirketlerinin bilançolarını incelediğimizde 2015 yılında makine (sabit sermaye) yatırımlarının hemen hemen aynı seviyede kaldığı görülüyor. 2015 yılı sabit sermaye malı ithalatı da bu veriyi doğruluyor. 2015 yılında, sabit sermaye ithalatı önceki yıla göre yüzde 2 oranında azaldı. Bu veriler, kısa vadede (en azından 1 yıl içinde) sabit sermaye stokunun büyük bir değişikliğe uğramayacağını gösteriyor. O halde, üretkenlik artışı için çalışma saatlerinin ve emek yoğunluğunun yükseltilmesi dışında bir yol kalmıyor demektir.
Sermaye çevrelerinin reform talebinin üretim sürecindeki karşılığı tam da bu durum. Hükümetin “kiralık işçilik” tasarısını Meclis’e göndermesinin iktisadi gerekçesi de aynı, yani emek yoğunluğunun artırılması yoluyla verimliliğin artırılması.
İşçi sınıfının küçük bir kıpırdanması, mesela bütün sektörlerde ortalama ücretlerin, verimlilik düzeyinden biraz yüksek oranda (yüzde 10 gibi artırılması bile), bu dengenin yerle bir olmasına yetecektir. Sanayi işçilerinin yüzde 10’unu biraz aşan sendikal örgütlülüğü, bu konuda en büyük potansiyel güç. Sendika bürokrasisinin alaşağı edilmesi, yeni kuşak öncü işçilerin inisiyatifi ele almaları halinde, kitlesel bir mücadele pekâlâ örgütlenebilir.
İşçi sınıfı sermaye lehine oluşan dengeyi 2016 yılında değiştirebilecek mi? Bunu sadece nesnel koşulların zorlayıcı gücü değil, bir dizi öznel koşulun varlığı, mesela sınıfın bilinci, yeni genç öncülerinin örgütlenmesi, köhnemiş sendika bürokrasinin alaşağı edilmesi gibi unsurlar belirleyecek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.