“Bu adamlar burada olduğu sürece er ya da geç bu savaş denen şey bize de bulaşacak. Yapacak ne var derseniz yapacak hiçbir şeyimiz yok. Resmen savaşı bekliyoruz”
“Bana öyle geliyor ki yakında biz de köylerimizden gitmek zorunda kalacağız. Yani Suriyeliler gibi. Çünkü bunlar yeniden buralara geldilerse bir şeyler yapacaklardır muhakkak. Belki gene bir bomba filan patlar. Bilmiyorum. Ama korkuyoruz işte”
24 Kasım 2015 günü Türkiye’nin Yayladağı sınırında Rus uçağının düşürülmesinin ardından, bölgede Rusya ile Suriye ordusunun cihatçılara yönelik operasyonlarında artış yaşandı. Lazkiye’nin kuzeyinde, Hatay’ın Yayladağı ilçesine yakın bölgelerde yaşanan yoğun çatışmalar nedeniyle bölgeden çekilen cihatçıların Hatay’a girişinde yoğunlaşma yaşandığı bölge halkı tarafından hissedilen, yakından bilinen bir gerçek.
Nitekim mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan Reyhanlılı işçiler ile Aralık ayında yaptığımız görüşmelerde işçilerin ifadeleri de bu doğrultudaydı.
Reyhanlı merkezde oturan bir kadın işçi, son zamanlarda ilçede “mülteci” olmadığını artık ayırt edebildiğimiz, kendi deyimleriyle “saç ve sakalları uzun ve bıyıksız” Suriyeli sayısının arttığını, Reyhanlı patlamasından önce ilçe merkezinde sıkça gördükleri ve “savaşan Suriyeliler” olduğunu düşündükleri bu kişilerin 11 Mayıs 2013’te yaşanan Reyhanlı Katliamı’ndan sonra ilk kez sokaklarda bu kadar sık görülmelerinden dolayı tedirgin olduklarını ifade ediyordu. Kadın işçiye göre bu durum yeni bir Reyhanlı Katliamı’nın habercisi olabilirdi.
Aralık’tan bu yana önemli bir dizi gelişme daha yaşandı. Şubat’ta AKP destekli cihatçıların kullandığı Antep-Halep koridorunun kapanması üzerine cihatçılar Lazkiye ve İdlip’ten Hatay’a geçip buradan Kilis’e, sonra da Öncüpınar kapısından yeniden Suriye’ye geçmeye başladı. 2000 cihatçının bu süreçte ağır silahlarla Türkiye üzerinden Azez’e girdiği basına da yansıdı ve resmi ağızdan bir yalanlama gelmedi.
Bu süreçte Reyhanlı’daki Cilvegözü Sınır Kapısı’ndaki kısmi kontrollü geçişlerin yanı sıra Yayladağı Güveççi ve Reyhanlı Bükülmez köyleri de kaçak geçişlerin en yoğun yaşandığı bölgeler olarak öne çıktı. Reyhanlı’ya bağlı Bükülmez Köyü, gündüz sakin ama geceleri karşı tarafta Nusra Cephesi denetiminde olduğu söylenen Atme kampından “kaçak” geçişler yaşanıyor. Yaklaştığı söylenen İdlip operasyonu, bir yandan YPG’nin bir yandan Rusya destekli Suriye ordusunun ilerleyişi cihatçıların Reyhanlı’ya yığılmasını daha da hızlandıracak gibi.
8 Mart 2016’da Reyhanlı’ya bağlı bir köyde Suriyeli sığınmacılarla iç içe yaşayan bir işçi (C.Y.) ile yaptığımız görüşmede, yine “Reyhanlı patlamasından önceki gibi” ifadesini duyuyoruz. C.Y. cihatçı görünümlü kişilerin sayısının yeniden arttığını, ilçedeki yerli halk, sığınmacılar ve cihatçılar arası nüfus dengesinin Reyhanlı Katliamı öncesindeki günleri hatırlattığını ve tedirginliklerini ifade ediyor:
Savaşın çıkmasıyla birlikte bizim oralara çok fazla Suriyeli geldi. Biz de hepsine kapımızı açtık. Sonuçta savaştan kaçmış, evini barkını, çoğu ailesini kaybetmiş insanlar. Çoğunluğu da Sünni. Bizim mezhepten. Hepsine yardım etmeye çalıştık. İş verdik, evlerimizi açtık, kira almadık. Kıyafet verdik. Yemek götürdük. Bu söylediklerim bizim köylere gelen Suriyeliler. Bizim oralara gelenlerin yoksul olduğunu kim olsa anlar. Çoğunluğu da kadın. Biz onlara yardım ettik. Hala da ediyoruz.
C.Y., ilçe merkezinde ise durumun değişik olduğunu, buraya gelenlerin savaştan kaçıp sığınmak için gelmediğinin anlaşıldığını söylüyor:
Reyhanlı’nın merkezi biraz farklıydı. Orada kalanlar daha çok üstü başı temiz olan kişilerdi, çoğu da erkek. Bunların çoğunun ailesi yoktu. Yani ailesiyle beraber oturmadığı için öyle diyorum. Bunlar genellikle üç beş erkek bir evde kalıyordu. Bazılarının altında arabası bile vardı. Gündüzleri evde oluyorlar geceleri ise evde yoklardı.
C.Y., Reyhanlı Katliamı öncesi sıkça gördükleri cihatçı görünümlü kişilerin, katliam sonrasında bir anda yok olmuş gibi ilçeden gittiklerini hatırlatıyor:
Benim bir akrabamın gölün (Yenişehir gölü) orada evi var. Onlara oturmaya gittiğimizde görürdük. Yakınlarda oturan bu bahsettiğim gibi adamları. Bu adamların yanına sık sık İngilizce konuşan tipler gelirdi. Gölün oradaki kafelerde hep bunlar vardı. Yani Reyhanlı çok büyük bir ilçe değil. Yani burada herkes birbirini tanır. Kim kimin akrabasıdır bilir. İlçeye gelen yabancı da kimin misafiridir bilinir. Biz bu gelenlerin kim olduğunu ne olduğunu hiç bilemedik. Sonra işte Reyhanlı patlaması oldu. Patlamanın sebebi kimdi, bunlardı işte. Bizim köylerde yaşayanlar değil işte bunlardı. Zaten o zaman köydeki Suriyeliler de bizim kadar korktular. Patlamadan sonra bu bahsettiğim adamların sayısı azaldı. Yani bir anda ilçeden gittiler sanki. Ya da başka bir şey olmuşsa da bilmiyorum.
Mayıs 2013’te ilçeyi terk eden bu kişiler, 2015 sonu itibariyle yeniden görülmeye başlamış:
Ama bu Rusya Esad’a yardım etmeye başladı ya. İşte o zamandan beri Reyhanlı’da yeniden bu tipleri görmeye başladık. Bizim Cilvegözü’nün orada bunlar varmış. Yani bir devlet gibi oralar onlarınmış. Öyle diyorlar… Herhalde bunlar saldırılar artınca buraya çekiliyorlar. Burada dinleniyorlar. Gizleniyorlar. Yani ben böyle düşünüyorum. Bana öyle geliyor ki yakında biz de köylerimizden gitmek zorunda kalacağız. Yani Suriyeliler gibi. Çünkü bunlar yeniden buralara geldilerse bir şeyler yapacaklardır muhakkak. Belki gene bir bomba filan patlar. Bilmiyorum. Ama korkuyoruz işte. Merkezde oturan akrabalarımıza sürekli tembih ediyoruz. Çarşıya, pazara gitmeyin, kalabalık yerlere gitmeyin diye. Ama ne yapacaklar mecbur gidiyorlar…
Bu adamlar burada olduğu sürece er ya da geç bu savaş denen şey bize de bulaşacak. Yapacak ne var derseniz yapacak hiçbir şeyimiz yok. Resmen savaşı bekliyoruz.
Her gördüğümüz sakallıyı cihatçı mı sanıyoruz? Herkesin birbirini bildiği, tanıdığı ilçe halkı iç içe yaşadıkları insanların hangi amaçlarla burada bulunduklarını gündelik yaşam içindeki gözlemlerden ve ağır derslerle dolu deneyimlerinden çıkarabiliyor. Savaşı ve katliamı gördüler ve maalesef hiçbir şeyin sona ermediğini de biliyorlar. Şimdi yeniden endişelerini artıran gelişmeler yaşanıyor. AKP iktidarının tavrı ise endişeleri gidermiyor aksine artırıyor. Reyhanlı tedirgin. Reyhanlı savaşın kıyısında, savaşı bekliyor.
* Bir sonraki yazımızda Reyhanlı sınır köylerindeki gözlemlerimizi paylaşacağız.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.