Kızıldere’nin açtığı yol Türkiye tarihinin en karanlık fakat en kırılgan dönemlerinde en ileri inisiyatifi almayı devrimciler açısında mümkün hale getirmiştir
Emperyalizme, gericiliğe ve faşizme karşı Kızıldere sönmeyen meşalemizdir. Kızıldere’nin açtığı yol Türkiye tarihinin en karanlık fakat en kırılgan dönemlerinde en ileri inisiyatifi almayı devrimciler açısında mümkün hale getirmiştir
Bu topraklarda devrimciliğin bir gelenek olarak inşa edilmesinin belki de en kritik yerinde durmuştur Kızıldere. Belki ondan sonra birçok defa askeri anlamda çok daha üst eylemler olmuştur. Ancak Kızıldere’yi Kızıldere yapan ve Türkiye toprakları üzerinde faşizme, emperyalizme karşı direnişin sembollerinden biri haline gelmesine sağlayan çok daha köklü bir iradenin varlığıdır.
Düzen içi varoluş tarzını tümden reddederek bir kopuşu gerçekleştiren ideolojik-politik atılım hamlesinin en zirve noktasıdır Kızıldere. Bu yüzden yol göstermektedir…
Emperyalizmle uzlaşmanın, reel politik tutumlara hapsolmanın, faşizme teslim olmanın reddidir Kızıldere. Bu yüzden yol göstermektedir…
Kendini dar örgütsel çıkarlara hapsetmeden, Türkiye ve Dünya devrimini bütün halinde ele alan devrimci tutumun cisimleşmesidir Kızıldere. Bu yüzden yol göstermektedir…
12 Mart sonrası açık faşizm koşullarında devrimciliğin her halükarda sürdürülebildiğini gösteren THKP-C hareketini anmadan Kızıldere’den bahsedilemez. Yeni-sömürge devrimciliğinin özgün bir örneği olarak THKP-C hareketi ‘68’in gençlik mücadelelerine, köylülerin toprak işgallerine, işçi sınıfının sendikal örgütlenme deneyimlerine ve 15-16 Haziran Direnişlerine dayanan, yalnızca eylemiyle değil o eylemin içeriğini oluşturan fikri arka planıyla da, uzun yıllardır atıllaşmış Türkiye solu içerisinde bir kopuş yaratmıştır. Düzenin parlamenter veya demokratik sınırları içerisinde var olmak yerine düzenle her boyutta ideolojik ve politik anlamda kavgaya tutuşmuştur. Öyle ki THKP-C kadrolarını cezaevi duvarları bile durduramamış, kazılan tüneller özgürlüğe açılmıştır.
Bu hareket içerisinde ‘özgürlüğü” arayanlar, onu tam da devrimci dayanışma eylemleri içerisinde deneyim haline getirmişleridir. Cezaevinden özgürlüğe açtıkları tünelle, idama mahkûm edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı kurtarmak için yola düşmüşlerdir. İşte bu yol On’ları Kızıldere’ye getirmiş ve yalnızca direnişin değil aynı zamanda dayanışmanın tarihini de kanlarıyla yazmışlardır.
Oligarşi, insanlık tarihinin binlerce yıldır eşitlik ve özgürlük düşlerini Kızıldere’de katlederek yok edeceğini zannetmiştir. Ancak Kızıldere’nin açtığı yoldan ilerleyenler ülkenin dört bir yanında bu düşü gerçek haline getirmişler, ODTÜ’de ÖTK’yı, Yeni Çeltek’de, Tariş’te işyeri komite ve konseylerini, Fatsa’yı, faşist saldırganlığa karşı yoksul mahallelerde Direniş Komiteleri’ni yaratmışlardır. Somut ifadesini Devrimci Yol’da bulan bu devrimci çizgi 12 Eylül sonrası faşizme karşı demokrasi mücadelesi içerisinde “Üniversiteler Bizimdir!” diyerek ortaya çıkmış, üniversitelerin piyasalaştırılmasına karşı ilksel tepkileri kitle hareketi halinde örgütleyebilmiştir.
Kızıldere’nin açtığı yol Türkiye tarihinin en karanlık fakat en kırılgan dönemlerinde en ileri inisiyatifi almayı devrimciler açısında mümkün hale getirmiştir. Haziran İsyanı’na giden süreçte üniversiteleri, yoksul mahalleleri, işçi havzalarını neoliberalizme karşı oluşan direniş eğilimlerini kitle militanlığı temelinde örgütleyebilmişlerdir. Haziran İsyanı’nda ise sokakları dolduran coşkuya, yaratıcılığa, militanlığa en üst düzeyde katkı sağlamıştır.
Devrimciliğin yapılamaz denildiği koşullarda kendisini militan kitle hareketleri içerisinde var ederek, bizzat militan kitle hareketlerinin yaratıcısı olarak sürdüren ve faşizmin yalnızca fiziksel değil psikolojik saldırıları karşısında da sarsılmaz bir inançla duran geleneğin sırrı Kızıldere’dir.
Türkiye devrimci hareketine yalnızca pratik anlamda değil teorik anlamda da katkısı sorgulanamaz bir geleneği yaratmış olan Kızıldere’dir. “Sömürge tipi faşizm”, “Emperyalizmin bunalım dönemleri”, “Suni denge” gibi kavramsallaştırmalar bugün devrimciliğin her türlü saldırı karşısında sağlam temellere oturmasının olanağını sağlamaktadır.
Bu olanağı ortaya çıkaran ise devrimi güncel bir imkân olarak ele almak ve halka dair sarsılmaz bir inanç duymaktır. En olumsuz koşullarda, en karamsar anlarda dahi devrimin imkanını görmek Kızıldere’de yaratılan geleneğin kazanımlarıdır.
Bugün her alanda yürüyen irili ufaklı hak mücadelelerinde, savaş karşısında halkların kardeşleşmesi mücadelesinde, güvencesiz işçi hareketinde ve en önemlisi gençliğin bitmeyen, tükenmeyen yaratıcı inisiyatifinde Kızıldere’nin yol göstericiliği yatmaktadır.
Tam da bu yüzden 44 yıl öncesinde kalmış bir mazi değil, bugün güncel bir olgu olarak önümüzde durmaktadır Kızıldere. Eylemimizi şekillendiren, inancımızı keskinleştiren ve sarsılmaz hale getiren bu güncelliktir. Devrim günceldir fakat bunu bugün görmek için ancak Kızıldere’nin yolundan gitmek gerekir. Çünkü bizim baktığımız yerden baskılar ve yayılmaya çalışılan umutsuzluk tesadüfî değildir. Tarih sahnesine çıkmış olan halk hareketlerinin egemenlerde yol açtığı panik onları bu yollara sevk etmektedir. Bugün Arap coğrafyasının sokaklarında güvencesizliğe karşı insanca yaşam talep edenler, Fransa sokaklarında militan kitle hareketini yükselten üniversiteliler, Karadeniz’de HES’lere, maden ocaklarına geçit vermeye direnişler, fabrikalarda, atölyelerde direnen işçiler ve en önemlisi üniversitelerini her türlü saldırılara, gericiliğe ve faşizme karşı savunurken aynı zamanda yeni bir devrimci hareketin tohumlarını sulayan gençlik bize yol göstermektedir, bize devrimin imkânını ve güncel olanaklarını sunmaktadır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.