2015 yılının sonlarına doğru düşürülen Rus uçağından sonra Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında tansiyon artmıştı. Rusya’nın Türkiye’ye yönelik uyguladığı ekonomik yaptırımlardan sonra iki ülke arasındaki gerilim daha da şiddetlendi. Bazı çevreler petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle Rus ekonomisinin zaten çöktüğü, dolayısıyla Türkiye’ye yaptırım uygulayacak bir gücünün olmadığını ileri sürüyor. Aşağıdaki 6 temel ekonomik gösterge ile Türkiye […]
2015 yılının sonlarına doğru düşürülen Rus uçağından sonra Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında tansiyon artmıştı. Rusya’nın Türkiye’ye yönelik uyguladığı ekonomik yaptırımlardan sonra iki ülke arasındaki gerilim daha da şiddetlendi. Bazı çevreler petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle Rus ekonomisinin zaten çöktüğü, dolayısıyla Türkiye’ye yaptırım uygulayacak bir gücünün olmadığını ileri sürüyor. Aşağıdaki 6 temel ekonomik gösterge ile Türkiye ve Rusya ekonomisi karşılaştırıldığında bu görüşü destekleyecek bir sonuca ulaşmak mümkün görünmüyor.
Faiz oranları
Yukarıdaki grafikte görüldüğü gibi Rusya’daki faiz oranları, geçtiğimiz yıl yerli paranın çöküşü sonrasında Rus merkez bankasının art arda aldığı kararlar sonucunda sert bir şekilde yükselmişti. Rusya’da 2015 yılında yaşanan sürecin bir benzeri, 2014 Ocak ayında Türkiye’de de yaşandı. TL’nin hızlı değersizleşmesi sonucunda TCMB olağanüstü toplantı yaparak faiz oranını sert bir şekilde yükseltmişti. Güncel olarak Rusya’da faizler Türkiye’ye göre yüksek olsa da her iki ülke FED’in alacağı faiz kararına duyarlı olmaya devam edecek.
Ekonomik büyüme
Her iki ülkedeki yıllık ekonomik büyüme rakamları karşılaştırıldığında, Rusya ekonomisinin son beş yıldır istikrarlı olarak yavaşladığı görülebilir. Bunda petrol fiyatlarının etkisi var. Ancak benzer eğilim petrol ithalatçısı olan Türkiye ekonomisi için de gözlenebilir. Türkiye ekonomisinin büyümesi henüz negatif alana geçmemiş olsa da, her iki ülkenin de küresel krizin üçüncü aşamasının etkisi altında olduğunu söyleyebiliriz.
İşsizlik oranı
Her iki ülkedeki işsizlik oranları karşılaştırıldığında ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Geçtiğimiz yıldan beri ekonomisi sert bir şekilde daralan Rusya ekonomisinde işsizlik oranı, Rusya’ya göre görece yüksek bir büyüme oranı yakalayan Türkiye ekonomisinin neredeyse yarısı düzeyinde! Türkiye’de 2000’li yıllarda uygulanan ekonomik politikaların bir sonucu olarak işsizlik oranı kalıcı olarak yüzde 10’lar seviyesine oturmuş görünüyor. Türkiye’de önümüzdeki dönemde ekonomik büyüme temposunda yaşanacak bir yavaşlama, işsizliğin daha yüksek seviyelere çıkmasına neden olabilir. Zira işsizlikte trend yukarı yönlü.
Enflasyon
Geçtiğimiz yıl Rusya’daki sert faiz indirimi sonrasında, artan enflasyonun tekrar çöküş öncesi seviyelere getirilerek kontrol altına alındığı görülebilir. Buna karşılık Türkiye’de Ocak 2014’te yapılan sert faiz artışı sonrasında enflasyonun kontrol altına alınması şöyle dursun, daha arttığı görülüyor. Dolayısıyla TCMB üzerindeki faiz artışı yönündeki baskının önümüzdeki dönemde de süreceğini söyleyebiliriz.
Cari denge
İki ülke ekonomisinde temel farklardan biri cari denge hesaplarında ortaya çıkıyor. Buna göre doğal kaynak zengini Rusya’da, petrol fiyatlarındaki sert düşüşe rağmen cari denge halen fazla verir vaziyette. Türkiye’de ise yine petrol fiyatlarının hızlı düşüşü sonrasında hızla iyileşen cari denge halen yüzde 4’lük cari açığın altına inememiş durumda. Türkiye ekonomisinin yapısal özellikleri nedeniyle ekonomik büyüme ancak yüksek cari açık ile elde edilebiliyor. Bu yapının kısa dönemde değişmeyeceği göz önüne alınırsa, petrol fiyatlarındaki artışın Rusya ekonomisine etkisi pozitif olacakken, Türkiye ekonomisine etkisi mutlak olarak negatif olacaktır.
Kamu borcunun milli gelire oranı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.