“Zaman gösteriyor ki yaşamımızı ve hayatımızı artık savaşa göre şekillendirmeliyiz.”
“Zaman gösteriyor ki yaşamımızı ve hayatımızı artık savaşa göre şekillendirmeliyiz.”
Emre Arslan
Emre Arslan (Alişer Dersim) sıra arkadaşımdı. İlköğretimi Sadıka Sabancı’da birlikte okumuştuk orta sona kadar. Sürekli birlikte zaman geçirirdik; derste, teneffüste. 8. sınıfta okurken bir gün ben Fırat ile birlikte kapı nöbetçisiydim. Bizimkilerin de dersi boştu. Kapıda oturup sohbet ediyorduk. O sırada 8-10 kişilik bir grup okulun için girdi. Bıçak falan çıkartıp üzerimize yürüdüler. Biz de “okula sahip çıkanlar” olarak ben, Emre, Fırat, Mehmet omuz omuza verip gelenlerle kavgaya tutuştuk. O sırada müdür yardımcımız binanın kapısına çıktı. Bizim de sayımız artmaya başlamıştı. Gelenler kaçmaya başladı. Birkaçı ise kaçamadı; temiz bir dayak yediler. Müdür yardımcısına durumu anlattıktan sonra konu kapandı. O günden sonra Emre ile olan kardeşliğimiz iyice pekişmiş oldu.
Okulu bitirdikten sonra pek denk gelemedik Emre ile. Hatırla Sevgili dizisinin oynadığı dönemde ben sosyal medya üzerinden dizinin bazı sahnelerini paylaşıyordum. Bir gün Emre’den mesaj gelmişti. Halkevi’ne davet mesajı. Kendisi orada faaliyet yürütüyormuş. Ben de Emre’nin daveti üzerine Adana Halkevi’ne gittim. Orada bulunan diğer arkadaşlar ile tanıştık ve ardından faaliyetleri birlikte yürütmek için bir çaba içerisine girdik. Bir süre sonra Emre aramızdan ayrılarak SGDF’ye katıldı.
Emre ile zaman zaman alanlarda denk geliyorduk. Bir gün YGS protestosu yapılırken yaklaşık 150 kişilik bir liseli gençlik Adana’da şehir merkezinden AKP İl Binası’na yürüyordu. İnönü Parkı’na gelindiğinde polis yolu kapatmıştı. Geri adım atma gibi bir niyetimiz yoktu. Sadece polis barikatını nasıl aşarız çerçevesinde bir tartışma yürütülüyordu. Eylem devam ederken yürüyüşe devam etme kararı alındı. Emre de kitlenin en önünde idi. Korkusuz ve kararlı bir şekilde. O gün polis 5 kişiyi gözaltına almıştı. Bunlardan birisi de Emre idi. Defalarca gözaltına alınmıştı ama yine de pes etmek gibi bir düşünceyi aklından geçirmemişti. O günkü gözaltından sonra da öyle oldu. Sokaklarda, alanlarda olmaya devam etti.
Gezi eylemleri dönemine gelindiğinde Emre yine meydanlarda idi. Gezi eylemleri döneminde devletin kitleyi pasifleştirmek için seçtiği yöntemlerden biri hemen hemen her ilde birilerini tutuklamaktı. Adana’da bir hafta arayla iki ayrı tutuklama furyası gerçekleşti. İlk ekipte Emre ikinci ekipte ben vardım. Hep ön saflarda bulunduğu için devlet onu dizginlemek, etkisizleştirmek için elinden geleni yaptı. Ama o yılmadı. Her seferinde kaldığı yerden devam etti. Ben cezaevinden çıktıktan sonra çarşıda denk geldik, biraz sohbet ettik. Duruşunda gözlerinde öfke biriktirmiş bir halde idi.
Daha sonra duyduk ki Emre IŞİD çetelerine karşı savaşmak ve enternasyonalist dayanışma göstermek için MLKP’ye katılıp Kobanê’ye gitmişti. Aynı Deniz’lerin Mahir’lerin yaptığı gibi. Bir gün Emre’nin IŞİD’e karşı yürütülen savaşta şehit düştüğünü öğrendim. Cenazesi Adana’ya geldi. Kardeşimizi, yoldaşımızı Küçükova Şehitliği’ne defnettik. Şehit düştüğü olayda da Kobanê’nin güney cephesindeki Cedê köyünde IŞİD çetelerine karşı devam eden direnişte çeteler tarafından uğradıkları baskında Emre bulunduğu alanı korumak için pikabın üzerinde bulunan doçkaya koşmuş pikaba çıkarken vurulmuş. Dedim ya, hiç pes etmezdi. Hep sonuna kadar savaşmayı tercih ederdi.
Mert Kaya
* * *
Başka bir şey beklenmezdi zaten Emre’den. Kendine yakışan şekilde öldü.
Çünkü öyle kolay değildi genç ölmek, elbet bildiği var bu çocukların.
Kafamın içinde canlandırmaya çalışıyorum 60 yaşında yatağında kalp krizinden öldüğünü…
Sık sık kesişti yolumuz Adana’nın çeşitli mahallelerinde, sokaklarında kâh polis barikatına yüklenirken kâh mahallemize seçim çalışmasına gelen AKP’lileri kovalarken.
Bu topraklar bereketli, topraklar aslında. Her anlamda devrimcilerin ana kucağı ve biraz da Çukurovalı olmanın verdiği duygusallıkla bu toprağın devrimcilerinin genel özellikleri vardır. Kavgada arkadaşını satmamak gibi. Buralarda geçmişten bugüne bakıldığında daha iyi anlaşılabilir Mustafa Özenç gibi mesela, Behçet gibi, Soner İlhan gibi ya da Ahmet Atakan, Bedrettin Akdeniz, Cebo, Keke gibi Okan pirinç gibi…
Bu liste uzar gider ve hepsini ortak özellikleri bakarsanız gözü peklik mesela, feda kültürü, dayanışma özelliğini ya da kavga da gösterilen cevvallik…
Son olarak eklemek gerekirse bizim nesil hep eleştirildi, küçümsendi. Ama neslimiz barikatta, cephede, Suruç’ta, Ankara katliamında kendini ispatladı, yani artık neslimize armağandır.
“neslim şimdi ben şerefimle ölmenin doruğundayım
unutmadan geçmişi, unutmayın sözlerimi
bekliyorum seyrederken gökyüzünün kanlı şafağını
bekliyorum sizi… “
Bekliyorum.
Tufan Ahi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.