Obama’nın, Ortadoğu’da sınırlı sayıda kara gücü ile bulunma tercihi ve vekil güçlerin sahada yaşadığı gerileme, ABD açısından yeni enstrümanları zorunlu kılıyor. ABD’nin, Suriye’de Rusya’yı dengeleyecek askeri kuvvet ihtiyacı bu adımın atılmasına yol açan nedendir ABD’de, Ulusal Güvenlik Konseyi’nin ve ABD Başkanının ulusal güvenlik ve istihbarat konularındaki bir numaralı danışmanı olan Ulusal İstihbarat Yöneticisi James R. […]
Obama’nın, Ortadoğu’da sınırlı sayıda kara gücü ile bulunma tercihi ve vekil güçlerin sahada yaşadığı gerileme, ABD açısından yeni enstrümanları zorunlu kılıyor. ABD’nin, Suriye’de Rusya’yı dengeleyecek askeri kuvvet ihtiyacı bu adımın atılmasına yol açan nedendir
ABD’de, Ulusal Güvenlik Konseyi’nin ve ABD Başkanının ulusal güvenlik ve istihbarat konularındaki bir numaralı danışmanı olan Ulusal İstihbarat Yöneticisi James R. Clapper, Capitol Hill’de bir Senato Komitesine yaptığı konuşmada, Rusya’nın Suriye’deki askeri müdahalesinin geçici de olsa başarılı sonuçlar yarattığını ifade etti.
Clapper, “Rusya’nın 35 yıl önceki Afganistan müdahalesindeki başarısızlığından sonraki ilk dış askeri etkinliği olan Suriye müdahalesinin, Rusya’nın askeri kapasitelerinde gelişme ve iyileşmeler olduğunu ve Kremlin yönetiminin bunları kullanmaktan imtina etmediğini gösterdiğini, düşük petrol fiyatlarının Rus etkinliklerini ancak uzun vadede etkileyeceğini” söyledi. Haberciler Clapper’in değerlendirmelerini ABD açısından kasvetli ve iç karartıcı buldular. (Russian Intervention in Syrian War Has Sharply Reduced U.S. Options, New York Times, Feb 10.)
Clapper, Suriye’de Esad yönetimi yanlısı güçlerin son haftalarda inisiyatiflerini arttırdığını, Lazkiye ve Halep’te stratejik kazanımlar elde ettiğini ve Güney Suriye’de de önemli ilerlemeler kaydettiklerini; ‘muhalif’ güçlerin ise bölünmüşlük ve dağınıklığı aşamadığını, zaman zaman birbirleriyle çatıştıklarını, buna mukabil Esad yanlısı güçlerin yaşadıkları insan kaynakları sorunlarına rağmen son haftalarda birliklerini güçlendirdiklerini dile getirdi.
Haberde yer alan, Savaş Araştırmaları Enstitüsü’nün hazırladığı Suriye savaşı haritalarına göre, Rusya’nın hava operasyonları ve İran’ın kara gücü desteğinin Suriye Ordusu’nda Esad yönetimini ayakta tutacak şehirleri kazanma yönünde etkiler yarattığını gösteriyor.
Haberde şu an görevde olan ve emekli kimi ABD yetkililerinin görüşlerine başvurulmuş, yetkililer, Rusya’nın Suriye’de izlediği stratejinin Ukrayna’da izlediği strateji ile aynı olduğunu vurguluyorlar. Bu strateji, Dışişleri Bakanı Lavrov küçük ateşkesler ve ağır ilerleyen diplomatik anlaşmalar için müzakereler yaparken, savaş alanında askeri yayılma temeline dayanıyormuş.
NYT habercilerine göre, ABD, Suriye’de askeri bir çözümün olamayacağını, politik bir geçiş sürecinin tek çıkış yolu olduğunu aylardır tekrarlıyordu, ancak Suriye Ordusu ve müttefiklerinin son haftalardaki stratejik kazanımlarından sonra konuştukları bir ABD yetkilisinin “Belki de bir askeri çözüm olabilir, ama bu bizim askeri çözümümüz değil, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in çözümü olacaktır” demiş.
Habercilerin, emekli ve görevde bulunan ABD yetkililerinden aldıkları bilgilere göre, ABD Dışişleri Bakanı Kerry müzakerelerde önemli bir baskı gücünden yoksunmuş ve müzakerelerde bunun sıkıntısını yaşadığını ifade etmiş. Kerry’e yakın olan bazı dışişleri yetkilileri, Kerry’nin, müzakereler sırasında Suriye’deki ABD askeri etkinliğinin zayıflığından ötürü hayal kırıklığına uğradığını, çünkü Kerry’nin müzakerelerde kendisini destekleyecek temel ögenin askeri etkinlik olduğuna inandığını söylemişler. Yine ABD yetkililerinin verdiği bilgiye göre, müzakerelerin başlamasından haftalar önce, CIA’nın ‘muhalif’lere yaptığı silah ve mühimmat sevkiyatı da Rusya’nın arttırdığı saldırılar nedeniyle sekteye uğramış, çünkü Rus uçakları sevkiyat yollarını çok sert vuruyormuş.
İsrail’in Haaretz gazetesine bilgiler veren İsrail yetkilileri de sahada son haftalarda yaşanan gelişmelerden duydukları rahatsızlıkları dile getiriyorlar. İsrail istihbarat yetkilileri, Rus Hava Kuvvetleri’nin Ekim ayında toplam 800 olan sorti sayısını Ocak ayında 3000’e çıkardığını bildiriyorlar. Haaretz’e verilen bilgiler arasında dikkat çeken bir öğe, İsrail istihbarat yetkililerinin, Suriye’de ‘ılımlı muhalefet’ olarak adlandırılan grupların, işkence, cinayet ve katliam gerçekleştirme bakımından IŞİD ve El Nusra’dan çok da farklı olmadıklarını vurgulamaları. İsrail bu bilgiye sahip olmasına rağmen, bu gruplara uzun zamandır güçlü bir destek veriyor.
Son günlerde sıkılaşan diplomatik trafik ve her toplantıdan sonra yinelenen ‘uzlaşma sağlandı’ sözüne rağmen Suriye’deki çatışmalar ile Suriye Ordusu ve Rusya’nın hava operasyonları kesintisiz devam ediyor. Görüldüğü gibi, son haftalarda yaşanan gelişmelerden rahatsızlık duyan sadece Türkiye ve Suudi Arabistan değil, İsrail, ABD, İngiltere ve Fransa’da duyulan rahatsızlığı sık sık dışa vuruyorlar, ancak mevcut durumu en iyi ABD Dışişleri Bakanı Kerry, bir resepsiyonda ABD’nin, Suriye’ye müdahale konusundaki pasifliğini eleştiren Suriyeli ‘muhalif’lerle tartışmasında; “Ne yapmamı istiyorsunuz, Rusya ile savaşa mı gireyim” sözleriyle özetledi.
Suriye’deki mevcut durum Kerry’nin bu sözlerinde tam ifadesini bulmuştur.
Münih’te, Suriye’de ‘şiddetin bir hafta durdurulması’ kararının alınması ne tartışmaları, ne de çatışmaları durdurdu. Münih sonrası, ABD sözcüsü Toner’in yaptığı yeni açıklamalar basına şu şekilde yansıdı:
“Rusya’nın, Münih’de varılan antlaşmaya rağmen ‘teröristlere karşı savaşmaya devam edeceğiz’ yönündeki açıklamaları üzerine konuşan Toner, Rusya’nın daha öncede benzeri durumları görmezden gelerek saldırılarına devam ettiğini söyledi. Toner, ‘Beşar Esad’a verilen desteğin son bulmasını istiyoruz. Bölgedeki durumu daha karmaşık bir hale getiriyor’ dedi.
Toner, ABD ve Rusya başta olmak üzere Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkelerden oluşan görev gücüne şans verilmesi gerektiğini belirterek, ‘Bu görev gücü bugün başladı. Genelde Rusya ve İran’ın Esad üzerindeki etkisinden bahsediyoruz fakat odada Türkiye ve Suudi Arabistan da vardı’ ifadesini kullandı.
Suriye’de savaşan muhaliflerin kendilerini seküler olarak tanımlamadığı ve bunun ABD tarafından nasıl yorumlandığına ilişkin bir soru üzerine ise Toner, ‘Burada bahsettiğimiz (sekülerlik) nokta, hiç kimse, grup ya da etnik grubun bütün kontrolü ele geçirmemesi’ ifadesini kullandı.”
Toner’in bu açıklamaları, Rusya’nın Suriye’deki askeri dengeleri değiştiren müdahalesi karşısında ciddi bir hamle geliştiremeyen ABD’nin, Suudi Arabistan, Türkiye, Katar ve diğer Körfez ülkelerinin oluşturacağı bir askeri bloku yeni bir koz olarak masaya sürmeye hazırlandığı yönünde işaretler veriyor.
Haberlerdeki ifade bozukluklarının yanı sıra, ABD sözcüsünün cümlelerindeki karmaşanın bir diğer yanı ABD’nin sahada vekil gücü olarak kullandığı cihatçı çeteler söz konusu olduğunda yaşanan tuhaf durumdur. Cihatçı çeteler, ABD sözcüsü tarafından, laikliğin zorunlu bir bileşeni olarak tanımlanmaktadır. Bunun nedeni, bölgede tezgahlamaya çalıştıkları mezhep savaşını gerekçelendirmektir.
Suriye ve Irak bahsinde, AKP’nin ana argümanı olan ‘mazlum, öfkeli Sünniler’ tezinin patenti AKP’ye değil ABD Think-tank kuruluşlarına aittir. Bu tez, bölgesel mezhep savaşını körükleyen güçleri görünmez kılmayı sağlamaktadır.
Toner’in bu açıklamalarıyla eşzamanlı olarak Dubai merkezli Orient TV’ye konuşan John Kerry, Toner’in paralelinde açıklamalar yaptı.
“Eğer Esed rejimi kendi sorumluluklarını yerine getirmezse, Rusya ve İran verdikleri sözleri yerine getirmesi için Esad’ı zorlamazlarsa, o zaman uluslararası kamuoyu aptallar gibi oturup bunu izlemeyecek. Onlara uygulanan baskı daha da artacaktır” diyen Kerry, sözlerinin devamında “Orada takviye kara kuvvetlerinin gönderilmesi ihtimali var” ifadesini kullandı.
Cuma günü (12 Şubat) Brüksel’deki NATO Savunma Bakanları Toplantısı sonrası konuşan ABD Savunma Bakanı Ash Carter, Suriyeli muhaliflerin Rakka’yı IŞİD’den geri alabilmesine yardım etmek için, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Suriye’ye özel kuvvetler birlikleri göndermesini beklediklerini söyledi.
“Kendi topraklarını IŞİD’den temizlemek isteyen Sünni güçlere şans ve güç vermek istiyoruz” diyen Carter, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin IŞİD karşıtı koalisyonun hava operasyonlarına katılmaya devam edecekleri yönünde garanti verdiklerini sözlerine ekledi. (Russia’s PM Warns Against Foreign Boots on the Ground in Syria, Haaretz, Feb 12.)
Carter’ın bu açıklamalarının üzerinden çok zaman geçmeden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “DAEŞ ile mücadele kapsamında Suudi Arabistan uçaklarının İncirlik’e konuşlanacağını” söyledi. Bu satırları yazdığımız sırada, 20 adet Suudi Arabistan savaş uçağının İncirlik Üssü’ne iniş yaptığı haberi ajanslara düştü.
Yüksek bir olasılıkla Kerry’nin Suriye müzakerelerinde eksikliği nedeniyle hayal kırıklığına uğradığı sahadaki ‘askeri güç’ boşluğunu doldurmak ya da bu olasılığın varlığını Rusya-İran-Suriye blokuna anımsatmak amacıyla gündeme gelen bu hamleler, bölgede örgütlenmeye çalışan gerici mezhep savaşında yeni bir adıma işaret ediyor.
Obama’nın, Ortadoğu’da sınırlı sayıda kara gücü ile bulunma tercihi ve vekil güçlerin sahada yaşadığı gerileme, ABD açısından yeni enstrümanları zorunlu kılıyor. ABD’nin, Suriye’de Rusya’yı dengeleyecek askeri kuvvet ihtiyacı bu adımın atılmasına yol açan nedendir. Bu adımın nereye kadar uzanacağını, Suriye’de savaşın hangi biçime bürüneceğini kestirmek oldukça güç, ancak savaşın Ortadoğu çapında yükselme olasılığının bu adımla daha da artttığını söylemek mümkün.
13/2/2016
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.