Ortadoğu’dan gelen insanların ‘Uygar Batı’ kültürüne ayak uyduramayacakları ve kendi Ortadoğu kültürlerinden kaynaklı kadınlara karşı tacizde bulunacakları savunuluyor. İşin kötüsü artık bu imajdan yararlanan bir grup neo-Nazi Finlandiya’nın sokaklarında devriye gezmekte. Misyonlarını Beyaz Finlandiya için savaşmak olarak tanımlıyorlar Finlandiya denildiğinde akıla eşitlikçi bir sosyal devlet gelir. Gelişmiş ülkeler arasında Finlandiya’nın kozu askeri gücünde yahut ileri […]
Ortadoğu’dan gelen insanların ‘Uygar Batı’ kültürüne ayak uyduramayacakları ve kendi Ortadoğu kültürlerinden kaynaklı kadınlara karşı tacizde bulunacakları savunuluyor. İşin kötüsü artık bu imajdan yararlanan bir grup neo-Nazi Finlandiya’nın sokaklarında devriye gezmekte. Misyonlarını Beyaz Finlandiya için savaşmak olarak tanımlıyorlar
Finlandiya denildiğinde akıla eşitlikçi bir sosyal devlet gelir. Gelişmiş ülkeler arasında Finlandiya’nın kozu askeri gücünde yahut ileri teknolojisinde değil, başta eğitim ve sağlık olmak üzere tüm vatandaşlara eşit şartlar sağlanmasındadır. Ülke olarak yakaladığı başarıların tamamı bu politikanın sonucudur. Bunlara paralel olarak da vatandaşlar sahip oldukları hakların bilincindedir ve taviz de vermezler.
Son zamanlarda tüm dünyada olduğu gibi Finlandiya’da ekonomik olarak zor zamanlar yaşıyor. Kimi durumlarda hükümet kesintileri gündeme getiriyor. Mesela Finlandiya’yı Finlandiya yapan parasız eğitim hakkı artık yabancı öğrenciler için geçersiz. Hemen ardından Fin vatandaşları için de küçük bir miktar harç talebi konuşulmaya başlandı bile.
Dediğim gibi Finlandiya zor zamanlar yaşıyor ve bu durumdan sıyrılmanın en rahatı dikkatleri ‘öteki’ye’ çekmek, yani bugün için mültecilere. 2014 yılında 3 bin 600 mülteciyi kabul eden Finlandiya, 2015 yılında 32 bin mülteciyi kabul etti. Sayıları diğer Avrupa ülkelerine kıyasla az bile sayılsa da bir önceki seneden çok daha fazla.
Geçtiğimiz hafta Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, 2016 Meclis açılış konuşmasını yaptı. Konuşmasının geniş bir kısmında mülteci sorununa değindi. Kendisinden beklenmeyecek bir şekilde sınır güvenliğini, uluslararası mülteci kanunu ve geri gönderme işlemini sorguladı. Konuşmasında sınırları kapatamadıklarının ve ya kötülük yapanları hemen geri gönderemediklerinin sebebini uluslararası anlaşmalara, Avrupa Birliği direktiflerine ve ulusal kanunlara bağlayarak şunları söyledi:
“Kanunlar her ‘asylum’, yani ‘iltica’ diyeni almak zorunda kılıyor, böylece gelenlerin doğru sebeplerle olup olmadığını keşfetmenin uzun sürüyor.”
Avrupa’nın temel ilkelerinin güvence altına alınması gerektiğini düşünen Niinistö, daha iyi yaşam isteyen ya da kendi ülkesinde zorlanan herkese yardım edemiyeceklerini de açıkladı. Avrupa Birliği’nin ortak bir şekilde sınırdaki göç dalgasını yavaşlatmasını ve geri çevirme işlemlerini hızlandırarak asıl ihtiyacı olanlara yer açılmasının gerektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanının konuşması hükümette olan milliyetçi sağ parti Gerçek Fin Partilileri (Perussuomalaiset) pek sevindirdi. Zira mülteci dalgası olsun, olmasın yıllardır neredeyse bütün politikalarını yabancı düşmanlığı üzerine kurmuş, milliyetçi bir partidir Gerçek Fin Partisi. 2015 parlamento seçimlerden sonra hükümette yer almalarını ve artık meclisin ikinci büyük partisi olduklarını da bu noktada belirtmek istiyorum. Demem o ki, cumhurbaşkanının konuşmasının hem mecliste hem de insanlarda bir yankısı oldu. Konuşmanın hemen akabinde Petäjävesi’de olan mülteci kampına molotof kokteyller ile saldırıldı. Neyse ki çoğunluğunu kadınların ve çocukların oluşturduğu kampta şanseseri kimse zarar görmedi. Saldırıyla aynı zamanlarda ise Türk asıllı milletvekili Ozan Yanar’ın telefonuna da tehdit mesajları bırakıldı.
Gene Niinistö’nün konuşmasından sonra, geçtiğimiz cumartesi günü Avrupa’nın birçok şehrinde aşırı sağcılar mülteci karşıtı eylemler düzenlediler. Finlandiya’nın da Helsinki ve Seinäjoki olmak üzere iki şehrinde mülteci karşıtı gösteriler yapıldı. Eyleme katılanlar Niinistö’nün konuşmasına sevindiklerini belirttiler.
Ötekiye karşı empati kuramamanın önünde en büyük engel ise korku. Bu korkunun medya ve de sağcı politikacılar tarafından kasten yayıldığını düşünüyorum. Mültecilerin çoğunlukla ‘tecavüz kültüründen’ gelen, huzuru bozan insanlar oldukları algısı yaratılıyor. ‘Tecavüz kültürü’ dedikleri de sosyal medyada ve Gerçek Fin Partisi tarafından kullanılan bir etiket. Kısacası özellikle Ortadoğu’dan gelen insanların ‘Uygar Batı’ kültürüne ayak uyduramayacakları ve kendi Ortadoğu kültürlerinden kaynaklı kadınlara karşı tacizde bulunacakları savunuluyor. Oldukça oryantalist bir yaklaşım. Şimdiye kadar yabancı asıllıların veya sığınmacılarınn şüphelenildiği suçlar var. Yok değil. Yanlış olan şu ki, medyanın bir şüpheliden bahsederken, eğer yabancı ise haberde bu noktanın altını çizmesi. Sanki işlenen suç o insanın geldiği topraklardan ve de kültüründen kaynaklanıyormuş imajı vermek, yabancı düşmanlığını körüklemekten başka bir işe yaramıyor. Ayrıca yabancıların şüpheli olduğu vakalardan sonra halka güvende hissedip hissetmediği konusunda röportaj yayınlamak da yaratmak istenilen korkunun bir parçası. Fin asıllı Fin, esas Fin birinin şüphelenildiği olay sonrası çevrede yaşıyanlara ne böyle bir soru soruluyor ne de kimsede kendi milletlerine karşı fazladan bir korku oluşuyor.
İşin kötüsü artık bu imajdan yararlanan bir grup neo-Nazi Finlandiya’nın sokaklarında devriye gezmekte. Misyonlarını Beyaz Finlandiya için savaşmak olarak tanımlıyorlar. Milliyetçi bu kuruluş düzenli bir çetenin militanları gibi tek tip elbise giyip arkalarında ‘Soldiers of Odin’ (‘Odin’in Askerleri’ ) yazan giysilerle geceleri sokaklarda dolaşıyorlar. Grubun amacı sokaklarda güvenliği sağlamakmış, özellikle Fin kadın ve çocukları koruyacaklarmış. Örgütlendikleri Facebook sayfalarında ise hedeflerinde bariz bir şekilde mülteciler olduğu belli oluyor.
Fin polisi ise grubun devriye gezmesini sakıncalı bulmuyor, sadece şüpheli durumlarda polise haber verilmesi gerektiğini belirtiyor. Hani Finlandiya bir hukuk devletiydi? Kafasına esen her grup kendine bilmem kimin askerleri ilan edip de sokaklarda devriye gezebilir mi? Sanmıyorum. Bu ayrıcalık sadece neo-Nazi grup için geçerli.
İronik olan ‘ötekileri’ Fin kadınlarına tacizde bulunma potansiyeli olarak gören insanlar, kadınları ‘korumak’ gayesiyle kadınları da aşağalıyorlar. Yani vahşi gördükleri ülkelerde mahallede dolaşan kabadayı gruplarından farksızlar. Bir de sosyal medyada başta yabancılar olmak üzere ‘kadın koruma’ durumuna karşı çıkan feministlere, ve hoşgörü taraftarı olan insanlara yaptıkları tehditler taciz ve vahşet içerikli.
Neyse ki sokakları ırkçılara bırakmak istemeyen anti-faşistler var. Onlar da ‘LOLdiers of Odin’ adıyla karşı bir oluşum kurdular. Renkli palyaço ve viking kıyafetleri giyinen grubunun amaçları sokaklara oyun ve mutluluk getirmek. Akşamları devriye gezen ‘Soldiers of Odin’ grubunun peşine takılıp zıplayıp, dans ediyorlar. Neo-Nazi grubunu tehlikeli bulmayan Fin polisi aşırı sağcıların ‘Sınırlar Kapatılsın’ -yürüyüşünü rahatsız ettikleri gerekçesiyle bu renkli grup gözaltına aldı bile. Sanırım ‘Faşizme Yer Yok!’- sloganı hangi dilde ve kimin ağzından çıkarsa çıksın devlet güçlerini rahatsız ediyor. Bir palyaço söylese bile!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.