İyi bakın gözlerine. Ulaş’ınkine bakın, Yusuf’unkine bakın, Taylan’ınkine bakın. Gördüğünüz şeyin, Türkiye devriminin rehberi olduğunu bilin Fotoğrafa iyi bakın. İyi bakın çocukların gözlerine. Ne gördüğünüzü bu fotoğrafta, yanınızda kim varsa söyleyin. Öyle fısıldar gibi değil, ikinizden başkasının duymayacağı dudak hareketleriyle hiç değil. Öyle avazınız çıktığı kadar değil, sesinizi bozan, çatallaştıran sertlikte hiç değil. Fotoğraftaki […]
İyi bakın gözlerine. Ulaş’ınkine bakın, Yusuf’unkine bakın, Taylan’ınkine bakın. Gördüğünüz şeyin, Türkiye devriminin rehberi olduğunu bilin
Fotoğrafa iyi bakın. İyi bakın çocukların gözlerine. Ne gördüğünüzü bu fotoğrafta, yanınızda kim varsa söyleyin. Öyle fısıldar gibi değil, ikinizden başkasının duymayacağı dudak hareketleriyle hiç değil. Öyle avazınız çıktığı kadar değil, sesinizi bozan, çatallaştıran sertlikte hiç değil. Fotoğraftaki çocuklar nasıl yaşadılar ve nasıl öldülerse öyle anlatın. Devrim gibi duru ve kararlı olun.
İyi bakın çocukların neşesine. İyi bakın ve mutluluğun asıl olarak devrimci olmaktan geçtiğine kanaat getirin. Bakın ve inanın; neşeli olmayanların devrim yapamayacağı ve insanı neşelendirmeyen devrimin, devrimden sayılmayacağı, olsa olsa iktidarın el değiştirmesinden ibaret bir sığlıkla karşı karşıya kalacağınızı bilin.
İyi bakın bu çocuklara. İyi bakın ve birbirlerine nasıl da sarıldıklarını görün. Sarılmak dediğimiz, sevgiyi, sıcaklığı, samimiyeti gerektirir. Ellerine çocukların, omuzlarına, birbirlerini süzen muzip bakışlarına dikkat edin. İyi bakın ve anlayın. Sarılmanın, birlikte ölüme gitme kararının ilan edilmesi olduğunu hissedin. Devrimin hayat kadar ölümü de eşitlediğini kavrayın. Eskiler “hayat memat meselesi” derdi ya, devrimin hayat memat meselesi olduğunu, hiç olmazsa bu çocuklar kadar içselleştirin.
İyi bakın gözlerine. Ulaş’ınkine bakın, Yusuf’unkine bakın, Taylan’ınkine bakın. Gördüğünüz şeyin, Türkiye devriminin rehberi olduğunu bilin. O gözler ki, genç ömrünü ülkenin bağımsızlığına adamış olmanın ölümsüzlüğünü, emperyalizme aman dilememe kararlılığını, arkadaşlarını yitirmenin hüznünü anlatmaktadır.
Gözlerini çocukların, unutmayın ve en büyük aşkın, yani devrimin taşlarını, Ulaş’ın gözleriyle aydınlattığı yola titizlikle döşeyin. Ne mi anlatıyor Ulaş’ın, Yusuf’un, Taylan’ın gözleri bize? Çıkarın bu fotoğraftan çocukların gözlerini, ne kalırsa geriye, çıkarın devrimden emperyalizm karşıtlığını aynısının kalacağını görün. Bir hiç kalacaktır, emin olun.
Devrim bir hiç değil, her şeydir. Gözler bize bunu anlatıyor.
Niye mi? Çünkü Taylan ve Yusuf, ABD Büyükelçisi olarak ülkemize atanan ve “Vietnam Kasabı” olarak nam salan Komer’in arabasını yakan grup içindedir. Çünkü emperyalizm, Komer’e dünyayı dar eden çocukları katletmiştir; Yusuf’u darağacında, Taylan’ı polis kurşunuyla….
Başkaları da vardır. Sinan Cemgil de Komer’in arabasını tepetakla edenlerdendir. Bu yüzden Nurhak’ta katledilmiştir. Özeti şudur: Komer’in arabasının yakılmasını ABD affetmemiş, o gün orada bulunan devrimcileri öldürmüştür.
Sadece bu mu? Değil elbette. CIA kayıtlarında “nahoş bir olay” olarak geçen ancak bizim indimizde antiemperyalist mücadelede simgesel değeri bulunan 6. Filo askerlerinin denize dökülmesi eyleminde yer alanları da ABD affetmemiş, izlerini sürmüş ve katletmiştir.
Emperyalizmin Yusuf’un Deniz’ini unutması bu nedenle mümkün olmamıştır. 6. filo askerlerinin denize dökülmesinde, Komer’in İstanbul’a gelişini protesto eylemlerinde, ABD’nin Kıbrıs politikasını kınamak için ABD bayrağının yakılmasında hep önde, ön saftadır. O nedenle darağacına çıkartılmıştır.
İyi bakın bu çocukların gözlerine. Utanacaksanız da utanın. Antiemperyalist hassasiyeti bir kenara bırakmanın ne anlama geldiğini boş verin, gerekçeleri elinizin tersiyle itin, kemiklerinin sızlamış olabileceğini aklınıza getirin ve utanacaksanız utanın.
İyi bakın bu çocuklara. Mütevazılığın nasıl bir şey olduğunu görün. Sıradan olmanın gücünü, sıra dışına çıkarak hissettirdiklerini anlayın. Sıra dışına çıktıkları için, arkalarından binlerin yürüyeceğinin, birbirlerine sarılarak objektiflerin karşısına geçtikleri günden beri farkında olduklarını bilin.
Utanacaksanız utanın. Reel siyaset denen garabetin, akılcı davranmak denen gafletin, sonuç almak için her şeyi mubah gören ihanetin “zamane erlerini” nasıl da sarıp sarmaladığını görün ve yapacak bir şey kalmadıysa eğer kederlere gark olun.
Ulaş’ın Mahir’ini hatırlamaktan asla vazgeçmeyin. “Biz buraya ölmeye geldik” deyişini unutmayın ki, yaşamak için bütün değerlerini gözünü kırpmadan geride bırakan ve buna da politik gerekçeler bulmak ve etrafını ikna etmekte zorlanmayan el değmez müthiş egolarla aranıza kalbi mesafeler koyabilesiniz. Ulaş’ın Mahir’i sizin için ferahlık ve huzur getirecek, ego sahipleri ise kasvete neden olacaktır. Tercih sizindir.
İyi bakın çocuklara. Sanmayın ki hepsi aynı fikirdedir. Sanmayın ki a’dan z’ye memleket meselelerinde, yani devrimin nasıl kotarılacağı konusunda anlaşmış bir topluluktur. Birbirleriyle amansız tartıştıklarına bile şahit olunmuştur. Ama bakın bu çocuklara, fikren ayrı düşseler de, toprağa ayrı düşmemeye ant içmiştir her biri. Kızıldere’nin, 6 Mayıs’ı önlemek için yaratılmış olmasının nasıl bir ruh haline işaret ettiğini fotoğrafa bakın ve anlayın.
Utanacaksanız da, utanın, mahsuru yok. Değil mi ki, iktidarı korumak uğruna, kırıp dökmeyi, farklı düşünenleri linç etmeyi, farklı olana yaşam hakkı tanımamayı, küçücük bir eleştiriye bile tahammül göstermemeyi seçtiniz; utanacaksınız da, utanın.
Bizi soracak olursanız, solun temel kabullerini yok sayanlardan, gericilik ve emperyalizme karşı mücadeleyi hasıraltı edenlerden, emperyalizmin koçbaşlarıyla uzlaşı arayanlardan, ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’cılardan, sıradan olmayı solculuk diye yutturanlardan, başkasının acısını görmezden gelenlerden, akıllı, uslu solculuğu icat edenlerden bunalmış durumdayız; göğsümüz sıkışıyor aleni.
Yürek sıkışması denen şeyin bitmesini beklerken, fotoğrafa bakıyoruz. Fotoğrafta devrim hâlâ mümkün ve şart yazıyor çünkü.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.