2013 yılındaki Olağanüstü DİSK Genel Kurulu’nda Genel Başkanlığa aday olan Nakliyat-İş sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu’yla yaklaşan DİSK Genel Kurulu üzerine görüştük
2013 yılındaki Olağanüstü DİSK Genel Kurulu’nda Genel Başkanlığa aday olan Nakliyat-İş sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu’yla yaklaşan DİSK Genel Kurulu üzerine görüştük. DİSK’e dair değerlendirme ve önerilerini dinledik
Sendika.Org: DİSK 15. Olağan Genel Kurul’a gidiyor, nasıl bir üç yıl geçirdi DİSK?
Ali Rıza Küçükosmanoğlu: DİSK 14. Olağan Genel Kurul’dan bir sene sonra olağanüstü bir genel kurul yaşadı. 2013’teki olağanüstü genel kurulda da ilk genel kurulda da “Nasıl bir DİSK” tartışması tam olarak yapılamadı. Geçmişte de sendika olarak eleştirdiğimiz şeylerden biri DİSK’teki işleyiş ile ilgiliydi. Tüzük işleyişi ve genel kuruldaki temsiliyetin demokratik olmaması. Genel Kurul delege dağılımının sadece üyelik aidatına bağlı olmaması gerekiyor. Elbette aidat sorumluluğunu yerine getiren sendikaların delegelerinin olması normal ancak belli üye sayısı olup da mücadelede var olan sendikaların da temsiliyetinin önünün açılması gerekiyor. Hal böyle olunca DİSK’teki dengeler ve demokratik işleyiş açısından da sıkıntılı bir durum oluşuyor.
İşin bir diğer yönü, genel kurul öncesi başkanlar kurulu tartışmaları da eksik yapılıyor. Yönetimin kimlerden oluşacağından ziyade DİSK’in önüne koyacağı programı konuşmak gerekir. Bunun da sonuçları görüldü ve 2013’te olağanüstü genel kurul yapılmak zorunda kalındı. Olağanüstü genel kurulda da ittifaklara uymayan sendikalar oldu, seçilen bazı arkadaşlarımızın daha sonra istifa etmesi gibi durumlar oldu. Bu süreçte yeterince tartışma yapılmadığı için istifa edip ayrılanlar oldu. Örgütlü bazı sendikaların yönetim dışı kaldığı bir durum oluştu. Bu durum DİSK’in mücadelesine de yansımış oldu. Kimse eteğindeki taşları tam olarak dökmedi ve “nasıl bir DİSK” tartışması yapılamadı. Bu durum DİSK’in mücadelesine de yansıdı.
Bu süre içinde DİSK yönetimini değerlendirdiğimizde birkaç temel nokta var. Birincisi, kendi genel kurulumuzda da değerlendirme yapmıştık. DİSK, sınıflar mücadelesinden ve toplumsal muhalefetten bağımsız değil. Kendi tarihsel koşullarıyla değerlendirmek lazım. DİSK’in kuruluş bildirgesi ve dayandığı temel ilkeler var. Bu konjonktürde bu ilkelerden uzaklaşıldığını görüyoruz. Anti emperyalizm var DİSK’in kuruluşunda, Amerikancı sendikacılığa karşı mücadele de var. CIA uzmanları tarafından işçi sınıfının yerli ve uluslararası tekeller tarafından bağlanmasına karşı taban tepkisiyle doğan bir konfederasyon DİSK. Bu da kuruluş bildirgesinde var. Bu döneme baktığımızda halklar açısından da anti emperyalist ve anti şovenist mücadelenin önem kazandığı bir süreç. Türkiye siyasal olarak böyle bir süreci yaşıyor. Ortadoğu’da yaşananlar Kürt meselesinin geldiği boyut ve sonuçlar. Buradan baktığımızda antiemperyalist ve anti şovenist ilkeleri DİSK’in belirgin bir şekilde sahiplenmesi gerekiyor. Bu konuda eksikler var.
Barış talebi anti emperyalizm vurgusu ile birlikte dile getirilmeli
Anti emperyalist mücadele konusunda eksikler tam olarak nerede?
Somut örnek olması açısından barış meselesi var. Ortadoğu’da barışı konuştuğumuzda Amerikan emperyalizmi başta olmak üzere emperyalizmi görmeyen bir barış tartışması yaparsak soyut bir barış tartışması olur. Irak’ta, Suriye’de milyonlarca insan katledildi. Ortadoğu’da ABD emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi çerçevesinde. Condoleezza Rice, 2006’da Ortadoğu’da harita yeniden çizilecek dedi. Halklar açısından da barışın temel düşmanı emperyalizm. Ankara’da 10 Ekim saldırısı yaşandı. Bu katliam bunun bir parçası. Bu katliamla ilgili bir bildiri yayımlandı mesela ABD emperyalizmi konusunda tek bir eleştiri yok. Böyle bir yaklaşım DİSK açısından da diğer dörtlü açısından da olmaz. Bu dörtlü de toplumsal muhalefeti sınırlayan bir duruma geldi. DİSK’in 12 Eylül öncesini bilen birisi olarak söylüyorum. Eleştiri konusu olurdu işte “DİSK toplumsal muhalefetin öncülüğünü yapsın” derlerdi. Bunu göz ardı eden bir sendikal mücadele de bu dönemde olamaz.
Bu tür tutumlar antiemperyalist mücadeleden uzaklaşıldığını düşünüyorsunuz?
Evet. Che Guevara’nın lafı var. Emperyalizm insanın düşmanıdır. O bakımdan halklar açısından yarar getirmez. Gerçek anlamda halkların kardeşliği de olacaksa, halkların kardeşliği ve işçi sınıfının birliği olacaksa bu emperyalizme karşı mücadeleden geçer. Emperyalistlerin dayattığı çözüm olarak bakamayız. Geçen süre içinde DİSK bu yönüyle değerlendirmelerimize göre kuruluş ilkelerinden uzaklaşmıştır. Temsiliyet konusunda örgütlü sendikaların bazıları dışarıda kaldı. Buna rağmen işçi sınıfının güncel sorunları ile ilgili mücadelelerde DİSK var olmuştur. Kıdem tazminatı ve diğer konularda evet vardır ancak yeterli düzeyde değildir.
Örneğin metal işçilerinin eylemleri oldu. 30 bin üzerinde Türk Metal üyesi istifa etti. Bu süreçte DİSK, bu konuda da eksik kaldı. Metal işkolunu aşan bir durumdu. Örneğin Zonguldak madencilerinin yürüyüşü gibi bu metal direnişi de benzer biçimde sınıftaki mücadele duyarlılığını artırdı.
Mesela Soma konusu da kaçırılmış bir süreç. Oraya müdahale edildi ama yetersiz kaldı. Görünmek değil, örgütlenme konusunda bizim de zaman zaman duyduğumuz sorunlar konusunda DİSK müdahale etmedi bazı durumlarda. Dev Maden-Sen’e sahip çıkmak lazım. DİSK olarak seferberlik gerekirdi. Olanaklar tam olarak seferber edilseydi Dev Maden Sen’in örgütlenme koşulları ortaya çıkacaktı ve diğer alanlara da sirayet edecekti. 301 kişi ölmüş katliam yaşanmış ve sorumlulardan biri sarı sendika. Mesela farklı arkadaşların farklı bir takım çabalarını da örgütlü bir şekilde tavır konulamadı, yaratılmadı. Tarafları da tanıyorum DİSK çatısı altında olsaydı daha sonuç alıcı olabilirdi. Bunun için dayanışmayı güçlendirmek lazım ama somuta geldiğinde böyle olmuyor. Masa etrafında söylüyoruz anlaşıyoruz ama somuta geldiğinde olmuyor.
Mesela DİSK, Bursa’daki metal işçileriyle dayanışmak için somut bir eylem koyabilirdi. Birleşik Metal’in çabasını aşan bir durum yaratılmalıydı. DİSK bunu kapsayamadı. İşçilerin istifa sebebi açıktı. Kendisini tahakküm altına alan sarı gangster sendikadan istifa ediyordu. DİSK burada metal dışında da etkinliğini artırabilirdi. Genel bir örgütlenmeye dönüşebilirdi. Bu süreç de yeterince değerlendirilemedi diye düşünüyoruz.
Genel kuruldan beklentileriniz neler?
Geçen genel kurulda başkanlığa adaylığımı koymuştum. Genel kurul süreci iyi yönetilemiyor. Bolu’da toplantılar yapıldı. Görüşmeler yapıldı. Kani Beko adaylığını açıkladı. Görüşmeler var ve halen belirsizlikler var. Birleşik Metal başkanının adaylığı belli değil.
Eksik giden şey şu: Bu konjonktürde nasıl bir DİSK yapılanması gerekir, bu eksik. Genel olarak sınıf mücadelesini yapan DİSK örgütlenmesi olabilir. Ama bu genel bir ifade.
Tabii bunu herkes savunur ama nasıl yapılacak?
Tabii bağımsızlığını koruması gerekir. Her şey ifade ediliyor ama DİSK’in sınıfsal ve kitlesel bir örgüt olması gerekiyor. Sınıf sendikacılığı kitle sendikacılığını barındırır. Kitlenin temsiliyeti önemli. Bunu sınıf çıkarı etrafında örgütleyebilecek bir örgüt gerekir. Bu konuda temel eksiklikler var. Söylem olarak aşağı yukarı herkes gibi DİSK’in birliğini bütünlüğünü sağlayan bir yapı olması ve bunun yönetimde temsil edilmesi gerekir diyoruz. Bunların ayrıntılı konuşulması gerekir.
Bazı sendikaların DİSK yönetiminde olması gerekir diye konuşuluyor. Örneğin nasıl bir DİSK yönetimi olacağı konusunda belirsizlik var.
Herkesin eteğindeki taşları dökmesi gerekir. Nasıl bir DİSK yönetiminin açık tartışmalar çerçevesinde yürütülmesi gerekir. Genel başkan düzeyinde temsiliyet sorunu var ve biz bu konuda gelişmeleri değerlendiriyoruz ve bir tavır belirlemiş durumda değiliz. Sadece yönetimde olmak için olmayacağız. Nasıl bir anlayışta DİSK yönetimi olacak konusunda görüşlerimizi paylaşıyoruz. Söylem olarak değil gerçekten işçi sınıfı sarı sendikacılığın da baskısı altında mücadeleyle var olmuş bir DİSK var.
Türk-İş teslim alınmış gibi, Hak-İş AKP’nin zaten…
Evet. Sadece DİSK kalmış durumda. Bu bakımdan DİSK’in örgütlenme koşulları objektif olarak var. Bu konuda kendi içinde dayanışmayı güçlendiren, örgütlü olan, kendi içinde somut greve direnişlere dayanışma gösteren bir DİSK olması gerekiyor. DİSK’i tek sendikaymış gibi düşünen bir yapı olmalı.
Tabi çalışma alanları da öyle, bir işçi 4-5 sene içinde farklı işkollarında çalışabiliyor…
Tabi çalışma koşulu da bunu dayatıyor. Bazı yerlerde önümüze cam işkolu çıkıyor. Başka işkollarında işçilerle de çok sık karşılaşıyoruz. PTT’nin taşeronlarında örgütleniyoruz. Değişik işkollarına giriyor ve iç dayanışmayı güçlendiren bir DİSK yapısı olması gerekir. O bakımdan DİSK’in büyümesi ve etkin bir DİSK yaşatma koşulları var. Subjektif örgüt yaratma konusunda sorunlar var.
Rejimin krizini değerlendirirse DİSK ciddi sonuçlar alır ve içini de örgütlemesi gerekiyor. Koşullar da zorluyor ayak uyduramayan düşecek gibi geliyor. Özel istihdam büroları, kıdem tazminatı…
Tabii. Etkin mücadele yürütülemezse DİSK giderek marjinalize olur. Küçülebilir. DİSK, mücadelesiyle DİSK oldu. DİSK hak alır, iyi sözleşme yapar, işçi haklarını korur. Toplu sözleşmeleri iyidir. Sendikal örnekler bunların kriteri çünkü. Hatta Türk-İş içindeki mücadeleci sendikalar sermayenin ve AKP’nin işbirliği ile tasfiye edildi. O bakımdan süreç DİSK’in üzerindeki sorumlulukları daha bir artırıyor. DİSK bu dönemde etkin mücadele vermezse giderek etkisizleşme sorunuyla karşı karşıya kalacak.
Özel istihdam büroları meselesinde alt işveren üst işveren problemi TİS’i ortadan kaldırabilir…
Tabii bu önemli bir sorun. Ekol Lojistik’te örgütleniyoruz. Oradaki işçiler özel istihdam bürosundan geliyor. İşverenleri özel istihdam bürosu.
Sendikalar açısından çok ciddi tehdit. Bazı işkollarında bunun zorluğunu şimdiden görüyoruz.
AKP’nin sendikal örgütlenmeyi yok etmeye yönelik hamleleri var buna karşı ne yapılabilir?
Bu konuda fiili mücadele şarttır ve DİSK zaten fiili mücadele ile ortaya çıkmış bir örgüttür. Ve bunu değerlendirebilecek bir yapı lazım. Sürece müdahale edecek bir DİSK yönetimi ve yapısı olması lazım. Örneğin Genel-İş belediyelerde örgütlü. Belediyelerdeki örgütlülük tek başına diğer yerlerdeki örgütlenme açısından model olamaz. İlişkiler farklı, baskılar farklı. DİSK dişe diş mücadele ile var olmuştur.
DİSK’in kurulduğu koşullara benzer süreçler gibi görülebilir mi, örgütlenme açısından?
Görülebilir. Koşulları var. Konjonktürel olarak da sınıf aslında metal direnişinde görüldü bu, tarihsel olarak sınıf olma tepkilerini gösteriyor. Günlerce direniş yaptı işçiler. Örgütleyenler de kendileri aslında. Bu direnişi örgütleyen devrimciler ve sosyalistler değil. Bu direnişleri kucaklayabilecek ve dönüştürebilecek bir sendikal hareket olması lazım. DİSK olması lazım. Bunu kendi işkollarımızda da görüyoruz. DİSK olduğu için bize gelen işçiler var. Bunun tüm işkollarında yapılması gerekiyor.
Ortak mücadeleyi sadece söylem olmaktan çıkarması gerekiyor.
Yapabileceğimiz kararları almalıyız
Tabii bir de Türkiye çok olağanüstü süreç yaşıyor. Kentler köyler bombalanıyor. En ufak demokratik talep, çocuklar ölmesin diyenler cezalandırılıyor. En ufak hak talebine polis saldırıyor. Şiddetin yoğun yaşandığı bir ortam ama toplumsal muhalefetin de sayısal olarak azaldığı bir ortamdayız. DİSK de sonuçta toplumsal muhalefetin bir parçası ve bu koşullarda DİSK’e ne düşüyor, bu konularda DİSK ne yapmalı?
DİSK öncelikli olarak sınıfın ekonomik mücadele alanında etkili bir güç olması gerekiyor. Bunu yaptığı ölçüde toplumsal muhalefette de diğer antidemokratik tutumlar karşısında da gerekli ve etkili tutumu daha güçlü alabilir. DİSK bir sınıf örgütü. DİSK sokağa çıktığında da etkili bir güç olarak çıkmalı. Sayısı giderek azalan ve dikkate alınmayan DİSK yıpratıcı oluyor. Örneğin 29 Aralık’ta alınan bir iş bırakma kararı var. Orada birkaç yanlışlık oldu. Bu gibi durumlarda yapacağın kararı alacaksın.
Bu noktada şöyle bir sorun ortaya çıkıyor. Özellikle Kürtlere yönelik baskı ve bu baskının batıdaki hissi. Geçenlerde bir anket yapmışlar orta yaş kuşağı terörün en önemli sorun olduğunu söylüyor. Ancak terörü en büyük sorun olarak görenler Doğu veya Güneydoğu değil aksine İç Anadolu. Ve bu sorunu yaşamadığı halde görüyor. İktidar bunu kışkırtıyor ve şoven eğilimleri güçlendiriyorlar ve buna karşı da bir şeyler yapılması gerekiyor. Neler yapılabilir?
Tabii bu bir sonuç. Türkler ile Kürtlerin bir arada yaşamasını ortadan kaldıran ve halkları birbirine düşman hale getiren süreçte bir sınıf örgütü olarak durduğumuz yer de önemli. DİSK’in de sendikalarının da durduğu nokta önemli. İşçiler DİSK’e üye oluyor. Haklarıma sahip çıksın diye üye oluyor. Önce bu talebine cevap verecek bir sendikal mücadele ortaya koyduğunda diğer sorun ile ilgili olarak halkların kardeşliği ve sömürünün ortadan kaldırılması sorunu konusunda da kolay mesafe alınıyor.
Bu noktada öncelikli mücadele diğer mücadeleyi göz ardı etmek değil. Bu noktada dengeyi iyi korumak gerekiyor. Mesela taşeronlarda üyelerin çoğu AKP’li. Buralarda da çok sorun yaşanıyor. Şunu açıkça işçilere söylüyoruz. “Bu zamana kadar yaşadığın sorunları hangi sendika çözmeye çalıştı?” diyoruz. Nakliyat-İş ile ilgili şöyle propagandalar çıkarıyorlar işte Nakliyat-İş’e üye olursan zam alamazsın, Nakliyat-İş PKK ile hareket ediyor. DİSK’in başkanı HDP ile birlikte… Yani bu ister istemez bazen sorun olabiliyor. Ne kadar güven verirsen ver bunlar olabiliyor. Bu noktada sınıf örgütü olmak, siyasi çevrelerden bağımsızlığı da gerektiriyor. Sonuçta DİSK’in dünyaya bakışı var ama siyasi bir örgüt değil.
Anti emperyalist bir bakış açısı önemli. Şu da var. “DİSK her soruna müdahale eder” algısı var. DİSK’in böyle bir etkinliği ve gücü yok aslında. DİSK kitleselliğini sağlayabilmeli ki etkin müdahale etsin. Üye sayısı artışı var ama sınıf mücadelesinde etkili, kitlesiyle sınıfa güven veren bir DİSK yapısına ihtiyaç var?
Son olarak, bu genel kurulda yine aday olacak mısınız başkanlık için?
Şu anda netleşmiş bir tavrımız yok. Gelişmeleri takip edeceğiz. Temennimiz daha fazla konuşulması ve açık açık konuşulması gerekir. Herkesin eteğindeki taşları dökmesi lazım nasıl bir DİSK yönetimi, hangi programda, nasıl bir DİSK yönetimi olmalı, bu konularda açıklık görmüyoruz ve bu nedenle bir tavır belirlemiş durumda değiliz. Temennilerimiz var, olması gereken DİSK var ama nasıl olacak bunu hep beraber göreceğiz.
Sendika.Org
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.