Böyle çok öldük/öldürüldük biz, yaşamak için öldürüldük… Burada yasak bir hayata doğuyoruz bizler, yıllardır süren zulüm karşısında direnmeye çalışıyoruz.
Yine yasak yine zulüm ve yine ölümler…
Yaklaşık 4 aydır, yaşama hakkımızın elimizden alındığı günler yaşıyoruz. Bugün, 2.sokağa çıkma yasağından itibaren, çaresizliğimizin 33.günü… Bugün 45 insanın ölüm acısının yine yeniden dağlandığı 33.gün… Vurulmamak için elinde beyaz bayrakla ekmek almaya giden kız çocuğunun 24 saat yaşadığı korkunun 33.günü…
Bütün bu olanlardan sonra eski hayatımıza dönebilecek miyiz? İnsanların yüreğinde öyle derin yaralar açıldı ki; eskisi gibi olabilmek mümkün mü bilemiyorum… Sizler acaba bizim hissettiklerimizi ne kadar anlıyorsunuz? Düzenin üzerimizde farklı farklı alanlarda dayattığı onca baskıya rağmen, sizler acaba hayatlarınızı eskisi gibi yaşayabiliyor musunuz? Sizler hiç düşünüyor musunuz yakın geçmişinizle bugününüz arasındaki farkları? Sizler de benim gibi acaba bundan sonra eskisi gibi gülebilecek miyiz diye düşünüyor musunuz?
Ama, sonucu ölüm olunca uyandığın günün, diyorum ki; insan hayatı Doğu’da ne kadar ucuz! Bu satırları yazarken bile nereden ne geleceğini bilemeden, bomba ve silah sesleri eşliğinde, biraz sonra ne olacağının belirsizliği ile yazıyorum… Her an bir ölüm haberi alacağız diye kalbimde bir deprem, seslerden korkuyorum, bir yetişkin olarak korkuyorum, bir çocuğun içindeki korkuyu düşünmeye başlayınca öfkeleniyorum. Bunu onlara nasıl yaşatırlar diye. Böyle çok öldük/öldürüldük biz, yaşamak için öldürüldük… Burada yasak bir hayata doğuyoruz bizler, yıllardır süren zulüm karşısında direnmeye çalışıyoruz.
Onca yıl geçse de alışmak mümkün mü? Bu baskıları kabul etmek mümkün mü? Burası Cizre, siz nerede yaşıyorsunuz? Cevabınızı duyar gibiyim, aynı ülkede mi yaşıyoruz? Sanki burası başka bir ülke, birbirimizden sanki çok uzakta gibiyiz… Ben öğretmenim, belki sizlerin çocuklarının öğretmeni olabilirdim, öğretmenlik atamam bir şekilde beni sizinle buluşturabilirdi. O zaman tanışmış ve temas etmiş olurduk bu toprakların çocukları olarak. Sen de ben de aynı topraklarda büyüdük, birgün gözüm gözüne değebilir o kadar yakınız anlıyor musun? Görmezden gelmeyin bu zulümü, duyun çığlıkları, duyun acıları! Aynı topraktan çıkan farklı bitkileriz, aynı yerden besleniyoruz. Sen Ege’de bir zeytin olmuşsun ben Doğu’da bir meşe… Biz yaşarız aynı topraktan beslenerek, yeter ki doğanın düzenini bozacak eller olmasın, anlatabiliyor muyum?
Duydukların-gördüklerin-okudukların, burada yaşananları anlatan gerçek bilgiler olmayabilir bunu unutma. Bir meslektaşım, bir televizyon programında yitirmediği “vicdanını” dinleyerek konuştuğu için teröre yardım yataklıktan sorgulanıyor, aynı programın sunucusu yitirmediğini düşündüğümüz vicdanını ayaklar altına aldı, sadece bu iki örneği gör ve düşün… Burada hayatını kaybeden sivillerdir; bebekler, çocuklar, analar, yaşlılar, hepsine terörist diyorlar. 5 aylık bebekten, 70 yaşındaki dededen bahsediyoruz… İnsanların yüzündeki o tedirginlikle o korkuyla direnmek istediklerini görebiliyorum. Onca acının üzerine, halk moralini yüksek tutmaya çalışıyor, DİRENMEK YAŞAMAKTIR diyorlar!
Yazacak o kadar çok şey var ki, o kadar çok duygu ve o kadar çok an… Ancak silah ve bomba seslerinden kendimi yazıya veremiyorum. Duygularım, aklım,yüreğim dağılıyor; acaba yine birileri öldü mü diye düşünüyorum sürekli. Biliyorum ki gelecekte Türkiye’nin kirli tarihine düşecek bütün bu yaşananlar. Ben de elimden geldiğince yazacağım sizlere, ölüme yolladığım arkadaşlarımı, bomba seslerinin altında onlarca çocukla oyun oynamaya çalışmamızı, annemin hastalığını, evimizin bahçesine düşen bombayı, yasak boyunca korunmak için değiştirmek zorunda kaldığımız evleri, o evlere giderken yaşadıklarımızı anlatacağım. Bir sonraki yazıda buluşmak üzere…
*Zelal Elçi’nin Cizre’den yükselen sesini daha önce Cizre’de çocuklarla çalışmalar yürütürken onunla tanışan Halkevleri Yaratıcı Drama Atölyesi gönüllüleri aracılığı ile duymuş, hazırladıkları yazıyı sitemizde “Tahir Elçi’nin yeğeni Zelal, Cizre’den sesleniyor: Dışardasınız, bir şey yapın” başlığı ile yayımlamıştık. Zelal Elçi, bu defa kendi yazısını sitemize gönderdi. Cizre’de yaşadıklarını anlatan yazılarını paylaşmaya devam edecek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.