9 sayısı, Mitoloji’de varlığına inanılan gök, yer yüzü ve yeraltı dünyalarının sonuncusu olması nedeniyle, bir sona ulaşıldığının ve yeniden doğmanın habercisidir. Bu sayı Kürtlerin belleğinde ise 9 Ocak 2013 tarihinden itibaren bir katliamın günü olarak özdeşleşmiştir. 9 artık, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in yitirildiği gündür. Ve yeniden üç yıl sonra 9 Ocak katliamı […]
9 sayısı, Mitoloji’de varlığına inanılan gök, yer yüzü ve yeraltı dünyalarının sonuncusu olması nedeniyle, bir sona ulaşıldığının ve yeniden doğmanın habercisidir. Bu sayı Kürtlerin belleğinde ise 9 Ocak 2013 tarihinden itibaren bir katliamın günü olarak özdeşleşmiştir. 9 artık, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in yitirildiği gündür. Ve yeniden üç yıl sonra 9 Ocak katliamı nedeniyle Paris’te Kürdistanlılar her üç devrimci kadının misafirlerini ağırlıyor. “Sara-Hep Kavgaydı Yaşamım” belgeseli ilk olarak seyirciyle buluşurken, çiçekler üç şehit kadının aile ve yoldaşlarının elinde Kürdistan Enfermasyon Bürosu önünde. Üç yıldır her hafta haykırılan sloganda, bu kez Sara, Rojbîn ve Ronahî adlarının yanına Pakize, Fatma ve Sêvê adı ekleniyor. Üç’e üç gidişlerin ardındaki öfke sloganlara karışıyor…
“Sara-Hep Kavgaydı Yaşamım” belgeseli Pazartesi günü Paris’te konuklarıyla buluştu. Bonne Nouvelle Gymnas tarihi Tiyatro salonu, 750 civarında Sakine, Rojbîn ve Ronahî’nin konuğunu ağırladı. Biz Kürtler açısından 1 buçuk saatte Sara’yı anlatmak, onun yaşamının ve kavgasının her kesitini vermek, 54 yıllık ömrünün her karesine sığmış mücadelesi ve direngenliğini yansıtmak elbette zor işti.
Kürdün algısı içerisinden çok filmi izleyen yaklaşık 300 Fransız konuğun belgesele dair söyledikleri mesajın yerine ulaştığını gösteriyordu. Julie bir feminist aktivist, “Belgesel vesilesiyle PKK Sakine’yi tanımakla daha iyi anlaşıldı” derken, bir diğer sivil toplum temsilcisi, “son yıllarda Kürt kadının direngenliği, mücadelesini daha yakından takip eden biri olarak, filmi izlerken bildiklerimin ne kadar yetersiz olduğunu gördüm. Diyarbakır’da direnen Sakine, Kürt kadının inancını, gücünü gösteriyordu aslında. Bu anlamda aydınlandım” diyerek belgeselin değerlendiriyordu hemen salonun çıkışında.
Belgesel gösterimi biter bitmez, Kobanê sürecinde Kürt kadınlarıyla buluşan Cezayir savaşı sırasında Fransız işgaline direnen ve birçok aile ferdini burada kaybeden Samiha’nın dilinde ilk slogan Kürtçe, “Jin jiyan azadî” oldu. İşte Sara’nın hep kavga olan yaşamının bayrağını devralıp Kobanê’de direnenlerin örgütlediği kadınların dilinde Sara’nın kavgası!
Hafta içi anma etkinlikleri sürerken, Çarşamba günü şehit ailelerinin, dost kurum temsilcilerinin katılımıyla bir kez daha Kürdistanlılar ellerinde çiçekleriyle Kürdistan Enfermasyon Bürosu önündeydi. Aileler sadece Sakine, Leyla ve Fidan için orda değillerdi bu kez; Fatma, Sêvê ve Pakize için slogan atıyordu. Onların gündeminde Kürdistan’daki yaşanan katliamlar vardı. Her biri Fransa’nın bu katliamı aydınlatmak için hiçbir adım atmayacağı konusunda çok emin cümleler kullanıyordu. Tıpkı Cumali Şaylemez’in dediği, “Hiçbir devlet bu katliamı aydınlatmak için uğraşmaz. Çünkü bu katliam yaşanırken hep birlikte göz yumdular. Bu katliamı aydınlatacak olan bu halkın direnişidir. Bu halkla dost olan halkların kardeşliğine inanların mücadelesidir” gibi, “adaleti ve aydınlığı” getirecek olan sonuna kadar sürecek olan bu halkın kendi direnişiydi.
Yarın Paris’te Kürdistanlılar; Sakine, Fidan ve Leyla’nın misafirlerini ağırlamak için tüm hazırlıklarını tamamlamış bulunuyor. 54 yıllık yaşamının her anını bu mücadeleye vermiş Sara, Avrupa’da halkının sesi olmuş Fidan, burada büyümüş ve halkının özgürlük mücadelesini kuşanmış genç Leyla; özgür, demokratik bir toplumun inşaası yolunda her gün ölen özgür Kürdistan’nın sevdalıları ve Paris Katliamı’nın hesabını sormak, “aydınlık ve adalet” bayrağını sallandırmak için bir kez daha sizi Paris’e bekliyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.