Evet yanlış duymadınız, hem de bütün hepsini biliyoruz. Peki bize bu cümleyi kurduran neydi? Futbolu sevdiğimiz için koltukları kabaranlar, ‘harbi kız’ diyenler; sevmediğimizde de şaşırmayanlar kimlerdi? Bir kadının bırakın ofsaytı, futbolu bilmesini bile kabul edemeyenler… Futbol basit kuralları olan iki takım arasında gerçekleştirilen bir spor. Fakat bu zamana kadar kadınları ötekileştirmede kullanılmış en iyi araçlardan […]
Evet yanlış duymadınız, hem de bütün hepsini biliyoruz. Peki bize bu cümleyi kurduran neydi? Futbolu sevdiğimiz için koltukları kabaranlar, ‘harbi kız’ diyenler; sevmediğimizde de şaşırmayanlar kimlerdi? Bir kadının bırakın ofsaytı, futbolu bilmesini bile kabul edemeyenler…
Futbol basit kuralları olan iki takım arasında gerçekleştirilen bir spor. Fakat bu zamana kadar kadınları ötekileştirmede kullanılmış en iyi araçlardan da biri. Futbol seven bir kadınla karşılaşıldığında aslında verilen ‘ofsayt ne o zaman?’ sorusu bu ötekileştirmenin en basit örneği olabilir. Sahi hepimiz sevdiğimizi kanıtlama gerekliliği duyduk değil mi? Seviyorum deyip geçmek yerine açıklamak; ofsayt, karşı takımın oyuncuları bla bla… Futbol izlemek de hiç kolay olmadı. Futbol seven kadının tribünde yerini almak istemesi “şşşt beyler! Bayan var aramızda” uyarılarıyla başlayarak kadınları yok sayan, diğer taraftan aşağılayan duygu gösterileri ile devam eden, gol sevincini bile erkek gibi(!) yaşamasını isteyen bir tribün ortamında oldukça zor. Kaldı ki tribünlerde yaşanan taciz vakaları da cabası.
UEFA’nın ‘Herkes için futbol’ sloganı ile yaymaya çalıştığı kadınlarıfutbol izlemeye ve oynamaya çağıran kampanyanın sözde destekçisi Türkiye Futbol Federasyonu da bu kampanyada katkılarını sunmaktan çekinmedi. Hiç haksızlık etmeyelim Türkiye Futbol Federasyonu tribünleri kadınların ayakları altına serdi ve ‘seyircisiz oynama cezalarında kadınlara ve çocuklara tribünümüz her daim açık’ dedi. Ama lütfen dikkatinizi çekiyorum, seyircisiz oynama cezalarında…
Federasyonun bu tavrını AKP’nin kadın politikalarına benzetsek hiç yanlış yapmış olmayız.Kadın cinayetlerine, tacizlere ve tecavüzlere karşı aldığı tutum açıkça ortada. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı kadınları börek yapabilen kadınlar ve börek yapamayan kadınlar olarak iki sınıfa ayırsa da AKP genellikle kadınları seçimlere kadar evde oturup muhafazakar aile yapısını koruyan ama seçim zamanı gerekirse kapı kapı dolaşıp oy isteyenler ve diğerleri olarak ikiye ayırır.
Burada alınan cezadan devam etmek gerekir ki cezalarda tribüne alınanlar kadınlar ve on iki yaş altı çocuklardır. Yani cezayı alanlar erkekler, ceza ise kadınların ve çocukların tribüne girmesi mi? Federasyon “naif, ince, çıt kırıldım” kadınlara hiç yakıştıramadı futbolu. Çiçektiler onlar, futbol ise “tü pis kaka”. Oysa biz naifliği, çıt kırıldımlığı, çiçekliği geçeli yıllar yıllar oldu.
Futbolda yaşanan cinsiyetçi olaylardan bir başkasını da geçtiğimiz günlerde yaşadık. Fenerbahçe taraftarlarının Galatasaray forması giydirilmiş bir kadın mankeni yakmaları, karşı takıma olan nefret söylemlerinden daha da vahim olarak kadın düşmanlığının salt örneği. Kadın manken: şişme bebek yani cinsel obje. Çünkü Fenerbahçe erkekti, Galatasaray ise kadındı. Ee daha başka nasıl aşağılayabilirdi ki karşı takımı? Seks objesi kadına Galatasaray forması giydirilip yakıldı. Sözde Galatasaray’ı aşağılamak isteyen bu taraftar grubu kadın bedenini aşağılamış ve kadınlara hakaret eden bu tutum ile her gün erkek egemenliğin bir sonucu olarak öldürülen, katledilen, tecavüze uğrayan, tacize maruz bırakılan kadınlara hakaret etmiştir, bu bir gerçek. Sosyal medyadan bütün kadınların tepki vermesi üzerine açıklama yapmak zorunda kalan Fenerbahçe ise tribünde olmadığını ama araştıracaklarını söylemişler. Tribünde olup olmaması aslında hiçbir şeyi değiştirmiyor. Fenerbahçe kendi taraftarları adına kadınlardan bir özür dilememiş, “erkekliğinden” taviz vermemiştir.
Erkekler, futbolu futbol olmaktan çıkartmış, birbirleri üstünde hegemonya kurmak için bir araç haline getirmiş, bu üstünlük yarışında da kadınları kullanmaktan çekinmemiştir. Bu üstünlük mücadelesinde içi boşaltılan futbolun ‘liderlerinden’ olan Trabzonspor Kulübü Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, Gaziantepspor ile berabere kalmayı kabullenememiş ve ev sahipliği yaptığı maçın hakemlerini statta rehin almış, daha sonra da sözünü dinleyeceği tek kişi olan Recep Tayyip Erdoğan’ın ricasıyla bırakmıştır. Bu durum için yaptığı açıklamada da ‘öleceksek de adam gibi öleceğiz, kadın gibi yaşamayacağız. Bizi kadın gibi yaşatmaya kimsenin gücü yetmez.’ ifadelerini kullandı. Kadın gibi yaşamayı aşağılayıcı ve küçük düşürücü bulan İbrahim Hacıosmanoğlu, yine kadınların gerek sosyal medya gerek yaptıkları basın açıklamaları ile özür dilemek zorunda kalmış, yaptığı açıklamada da” annesinin ve eşinin” de kadın olduğundan böyle değerlere hakaret etmek istemediğinden bahsetti. Yani kaş yapayım demiş, göz çıkarmış Hacıosmanoğlu.
Kadınları sporda birbirleri üzerinde üstünlük sağlamaya çalışarak kullanmaktan çekinmeyen, bu içi boşaltılmış tribün kültüründe, kadınların verdikleri tepkiler sonucunda geri adım atan kulüpler, kulüp başkanları, taraftar grupları kadınların bu konuda sessiz kalmayacaklarını görmüş oldular. Gelin, erkek egemenliğinin sporda yansıması olarak karşımıza çıkan bu olaylar karşısında semtimizin, yaşadığımız şehrin takımlarını, sırf renklerini sevdiğimiz için tuttuğumuz takımları desteklemeye devam edelim. Tribünlerdeki cinsiyetçi, kadın düşmanı havaya karşı inadına tribünde yerimizi alalım.
*Bu yazı Karın Ağrısı dergisinden alınmıştır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.