Beyaz Show canlı yayınında “Ayşe öğretmen benim” eylemi ile medyadaki savaş ablukasını kıran, “Bu suça ortak olmayacağız” diyen akademisyenleri eylemle selamlayan üniversitelilerle konuştuk
15 Ocak’ı 16 Ocak’a bağlayan gece Beyaz Show’da “Ayşe öğretmen benim” pankartı açarak, savaş sansürünü bir kez daha delen ve direnişi büyüten Öğrenci Kolektifleri’nden üniversitelilerle, Şilan, Ulaş ve İbrahim’le konuştuk. (Soldan sağa)
8 Ocak’ta Beyaz Show canlı yayınına telefonla bağlanarak “Ülkenin doğusunda, neler olup bittiğinin farkında mısınız?” diye başladığı sözleriyle, AKP’nin medya ablukasını delen Ayşe Öğretmen ‘terör propagandası’ yapmakla suçlanmıştı.
Ayşe Öğretmen’in ardından bu kez 10 Ocak’ta Barış için Akademisyenler İnisiyatifi’nin “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirisini hedef alan Saray ve AKP iktidarının, Kürt illerindeki abluka ve savaşa karşı tutum alan akademisyenleri evlerinden gözaltına aldırdığı 15 Ocak günü 16 Ocak’a bağlanırken Beyaz Show canlı yayınında bu defa üniversiteliler eylemdeydi.
Saray düzni ve savaş politikaları karşısında programda açtıkları pankart ve “Ayşe öğretmen yalnız değildir” sloganları ile Ayşe öğretmenin, Barış için Akademisyenlerin ve savaş karşısında tutum alarak direniş cephesini büyüten herkesin sesini medya ablukasını bir kez daha delerek duyurdular, umudu büyüttüler.
Eylemleri coşkuyla karşılanan Öğrenci Kolektifleri’nden üniversiteliler ile konuştuk. Eylemlerini ve o gün yaşadıklarını anlatan İstanbul Üniversitesi öğrencileri İbrahim Kuran, Ulaş Ceyhan, Şilan Delipalta üniversiteliler olarak Saray’ın savaşına karşı dik durmaya devam edeceklerini ve halkların barış talebini her yerde yineleyeceklerini ifade ettiler
-Geçtiğimiz hafta Beyaz Show’un canlı yayınına telefonla bağlanan Ayşe öğretmenin tepkisini duyduğunuzda ne düşündünüz?
Şilan: Ayşe öğretmenin söyledikleri egemen medyadan duyamayacağınız sözlerdi. “Ülkenin doğusunda, güneydoğusunda neler olup bittiğinin farkında mısınız?” diye başladığı sözlerini “insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın” diye devam ettiren Ayşe öğretmen AKP’nin medyadaki sansürünü deldi ve arkasında halkın desteğini buldu. Beyaz Show’da Ayşe öğretmeni alkışlayanlar üniversite öğrencileriydi. Üniversiteliler Saray’ın savaşının tarafı değil ve Ayşe öğretmenin eylemi ile bu savaşın neden olduğu çocuk ölümleri ve yıkım tüm üniversitelilerin de gündemine girmiş oldu. Bu olayın ardından Saray merkezli başlatılan saldırılar, ‘terör propagandası’ söylemi, Doğan Medya ve Beyaz’ın özür dilemesi devletin medyayı nasıl baskı altına aldığını gösteriyordu. Biz savaşa karşı yükselen bu ses büyütülmeli diye düşündük.
Beyaz Show’daki eylemi niye yaptınız? Eylemin hikayesini anlatır mısınız?
Ulaş: Ayşe öğretmenin sözleri ülkenin bir kısmında yaşanan ve iktidar tarafından üzeri örtülenleri tüm gerçekliğiyle gözler önüne seriyordu. Ancak buna rağmen Ayşe Öğretmen “teröristlikle” suçlandı, hedef haline getirildi. Bütün bunlar AKP’nin “gerçeklerin bilinmesinden” korktuğunu göstergesi. Biz de Saray’ın ve AKP’nin saldırılarına karşı Ayşe öğretmene ve “Bu suça ortak olmayacağız” diyerek bu sesi üniversiteden bir kez daha yükselten akademisyenlere ve gerçek neyse onun arkasında, barışın saflarında olmak için bu eylemi gerçekleştirdik.
İbrahim: Ayşe öğretmenden sonra programa katılan izleyiciler için ekstra önlem alındığını fark ettik. TC kimlik numaraları bu çıkıştan önce alınmazken, gidişimiz sırasında TC kimlik numarasından öğrenci kimliklerine kadar yoğun kontroller oldu. Hatta kapıda polisler ve TOMA bekliyordu, yoğun önlem vardı. Beş arkadaştık, stüdyoya girerken başta eylemi yapmadan engelleneceğimizi düşünerek stresliydik ancak düşündüğümüz gibi olmadı ve içeri girdik.
Ben, Şilan ve Ulaş birlikte kaldık, diğer iki arkadaşımız ise önden girdi ve görüntü alabilmek için bizi rahat görebilecekleri bir yere oturdular. Çünkü biliyorduk ki eylemi yaptığımızda bu görüntüler de sansürlenecekti.
-Peki “Ayşe Öğretmen yalnız değildir” yazılı pankartı nasıl içeri soktunuz? Eylem sırasında stüdyoda neler oldu?
Şilan: Pankartı belimize sararak soktuk. Girişte üst araması yaptılar ancak pankartı fark etmediler. Pankartı yeni yapmıştık ve boya henüz tam olarak kurumamıştı. Sosyal medyada ‘pankartı stüdyoda yazdılar’ diyenler vardı ancak hayır biz dışarıda yazdık.
Eylemi giderken 1996 üniversite harçlarını protesto etmek için Meclis’te pankart açan yoldaşlarımızı, 2010’da Burhan Kuzu’ya yumurta atan arkadaşlarımızı düşündük ve “Biz Beyaz Show’da mı eylem yapamayacağız” diyerek kendimizi motive ettik. Eylemi yapmak için de ilk reklam arasını bekledik. Zaten aranın ardından çekim yapan arkadaşlarımız bizi daha iyi görebilecekleri bir yere geçtiler.
Ulaş: Pankartı açarak “Ayşe Öğretmen yalnız değildir” sloganını atmamızla birlikte Beyaz “Bir VTR’miz var” diyerek yayını kesti ama diğer arkadaşlarımız videoyu doğrudan Whatsapp’la çekip yayımladı. Saldırı olması ve telefonların elimizden alınması ihtimaline karşı anında görüntüyü paylaşmış olduk.
Stüdyodaki izleyiciler şaşkındı ancak görevliler hemen üzerimize saldırdı. Pankartı elimizden alarak, slogan atmamamız için ağzımızı kapattılar. Bizleri dışarı atarak darp ettiler. Hatta eylem sırasında bizle alakası olamayan stüdyoda konuk olan bir üniversiteli arkadaşa daha saldırdılar. Daha sonra öğrendik ki saldırı sonrası pankartımız düşünce bu arkadaş güvenlikten almaya çalışmış. Bu yüzden ona da saldırmışlar. Pankartı korumak isteyen o üniversiteli arkadaşı tanımıyoruz ama buradan selam iletelim. Stüdyodaki izleyicilerden bize saldırı olduğuna yönelik haberler geçmiş bu doğru değildi.
İbrahim: Bize saldıranlar güvenlikler ile oradaki bazı set çalışanlarıydı. Programı koordine eden kişi de bize saldıranlar arasındaydı. Bizi stüdyodan otoparka götürdüler ve burada darp ettiler, yerde tekmelediler. Ardından polisi çağırdılar ve polis bizi gözaltına aldı. Beyaz Show’un güvenlikleri ve görevlileri darp ederken kim olduğunu bilmediğimiz sanırız Kanal D’de çalışanı bir kadın otoparka gelip “sakin olun” diyerek onları durdurmaya da çalıştı. Bunu da söyleyelim.
Ayşe öğretmenin linç edildiği, savaşa karşı tutum alanların hedefe konulduğu bir dönemde eyleme destek olur bilemiyorduk ancak daha sonra eylemimizin gündem olduğunu öğrendik. Umut direnişle büyüyor, eyleme yönelik destek aslında bu ülkede Saray’ın savaşına taraf olmayan, ama kendisini ifade etmekte de zorlanan çok büyük bir kesim olduğunu da gösteriyor.
Şilan: İki temel sloganımız vardı. Biri “Ayşe Öğretmen yalnız değildir”, diğeri ise “Gençlik barışa köprü olacak” idi. Ancak ilkini bile tam atamadan apar topar dışarı çıkarıldık. Ama biz de önlemimizi almıştık. Zaten programı izleyenlere sesimizi duyurmuştuk, arkadaşlarımız da eylemin videosunu kısa sürede sosyal medyaya yükledi ve eylem bir anda gündem oldu.
-Eylemin hemen ardından Kolektif’e yönelik başlatılan linç kampanyası, hatta Yeni Şafak’ın “montaj video” hazırlamaya kadar işi vardırması hakkında ne düşünüyorsunuz.
Şilan: Tabi eylemle birlikte AKP medyası ve Aktroller hemen harekete geçti. Özellikle Ekşi Sözlük’te Aktrollerin Beyaz üzerinden bize karşı bir saldırısı olduğunu gördük. Ancak bizim meselemiz Beyazıt Öztürk’le değil. Bizim meselemiz savaşla, barış çığlığını yükseltmek için oradaydık.
İbrahim: Canlı yayında dahi çok net duyulan “Ayşe Öğretmen yalnız değildir” sloganımızı Yeni Şafak gazetesi tarafından montajlanması da bizi şaşırtmadı. İktidarın tetikçiliğini yapmak üzere her gün baştan aşağı nasıl yalan haber yaptıklarını biliyoruz. Ancak Yeni Şafak’ın yaptığı sloganlı montaj eylemin içeriğini saptırmaya yönelik hamlesi tutmadı. Kendi içinde bir tutarlılığı olmayan bir videoydu ve zaten yayından kaldırmak zorunda kaldılar.
-Eylem sonrası yaptığınız açıklamanın girişindeki “Yok öyle ülkenin bir yanı yangın yeriyken bir yerinde kahkahalar” sözünüzle ne demek istediniz?
Şilan: Devlet tüm baskı aygıtlarını devreye sokarak doğuda abluka ve saldırılar yaşanırken batıda da ses çıkmasın istiyorlar. İnsanlar katledilirken, bir yandan bunu gizliyor diğer yandan hayat hiçbir şey olmamış gibi aksın istiyorlar. Bizim sorunumuz insanların gülmesi ile değil, sorunumuz bu savaş yokmuş, bu acılar çekilmiyormuş gibi davranılmasını isteyen, bunu örgütleyen, insanları acıda ve sevinçte bölen sistemle. Savaş yokmuş gibi davranılmasında. Ayşe öğretmenin bunu milyonların izlediği bir programın canlı yayınında yapması aslında bu sessizliği bozdu. Bizim yaptığımız bu eylem de sessizliğe karşı, savaş çığırtkanlarına karşı ses çıkaran Ayşe öğretmenin linç etmeye çalışanlara karşıydı. Yaşanan devlet terörünü egemen medyada görünmez kılanlara, kendisini “çok güçlü” göstermeye çalışanlara bir mesaj oldu yaptığımız eylem. Bizler, üniversitelerde de sokakta da barışın sesini duyurmaya devam edeceğiz.
Ulaş: Ayşe öğretmen çocuklar ölmesin dedi. Devam eden abluka ve saldırılarda her gün çocuklar ölüyor. Ancak AKP’nin yarattığı bu sistemde çocuklar ve gençler Batı’da da ölüyor. İstanbul’da Dilek Doğan evinde polis tarafında katledildi. Bursa’da TEOG sınavından başarısız olan 13 yaşındaki Ayşe intihar etti. Bunların arasında bağ var. Suçlu AKP’dir.
Yaptığımız eylemin şöyle de bir önemi vardı. Akademisyenlerden öğrencilere, gazetecilere yani muhalif olan herkese karşı yürütülen bir sindirme politikası var. Suruç ve Ankara’da yaşadığımız katliamlarla, savaşın ve faşist baskı ve zor politikalarının tırmandırılması ile birlikte da birlikte aslında özellikle batıda direniş açısından bir geri çekilme hali görülüyordu. Ancak ne yapsa, tam olarak bu ülke halklarını susturamıyor. Ayşe öğretmenin sözleri ve Barış için Akademisyenler’in bildirisi ve onların yanında taraf olduklarını açıklayanlar, tüm baskı politikalarına rağmen sokağa çıkanlar AKP iktidarını korkutuyor. Biz de yaptığımız eylemle AKP’ye karşı bu sesin daha gür çıkabileceğini göstermiş olduk, herkesin yapabileceği bir şey olduğunu, bu iktidara karşı insanlıktan, barıştan, özgürlükten yana olanların direnişinin umudu büyüteceğini göstermiş olduk.
Şilan: Bizler, Ayşe öğretmen ile sembolleşen barış talebinin arkasındayız. Bugün üniversiteler ve akademisyenler bir saldırı altında. Barış bildirisine imza atan hocalarımızın yanındayız. Açıklamamızda da öne çıkan yerlerden biri buydu. “Kötü başlayan bir günün yüzlerde gülümsemeyle bitmesine katkı sunmaktan mutluyuz” diyerek sabah evleri basılarak gözaltına alınan hocalarımıza da yaptığımız eylem ile selam göndermiş olduk. Hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz.
Üniversiteliler olarak Saray’ın savaşına karşı dik durmaya devam edeceğiz. Halkların barış talebini her yerde yineleyeceğiz.
Sendika.Org
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.