Yeryüzündeki ülkeler arasında, ABD hükümeti benzersiz bir şekilde kanunlarının diğer ulusların bağımsızlığından öncelikli olduğunu dikte ediyor. Washington, Amerikan mahkemeleri aracılığıyla yabancı uyruklu kişiler üzerinde gücü olduğunu gösteriyor ve Washington yönetiminin veya Amerikan çıkar çevrelerinin onaylamadığı yabancı faaliyetler üzerinde ABD mahkemelerinin toprak-dışı yargılama yetkisini iddia ediyor. Muhtemelen Washington’un diğer ülkelerin bağımsızlıklarına itibar göstermemesinin en kötü sonucu […]
Yeryüzündeki ülkeler arasında, ABD hükümeti benzersiz bir şekilde kanunlarının diğer ulusların bağımsızlığından öncelikli olduğunu dikte ediyor. Washington, Amerikan mahkemeleri aracılığıyla yabancı uyruklu kişiler üzerinde gücü olduğunu gösteriyor ve Washington yönetiminin veya Amerikan çıkar çevrelerinin onaylamadığı yabancı faaliyetler üzerinde ABD mahkemelerinin toprak-dışı yargılama yetkisini iddia ediyor. Muhtemelen Washington’un diğer ülkelerin bağımsızlıklarına itibar göstermemesinin en kötü sonucu yabancı ülke vatandaşlarına karşı yürüttüğü kanıttan yoksun terörizm suçlamalarıdır.
Birkaç örnek ele alalım. Washington önce İsviçre hükümetini kendi bankacılık kanunlarını ihlal etmesi için zorladı. Ardından, İsviçre’ye banka sırrı kanunlarını feshetmesi için baskı yaptı. Sözde İsviçre demokratik bir ülke, ama ülkenin kanunları İsviçreli’lerin kendilerini temsil etmesi için seçmediği Washington tarafından belirleniyor.
Washington’un Rusya’yı küçük düşürmek için uydurduğu “Futbol Skandalı”nı düşünelim. Futbol Organizasyonu’nun merkezi İsviçre’de, ama bu Washington’un FBI ajanlarını İsviçre’ye gönderip İsviçre vatandaşlarını tutuklamasını engellemiyor. Tam tersi durumda İsviçre’nin kendi federal ajanlarını Birleşik Devletler’e gönderip Amerikalıları tutukladıklarını hayal edin.
Washington’un İran ambargosuna uymada başarısız olduğu için Fransız bankasına dayattığı 9 Milyar Dolarlık para cezasını düşünün. Washington’un yabancı bir finansal kuruluş üzerindeki bu kontrolü, İran’a karşı dayattığı ve diğer bağımsız ülkeleri de itaat etmeye zorladığı yaptırımlardan daha cüretkar bir şekilde yasadışı bir olgu. Nitekim; yaptırımların da uydurulmuş suçlamalar temelinde empoze edildiği düşünüldüğünde, elimizde üç misli yasadışı bir vaka oluyor.
Veya Washington’un Fransız gemi yapımcısı ve Rus Hükümeti arasındaki anlaşma üzerindeki otoritesini ve Fransız şirketini milyarlarca dolarlık zarara sürüklemesini ve Fransız ekonomisi üzerinde çok sayıda işsizlik yükü pahasına anlaşmayı bozmaya zorlamasını düşünelim. Bu Ruslara Kırım’da Washington’un emirlerini yerine getirmemesinin üzerine ders vermek için yapıldı.
Her ülkenin kendi hukuksal dokunulmazlığını ilan ettiği bir dünya düşünün. GSYİH’sini hukuki ve askeri savaşlara harcayan bir gezegen kalıcı bir kaos içinde olurdu.
Neoconların iddia ettiğine göre Tarih Amerika’yı Dünya üzerindeki hegemonyasını uygulaması için seçti, bu yüzden başka bir hukuk gerekli bile değil. Sadece Washington’unkiler sayılır. Dışişleri Bakan Yardımcısı (Seçilmiş bir pozisyon bile değil) Richard Armitage Pakistan Devlet Başkanı’na dediğini yapmasını, aksi takdirde “sizi bombalayarak Taş Devri’ne döndürürüz” dediğinde hukukun kendisi bile geçersiz oluyor.
Rusya ve Çin Devlet Başkanları’nın bağımsız bir ulusa böyle bir şekilde emir yağdırdığını düşünün.
Aslında, Amerika zaten Pakistan’ın çoğu yerini bombalayarak, binlerce kadın, çocuk ve yaşlıyı katlediyor. Washington’un gerekçesi ise ABD’nin savaş halinde olmadığı ülkelerde Birleşik Devletler askeri harekatlarının dokunulmazlık iddiası oldu.
Bütün bunların yanında Washington’un en korkunç suçu; diğer ülkelerin vatandaşlarını kaçırarak Küba’daki Guantanamo üssüne veya Mısır, Polonya gibi suçlu ülkelerdeki gizli zindanlara göndererek, hem Birleşik Devletler kanunlarına hem de uluslararası hukuka aykırı olarak alıkoyması ve işkence yapmasıdır. Tüm bu aleni işlenen suçlar, ABD Hükümeti’nin yeryüzündeki gelmiş geçmiş en suçlu kuruluş olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlıyor.
Neo muhafazakar George W. Bush yönetimi Afganistan’ın yasadışı işgalini başlattığı zaman, suçlu Washington rejimi ululararası hukuk nezdinde savaş suçu ortaya çıkaran yasadışı işgali temize çıkarmak için umutsuzca “terörist” aramaya başladı. Ancak, ortalıkta terörist yoktu. Bu yüzden ABD güçleri, savaş lordlarının ve aşiret bölgelerinin üzerine uçaklardan broşür atarak “teröristlerin” başına ödül koydu. Aşiret reisleri bu fırsatı kaçırmadı ve yakaladığı her savunmasız insanı yakalayarak Amerikalılar’a sattı.
“Teröristlerin” terörist olduğunun tek kanıtı savaş lordlarının Amerikalı’lara “terörist” diyerek sattıkları masum insanlardı.
Dün (9 Ocak) ise, Fayez Mohammed Ahmed Al-Kandari 14 yıllık işkencenin ardından “özgürlükler ve demokrasi ülkesi Amerika” tarafından salıverildi. Al-Kandari’yi temsil eden Birleşik Devletler Askeri Yetkilisi Albay Barry Wingard verdiği demeçte “Müvekkilinin Afganistan’da yanlış zamanda yaşamış bir Müslüman olmasından ve başkalarının söylenti ifadelerinden başka hiç bir kanıt olmadığını, kendisinin de daha önce böyle bir hapsetme gerekçesi görmediğini” ifade etti. Albay Wingard iddia edilen suçların yıllarca süren işkence ayinleriyle itirafa zorlanacağı endişesi ile orada bulunuyordu.
Paçoz Batı Medyası’nın bu gerçekleri size bildirmesini beklemeyin. Öğrenmek için RT’ye, Stephen Lendman’a veya bu siteye gitmelisiniz.
Çünkü paçoz batı medyası Washington’un suç operasyonlarının bir parçası durumunda.
Yazar hakkında:
Dr. Paul Craig Roberts ABD Hazine Bakanlığı Sekreter Yardımcılığı ve Wall Street Journal gazetesinde Editör Yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. Business Week, Scripps Howard News Service ve Creators Syndicate gibi yayınlarda köşe yazarlığı yapmıştır. Çeşitli üniversitelerde görev almıştır. Kendisinin internet köşe yazıları dünya çapındaki takipçilerinin ilgisini çekmektedir. Paul Craig Robert’ın en son kitapları The Failure of Laissez Faire Capitalism and Economic Dissolution of the West (Serbest Piyasa Kapitalizmi’nin Çöküşü ve Batı’nın Ekonomik Ayrışması), How America Was Lost (Amerika Nasıl Kaybetti) ve The Neoconservative Threat to World Order’dır (Dünya Düzeni’ne Neomuhafazakar Tehdit).
[paulcraigroberts.org’daki İngilizce orijinalinden Uğuray Öztürk tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.