Çalışma hayatının, emek süreçlerinin dinsel bir ideolojiyle kuşatılmasının en önemli unsurlarından biri haline gelecek olan cuma namazı uygulaması işyerlerinde çalışanlar arasındaki “emek eksenli” ilişkilenmeye iki şekilde darbe vuracak İktidar cuma namazı uygulamasıyla kuşkusuz esas olarak toplumsal hayattaki İslami hegemonyayı arttırmayı hedefliyor. Toplumsal hayatın ve bu arada çalışma hayatının da dini esaslara göre düzenlenmesine yönelik uygulamalar […]
Çalışma hayatının, emek süreçlerinin dinsel bir ideolojiyle kuşatılmasının en önemli unsurlarından biri haline gelecek olan cuma namazı uygulaması işyerlerinde çalışanlar arasındaki “emek eksenli” ilişkilenmeye iki şekilde darbe vuracak
İktidar cuma namazı uygulamasıyla kuşkusuz esas olarak toplumsal hayattaki İslami hegemonyayı arttırmayı hedefliyor. Toplumsal hayatın ve bu arada çalışma hayatının da dini esaslara göre düzenlenmesine yönelik uygulamalar giderek artıyor. Cuma namazı uygulaması bu anlamıyla önem arz ediyor. Zira cuma namazı Müslümanların büyük buluşmalarından birini gerçekleştiriyor ve erkeklerin gitmeleri gereken, rivayete göre 3 kez üst üste gidilmediğinde büyük günahlara girileceği söylenen bir ibadet.
İktidarın bu konudaki hamlesi beklenen bir şeydi. Uluslararası para-sermaye hareketleri vs. nedeniyle cumayı tatil ilan edemeyeceğine göre meseleyi bu şekilde halletmiş oldu!
Kuşkusuz AKP iktidarının giderek ağırlaşan baskısı karşısında zaten bir süredir işyerlerinde öğlen tatili fiilen cuma namazına göre ayarlanır hale gelmişti. İşyerlerinde toplu cumaya gitmeler, devlet dairelerinde cumaya gitmek isteyen personelin gönül rahatlığıyla (!) işini bırakıp gitmesi normal karşılanır hale gelmişti. Özel işyerlerinde özellikle sanayi sitelerinde topluca cumaya gitmeler zaten yaşanıyordu. Ancak yine de bu isteğe bağlı bir husus olmakla sınırlı ve biraz da patronun veya idarecinin hoşgörüsüyle yapılan bir iş gibiydi.
Oysa son hamleyle cuma namazına gitmek neredeyse “yasal zorunluluk” gibi algılanacak ve gitmemek tuhaf karşılanır hale gelecek. “Hükümet, insanların ibadete katılması için her şeyi yapıyor ama halen gitmiyorsunuz. Neden?” sorusuna direnebilecek insanların sayısının giderek azalacağı beklentisi muhafazakar çevrelerde artacak ve buna direnenlere karşı hoşgörüsüzlük de giderek yükselecektir.
Cuma namazı uygulaması İslami bir ortamı meşrulaştırmanın önemli uygulamalarından biri, Ramazan’da dışarıda yemek yenmemesi yılda bir ay olan bir şeyken cuma uygulaması her hafta bir kabus gibi cumaya gitmek istemeyenlerin üzerine çökecek. Bu baskıya direnemeyip “bari bu arada ben de cumaya gitmiş olurum” diyenlerin, patronundan, idarecisinden yaptırım uygulama korkusuyla gidecek olanların sayısının az olmayacağını öngörebiliriz.
Çalışma hayatının, emek süreçlerinin dinsel bir ideolojiyle kuşatılmasının en önemli unsurlarından biri haline gelecek olan cuma namazı uygulaması işyerlerinde çalışanlar arasındaki “emek eksenli” ilişkilenmeye iki şekilde darbe vuracak. Birincisi cumaya gidenler ve gitmeyenler arasında bir ayrışmaya yol açacak ve gitmeyenler üzerindeki baskıya karşı ortak bir duruş sergilenememesi halinde çalışanlar arasındaki işyeri arkadaşlığını zedeleyecek, ikincisi ise işyerindeki emek ortamı üzerine dinsel bir hegemonya kurulmaya çalışılarak emek eksenli ilişkinin dini eksenli bir ilişkiye dönüştürülmesi veya etkisinin arttırılması hedeflenecek. Özellikle sendikalı işyerlerinde hem kamuda hem özelde sarı sendikaların bu uygulamanın gönüllü operasyon sorumlusu olarak görev alacakları açıktır.
Kuşkusuz emek hareketi; dinsel kuşatma ve bölünme tehlikesi karşısında hem emek mücadelesinin uzun dönemli birikimlerinin hem de laiklik uygulamalarının yarattığı toplumsal bilincin halen direngen bir ruha sahip olmasının sağladığı kararlılıkla bu süreci AKP devletinin planlarını bozacak şekilde yönetebilecektir.
Emek hareketi her türlü arsızlığın, yolsuzluğun, riyakarlığın, yalakalığın, baskının, otoriterleşmenin görmezden gelindiği, dinsel uygulamaların bütün bu kepazeliğin üzerine örtü gibi serildiği bir süreçte emekçiler arasındaki tartışmayı dini inanç/ibadet özgürlüğü gibi gerçeklikle ilgisi olmayan bir eksenden yürütme tuzağına düşmemelidir. İşyerlerinde bu hususa ilişkin oluşabilecek ayrışmaların önüne geçmeyi ve idare/patrondan gelebilecek olan baskı ve mobbing uygulamalarına karşı kararlılıkla tavır almayı önemsemelidir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.