Türkiye’nin yüzakı 1128 Aydın’ın 11 Ocak’ta yayınladıkları “bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirinin ardından iki bildiri daha yayınlandı. Bu bildirilerden birisi, Erdoğan’ın tepki ve düşmanlığını kazanan bildiriyi yumuşatarak, durumu idare etmeyi hedefliyor. Diğeri ise Erdoğan yalakası öğretim üyeleri tarafından yayınlanan ve imzaya açılan “Türkiye’nin Akademisyenleri” başlıklı bildiri. Her satırından yalakalık, vatan-millet Sakarya söylemine bulanmış ırkçılık, […]
Türkiye’nin yüzakı 1128 Aydın’ın 11 Ocak’ta yayınladıkları “bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirinin ardından iki bildiri daha yayınlandı.
Bu bildirilerden birisi, Erdoğan’ın tepki ve düşmanlığını kazanan bildiriyi yumuşatarak, durumu idare etmeyi hedefliyor. Diğeri ise Erdoğan yalakası öğretim üyeleri tarafından yayınlanan ve imzaya açılan “Türkiye’nin Akademisyenleri” başlıklı bildiri.
Her satırından yalakalık, vatan-millet Sakarya söylemine bulanmış ırkçılık, şovenizm ve Kürt düşmanlığı akan bildirinin ana temasını tekçilik oluşturuyor!
İnsanlıktan, onurdan, adaletten, barıştan, halkların eşit ve özgür yaşamasından yana olan Türkiye halklarının yüzakı 1128 aydının tersine, meselenin “Türk devletinin ve Türk milletinin bekâsı” olduğunu söyleyip, yerlerinin burası olduğunu ilan ederek, tüm öğretim elemanlarını yayınladıkları bildiriye imza vermeye çağırmışlar.
12 Eylül askeri faşist diktatörlüğünün YÖK’le içini boşalttığı, üniversitelerde çok az sayıda kalan onurlu, alnı açık yüzü ak öğretim üyelerini de Erdoğan önderliğinde başlattıkları bu linç harekatıyla yok etmenin bir aracı haline getirmenin peşinde bu karanlık güruh!
Öyle ki, bildirilerinde bol apoletli yandaş-havuz-yalaka-tetikçi basının kara sayfalarında yer alan Sur’da, Cizre’de ve Kürdistan’ın diğer il ve ilçelerinde Türk devletinin aylardır sürdürdüğü kirli savaşın ortaya çıkardığı bilançoyu tümüyle Kürt Özgürlük Hareketi’ne yükleyerek devletin gerçekleştirdiği katliamları gizlemenin peşindeler!..
Bu yolla katil devletlerini aklayacaklarını, gerçekleri karartacaklarını Türkiye ve dünya halklarını kandırabileceklerini sanıyorlar. Ancak her zamanki gibi gerçekler inatçı ve devrimci! Savaşın ortaya çıkardığı bilanço ağır ve artık mızrak çuvala sığmıyor. Bu kirli savaş karşısında alınacak tutumla saflar belirginleşiyor. Ara renkler ortadan kalkıyor…
Bunun içindir ki, Türk devletinin Kürt halkına karşı başlattığı savaş suçuna ortak olmayacaklarını ilan eden 1128 aydına gözü dönmüş bir şekilde saldırıyorlar, hakaret ediyorlar, bir de devletlerinin o çok sevdiği “sözde” kavramına sarılarak Türkiye’nin yüzakı aydınlarımızı “sözde aydın” diyerek aklı sıra aşağılamaya çalışıyorlar.
1128 aydının imzaladığı bildiride sadece Türk devletine çağrı yapılması, devletin işlediği katliamlara “ortak olmayacakları”nı duyurmaları diktatör Erdoğan gibi, Türk sömürgeciliğini, polisin ve askerin Kürt halkına yönelik uyguladığı katliamları ve kirli savaşı açık açık savunan bu öğretim üyelerine de büyük bir dert olmuş!
Her devrin adamı olmayı marifet bilen, her zaman iktidarların yanında yer alan, işgal ettikleri koltukları korumak uğruna el etek öpen, korkuya teslim olmuş mürekkep yalamış bu güruh; Erdoğan ve yalakalarının saldırıları ve linç histerisi karşısında, gözaltı terörüne, işten atılmalarına boyun eğmeyen aydınlarımızın korku imparatorluğunun karşısında eğilip bükülmeden dimdik duruşu, diktatör ve tebalarını pek bir rahatsız etmiş!
Yayınladıkları bildiride “bu suça ortak olmayacağız” diyerek diktatörlüğe baş kaldıran aydınlarımıza karşı yaptıkları salvo atışlarıyla en azından bir kısmının imzasını geri çektirmenin peşine düşmüşler.
Onların bu saldırıları karşısında geri adım atmak yerine imzacıların artmasının yanı sıra, gazetcilerin, sinemacıların, tiyatrocuların, değişik meslek gruplarından bireylerin 1128 akademisyeni imzalarıyla destekleyen açıklamalar yapması, bir çok ilde dün itibariyle “biz de bu suça ortak olmak istemiyoruz” diyerek topluca savcılıklara giderek kendileri hakkında suç duyrusunda bulunmaları, diktatör Erdoğan ve yalakası tetikçi öğretim üyelerine verilecek en iyi yanıt oldu. Batıda yaşayan ilericilere, demokratlara ve devrimcilere düşen görev bu onurlu davranışı büyüterek tüm Türkiye’ye yaymak olmalıdır.
Onların laik diye tarif ettikleri sömürgeci Türkiye Cumhuriyeti devletidir! Ve imzaya açtıkları bu kara metinle, Türkiye halklarının eşitliğini ve özgürlüğünü savunan, devletin Kürt halkına karşı başlattığı kirli savaşa karşı çıkan aydınlara saldırarak, bu düzenin korunması için ellerinden geleni yapacaklarını söylüyorlar. Çanakkale benzetmesiyle de, gerekirse ellerine silah alarak Kürdistan’da savaşacaklarını deklare ediyorlar.
Hergün gerçekleri katleden tetikçi medya gibi, gerçekleri öldürmekte sınır tanımadıklarını yayınladıkları bildiriyle göseriyorlar. Bir zamanların tetikçi mehmetçik medyasına özenmiş olmalılar ki, diktatörün tebaları, yalakaları olarak meydana çıkmışlar ve tetikçi-mehmetçik akademisyenler olarak Türk devletinin Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaşın askerleri olarak yer alacaklarını ilan ediyorlar.
Ne diyelim! Katil diktatörlüğün savaş cephesine hoş geldiniz!
Tek millet, tek vatan, tek dil tutkunu bildirileriyle ortalığa saçtıkları ırkçı, Kürt-özgürlük düşmanı bu öğretim elemanlarını Erdoğan çok sevecek! İşgal ettiği televizyon ekranlarından, tetikçi basından sevgi mesajları gönderecek kara akademisyenlerine…
Eminim saldırganlıkta, yalanda, manipülasyonda, Kürt düşmanlığında sınır tanımayan bu kara güruhu Erdoğan ‘Kara Saray’ında bir toplantı düzenleyerek taltif eder. Yakalarına tetikçiliklerinin, yalakalıklarının bir nişanesi olarak da birer madalya takar!…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.