Yeni yılınız kutlu olsun! Eskiden yılsonları geldiğinde yeni yılbaşı yazısı için gazetenin arşivine iner koleksiyonları tarardım. Bunu Hürriyet, Milliyet ve Cumhuriyet gibi üç büyük gazete üzerinden yapardım. Yılın son günü yazılan, baş makalelerde en çok dikkatimi çeken vurgu şu olurdu: -Türkiye hiç bu kadar kötü bir dönem yaşamadı! 1980’den, geriye doğru gider 1950, 1940, 1930’da […]
Yeni yılınız kutlu olsun!
Eskiden yılsonları geldiğinde yeni yılbaşı yazısı için gazetenin arşivine iner koleksiyonları tarardım. Bunu Hürriyet, Milliyet ve Cumhuriyet gibi üç büyük gazete üzerinden yapardım.
Yılın son günü yazılan, baş makalelerde en çok dikkatimi çeken vurgu şu olurdu:
-Türkiye hiç bu kadar kötü bir dönem yaşamadı!
1980’den, geriye doğru gider 1950, 1940, 1930’da da böyle bir bakış açısı hakimdi. Oysa 1923’te Cumhuriyet kurulduğunda 624 kamyonu olan bir devletmiş!
Gazeteciler nedense hep “kötümser” olurlar ki, iyiye ulaşalım! Bütün gazeteciler için kötü haber-iyi haberdir!.. (İktidar kucakçılarını dışında tutuyorum.)
Bu eski arşiv yazıları içinde ben en çok etkileyen değerli ustamız Haldun Taner’in 1959’dan 1960’şa geçtiğimiz yeni yıl Milliyet’teki yazısı olmuştu.
Taner ustamız eşsiz ironisiyle herkesin yeni yılını kutluyordu:
“Yeni yılınız kutlu olsun; sahtekârlar, dolandırıcılar, madrabazlar, hokkabazlar, düzenbazlar…”
Yazının sonlarına doğru meslektaşlarına ilişkin yeni yıl kutlamalarını dile getiriyordu:
-Yeni yılınız kutlu olsun; hapisteki gazeteciler, hapisten çıkacak gazeteciler, hepse girecek gazeteciler!
1960’ın yılbaşında böylesi bir durum vardı gerçekten de… Demokrasi vaadiyle iktidara gelmiş Demokrat Parti onuncu yılında, ülkede basın özgürlüğünden eser bırakmamıştı. Ankara Kapalı Cezaevi (Ulucanlar) koğuşlarında, gazetelerdeki kadar gazeteci hapis yatıyordu. Cezaevinin gayri resmi adı da “Ankara Hilton” olmuştu.
Bu yazının üzerinden 55 yıl geçti. Haldun Taner’in aramızdan ayrılışı ise 30 yılı geride bıraktı. Ama o yazının bütün satırları bugün de geçerli.
En fazla da gazeteciler için olan bölümü…
Ankara Ulucanlar Cezaevi artık eskinin kötü anılarının kalıcılaştıran bir ibret müzesi oldu. Ama orada yaşayanlardan kat be kat ağırı şimdi Silivri’de simgeleşen “eza evinde” uygulanıyor.
Haldun Taner ustamızın dilekleri de aynı dirilikte güncelliğini koruyor:
-Yeni yılınız kutlu olsun; hapisteki gazeteciler, hapisten çıkacak gazeteciler, hapse girecek gazeteciler!
***
Taş kafalar cenneti henüz hazır değiliz!
Demokratik Toplum Kongresi Diyarbakır’da yaptığı toplandı da 14 maddeden oluşan bir kararlar demetini kabul etti:
-Öz Yönetim!
Birbirleriyle taban tabana zıt kutuplarda yen alan siyasi yapılar Kürtlerin bu önerisi karşısında aynı safta toplandılar:
-Kabul edilemez/Siyasi suikast/Meydan okuma girişimi!
Halbuki açıklanan metin sadece Kürtlerin yerel yönetimlerde olduğu kentleri kapsamıyor. Bütün ülke için öneriyorlar.
Eğer böylesi bir öneri kabul edilirse (çok zor görünüyor) en fazla batı da yer alan büyük şehirlerin yönetimleri geniş bir yönetim kabiliyetine erişecekler.
Avrupa Birliği içinde yer alan ülkelerin büyük çoğunluğu (Batı Avrupa) böyle yönetiliyor. En iyi bilinen örneğiyse Almanya’da uygulanıyor. Almanya’da yaşayan 2 milyon Türkiyeli 50 yılı aşkın süredir bu yönetim biçimini yaşayarak görüyorlar.
Şu andaki tepkiler bize hiç de yabancı değil. Ayrıca çok da yakışıyor!
Yakın geçmişte benzeri bir kıyamet de şunun için kopardı:
-Kürtçe konuştu/Kürtçe Türkü söyledi-çaldı/Kürtçe bildiri yayınladı!
Sonradan ortak bir yargıya varıldı ki, Kürtlerin Kürtçe konuşması ülkeyi bölmüyor.
Kürt siyasi hareketi ile diğerleri arasında 30 ile 50 yıllık bir zaman makası bulunuyor. Bütün talihsizlik “taş kafalar cenneti”nde ancak aklı olanların oturup dinleyeceği, üzerinde düşüneceği, konuşacağı ve fikir oluşturacağı bir önerinin “erken” gündeme getirilmiş olmasında…
Türkiye’de öyle bir insan hamuru var ki, insan hakları, demokrasi, ifade özgürlüğü gibi konular her zaman “ürpertici” bulunuyor:
-Daha erken, toplum olarak henüz hazır değiliz!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.