Hani hep eski günlerin acıları anlatılır, paylaşılır da bugüne şükretme gerekliliği üzerinde durulur ya. Sistematik işkenceler, tutuklamalar, faili meçhuller, kayıplar toplu mezarlar, siyasi yasaklar, yakılan yasaklı kitaplar, hükümlü gazeteciler… uzuun bir liste yapılır ve “şimdi gene iyi, iyi” denir. Denirdi daha doğrusu denmemesi gerekir artık. Sağolsun içinde yaşadığımız devlet hiçbir neslini bir öncekinin yaşadıklarından mahrum […]
Hani hep eski günlerin acıları anlatılır, paylaşılır da bugüne şükretme gerekliliği üzerinde durulur ya. Sistematik işkenceler, tutuklamalar, faili meçhuller, kayıplar toplu mezarlar, siyasi yasaklar, yakılan yasaklı kitaplar, hükümlü gazeteciler… uzuun bir liste yapılır ve “şimdi gene iyi, iyi” denir. Denirdi daha doğrusu denmemesi gerekir artık.
Sağolsun içinde yaşadığımız devlet hiçbir neslini bir öncekinin yaşadıklarından mahrum etmiyor. Eksik gedik bırakmıyor içlerinde. Büyük çocuğuna ne verdiyse aynından küçüğüne de veriyor. Tabi şartlar değiştiği için –teknoloji vb.- biraz farklı biçimlerde oluyor bu. Şimdi sen 30’lu yaşlarındaki bir vatandaş olarak hiç sansürlenmiş haber okumadın mı? Çok büyük eksiklik hemen ana akım ve havuz medyası hizmetinde. Ebeveynlerinin, dedelerinin anlattığı kitapları ahıra saklardık, sobada yakardık hikayelerini heyecanla dinledin de ağzın açıkta mı kaldı? Hiç dert etme geçen sene raftaki kitapları senin için hemen yasaklayıp topluyorlar. Yeter ki sen gör, sonra görmedim deme. Hatta sana özel, daha basılmamış kitap bile yasaklandı. Daha ne olabilir? Okunmamış kitap yasaklandı mı o devirde. Hayır! Bu sana tamamen patronun ikramı.
Dövülen, öldürülen, haber yaptığı için hapsedilen gazeteci de görmediysen onun menüsü epey zengin, 34 gazeteci mapus damlarında. Sokak çatışmalarını da merak ettin tabi, hep filmlerden dizilerden izledin. Onlar şimdi sana “pek de uzak” olan illerde en sert haliyle sergileniyor. Maksat onu da gör yani.
Siyasi yasaklı vekil, anadilde konuşup ne dediği anlaşılamayan X dili de senin için var ayrıca. O dönemdekinden daha çeşitli bak. Üniversitelerde öğrenci kavgası biraz az tutuldu bu dönemde zira –kavga matah bir şey olduğundan değil- tartışabilecek, onları tartıştırabilecek hoca pek bulunmuyor da ondan. Bu kez kavga az ama baskın çok. Bunu da bu yönüyle gör diye.
Bitmedi !
Diyelim ki gazetecisin. İşini merakla, büyük bir istekle yapıyorsun. Tek derdin, ne var ne yok onu ortaya çıkarıp kamuoyuna sunmak. Heyecanla icra ediyorsun yani mesleğini. Orada dur! Heyecanını kaybet, şutla gitsin. Heyecanlı gazeteciler koğuşu var, kalbi hızlı çarpanları oraya topluyorlar. Masabaşında oturup, derleme haberlerle gazetecilik yapacaksan sandalyene yapışıp yap. Yoksa sahaya ineyim gerçeğe bakayım türü gazetecilik devri bitti. Artık emireri sünepe gazetecilik var. Kalbin iş heyecanıyla değil korkuyla atacak.
Menü budur artık. Sana özel “alacarte” hem de. Dilediğini izle, dilediğini yap. O yüzden 80 dönemini merak ediyorsan, “Çok şanslısın!”
Gazetecilerin suçsuz kabul edildiği, gazeteciliğin suç olmadığı bir ülke adına ve Hasan Cemal, Tuğçe Tatari ve Beritan Canözer adına tabii ki.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.