Bir 25 Kasım daha geldi. “kadına yönelik şiddet” tartışılacak her yerde. Ve kadınlar yine, şiddete uğramaya devam edecekler. Şunu, bir kez daha vurgulamak gerekir ki; kadına yönelik şiddet, politik şiddettir. Kadınla erkek arasındaki, “ezme-ezilme ilişkisine” karşı mücadele, aynı zamanda, militarizme, ırkçılığa, kapitalizme karşı verilen mücadele ile eşdeğerdir. Yıllar önce anladım bu gerçeği. 90’larda devletin Kürdistan’da […]
Bir 25 Kasım daha geldi. “kadına yönelik şiddet” tartışılacak her yerde. Ve kadınlar yine, şiddete uğramaya devam edecekler.
Şunu, bir kez daha vurgulamak gerekir ki; kadına yönelik şiddet, politik şiddettir.
Kadınla erkek arasındaki, “ezme-ezilme ilişkisine” karşı mücadele, aynı zamanda, militarizme, ırkçılığa, kapitalizme karşı verilen mücadele ile eşdeğerdir.
Yıllar önce anladım bu gerçeği.
90’larda devletin Kürdistan’da gerçekleştirdiği her katliam, her yakma, yıkma olayından sonra, bölgeye gittiğimizde, kadınlar bizi bir kenara çekerler ve “askerler bize çok kötü şeyler yapıyorlar” derler ve konuşmayı orada bırakırlardı.
O “çok kötü şeyler”in ne olduğunu anlamayı bize bırakırlardı. Yıllar içinde, herkese her şeye tavır alıp konuşmayı seçen kadınlar oldu. Ve TC devletinin Kürdistan’da süren savaşta, kadınlara yönelik taciz ve tecavüz işkencesini bir “savaş politikası” olarak uygulandığını anlattılar. İşte bir örnek; yıllar önceydi yaşlı bir baba, kızının 5 yıldır dağda olduğunu, aldıkları bir telefonla kızlarının yakalandığını öğrendiklerini söyledi.
Araştırdık ve kızlarının Diyarbakır cezaevinde olduğunu öğrendik. Görüşmeye gittiğimde, B.’nin son derece bitkin olduğunu gördüm. 66 gün boyunca Silopi’deki jandarma karakolunda tecavüze maruz kalmıştı. Ardından tutuklanmış ve cezaevine konulmuştu. Ben “Hemen suç duyurusunda bulunalım, seni doktora sevk edelim” dediğimde, “biraz beklemek ve düşünmek istiyorum” diye cevap verdi. 2 ay sonra cezaevinden tahliye oldu, ailesin yanına Mersin’e gitti. Ve oradan telefonla aradı.
Ben vazgeçtim dedi, neden diye sorduğumda “çünkü babamı üzmek istemiyorum” diye cevap verdi.
İşte toplumsal cinsiyetçi, militer, feodal bakış açısı, “erkek devletin” yaptığı işkenceyi, yine bir erkeği üzmemek adına, şikayet etmekten alıkoyuyor bizleri.
Ancak B. pes etmedi. Yıllar sonrada olsa suç duyurusu yaptı ve mücadelesine devam etmekte!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.