Batı’nın emperyalizmi ve ukalalığı Paris saldırısını meşrulaştırmaz tabii ki. Böyle bir saldırıyı sadece saldırıyı yapan grubun sempatizanları savunabilir. Ancak giderek artan bu kaos ortamının sonlandırılması isteniyorsa olayların gerçek sebeplerinin teşhis edilmesi gerekir Korkunç bir katliam. Kan dondurucu görüntüler. Büyük bir travma. Sadece Fransa’nın değil hepimizin başı sağ olsun. Zira bu milli değil evrensel olarak paylaşılması […]
Batı’nın emperyalizmi ve ukalalığı Paris saldırısını meşrulaştırmaz tabii ki. Böyle bir saldırıyı sadece saldırıyı yapan grubun sempatizanları savunabilir. Ancak giderek artan bu kaos ortamının sonlandırılması isteniyorsa olayların gerçek sebeplerinin teşhis edilmesi gerekir
Korkunç bir katliam. Kan dondurucu görüntüler. Büyük bir travma. Sadece Fransa’nın değil hepimizin başı sağ olsun. Zira bu milli değil evrensel olarak paylaşılması gereken bir acıdır, bir insanlık dramıdır.
Fakat şunu anlamak gerekir ki bugün Batı dünyası yıllardır Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Suriye’de ektiklerini biçiyor…
Libya, Kaddafi döneminde Afrika’nın görece en zengin demokrasilerinden biriyken ABD’nin müdahalesi sonrası radikal İslamcı terörizmin yuvası haline geldi. Irak’a Amerika’nın demokrasisi bir türlü gelemedi; gelmediği bir yana, bugün Irak 25 sene önceki durumundan çok daha kötü bir durumda. Afganistan başlı başına bir bataklık haline getirildi. Fazla geçmişe gitmeye de gerek yok; Fransa, İngiltere ve ABD son birkaç yıldır Suriye’deki cihatçılara askeri eğitimler verip, mühimmat desteği sağlıyorlardı, “bizimkiler” de bunlara çanak tutuyordu.
Dünyadaki sistemik kaos büyüyor
Paris, Karaçi, Maiduguri, Bağdat, Kabil, Suruç, Ankara, Beyrut… Her yıl terör saldırıları sonucu hayatını kaybeden insan sayısı 2000 yılından bu yana sürekli artarak beşe katlanmış. Bu katliamların çoğu Amerika’nın hesapta demokrasi getirdiği Afganistan ve Irak ile Pakistan, Suriye ve Nijerya’da yaşanmış. Küresel kapitalizmin içinde bulunduğu kriz ortamından bağımsız olmayan bu kaotik ortam Türkiye’nin ve Fransa’nın göbeğine kadar geldi.
Bu yayılmayı takiben zaten var olan İslamofobi iyiden iyiye artacak, ipler daha da gerilecek. Bunun bir sonucu olarak kurunun yanında yaş da yanacak maalesef. Radikal İslamcı hareketlerle uzaktan yakından alakası olmayan, geleneksel olarak Müslüman kültürünü yaşayan insanlar da artan anti-İslam faşizminin mağduru olacaklar. Batı bu konuda her zaman riyakar davranmıştır. Beyaz Hristiyan Amerikalılar her yıl birkaç tane okul tarayıp sinemada katliamlar yaparlar ama bu durum herhangi bir “fobi” yaratmaz.
Gerçek İslam bu mudur değil midir bilmem ama şunu biliyorum ki bu mesele İslam dininin ötesinde bir mesele. Bu terör olayları psikopat birkaç Müslüman gencin çok sinirlenip bomba patlatmasıyla açıklanamaz. Bu olayları tetikleyen sıkışan emperyalizmin iç dinamikleri ve devlet terörüdür.
Ve görüyoruz ki Esad‘ın iki sene evvel ettiği “Terörü bir kart gibi cebinize koymanız mümkün değildir. Terör akrep gibidir, cebinize koyduğunuzda ilk fırsatta sizi ısıracaktır” lafı tarihe geçiyor. Mevzubahis o akrep bugün Fransa’yı soktu. Batılı devletlerin tutuşturdukları devlet terörü bugün bir bumerang gibi kendilerine geliyor.
Batı’nın emperyalizmi ve ukalalığı Paris saldırısını meşrulaştırmaz tabii ki. Böyle bir saldırıyı sadece saldırıyı yapan grubun sempatizanları savunabilir. Ancak giderek artan bu kaos ortamının sonlandırılması isteniyorsa olayların gerçek sebeplerinin teşhis edilmesi gerekir. Schengen’den çıkmak, serbest dolaşımı kaldırmak, sınır güvenliklerini artırmak ve benzeri palyatif çözümler Batı’nın hala çuvaldızı kendine değil iğneyi mültecilere batırmaya devam edeceğinin göstergesi. Oysa bu terör saldırılarını Ege denizinde hayatlarını riske atan mülteciler yapmıyor. Aksine, bu mülteciler Fransa’nın beslediği cihatçıların Ortadoğu’da yarattığı kaostan kaçmaya çalışan siviller.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.